Göz Hastalıklari

Mr.TyLér ||

Kayıtlı Üye
YÜzen Cİsİmler Ve IŞik Çakmalari

Birçok kişinin görme alanlarında gördükleri hareketli, küçük noktacıklara yüzen cisimler denir. Sıklıkla duvar yada gökyüzü gibi düz bir zemine bakarken görülürler. Yüzen cisimler çok zaman önce Romalılar zamanında uçan sinekler ("muscae volitantes") olarak tanımlanmıştır.

Yüzen cisimler, göz boşluğunu dolduran, jelatine benzer berrak bir sıvı olan vitreus içindeki küçük jel kümeleridir. Gözün önünde gibi görünseler de aslında gözün içindeki sıvıda yüzmektedirler ve retina tarafından gölge olarak görülürler (Retina: Gözün ışığa duyarlı iç tabakası).
İster küçük nokta, daire, çizgi şeklinde ister örümcek ağı şeklinde olsun yüzen cisimlerin ortaya çıkması, özellikle aniden gelişirlerse çok endişeye sebep olabilirler. Bununla birlikte bunlar genellikle önemsizdirler ve yaşlanmayı gösterirler. Vitreus jeli zamanla büzülür, retinadan ayrılır ve yüzen cisimlere sebep olur. Bu özellik miyoplarda daha sık görülür.

Yüzen cisimler önemli midir? Vitreus jeli ayrıldığı sırada retina yırtılabilir. Bazen gözün içinde az miktarda kanamaya sebep olur ve yeni yüzen cisim grupları şeklinde görülür. Eğer bu yırtık retina dekolmanı haline gelirse çok önemlidir. Nadiren göziçi inflamasyonları ve vitreus içinde oluşan kristale benzer birikintiler de yüzen cisimcikleri yaparlar.

Göz doktoru tarafından muayene edilmedikçe, yüzen cisimlerin tehlikeli olup olmadığına karar verilemez. Aniden ortaya çıkan yüzen cisimlerin yada ışık çakmalarının göz doktoru tarafından değerlendirilmesi gerekir.

Yüzen cisimlere ne yapılabilir? Yüzen cisimler bazan özellikle okurken görmeyi etkileyebilir ve çok rahatsız edici olabilir. Eğer yüzen cisim tam görme çizginizin üzerindeyse, yapılacak en iyi şey gözlerinizi hareket ettirmektir. "Böylece sıvı girdap yapar ve yüzen cisim görme ekseninin dışına çıkar. Yukarı-aşağı bakmak gözün içinde değişik akıntılar oluşturur ve yüzen cisimler yer değiştiririr.

IŞIK ÇAKMASININ SEBEBİ NEDİR?

Gözün içini dolduran vitreus jeli bazen retinayı çeker. Bu çekme gerçekte bir ışık olmadığı halde ışık çakmaları yada ışık çizgileri görmeye sebep olur. Aynı şey, göze vurulduğu zaman "yıldız" görüldüğünde de olur.

Vitreus ayrılması jeli retinadan uzağa çektiği zaman birkaç hafta ışık çakması görülüp kaybolabilir. Bu, yaşlandıkça sık olarak meydana gelir ve genellikle endişelenmek gerekmez. Bazı nadir durumlarda, ışık çakmaları çok sayıda yeni yüzen cisimlerle ve hatta görme alanının bir kısmının kararmasıyla birliktedir. Böyle bir durumda retina yırtığı ya da dekolmanı gelişip gelişmediğini belirlemek için hemen göz doktoruna muayene olmak gerekir.

Her iki gözde zigzag çizgi ya da "ısı dalgaları" şeklinde görülen ve 10-20 dak. süren ışık çakmaları genellikle beyindeki kan damarlarının spazmına bağlı olarak ortaya çıkan migrendir. Eğer bunu başağrısı izlerse buna migren başağrısı denir. Bununla birlikte bunlar başağrısı olmadan da görülebilir. Bu durumda bu ışık çakmalarına oftalmik migren ya da başağrısız migren adı verilir.

