ultra_merve
Bayan Üye
TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner'den çarpıcı açıklamalar...
CNNTÜRK'te Yavuz Oğan'ın sunduğu 'Ne Oluyor?' adlı programın canlı yayın konuğu olan TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner konuşmasına şöyle başladı:
Televizyonda yavaş konuşmaya çalışacağım. Yaptığım işleri enerjiyle yapmaya çalışıyorum. TÜSİAD Başkanlığı insanın tüm vaktini alıyor. Tüm işlerinizi bir kenara koyuyorsunuz. Şu anda neredeyse bütün günlerim, hafta sonlarım ve hatta akşamlarım bu işle ilgili geçiyor. Belli ki bu iki sene hayatım böyle geçecek.
İşte Oğan'ın sorularına Boyner'in çarpıcı yanıtları:
Hayatınızı bu kadar etkileyen işi niye yapıyorsunuz?
Gönül temelinde iş yapan herkese sorulabilir bu soru. Zannediyorum sivil toplum heyecanıyla başlıyorsunuz. Bir fark yaratabilir miyim diye başlıyorsunuz. Bana bu görev teklif edildiğinde şeref duydum ve bu işi bir sorumluluk olarak gördüm.
Siyasetle de ilgili bir geçmişiniz var
Siyaseti ben değil eşim yaptım. Ama onun yanında bulundum. Biz sivil toplumları kavramlar üzerinden konuşuyor ama siyaset öyle bir şey değil. Siyaset bir anlamda icraat işi. Sosyal konulara her zaman ilgi duydum. Ben sivil toplum örgütlerini siyasetten daha fazla önemsiyorum.
Türkiye’de sivil toplum örgütlenmesine ilişkin eleştiriler var. Angaje olmalarıyla ilgili.
Maalesef doğru. Herkesin taraf olmaya zorlandığı bir noktadayız. Bunun geçici olduğuna inanmak istiyorum. Türkiye önemli bir geçiş süreci yaşıyor. Biz hiçbir zaman kurumları ve tarafları hedef alan açıklama yapmamaya çalışıyoruz. Onun için zaman zaman TÜSİAD’ın pozizyonları anlaşılamıyor. Çünkü işin kolayına kaçıyoruz.
TÜSİAD olarak baskı gördüğünüzü hissediyor musunuz?
Genellikle endişeleriyle yaşayan bir insan değilim. Direk bir baskı görmüyorum. Mahalle baskısı da olmuyor. Ancak bazı şeyleri anlatmak çok zor. Bazı konuşmalarımız öyle noktalara çekiliyor ki şaşırıyorsunuz. Ciddi bir sivilleşmeye gidiyoruz. Demokrasi nedir, kuvvetler ayrılığı nedir yeni öğreniyoruz. O bakımdan bu süreç normal…
TÜSİAD daha özgürlükçü bir anayasa istiyor değil mi?
1982 Anayasası üzerine çok değişik talepler geldi. Özgürlüklerin arttırılması konusunda bir takım düzenlemeler yapıldı. Parçalı demokratikleşme olabilir ama şundan korkarım Türkiye anayasasını hep tepeden aşağı indirdi, hiç aşağıdan yukarı yapmadı. Anayasa toplumsal bir mutabakattır. İçerisinde uzlaşma taşımayan anayasa değişiklikleri toplumun uzun vadeli çıkarları değil; kendisine fayda sağlayan ve araçsal bir anayasa paketi oluyor. Türkiye’nin herhalükarda aşağıdan yukarıya doğru bir mutabakat metni üzerine ruhu sivil bir anayasa yapması lazım…
Bu nasıl olacak?
Bunun çeşitli yolları var. Belki sivil platformlarda konuşulabilir, tartışılabilir. Mutabakat işi bir diyalog ve uzlaşma işidir. Belki çok küçük başlayacaksınız. Türkiye’de toplumun her kesimi konuşacak. Biz biraz parçalanmış ve kutuplaşmış toplumuz. Bizim bir araya gelip müzakere etmeden anayasa yapmamız çok zor. Burada bağımsız sivil toplum örgütlerine görev düşüyor.
Daha önce böyle girişimler vardı
Biz önce ruhtan başlayalım istiyoruz. 1982 Anayasa önsözünde devleti vatandaştan nasıl koruyacağını anlatır. Biz milleti devletten nasıl koruyacağımızı konuşalım. Referandumdan evet çıkan anayasa acaba Türkiye’nin ihtiyacını görecek mi?
Siyasete baktığınızda kimi eleştirirsiniz? Muhalefet mi iktidar mı?
Bence burada tek bir suçlu aramaya gerek yok. Bu işin temelinde siyasi kısmı var sivil toplum kısmı var.Biz görevimizi yeteri kadar yaptığımızı düşünmüyorum. Sivil toplum Türkiye için yeni bir kavram. Bu farkındalık yavaş yavaş yeşermeye başladı. Daha somut bir noktaya taşımak zorundayız. Ben bu konuda ümitsiz değilim. Siyasi iradeyi biz yeni anayasa konusunda entegre edemedik. Bu AK Parti, CHP, MHP meselesi değil. AK Parti’nin anayasa paketine karşı diğer partilerden paket önerisi duymadık. Herkes mevcut anayasaya karşı ama alternatif hazırlığı göremedik.
