karagümrük
Kayıtlı Üye
Efsane isim, Onursal Başkan Mehmet Ali Yılmaz'dan samimi açıklamalar.
Trabzonspor camiası, tarihi bir şansla karşı karşıyadır. Şampiyonluk bu kadar yakınken herkesin bunun için çalışması lazım. Gün birlik-beraberlik günüdür.
Takımımız, İstanbullular kötü diye değil, bileğinin hakkıyla sadece futbol düşündüğü için buralardadır. Ancak bu takımda Trabzonlu olmaması burukluk veriyor.
‘Her şartta zirvede olurdu’
“Bu sezon İstanbul takımları, Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş kötü olduğu için Trabzonspor’un öne çıktığı düşüncesini kesinlikle kabul etmiyorum. Trabzonspor bu sezon teknik direktörü Şenol Güneş önderliğinde müthiş bir ivme yakalamış durumdadır, rakipleri biraz daha iyi olsa belki puan farkı bu kadar açılmazdı ama yine de ligin en üstünde Trabzonspor yer alırdı. Tabi şimdi takım bu avantajı da iyi değerlendirdi ama artık iş bütün camiaya düşüyor. Dile kolay, arada yılların hasreti var. Bunu sonlandırmaya, maddi-manevi kalkınmaya çok yaklaşılmış durumda. Bu fırsatı kaçırmamak gerekiyor. Onun için de ayrı-gayrı yapmadan tek çatı altında, Trabzonspor değerini yükseltmek için
elimizden geleni yapmalıyız.”
‘Kulübe küslük bize yakışmaz’
“Kısa bir süre önce İstanbul Büyükşehir Belediyespor maçında ortaya konan tablo herkes gibi beni de inanılmaz derecede sevindirdi. Bize yakışan, örnek bir birliktelikti. Şimdi diyenler olur ki, siz de hiç tepki göstermemiş gibi konuşuyorsunuz.
Evet, ben de zaman zaman kızmışımdır. Ama hep önemle altını çizdim; kızgınlığım kulübe değil, yönetenleredir diye. Şimdi birilerine kızıp Trabzonspor değerini yıpratmak, ona küslük yapmak bizlere yakışmaz.”
‘Trabzon şehri avantajımız’
“Hep konuşulurdu, Trabzonspor dezavantaj futbolcular açısından diye. Bu sezon tam tersi durumdan Trabzonspor’un çok şeyler kazandığına inanıyorum. Çünkü İstanbul’daki kulüpler ipin ucunu kaçırdı. İlginç bir transfer politikası, alınanların olması gerektiği gibi yönlendirilememesi, federasyonun buna çanak tutacak işler yapıp yabancı sayısını hovardaca değerlendirmesi... İşte bunların tamamı bugün gelinen noktada düşünülmesi gereken kritik virajlardır. İstanbul çarpıcı, etkileyici bir şehir. Bu çocuklar da genç, kanı kaynıyor.
Trabzon şehri ise daha siteril bir ortam.
Bakın Burak’a, ilk kez bu kadar çıkışta. Diğer gençlerimizin de önceliği futbol hep.
O nedenle diyorum ki, kulüp yönetmek sadece parayla-pulla olmaz. Yöneticinin, elemanları üzerinde saygınlığı-otoritesi şart.”
‘Yasa değil, tavır gerekli’
“Kısa süre önce hatırlayınca bile bir spor adamı olarak üzüldüğüm bir olay yaşandı. Beşiktaş-Bursa maçındaki işler olacak işler değil. Sonrasında da çıkıldı yok yasaydı, yok kanundu diyorlar. Bu işler yasayla-kanunla olmaz. Olsaydı zaten yürürlükte bir kanun var onunla olurdu. Hani ne oldu o kadar ciddi yaptırımlarından söz ediliyordu, savcılar harekete geçecekti! Bu işleri çözmek için yasa değil, tavır gerekir. Hiçbir amigo ya da amigonun peşinden gidenler topluluğu kulüpsüz iş yapamaz. Ya bilet alır, ya otobüsü kaldırılır, ya deplasmana götürülür. Yoksa zaten birlikte hareket edemezler, bireyselleşirler. Tavrı da kulüp başkanları gösterecek, aksi halde havanda su döverler.”