Işık çakması ya da yüzen cisim varsa gözler muayene edilmeli midir? Yüzen cisimler yada ışık çakmaları genellikle ciddi bir göz problemini göstermez. Eğer çok sayıda olursa ya da belli bir zaman içinde daha kötüleşirse, göz doktoru tarafından muayene önerilir. Muayenede retina ve vitreus jeli dikkatle incelenir. Bu muayeneyi iyi yapabilmek için eğitim ve tecrübe önemlidir.

Not: Söz konusu olan sizin görmenizdir. Gözlerinizin mümkün olan en iyi bakıma hakları vardır.
 
ÜVEİTLER

İris, korpus siliare ve koroidea, uvea tabakasını oluşturan dokulardır. Uveanın inflammasyonuna “Üveitis” denilmektedir. Göz içi inflamasyonunun göz boşluğuna yayılarak ağır bir tablo oluşturması “Endoftalmitis” tir. Endoftalmitis tablosu sklera dışına yayılmaz, yayıldığı, tenon kapsülünü hatta orbita dokularını da içine aldığı zaman “Panoftalmitis” denir.

SINIFLANDIRMA

Anatomik olarak üveitler:

1. Ön üveitis

2. İntermediate üveitis

3. Arka üveitis olarak sınıflandırılabilir.

Ön üveitis; İritis olarak görülmekte fakat sıklıkla olaya korpus siliarenin ön bölümü yani pars plikata da katıldığı için bir irido***litis tablosu olarak karşımıza çıkmaktadır.
İntermediate üveitis; Kronik ***litis veya pars planitisdir. Tabloya korpus siliarenin arka bölümü pars plana ve retina periferi katılmaktadır.

Arka üveitis; İnflamasyon vitreus tabanının arka sınırının gerisinde yerleşmiştir. Lokalizasyonun yerine göre koroiditis, retinitis, korioretinitis ve retinokoroiditis olarak isimlendirilmektedir.

Uvea dokusunun tümünün klinik tabloya karışması “diffüz üveitis” veya “panüveitis” olarak isimlendirilir. Tedavi edilmediği zaman ön üveit tablosunun arkasından intermediate, arka ve diffüz üveit tablosu ortaya çıkar.

Üveitis akut veya kronik olur. Akut üveitis, sıklıkla ani başlar ve en çok 6 hafta sürer. Kronik üveitis ise aylar veya yıllarca sürebilir. Sıklıkla sessiz ve asemptomatiktir, zaman zaman akut ve subakut dönemler görülebilir.

ETYOLOJİ

1. Mikroorganizmalar: Her tür mikroorganizma üveit yapar. Mikroorganizmalar endojen veya ekzojen yolla uveal reaksiyonlara neden olurlar. Endojen yol, kan yoludur. Viral, fungal, paraziter enfeksiyonlar, toxoplasmosis üveitisden sorumlu olabilir. Ürogenital sistemde mevcut olan Klamidya üveitis nedeni olabilir. HIV, sifiliz, tüberküloz sorumlu olabilir, bütün bunlar araştırılmalıdır. Diş ve KBB enfeksiyonları eskiden olduğu gibi günümüzde üveitis konusunda fazla önem taşımamaktadır. Fokal enfeksiyon odağı mevcut inflamasyonun devam etmesine yolaçabilir, fakat asıl neden olamaz.

Ekzojen yol perforan göz yaralanmaları sonucu sık olarak ortaya çıkar. Böyle bir üveitis birkaç gün içinde bütün göz küresini içine alan “endoftalmitis” tablosuna dönüşür. Göz boşluğu cerahat kesesi durumuna gelir ve görme tamamen kaybolur.