Sizin paketle ilgili itirazınız nelerdi?
Bu vatandaşı zorlayan bir seçim olacak. Bizim esasen 1992'den beri üzerinde çalıştığımız demokratikleşme ve anayasa raporlarında karşımıza çıkan iki sorun var. Bunlar Anayasa Mahkemesi ve HSYK'nın yapısıyla ilgili. Bugün yasama çalışmıyor. Siyasi parti sistemi, iç tüzük buna engel. Yürütmenin HSYK'daki ciddi varlığı ve HSYK kararlarının yürütmenin elinde olması, soruşturmanın Adalet Bakanlığı'nın izninde olması yargıyı yürütmenin eline veriyor... Bu düzenleme o açıdan yetersiz...
HSYK'da iyileştirme görmüyor musunuz?
Biz başından beri Adalet Bakanı ve müsteşarın HSYK'da olmaması gerektiğini savunuyoruz. Bir de şu var, insanlar yargıdan ne anlıyor? Yargı devleti mi koruyor vatandaşı mı koruyor bence soru bu... Bu yürütmenin işini kolaylaştırıyor...
Kişisel olarak referandumda ne oy vereceksiniz?
Bu paket evet veya hayır denilmesi kolay bir paket değil. TÜSİAD Başkanı olmasam oyumu çok rahat söylerdim. Neticede bir kurumu temsil ediyorum oyumu söylemem doğru değildir diye düşünüyorum.
Peki sizce nasıl bir sonuç çıkar?
Bilemiyorum, Türkiye'nin ne çıkarsa çıksın önünde yeni bir anayasa motivasyonunu kaybetmemesi lazım... En azından demokrasiyi engellemeyecek bir sonuç çıksın.
Evet mi çıksın, hayır mı çıksın?
Evet çıkarsa bence yeni bir anayasa mutabakatı çalışması şart gözüküyor. Muhalefetin de yardımcı olması gerekiyor.
Hayır çıkarsa...
İktidarın düşünmesi lazım. Çünkü mevcut anayasayı kimse istemiyor...
Baraj konusunda ne düşünüyorsunuz?
Demokratikleşme katılımın ve çoğulculuğun öne çıktığı bir sistem. Barajı önemsiyoruz. Türkiye'de yüzde 10 baraj koyunca birçok insan kerhen oy veriyor. Aslında seçmen iradesinin çok önemli bir kısmı meclis dışında kalabiliyor. Bu da gerginlik sebebi oluyor. Örneğin doğudaki oylar. Bu sürdürülebilir bir şey değil. Partiler yasası da tartışılmalı. Siz genel başkanla aranız iyiseniz milletvekili oluyorsunuz. Parti içi ön seçim ve hesap verme zorunluluğu demokrasinin olmazsa olmazıdır...
Hassasiyetiniz nedeni AK Parti'nin tek parti hükümeti olabilir mi?
TÜSİAD koalisyon istiyor falan dendi, böyle bir şey kesinlikle yok. TÜSİAD hiçbir şekilde Türkiye'de istikrarı böyle bir şeye bağlamadı.
TÜSİAD olarak bu 'güçlü' hükümetten endişe ediyor musunuz?
Hayır böyle bir şey yok. Tabi ki hükümetlerin ve muhalefetlerin çeşitli kavramlara yaklaşımından endişe duyarız ve bunu da gündeme getiririz.
Ben AK Parti diyorum siz ne diyorsunuz?
Bu konudaki hassasiyeti yeni öğrendim. Zaman zaman AK Parti zaman zaman AKP diyorum.
Kılıçdaroğlu'nun nasıl buluyorsunuz?
Biz Kılıçdaroğlu'nun yeni liderinin ekonomiye, dış ilişkilere bakışını çok da net duymuş değiliz. Bunu duyduktan sonra o değerlendirmeyi daha rahat yapabiliriz. Şu anda propaganda dönemindeyiz. Biz açıkçası net bir program görmeyi tercih ederiz. Fakat Kılıçdaroğlu parti içi demokrasiden bahsetti, özgürlükçü demokrasi dedi bunlar güzeldi. Fakat daha sonra 'evet' diyeceğini açıklayan bir belediye başkanı ihraç edildi. Bu açıkçası iyi olmadı.
