gurmanc ve kürtçe dilmidir?

burakmirhan

Kayıtlı Üye
Gurmanc ve Kürt Lehçesi
Gurmanc ve Kürt Lehçesi
Kürtler ile Türkiye Türkleri arasında bugün tek fark olarak gösterilen unsur dil konusudur. Esasında bu konu da detaylı incelendiğinde, bugün Kürtçe adı altında toplanmaya çalışılan lehçelerin Türk dillerinin kalıntısı olduğu hatta bazı noktalarda Türkiye Türklerinin Türkçelerinden daha fazla Türkî unsurlar taşıdığına şahit olacağız. Rus devleti 18. yy.’dan itibaren sıcak denizlere inme hayaliyle kendisi önünde engel teşkil eden Osmanlı devletine karşı askeri ve siyasi faaliyetlerine hız verirken, ilgilendiği konulardan bir tanesi de Kürtler olmuştur. Ruslar Kürtleri ayrı bir millet olarak ortaya çıkartıp, Kürtleri egemenliğine aldıktan sonra sıcak denizlere inmede mesafe almaya çalışmıştır. Bu nedenle birçok Rus bilim adamı ve ajanları Osmanlı topraklarında incelemeler yapmışlardır.

Bunlardan bir tanesi de Rusya’nın Erzurum konsolosu olan Auguste Jaba’dır. Bu şahsın 1860 tarihinde yayınladığı ilk Kürtçe sözlük, Kürdoloji alanında önemli bir kaynak olarak kullanılmıştır. Jaba’nın bu çalışması daha sonra Ferdinand Justi tarafından Çarlık Rusya’sının Petersburg Bilimler Akademisi’nin isteği üzerine daha kapsamlı bir lügat haline getirilmiştir.

A. Jaba’nın meydana getirdiği bu lügat 8307 kelimedir. Lügatteki kelimelerin kökeni konusuyla ilgili olarak yapılan çalışmada 8307 kelimeden;

3080 kelime Türkçe,

2000 kelime Arapça,

1030 kelime Farsça,

1200 kelime eski İran dillerinden Zend diyalektiği,

370 kelime Pehlevi diyalektiği,

220 kelime Ermenice,

108 kelime Keldanice,

60 kelime Çerkesçe,

20 kelime Gürcüce,

300 kelimenin de kökeni belili olamayan gruba dahil olduğu ortaya çıkartılmıştır.

Lügatte Arap ve Farsça olarak zikredilen kelimelerin birçoğunun Türkiye Türkçesinde, Azericede ve birçok Türk lehçesinde kullanıldığına şahit olmaktayız. Farsça kökenli kelimeler ise zaten bugünkü Türkiye Türkçesinden daha farklı konuşan Selçuklu ve Safevi Türklerince kullanılan kelimelerdir. Hatta bu kelimelerin bazıları proto Türkçeden Farsçaya geçen ama Farsça gibi algılanan kelimelerdir.

Yine siyasi Kürtçüler tarafından ilk Kürtçe eser olarak tanıtılmaya çalışılan ve Ahmed-i Hanin’in Nubahar/Nevbahar adlı lügatindeki kelimelere, Yusuf Ziyaeddin Paşa tarafından bazı eklemeler yapılarak 1892 yılında İstanbul’da basılan lügat üzerinde inceleme yapan Ahmet Buran, bu lügatteki kelimelerin kökenlerini incelemiş ve sonuçta lügatteki kelimelerin;

% 22 Farsça

%21 Arapça

%17 Türkçe

%8 özel isim

%32 de Süryanice, Ermenice, Rusça, Rumca v.b dil kökenli olduğunu ortaya çıkarmıştır[1].
Az öncede ifade ettiğimiz gibi lügat çalışmalarında gözden kaçırılan en önemli nokta, tıpkı Minorsky ve Buran’ın çalışmalarındaki gibi Farsça ve Arapça olarak zikredilen kelimelerin birçoğunun Osmanlı Türkçesinde de Türkiye Türkçesinde kullanıldığıdır. Burada farklılığı oluşturan nokta şudur ki; Cumhuriyetle birlikte Türkçedeki Arapça ve Farsça kelimelerin dilden atılmasına karşın, bu kelimelerin Kürt lehçesinde yaşatılmış olması ve Türkiye Türkçesine çeşitli Avrupa dillerinden kelimelerin eklenmesidir. Diğer önemli bir fark da, kelimelerin ses ahengindeki farklıktır. Kürtçedeki telaffuz daha çok Fars ve Azeri dillerinin kelime okunuş tonları ile ifade edilmekte olup, değişen Türkiye Türkçesinden ses rengi olarak ayrılmıştır.