2. İmmunolojik faktörler; Bu grupta, üveitise yol açabilen ankilozan spondilitis, Reiter Hastalığı ve HLA B27 ye bağlı izole üveitis sıktır. Bunlar akut ön üveitis yapar. Reiter hastalığında üretritis, konjonktivitis, poliartritis, ön üveitisle birliktedir. Juvenil romatoid artritiste tipik bir göz tablosu ortaya çıkar. Korneada horizontal bant keratopati, ön üveitis ve katarakt vardır. Sarkoidoz sinsi seyirli, granülomatöz bir üveitis yapar. HLA lokusları özellikle B27 antijeni araştırılmalıdır.

Üveitis genelde gençleri tutan bir hastalıktır. Yaşlılarda görüldüğü zaman göz içi lenfoma araştırılmalıdır. Diğer taraftan diabet gibi bazı metabolik hastalıklar da üveitisten sorumlu olabilirler. Üveitiste % 25 olgu idyopatik üveitis olup hiçbir nedene bağlanamaz.

ÖN ÜVEİTİS

Hastalarda fotofobi, ağrı ve gözde sulanma vardır. Akut ön üveitiste bir iki gün içinde görme derecesi azalır, göz hiperemiktir. Hiperemi kornea çevresinde silier enjeksiyon şeklinde derin bir hiperemidir. Göz içi basıncı düşük olup göz hipotondur, pupilla miyozis halindedir. Kronik ön üveitiste ise göz daha sakin olup, hiperemi yoktur.

Biomikroskobun ışığı daraltılarak ön segment incelendiğinde, humör aközün bulanık olduğu görülür. Bu hasarlı iris damarlarından humör aköze protein sızıntısına bağlıdır. Bunun hemen arkasından ön kamarada iltihap hücreleri belirir. Bunlar kornea endoteline yapışır. Bunlara “keratik presipitasyonlar” denir. Granülomatöz üveitlerde bu presipitatlar büyük olup “koyun yağı presipitatlar” denir. Bazı olgularda iriste gri beyaz nodüller oluşur. Pupilla kenarında oluşanlara “Koeppe” nodülleri, iris stromasında oluşanlara “Busacca” nodülleri denir. Koeppe nodülleri hem granülomatöz hem de non granülomatöz üveitlerde görülür. Busacca nodülleri ise non graülomatöz üveitlerde ender görülür.

İris sıklıkla, lens ön kapsülüne yapışır, buna arka sineşi denir. Aynı şekilde ön kamara açısına yapışır, periferik ön sineşi denir. Gerek periferik ön sineşi, gerekse çepeçevre arka sineşi sekonder glokom nedenidir. Arka yapışıklıklar lens opasitelerine yol açar. Bazı olgularda ön kamarada seviye yapan süpürasyon görülür. Buna hipopion denir. Süpürasyon, zamanında tedaviye başlanmazsa endoftalmitise yolaçar.

İNTERMEDİATE ÜVEİTİS

Hastalar gözlerinin önünde yüzen cisimciklerden yakınırlar, kronik kistoid maküler ödem dolayısıyla santral görme bozulmuştur. Vitreusta yaygın hücre infiltrasyonu vardır. Buna “kar topu opasiteler” denir. Ender olarak ağrı olur. Ön segment bazen tabloya katılabilir. Pars planada presipitasyonlar vardır. Pars planada ***litik membran formasyonu olur. Buna “kayak izleri” görünümü denir. Retina periferinde periflebitis, optik diskte ödem ve kistoid maküler ödem sık görülen bulgudur. Makula ödemi sistemik kortikosteroid tedavisine iyi yanıt verir. Steroidler ağır olgularda subtenon enjeksiyon şeklinde de verilmelidir.

Pars planitis kronik bir üveitis tablosudur, zaman zaman tekrarlayıcı özelliğe sahiptir. Çocuklarda ve gençlerde görülür. Etyoloji kesinlik kazanmamıştır. Multipl skleroz da pars planitise yol açabilmektedir.