Kürt meselesine nasıl bakıyorsunuz? Muhalefeti nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz bu meseleyi çözmedikçe çözüm zorlaşıyor. 20 sene evvel çok kolaydı ama açılım yapıp da içini dolduramayınca bugün çok zor bir noktaya geldik. Bu demokratik özerklikten ne anlaşılıyor
İki bayrak deniyor mesela
Türkiye üniter bir devlet. Daha sonra federal bir yönetime geçme örneğini görmedik. Bu bölünme etnik temele göre mi bölünecek? Bugün İstanbul'da büyük bir Kürt nüfus yaşıyor. Bunun etnik üzerinden yapılması demokratik düzene ne katar bilemiyorum. Tartışılabilir ama düşmanca tavırlar alarak birbirimizi itmememiz lazım. Ama Türkiye'de herkese fayda sağlamayacak bölünmeyi tartışmalı bulurum.
BBP'nin tavrını nasıl buluyorsunuz?
Bir kere parti kapatma kesinlikle çözüm değil. Arkasından Habur'da yaşanan olaylar. Verilen sözler var köylerin isimlerin değiştirilmesi gibi. Dağlardaki Ne Mutlu Türküm Diyene sözünün kaldırılması gibi. Bu sözler gerçekleşmedi. Gerçekten de çok şeffaf olduğumuzu düşünmüyorum. İmralı gerçeği var, hergün bir şeyler söylüyor.
Sizce çözüm nerede? İmralı ile konuşmalı mı?
İnşallah oraya gelmeyiz. İmralı'nın yönettiği parti demokratik değil ki! Niye onu muhatap alayım ki...
Oradaki insanlar etkilenmiyor mu bu mesajlardan?
Orada yaşamak ayrı bir şey. Deniliyor ki, kimlikleri de tanısak çözüm olmayacak. Bence herşeyi konuşmalayız...
Sizi çok umutsuz gördüm...
Umutsuz değilim, sadece taleplerin nerede duracağını kestirememeye başladım. Oradaki halka bu yeteri kadar anlatılabiliyor mu? Orada devlet var mnı, varsa ne kadar etkili? Biz bunu konuşarak çözmek zorundayız. Burada BDP'lilere de görev düşüyor sanırım...
Liderler üzerinde kamuoyu baskısı yaratıldı, sanki çözülecek gibi bir hava yaratıldı...
Bence seçimlere gittiğimiz dönemde tabiri caizse mayınlı bir konu. Birtakım kararları popülist olmamak uğruna yapmak zorundasınız. Bu sadece bir partinin çözebileceği bir konu değil...
YAŞ krizine nasıl bakıyorsunuz?
Ordunun teamüllerle idare edilmesi gibi bir şey olamaz. Ordu siyasetin altında çalışması lazım. Yüretmenin bu tasarruflarını kullanma yetkisi vardır diye düşünüyorum. Fakat yargının bu iş içine müdahil olması pek hoş bir tesadüf olmadı. Yakala, tutukla, salıver çok şık değil.
Siz yargıya müdahale edildiğini düşünüyor musunuz?
Bu hoş bir durum değil. Türkiye'de hukuk devleti olmak zorunda. Ben vesayet rejimine karşıyım. Yakalama kararları çıkınca ordu mensupları hastaneye gittiler. Orada yıllardır yatan akademisyen ve yazarların ne günahı var. Yakalama kararı çıkarma noktasına gelince 'yok vazgeçtim' demek tuhaf...
Bu kararlar yürütmenin yargıya etkisiyle mi alınıyor?
Şimdi onun savcısı bunun savcısı deniyor. Hukuk herkese lazım. Suçluya da suçsuza da lazım. Siyasetin de hukuka ihtiyacı var. Bence bu görüntü iyi değil.
Fethullah Gülen cemaati yargıda etkili mi?
Tam olarak net bir cevap vermem mümkün değil. Açıkçası bu puslu havanın ortadan kalkması lazım. Cemaat konusuna gelelim. Biz bireyin odakta olduğu demokratik sistemden bahsediyoruz. İsteğimiz buyken biatın ana kavram olduğu cemaatin yeri tartışılır. Ama cemaat ve tarikat gerçeği var. O zaman ismini koyalım. Ben şu cemaatim, gelirim şu kadardır. Ben şu partiye destek veriyorum desinler. Bunu kodlaya kodlaya bir yere varamayız.
Hala varsa diyorsanız...
Evet var. Bir cemaat lideri gidin oy verin diyor. Bu bizim hayatımıza girmiş, kaynakları nelerdir bilmemiz lazım... Bir tek Fethullah Gülen'den bahsetmiyorum. Önemli olan puslu havanın kaldırılması...
Türkiye ekonomi olarak hangi noktada?
Biz gidişat ve beklentilerle ilgili araştırma yapıyoruz. Genelde beklentiler olumlu. Türkiye'deki kırılganlığın geçmişe göre daha iyi olduğunu görüyoruz. Bu sürecin çok iyi yönetildiğini düşünüyorum. İyi çalışan bir Merkez Bankası var. Hükümetle sık sık üzerinde durduğumuz bir kayıt dışı problemi var. Kayıtdışı yatırımların önünde de önemli engel...
IMF ile anlaşma yapılmadı diye hükümet eleştirilmişti... Hükümet haklı mı çıktı?