Netice olarak araştırmalar bize, esasında Kürtçe denilen bir dilin var olmadığını, aksine Türk dilinin, Fars ve Arapça etkilere fazlaca maruz kalarak, toplama bir lehçenin varlığının oluştuğunu ortaya koymaktadır. Bu da gösteriyor ki Kürtçe, Orta Asya Türkçesinin asimile olmuş halidir.

Yukarıdaki örnekler; Gurmanc lehçesinin Osmanlıca gibi Farsça ve Arapçanın fazlaca tesirine maruz kaldığını, yine İstanbul Türkçesinin son 90 yılda değişime uğradığı ve Gurmanc dili ile Türkiye Türkçesi arasında ayrılığın belirginleştiğini göstermektedir. Ülkemizdeki insanlar, atalarının 60 yıl önce yazdıkları eserleri okuduklarında anlayamamaktadırlar. Bu durum aslında dil açısından, değişenin daha fazla Türkiye Türkçesi olduğunu göstermektedir.

Kürtçenin ve özellikle de Gurmanc dilinin diğer bir özelliği de, çok önemli diller olan Türkçe, Farsça ve Arapçayla yoğrulmuş ve bunların kullanılması zor kalıpları yerine, her dilin en kolay yapısını alarak, yeni, basit ve öğrenimi kolay bir dil haline gelmiş olmasıdır. Bu nedenle Gurmanc lehçesi, her kesim tarafından çok kısa bir zamanda öğrenilmektedir. Şark görevi için Doğu ve Güneydoğuya tayin olan devlet memurlarının bile 6 ay gibi zamanda bu lehçeyi konuşmaya başladıklarına şahit olmamızın nedeni de budur.

Osmanlı Devleti, zaman zaman ülkedeki boş kalan ve işlenmesi gereken arazilerin şenlendirilerek, tarıma açılması ve çapulculuk yapan aşiretlerin faaliyetlerine son verilmesi amacıyla kimi aşiretleri yerlerinden sürerek başka bölgelere zorunlu göçe tabi tutmuştur. Göçler neticesinde batı bölgelerine göç ettirilen Kürt, Gurmanc ve Zaza aşiretleri lehçelerini muhafaza ederken, Türkmen, Yörük ve Arap aşiretlerinin ise dillerini değiştirerek Gurmanc lehçesini benimsediğine şahit oluyoruz. Akkeçili, Karakeçili, Tırkan, Balaban, Kureyşan, Saruhan, Tatar ve Gerger aşiretlerini bu konuda örnek olarak gösterebiliriz. Ortaya çıkan sosyolojik netice bize Gurmanc ve Kürt lehçesinin neden bu kadar hızla yayıldığının cevabını vermektedir.

Hakan Özoğlu, “Kürtlerin hepsi aynı dinsel inancı ve aynı tarihsel deneyimi paylaşmamaktadırlar. Kürt olarak kabul edilen grupların birbirleri ile anlaşmaları ancak üçüncü bir dil ile mümkündür. Yine Kürt olarak kabul edilen Lur ve Zazaların kendilerini Kürt toplumu içerisinde kabul etmedikleri bilinen bir gerçektir” demektedir[2].

Kürtçe diye bir dil oluşturma gayesi ile bölgede Rusya’nın menfaatleri için organize edilen Kürdoloji merkezlerinde dahi Kürt dili, Kuzey Batı Grubu ve Güneydoğu Grubu olarak ikiye ayrılmıştır. Rusların Kuzey Batı Grubu olarak ifade ettiği ve Gurmance konuşulan yerler olarak belirttikleri bölgeler Mardin, Botan, Hakkâri, Van, Muş ve Erzurum olarak tespit edilmiştir. Gurmance konuşan bölgeler arasına Elazığ, Malatya, Diyarbakır, Bingöl, Tunceli, Erzincan, Adıyaman, Maraş ve Urfa illeri sayılmamıştır. Güneydoğu Grubuna ise Sorani konuşanlar denerek, Irak’ta Revanduz, Köysancak, Süleymaniye, İran’da Senandaj, Mahabat ve Kirmanşah sayılmıştır.

Batılıların yaptıkları çalışmalarda Kürtlerle ilgili sürekli ortaya çıkan bu karmaşık durumun nedeni, bazı batılı bilim adamlarının art niyetli olarak Kürtlere yeni bir tarih ve köken bulma gayretlerinden kaynaklanmaktadır.


ÖMER ÖZÜYILMAZ






--------------------------------------------------------------------------------

[1] Çay, a.g.k., s.119,120.

[2] Özoğlu, a.g.k., s.57.
 
takipçi satın al
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
vozol
antalya havalimanı transfer
Geri
Üst