‘Borsa işi büyük kambur’
“Trabzonspor’un bana sorarsanız ekonomik anlamdaki en büyük kamburu borsadır. Bunun çözümü için de para lazımdır. Yani nasıl Galatasaray şirketleri birleştirdiyse Trabzonspor da hisselerini toplamalı, benzer uygulamaları gitmeli. Bu da tabi ki parayla olur. O nedenle diyorum zaten Trabzonspor için bu sezon bulunmaz bir fırsattır diye. Hem Şampiyonlar Ligi gelirleri, hem de ekstra kazanımlarla belki yönetim borç yükünü hafifletip gelecek adına önemli bir adım atar.”
‘Rakı adamı çarpar’
Guti gibi bir dünya yıldızı geliyor, İstanbul’da dağıtıp alkollü kaza yapıyor. Bizim çocuklar ne yapsın! Ama Guti’yi belli ki rakı çarpmış, bizim içkimiz benzemez onların hafif içeceklerine.
Bu sözler Demirören’e
Bazı kulüpler ekonomik açıdan öyle açılıyor ki, toparlanmak zor olacak. Şartlar böyle giderse zaten aday bulmak da zorlaşır. Bakın Beşiktaş’a, yakınde Yıldırım’ın üzerine yapılır kulüp!
‘Aday çıksa iyi olurdu’
Demokratik ortam çok adayla yarışı gerektirir. Ancak bu olmadı bizim son kongremizde. Keşke olsaydı. Trabzonlu kulübüne sahip çıkmalı, her şeyi sorgulamalı. Oy ağalarının peşinden gitmemeli.
‘Osmanlı borçtan battı’
Mevcut Trabzonspor Yönetimi, “Ben dönüyorum” diyor. Yani borçlar ödeniyor, yeni borçlar çıkıyor. Ancak buna bir son verilmesi lazım. Koskoca Osmanlı bile borçtan battı, bu yol kimse için yol değil.
‘Trabzonspor KİT olmamalı’
Dünya ve Türkiye özelleştirmeye koşuyor, Trabzonspor KİT olarak büyüyor. Kulüpten nemalanan insan sayısı korkutucu. 50-60 kişinin işini 300 kişi yapmamalı. Özellikle de bazılarının ‘sussun’ diye çalıştırıldığını düşünüyorum.
‘Eyyamcı kurum UEFA’
Ne o, kulüplere ekonomik durumlarını düzeltmesi için yaptırımlar gelecekmiş, vakit daralıyormuş. Ne olacak yani, UEFA kulüp mü kapatacak, yarışmaya mı almayacak. Birkaç sıradan takımın canı yanar, biter. UEFA eyyamcı bir kurumdur, sonuçta federasyon temsilcilerinden oluşuyor, yaptırımı yok.
Bu kez iyiyken gidelim dedik...
Evet, biz de dahil olmak üzere onun kapısı hep kötü günlerde çalındı... Reçete istendi, gözlerinin içine bakıldı. Ancak bu kez değişiklik yapalım, takım liderken, gümbür gümbür şampiyonluğa giderken yanına gidelim istedik, bunu da aynen kendisine ilettik. Her zamanki gibi kırmadı, “Tabi evlat, buyur gel” sözleri konutuna taşıdı bizi. Spordan çıkmıştı ama üzerindeki moda renkleri taşıyan Trabzonspor eşofmanını çıkarmamıştı. Kalsın dedik, kırmadı. Takımın iyi gidişine haliyle en çok sevinenlerden biriydi, babacan üslubuyla tebrik de etti, mesaj da verdi. Kulübün en çok birlik-beraberliğe ihtiyaç duyduğuna ilişkin sözleri dikkat çeken noktaydı. Önemsedik çünkü Trabzonspor, daha önce de birçok kez potaya girmiş ama iç çekişmeler ya da bölünmelerin içinden çıkamamıştı. Uzaktan izliyordu ama anlattıkça aslında kulübün içindeki gelişmelere de ne kadar hakim olduğunu görüp bir kez daha şaşırdık. Farkında olduğu gerçekler içinde borç meselesini gündeminin ilk sırasına alıyor, İstanbul kulüpleri gibi mevcut başkana borçtan ötürü bağımlı kalmamanın gerekliliğine vurgu yapıyordu. Sonuçta sadece futbol da konuşmadık, soğumadan değişen çaylar eşliğinde ve bize kalacak şekilde 2 saat sohbet ettik, çok da keyif aldık. Bize sadece kötü gün takipçisi olmadığımızı gösterme fırsatı verdiği için bir kez daha teşekkürler başkan...