Aslında o zaman IMF'den para alalım meselesi değil. Biz artık dünyayla içiçe memleketiz. Krizden çıkış biraz daha yavaş oluyor. Bu noktada Türkiye için bir standby bir sigortadır dendi. Ancak felaket çığırtkanlığına gerek yok. Tabii 1 senenin iyi geçmesi önümüzdeki 1 senenin iyi geçmesi anlamına gelmez. Bu noktada mali kural ve ekonomide kural tabanlı yönetimin önemi ortaya çıkıyor.
İşsizlik konusu...
İşsizlik bütün dünyanın derdi. Türkiye'de problem ise işsizliğin yapısal kısmı. Burada güvenceli esneklik konusu var sendikaların karşı çıktığı. Şu anda istihdam paketi de ortada yok. O paket işsizlikle ilgili önerileri içeriyor.
Siz işsizlik konusunda üzerinize düşeni yapabiliyor musunuz?
Buna hakikaten rasyonel bakmak lazım. Belli kapasitede işgücü çalıştırabilirsiniz. Kapasiteyi geçince zarar edersiniz ve işi kapatır diğer çalışan insanları da kaybedersiniz. Sıkıntılı dönemlerde üst yöneticiler bize maaş indirimi yaptı az kişi işten çıkarılsın diye. Kapasitenizin üzerinde insan çalıştırmak rasyonel değil. Bu güvenceli esneklikle yeni istihdamlar yaratılabilir.
Başbakan size önerdiğinde ne dedi?
Direk böyle bir şey demedi. Bence Başbakanın işsizlik hassasiyeti, bunu anlamak mümkün. Ama bizlerin de yapabileceği bir nokta duruyor.
Bu sorun nereye gider?
İleriye yönelik umut var. İşler yavaş yavaş açılıyor. Geçen seneye göre birtakım hareketlilik var. Dünyadaki çıkış devam ettiği ölçüde büyüme hızımız arttıkça istihdam da artacak.
ABD'yle ilişkilerimizi nasıl görüyorsunuz?
İran'la uzun dönemde bir sıkıntı olacak gibi...
Türkiye İsraille ilişkisinde gerginlik ticareti ve ekonomiyi kötü etkileyecek mi?
Ben açıkçası ticaretin siyaseti geçeceğini düşünüyorum.
Türkiye'de sizce kriz ne zaman biter?
İşsizlik rakamı aşağıya inmeye başladı. Seçim ne getirecek bilemiyorum. Biz reformlara ne kadar hızlı dönebilirsek, yatırıma yönelik reformlara dönersek iyi olacağını düşünüyorum.
TOBB ile TÜSİAD arasında bir rekabet var mı?
Bu bir efsane. Bizim çabamız sivil toplum örgütü olarak örnek olabilmek. TOBB zaten yarı kamu bir kuruluş.
Sivil toplum örgütü değil mi?
Tam anlamıyla değil. Ancak sivil toplum örgütü gibi çalışmaları vardır. Ben açıkçası sivil toplum örgütleri arasında rekabet olmaması gerektiğini düşünüyorum.
İş dünyasını TÜSİAD mı TOBB mu temsil ediyor
Herkes kendine göre temsil ediyor. Yeter ki denetlemeye açık olalım.
Ümit Boyner TÜSİAD Başkanlığı'ndan sonra ne yapacak?
İşhayatıma döneceğim, bahçemle uğraşacağım, spor yapacağım
Siyaset yapmayacak mısınız?
Hayır yapmayacağım
Çok net konuştunuz
Ben sivil toplumun daha önemli olduğunu düşünüyorum. Ben hep bir sivil toplumcu olarak kalacağım.
Eşiniz nasıl bakıyor?
Hep destek oluyor. Kendisi de bu yoldan geçtiği için. Kendisi de 20 yıl önce TÜSİAD Başkanlığıyaptı
Tartışır mısınız, gündemi konuları vs?
Zaman zaman. Neticede kendisi eski TÜSİAD Başkanı, eşim. Türkiye'nin meselelerine hep kafa yormuş insanlarızb.
Sizi eleştiriyor mu?
Söylemlerimle ilgili zaman zaman eleştiyor. Hazırlıksız olduğumu eleştirir
En beğendi yönünüz
Sağlam olmam
Çocuklarımız
Özellikle büyük oğlum siyasete meraklı. Gençlerin bakışı önemli. Apolitize bir gençlik var. Ben gençlere de erişmek zorundayız.
Onların nabzını tutabiliyor musunuz?
İstediğimiz kadar değil
Eğitimle ilgili hassasiyetleriniz var...
Evet çalışıyoruz. Ben sadece eğitimde iş kazandırmasından çok sosyal ve siyasal konularda farkındalığın kazandırılmasını önemsiyorum.
Çocuklarınızla ilişkide zaman problemini nasıl aşıyorsunuz?
Görevimiz ne gerektiriyorsa onu yapıyoruz.