ARKA ÜVEİTİS

Hastalar yüzen cisimler veya sinek uçuşmaları gördüklerinden yakınırlar, görme bozulmuştur. Lezyon ne kadar arka kutba, foveaya yakınsa görme o kadar bozulur.

Vitreus bulanıktır, sıklıkla arka vitreus dekolmanı vardır. Fundus muayenesinde sarı veya gri, sınırları belirgin koroidal plaklar görülür. Lezyonlar eskidikçe sınırları pigmente olmuş, beyaz inaktif odaklara dönüşür. Bu odaklar retinal nekrotik odaklardır. Periflebitis veya periarteritis şeklinde vaskülitis tabloya eşlik edebilir. Damarların çevresinde beyaz kılıflanmalar vardır.

Konjenital toxoplazmosis tipik bir koroiditis tablosu yapar. Arka kutupta, tek bir koroiditis odağı vardır. Olay intrauterin hayatta tamamlanmıştır, postpartum koroiditisin skatrisi ve nekrozu söz konusudur, tedavi gerektirmez. Fakat bebek ve çocuklarda santral görme oldukça bozulmuş olup şaşılığa neden olabilir.

SEMPATİK OFTALMİ

Perforan göz yaralanmalarından sonra ortaya çıkan bilateral progresif granülomatöz bir panüveitistir. Önce yaralanan gözde başlar, bu göze “sempatizan göz”, sonra diğer göze geçer bu göze de “sempatize göz” denir. Olguların % 90’ı yaralanmadan sonraki ilk yıl içinde olmaktadır. Fakat günümüzde oldukça ender görülmektedir. Bu muhtemelen ameliyatlarda kullanılan iğne ve ipliklerin ve mikroşirürji yöntemlerinin günümüzde çok gelişmiş olmasına bağlıdır. Ağır hasar görmüş, görme şansı olmayan yaralanmış gözlerde diğer gözün korunması açısından “enükleasyon” yapmak gereklidir. Enükleasyon yaralanmadan sonra 2 hafta içinde yapılmalıdır.

BEHÇET HASTALIĞI

1936 yılında Dermatolog Ord. Prof. Dr. Hulusi Behçet’ in ortaya attığı ve bütün dünya literatüründe “Behçet Sendromu” adı ile kabul edilen bir klinik tablodur. Günümüzde multisistemik bir tablo olduğu için Behçet sendromu yerine “Behçet Hastalığı” denilmektedir. Hastalık 20-40 yaş arası ortaya çıkar. Erkeklerde 2/1 oranında kadınlara göre sık görülür. Doğu Akdeniz ülkeleri ve Japonya’da daha sık görülmektedir. Zaman zaman nükslerle ve remisyonlarla kendini gösterir. HLA- B51 antijeni pozitiftir.

Hastalık bulguları major ve minör olmak üzere iki grupta toplanır;

Major Bulgular:

1. Tekrarlayan oral ülserler: Göz bulgularından yıllar önce başlar.

2. Hastaların % 90’ ında genital ülserler olur.

3. Eritema nodosum başta olmak üzere püstül, kutanöz hipersensitivite ve ülserler şeklinde deri lezyonları

4. Bilateral hipopiyonlu üveitis: hipopiyon tedavi ile çabuk kaybolur.

Minör Bulgular:

* Göz Bulguları: Retinal vaskülitis, periflebitis, maküla ödemi, optik nöritis,

choroiditis

* Eklem bulguları: Romatizmal değişiklikler, periferik artrit

* Santral sinir sistemi bulguları: Ensefalitis, meningitis

* Kardiovasküler sistem bulguları: Vaskülitis, periflebitis, emboliler, tromboemboliler

* Gastrointestinal sistem bulguları: Enteritis, kolitis, diyare

* Ürogenital sistem bulguları: Epididimitis, orşitis, vajinitis, vulvo-vajinitis

Tanı önem taşır. En az 3 major bulgu, veya 2 major, 2 minör bulgu olması şarttır.