Fanatik
Trabzonspor camiası, tarihi bir şansla karşı karşıyadır. Şampiyonluk bu kadar yakınken herkesin bunun için çalışması lazım. Gün birlik-beraberlik günüdür.
Takımımız, İstanbullular kötü diye değil, bileğinin hakkıyla sadece futbol düşündüğü için buralardadır. Ancak bu takımda Trabzonlu olmaması burukluk veriyor.
‘Her şartta zirvede olurdu’
“Bu sezon İstanbul takımları, Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş kötü olduğu için Trabzonspor’un öne çıktığı düşüncesini kesinlikle kabul etmiyorum. Trabzonspor bu sezon teknik direktörü Şenol Güneş önderliğinde müthiş bir ivme yakalamış durumdadır, rakipleri biraz daha iyi olsa belki puan farkı bu kadar açılmazdı ama yine de ligin en üstünde Trabzonspor yer alırdı. Tabi şimdi takım bu avantajı da iyi değerlendirdi ama artık iş bütün camiaya düşüyor. Dile kolay, arada yılların hasreti var. Bunu sonlandırmaya, maddi-manevi kalkınmaya çok yaklaşılmış durumda. Bu fırsatı kaçırmamak gerekiyor. Onun için de ayrı-gayrı yapmadan tek çatı altında, Trabzonspor değerini yükseltmek için
elimizden geleni yapmalıyız.”
‘Kulübe küslük bize yakışmaz’
“Kısa bir süre önce İstanbul Büyükşehir Belediyespor maçında ortaya konan tablo herkes gibi beni de inanılmaz derecede sevindirdi. Bize yakışan, örnek bir birliktelikti. Şimdi diyenler olur ki, siz de hiç tepki göstermemiş gibi konuşuyorsunuz.
Evet, ben de zaman zaman kızmışımdır. Ama hep önemle altını çizdim; kızgınlığım kulübe değil, yönetenleredir diye. Şimdi birilerine kızıp Trabzonspor değerini yıpratmak, ona küslük yapmak bizlere yakışmaz.”
‘Trabzon şehri avantajımız’
“Hep konuşulurdu, Trabzonspor dezavantaj futbolcular açısından diye. Bu sezon tam tersi durumdan Trabzonspor’un çok şeyler kazandığına inanıyorum. Çünkü İstanbul’daki kulüpler ipin ucunu kaçırdı. İlginç bir transfer politikası, alınanların olması gerektiği gibi yönlendirilememesi, federasyonun buna çanak tutacak işler yapıp yabancı sayısını hovardaca değerlendirmesi... İşte bunların tamamı bugün gelinen noktada düşünülmesi gereken kritik virajlardır. İstanbul çarpıcı, etkileyici bir şehir. Bu çocuklar da genç, kanı kaynıyor.
Trabzon şehri ise daha siteril bir ortam.
Bakın Burak’a, ilk kez bu kadar çıkışta. Diğer gençlerimizin de önceliği futbol hep.
O nedenle diyorum ki, kulüp yönetmek sadece parayla-pulla olmaz. Yöneticinin, elemanları üzerinde saygınlığı-otoritesi şart.”
‘Yasa değil, tavır gerekli’
“Kısa süre önce hatırlayınca bile bir spor adamı olarak üzüldüğüm bir olay yaşandı. Beşiktaş-Bursa maçındaki işler olacak işler değil. Sonrasında da çıkıldı yok yasaydı, yok kanundu diyorlar. Bu işler yasayla-kanunla olmaz. Olsaydı zaten yürürlükte bir kanun var onunla olurdu. Hani ne oldu o kadar ciddi yaptırımlarından söz ediliyordu, savcılar harekete geçecekti! Bu işleri çözmek için yasa değil, tavır gerekir. Hiçbir amigo ya da amigonun peşinden gidenler topluluğu kulüpsüz iş yapamaz. Ya bilet alır, ya otobüsü kaldırılır, ya deplasmana götürülür. Yoksa zaten birlikte hareket edemezler, bireyselleşirler. Tavrı da kulüp başkanları gösterecek, aksi halde havanda su döverler.”