Çok teşekkürler
Ben teşekkür ederim...
VATAN
CNNTÜRK'te Yavuz Oğan'ın sunduğu 'Ne Oluyor?' adlı programın canlı yayın konuğu olan TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner konuşmasına şöyle başladı:
Televizyonda yavaş konuşmaya çalışacağım. Yaptığım işleri enerjiyle yapmaya çalışıyorum. TÜSİAD Başkanlığı insanın tüm vaktini alıyor. Tüm işlerinizi bir kenara koyuyorsunuz. Şu anda neredeyse bütün günlerim, hafta sonlarım ve hatta akşamlarım bu işle ilgili geçiyor. Belli ki bu iki sene hayatım böyle geçecek.
İşte Oğan'ın sorularına Boyner'in çarpıcı yanıtları:
Hayatınızı bu kadar etkileyen işi niye yapıyorsunuz?
Gönül temelinde iş yapan herkese sorulabilir bu soru. Zannediyorum sivil toplum heyecanıyla başlıyorsunuz. Bir fark yaratabilir miyim diye başlıyorsunuz. Bana bu görev teklif edildiğinde şeref duydum ve bu işi bir sorumluluk olarak gördüm.
Siyasetle de ilgili bir geçmişiniz var
Siyaseti ben değil eşim yaptım. Ama onun yanında bulundum. Biz sivil toplumları kavramlar üzerinden konuşuyor ama siyaset öyle bir şey değil. Siyaset bir anlamda icraat işi. Sosyal konulara her zaman ilgi duydum. Ben sivil toplum örgütlerini siyasetten daha fazla önemsiyorum.
Türkiye’de sivil toplum örgütlenmesine ilişkin eleştiriler var. Angaje olmalarıyla ilgili.
Maalesef doğru. Herkesin taraf olmaya zorlandığı bir noktadayız. Bunun geçici olduğuna inanmak istiyorum. Türkiye önemli bir geçiş süreci yaşıyor. Biz hiçbir zaman kurumları ve tarafları hedef alan açıklama yapmamaya çalışıyoruz. Onun için zaman zaman TÜSİAD’ın pozizyonları anlaşılamıyor. Çünkü işin kolayına kaçıyoruz.
TÜSİAD olarak baskı gördüğünüzü hissediyor musunuz?
Genellikle endişeleriyle yaşayan bir insan değilim. Direk bir baskı görmüyorum. Mahalle baskısı da olmuyor. Ancak bazı şeyleri anlatmak çok zor. Bazı konuşmalarımız öyle noktalara çekiliyor ki şaşırıyorsunuz. Ciddi bir sivilleşmeye gidiyoruz. Demokrasi nedir, kuvvetler ayrılığı nedir yeni öğreniyoruz. O bakımdan bu süreç normal…
TÜSİAD daha özgürlükçü bir anayasa istiyor değil mi?
1982 Anayasası üzerine çok değişik talepler geldi. Özgürlüklerin arttırılması konusunda bir takım düzenlemeler yapıldı. Parçalı demokratikleşme olabilir ama şundan korkarım Türkiye anayasasını hep tepeden aşağı indirdi, hiç aşağıdan yukarı yapmadı. Anayasa toplumsal bir mutabakattır. İçerisinde uzlaşma taşımayan anayasa değişiklikleri toplumun uzun vadeli çıkarları değil; kendisine fayda sağlayan ve araçsal bir anayasa paketi oluyor. Türkiye’nin herhalükarda aşağıdan yukarıya doğru bir mutabakat metni üzerine ruhu sivil bir anayasa yapması lazım…
Bu nasıl olacak?
Bunun çeşitli yolları var. Belki sivil platformlarda konuşulabilir, tartışılabilir. Mutabakat işi bir diyalog ve uzlaşma işidir. Belki çok küçük başlayacaksınız. Türkiye’de toplumun her kesimi konuşacak. Biz biraz parçalanmış ve kutuplaşmış toplumuz. Bizim bir araya gelip müzakere etmeden anayasa yapmamız çok zor. Burada bağımsız sivil toplum örgütlerine görev düşüyor.
Daha önce böyle girişimler vardı
Biz önce ruhtan başlayalım istiyoruz. 1982 Anayasa önsözünde devleti vatandaştan nasıl koruyacağını anlatır. Biz milleti devletten nasıl koruyacağımızı konuşalım. Referandumdan evet çıkan anayasa acaba Türkiye’nin ihtiyacını görecek mi?
Siyasete baktığınızda kimi eleştirirsiniz? Muhalefet mi iktidar mı?
Bence burada tek bir suçlu aramaya gerek yok. Bu işin temelinde siyasi kısmı var sivil toplum kısmı var.Biz görevimizi yeteri kadar yaptığımızı düşünmüyorum. Sivil toplum Türkiye için yeni bir kavram. Bu farkındalık yavaş yavaş yeşermeye başladı. Daha somut bir noktaya taşımak zorundayız. Ben bu konuda ümitsiz değilim. Siyasi iradeyi biz yeni anayasa konusunda entegre edemedik. Bu AK Parti, CHP, MHP meselesi değil. AK Parti’nin anayasa paketine karşı diğer partilerden paket önerisi duymadık. Herkes mevcut anayasaya karşı ama alternatif hazırlığı göremedik.