‘Borsa işi büyük kambur’
“Trabzonspor’un bana sorarsanız ekonomik anlamdaki en büyük kamburu borsadır. Bunun çözümü için de para lazımdır. Yani nasıl Galatasaray şirketleri birleştirdiyse Trabzonspor da hisselerini toplamalı, benzer uygulamaları gitmeli. Bu da tabi ki parayla olur. O nedenle diyorum zaten Trabzonspor için bu sezon bulunmaz bir fırsattır diye. Hem Şampiyonlar Ligi gelirleri, hem de ekstra kazanımlarla belki yönetim borç yükünü hafifletip gelecek adına önemli bir adım atar.”
‘Rakı adamı çarpar’
Guti gibi bir dünya yıldızı geliyor, İstanbul’da dağıtıp alkollü kaza yapıyor. Bizim çocuklar ne yapsın! Ama Guti’yi belli ki rakı çarpmış, bizim içkimiz benzemez onların hafif içeceklerine.
Bu sözler Demirören’e
Bazı kulüpler ekonomik açıdan öyle açılıyor ki, toparlanmak zor olacak. Şartlar böyle giderse zaten aday bulmak da zorlaşır. Bakın Beşiktaş’a, yakınde Yıldırım’ın üzerine yapılır kulüp!
‘Aday çıksa iyi olurdu’
Demokratik ortam çok adayla yarışı gerektirir. Ancak bu olmadı bizim son kongremizde. Keşke olsaydı. Trabzonlu kulübüne sahip çıkmalı, her şeyi sorgulamalı. Oy ağalarının peşinden gitmemeli.
‘Osmanlı borçtan battı’
Mevcut Trabzonspor Yönetimi, “Ben dönüyorum” diyor. Yani borçlar ödeniyor, yeni borçlar çıkıyor. Ancak buna bir son verilmesi lazım. Koskoca Osmanlı bile borçtan battı, bu yol kimse için yol değil.
‘Trabzonspor KİT olmamalı’
Dünya ve Türkiye özelleştirmeye koşuyor, Trabzonspor KİT olarak büyüyor. Kulüpten nemalanan insan sayısı korkutucu. 50-60 kişinin işini 300 kişi yapmamalı. Özellikle de bazılarının ‘sussun’ diye çalıştırıldığını düşünüyorum.
‘Eyyamcı kurum UEFA’
Ne o, kulüplere ekonomik durumlarını düzeltmesi için yaptırımlar gelecekmiş, vakit daralıyormuş. Ne olacak yani, UEFA kulüp mü kapatacak, yarışmaya mı almayacak. Birkaç sıradan takımın canı yanar, biter. UEFA eyyamcı bir kurumdur, sonuçta federasyon temsilcilerinden oluşuyor, yaptırımı yok.
Bu kez iyiyken gidelim dedik...
Evet, biz de dahil olmak üzere onun kapısı hep kötü günlerde çalındı... Reçete istendi, gözlerinin içine bakıldı. Ancak bu kez değişiklik yapalım, takım liderken, gümbür gümbür şampiyonluğa giderken yanına gidelim istedik, bunu da aynen kendisine ilettik. Her zamanki gibi kırmadı, “Tabi evlat, buyur gel” sözleri konutuna taşıdı bizi. Spordan çıkmıştı ama üzerindeki moda renkleri taşıyan Trabzonspor eşofmanını çıkarmamıştı. Kalsın dedik, kırmadı. Takımın iyi gidişine haliyle en çok sevinenlerden biriydi, babacan üslubuyla tebrik de etti, mesaj da verdi. Kulübün en çok birlik-beraberliğe ihtiyaç duyduğuna ilişkin sözleri dikkat çeken noktaydı. Önemsedik çünkü Trabzonspor, daha önce de birçok kez potaya girmiş ama iç çekişmeler ya da bölünmelerin içinden çıkamamıştı. Uzaktan izliyordu ama anlattıkça aslında kulübün içindeki gelişmelere de ne kadar hakim olduğunu görüp bir kez daha şaşırdık. Farkında olduğu gerçekler içinde borç meselesini gündeminin ilk sırasına alıyor, İstanbul kulüpleri gibi mevcut başkana borçtan ötürü bağımlı kalmamanın gerekliliğine vurgu yapıyordu. Sonuçta sadece futbol da konuşmadık, soğumadan değişen çaylar eşliğinde ve bize kalacak şekilde 2 saat sohbet ettik, çok da keyif aldık. Bize sadece kötü gün takipçisi olmadığımızı gösterme fırsatı verdiği için bir kez daha teşekkürler başkan...
Fanatik