Sizin paketle ilgili itirazınız nelerdi?
Bu vatandaşı zorlayan bir seçim olacak. Bizim esasen 1992'den beri üzerinde çalıştığımız demokratikleşme ve anayasa raporlarında karşımıza çıkan iki sorun var. Bunlar Anayasa Mahkemesi ve HSYK'nın yapısıyla ilgili. Bugün yasama çalışmıyor. Siyasi parti sistemi, iç tüzük buna engel. Yürütmenin HSYK'daki ciddi varlığı ve HSYK kararlarının yürütmenin elinde olması, soruşturmanın Adalet Bakanlığı'nın izninde olması yargıyı yürütmenin eline veriyor... Bu düzenleme o açıdan yetersiz...
HSYK'da iyileştirme görmüyor musunuz?
Biz başından beri Adalet Bakanı ve müsteşarın HSYK'da olmaması gerektiğini savunuyoruz. Bir de şu var, insanlar yargıdan ne anlıyor? Yargı devleti mi koruyor vatandaşı mı koruyor bence soru bu... Bu yürütmenin işini kolaylaştırıyor...
Kişisel olarak referandumda ne oy vereceksiniz?
Bu paket evet veya hayır denilmesi kolay bir paket değil. TÜSİAD Başkanı olmasam oyumu çok rahat söylerdim. Neticede bir kurumu temsil ediyorum oyumu söylemem doğru değildir diye düşünüyorum.
Peki sizce nasıl bir sonuç çıkar?
Bilemiyorum, Türkiye'nin ne çıkarsa çıksın önünde yeni bir anayasa motivasyonunu kaybetmemesi lazım... En azından demokrasiyi engellemeyecek bir sonuç çıksın.
Evet mi çıksın, hayır mı çıksın?
Evet çıkarsa bence yeni bir anayasa mutabakatı çalışması şart gözüküyor. Muhalefetin de yardımcı olması gerekiyor.
Hayır çıkarsa...
İktidarın düşünmesi lazım. Çünkü mevcut anayasayı kimse istemiyor...
Baraj konusunda ne düşünüyorsunuz?
Demokratikleşme katılımın ve çoğulculuğun öne çıktığı bir sistem. Barajı önemsiyoruz. Türkiye'de yüzde 10 baraj koyunca birçok insan kerhen oy veriyor. Aslında seçmen iradesinin çok önemli bir kısmı meclis dışında kalabiliyor. Bu da gerginlik sebebi oluyor. Örneğin doğudaki oylar. Bu sürdürülebilir bir şey değil. Partiler yasası da tartışılmalı. Siz genel başkanla aranız iyiseniz milletvekili oluyorsunuz. Parti içi ön seçim ve hesap verme zorunluluğu demokrasinin olmazsa olmazıdır...
Hassasiyetiniz nedeni AK Parti'nin tek parti hükümeti olabilir mi?
TÜSİAD koalisyon istiyor falan dendi, böyle bir şey kesinlikle yok. TÜSİAD hiçbir şekilde Türkiye'de istikrarı böyle bir şeye bağlamadı.
TÜSİAD olarak bu 'güçlü' hükümetten endişe ediyor musunuz?
Hayır böyle bir şey yok. Tabi ki hükümetlerin ve muhalefetlerin çeşitli kavramlara yaklaşımından endişe duyarız ve bunu da gündeme getiririz.
Ben AK Parti diyorum siz ne diyorsunuz?
Bu konudaki hassasiyeti yeni öğrendim. Zaman zaman AK Parti zaman zaman AKP diyorum.
Kılıçdaroğlu'nun nasıl buluyorsunuz?
Biz Kılıçdaroğlu'nun yeni liderinin ekonomiye, dış ilişkilere bakışını çok da net duymuş değiliz. Bunu duyduktan sonra o değerlendirmeyi daha rahat yapabiliriz. Şu anda propaganda dönemindeyiz. Biz açıkçası net bir program görmeyi tercih ederiz. Fakat Kılıçdaroğlu parti içi demokrasiden bahsetti, özgürlükçü demokrasi dedi bunlar güzeldi. Fakat daha sonra 'evet' diyeceğini açıklayan bir belediye başkanı ihraç edildi. Bu açıkçası iyi olmadı.
Kürt meselesine nasıl bakıyorsunuz? Muhalefeti nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz bu meseleyi çözmedikçe çözüm zorlaşıyor. 20 sene evvel çok kolaydı ama açılım yapıp da içini dolduramayınca bugün çok zor bir noktaya geldik. Bu demokratik özerklikten ne anlaşılıyor
İki bayrak deniyor mesela
Türkiye üniter bir devlet. Daha sonra federal bir yönetime geçme örneğini görmedik. Bu bölünme etnik temele göre mi bölünecek? Bugün İstanbul'da büyük bir Kürt nüfus yaşıyor. Bunun etnik üzerinden yapılması demokratik düzene ne katar bilemiyorum. Tartışılabilir ama düşmanca tavırlar alarak birbirimizi itmememiz lazım. Ama Türkiye'de herkese fayda sağlamayacak bölünmeyi tartışmalı bulurum.
BBP'nin tavrını nasıl buluyorsunuz?
Bir kere parti kapatma kesinlikle çözüm değil. Arkasından Habur'da yaşanan olaylar. Verilen sözler var köylerin isimlerin değiştirilmesi gibi. Dağlardaki Ne Mutlu Türküm Diyene sözünün kaldırılması gibi. Bu sözler gerçekleşmedi. Gerçekten de çok şeffaf olduğumuzu düşünmüyorum. İmralı gerçeği var, hergün bir şeyler söylüyor.
Sizce çözüm nerede? İmralı ile konuşmalı mı?
İnşallah oraya gelmeyiz. İmralı'nın yönettiği parti demokratik değil ki! Niye onu muhatap alayım ki...
Oradaki insanlar etkilenmiyor mu bu mesajlardan?
Orada yaşamak ayrı bir şey. Deniliyor ki, kimlikleri de tanısak çözüm olmayacak. Bence herşeyi konuşmalayız...
Sizi çok umutsuz gördüm...
Umutsuz değilim, sadece taleplerin nerede duracağını kestirememeye başladım. Oradaki halka bu yeteri kadar anlatılabiliyor mu? Orada devlet var mnı, varsa ne kadar etkili? Biz bunu konuşarak çözmek zorundayız. Burada BDP'lilere de görev düşüyor sanırım...
Liderler üzerinde kamuoyu baskısı yaratıldı, sanki çözülecek gibi bir hava yaratıldı...
Bence seçimlere gittiğimiz dönemde tabiri caizse mayınlı bir konu. Birtakım kararları popülist olmamak uğruna yapmak zorundasınız. Bu sadece bir partinin çözebileceği bir konu değil...
YAŞ krizine nasıl bakıyorsunuz?
Ordunun teamüllerle idare edilmesi gibi bir şey olamaz. Ordu siyasetin altında çalışması lazım. Yüretmenin bu tasarruflarını kullanma yetkisi vardır diye düşünüyorum. Fakat yargının bu iş içine müdahil olması pek hoş bir tesadüf olmadı. Yakala, tutukla, salıver çok şık değil.
Siz yargıya müdahale edildiğini düşünüyor musunuz?
Bu hoş bir durum değil. Türkiye'de hukuk devleti olmak zorunda. Ben vesayet rejimine karşıyım. Yakalama kararları çıkınca ordu mensupları hastaneye gittiler. Orada yıllardır yatan akademisyen ve yazarların ne günahı var. Yakalama kararı çıkarma noktasına gelince 'yok vazgeçtim' demek tuhaf...
Bu kararlar yürütmenin yargıya etkisiyle mi alınıyor?
Şimdi onun savcısı bunun savcısı deniyor. Hukuk herkese lazım. Suçluya da suçsuza da lazım. Siyasetin de hukuka ihtiyacı var. Bence bu görüntü iyi değil.
Fethullah Gülen cemaati yargıda etkili mi?
Tam olarak net bir cevap vermem mümkün değil. Açıkçası bu puslu havanın ortadan kalkması lazım. Cemaat konusuna gelelim. Biz bireyin odakta olduğu demokratik sistemden bahsediyoruz. İsteğimiz buyken biatın ana kavram olduğu cemaatin yeri tartışılır. Ama cemaat ve tarikat gerçeği var. O zaman ismini koyalım. Ben şu cemaatim, gelirim şu kadardır. Ben şu partiye destek veriyorum desinler. Bunu kodlaya kodlaya bir yere varamayız.
Hala varsa diyorsanız...
Evet var. Bir cemaat lideri gidin oy verin diyor. Bu bizim hayatımıza girmiş, kaynakları nelerdir bilmemiz lazım... Bir tek Fethullah Gülen'den bahsetmiyorum. Önemli olan puslu havanın kaldırılması...
Türkiye ekonomi olarak hangi noktada?
Biz gidişat ve beklentilerle ilgili araştırma yapıyoruz. Genelde beklentiler olumlu. Türkiye'deki kırılganlığın geçmişe göre daha iyi olduğunu görüyoruz. Bu sürecin çok iyi yönetildiğini düşünüyorum. İyi çalışan bir Merkez Bankası var. Hükümetle sık sık üzerinde durduğumuz bir kayıt dışı problemi var. Kayıtdışı yatırımların önünde de önemli engel...
IMF ile anlaşma yapılmadı diye hükümet eleştirilmişti... Hükümet haklı mı çıktı?
Aslında o zaman IMF'den para alalım meselesi değil. Biz artık dünyayla içiçe memleketiz. Krizden çıkış biraz daha yavaş oluyor. Bu noktada Türkiye için bir standby bir sigortadır dendi. Ancak felaket çığırtkanlığına gerek yok. Tabii 1 senenin iyi geçmesi önümüzdeki 1 senenin iyi geçmesi anlamına gelmez. Bu noktada mali kural ve ekonomide kural tabanlı yönetimin önemi ortaya çıkıyor.
İşsizlik konusu...
İşsizlik bütün dünyanın derdi. Türkiye'de problem ise işsizliğin yapısal kısmı. Burada güvenceli esneklik konusu var sendikaların karşı çıktığı. Şu anda istihdam paketi de ortada yok. O paket işsizlikle ilgili önerileri içeriyor.
Siz işsizlik konusunda üzerinize düşeni yapabiliyor musunuz?
Buna hakikaten rasyonel bakmak lazım. Belli kapasitede işgücü çalıştırabilirsiniz. Kapasiteyi geçince zarar edersiniz ve işi kapatır diğer çalışan insanları da kaybedersiniz. Sıkıntılı dönemlerde üst yöneticiler bize maaş indirimi yaptı az kişi işten çıkarılsın diye. Kapasitenizin üzerinde insan çalıştırmak rasyonel değil. Bu güvenceli esneklikle yeni istihdamlar yaratılabilir.
Başbakan size önerdiğinde ne dedi?
Direk böyle bir şey demedi. Bence Başbakanın işsizlik hassasiyeti, bunu anlamak mümkün. Ama bizlerin de yapabileceği bir nokta duruyor.
Bu sorun nereye gider?
İleriye yönelik umut var. İşler yavaş yavaş açılıyor. Geçen seneye göre birtakım hareketlilik var. Dünyadaki çıkış devam ettiği ölçüde büyüme hızımız arttıkça istihdam da artacak.
ABD'yle ilişkilerimizi nasıl görüyorsunuz?
İran'la uzun dönemde bir sıkıntı olacak gibi...
Türkiye İsraille ilişkisinde gerginlik ticareti ve ekonomiyi kötü etkileyecek mi?
Ben açıkçası ticaretin siyaseti geçeceğini düşünüyorum.
Türkiye'de sizce kriz ne zaman biter?
İşsizlik rakamı aşağıya inmeye başladı. Seçim ne getirecek bilemiyorum. Biz reformlara ne kadar hızlı dönebilirsek, yatırıma yönelik reformlara dönersek iyi olacağını düşünüyorum.
TOBB ile TÜSİAD arasında bir rekabet var mı?
Bu bir efsane. Bizim çabamız sivil toplum örgütü olarak örnek olabilmek. TOBB zaten yarı kamu bir kuruluş.
Sivil toplum örgütü değil mi?
Tam anlamıyla değil. Ancak sivil toplum örgütü gibi çalışmaları vardır. Ben açıkçası sivil toplum örgütleri arasında rekabet olmaması gerektiğini düşünüyorum.
İş dünyasını TÜSİAD mı TOBB mu temsil ediyor
Herkes kendine göre temsil ediyor. Yeter ki denetlemeye açık olalım.
Ümit Boyner TÜSİAD Başkanlığı'ndan sonra ne yapacak?
İşhayatıma döneceğim, bahçemle uğraşacağım, spor yapacağım
Siyaset yapmayacak mısınız?
Hayır yapmayacağım
Çok net konuştunuz
Ben sivil toplumun daha önemli olduğunu düşünüyorum. Ben hep bir sivil toplumcu olarak kalacağım.
Eşiniz nasıl bakıyor?
Hep destek oluyor. Kendisi de bu yoldan geçtiği için. Kendisi de 20 yıl önce TÜSİAD Başkanlığıyaptı
Tartışır mısınız, gündemi konuları vs?
Zaman zaman. Neticede kendisi eski TÜSİAD Başkanı, eşim. Türkiye'nin meselelerine hep kafa yormuş insanlarızb.
Sizi eleştiriyor mu?
Söylemlerimle ilgili zaman zaman eleştiyor. Hazırlıksız olduğumu eleştirir
En beğendi yönünüz
Sağlam olmam
Çocuklarımız
Özellikle büyük oğlum siyasete meraklı. Gençlerin bakışı önemli. Apolitize bir gençlik var. Ben gençlere de erişmek zorundayız.
Onların nabzını tutabiliyor musunuz?
İstediğimiz kadar değil
Eğitimle ilgili hassasiyetleriniz var...
Evet çalışıyoruz. Ben sadece eğitimde iş kazandırmasından çok sosyal ve siyasal konularda farkındalığın kazandırılmasını önemsiyorum.
Çocuklarınızla ilişkide zaman problemini nasıl aşıyorsunuz?
Görevimiz ne gerektiriyorsa onu yapıyoruz.
Çok teşekkürler
Ben teşekkür ederim...
VATAN