Paterji testi : Tek başına bir anlam taşımaz. Pozitif olması klinik bulgularla paralellik gösteriyorsa anlamlıdır. Ayrıca pyoderma gangrenosum, eritema elevatum gibi bazı dermatolojik klinik antitelerde paterji pozitiftir.

Paterji testinin yapılışı: Bir kol ön fleksör yüzüne disposable tercihan 1No.lu iğneyle (18 veya 20 No.lu iğneyle de olabilir) iki ayrı pikür yapılır. Ayrıca diğer kol fleksör yüze üst bölüme iki adet, alt bölüme iki adet pikür yapılır, 24-48 saat sonra incelenir. Sonra ayni iğne ince zımpara ile törpülenerek pikür tekrarlanır. Pikürler subkutan ve dermaya yakın olacak şekilde yapılmalı, ve oblik girilmelidir.

Reaksiyonlar incelendiğinde eritem 10, papül 20 , pürülan reaksiyon 30- 40 olarak değerlendirilir. Reaksiyonun çapı 2 mm’den küçük ise negatif, 3 mm’den küçük ise şüpheli, 3 mm’den büyük ise pikür testi pozitif kabul edilir.

Pozitiflik derecesi ve çapına göre tanı desteklenir. Testin negatif olması klinik tanıyı tek başına red ettirmez. Testin sağlıklı değerlendirilebilmesi için 4 veye 6 pikür yapılmalıdır.

ÜVEİTİSLERDE TEDAVİ

Lokal ve sistemik olmak üzere iki yolla tedavi yapılmalıdır.

Lokal Tedavi

1. Midriatikler: Atropin gibi kuvvetli midriatikler, arka sineşileri önler, silier spazmı çözer ve hastaya rahatlık verir.

2. Hafif bulgu gösteren olgularda tropikamid gibi hafif midriatikler veya ***lopentolat gibi kısa süreli ***loplejikler kullanılır.

3. Steroidler: Damla, pomad, subtenon enjeksiyon şeklinde uygulanır. Pomadların kornea penetrasyonu damlalara göre daha zayıftır. Ayrıca gözde yağlı bir madde olarak görmeyi daha da bulandırır. Damlalar ön üveitlerde kullanılır, arka üveitlerde etkili değildir. Ağır ön üveitlerde saat başı başlanarak, tablo hafifledikçe azaltılır. Lokal steroid tedavisinin 6 haftayı geçtiği durumlarda % 5 oranında glokoma yol açabileceği gözönünde tutulmalıdır. Diğer taraftan sekonder enfeksiyonlara da yolaçabilir.

4. Perioküler enjeksiyonlar: Subkonjonktival, subtenon bazen retrobulber enjeksiyonlar yapılabilir. Arka segmente de etkilidir, depo etkililerin etkisi daha uzundur. Hipopiyonlu ağır üveitlerde uygulanmalıdır. Ayrıca intermediate üveitte subtenon enjeksiyon etkilidir.

5. Antiinflamatuar damlalar: Steroidlere destek olarak günde 3-4 kez indomethasin gibi göz damlaları etkilidir.

Sistemik tedavi :

1. Sistemik steroidler yine en başta gelen ilaçlardır. Uzun süre kullanımında subkapsüler lens opasitelerine yol açabilir. Bu etki bazen lokal kullanım ile de görülmektedir. Yüksek doz ile başlanır, klinik tablonun hafiflemesi ile doz azaltılır. Prednizolon için başlangıç dozu 1 -1.5 mg/kg’ dır. Peptik ülser veya gastriti olan hastalarda ağızdan verilmez, parenteral yol tercih edilmelidir.

2. İmmunosupressif tedavi: Behçet hastalığında uygulanır. Sempatik oftalmide de endikasyon vardır, fakat fazla etkili değildir. Bu grupta Azathioprine, Cyclophosphamide ve Chlorambucil gibi ilaçlar vardır. Behçet hastalığında uzun süre kullananlar için kanda lökosit, trombosit sayımları yapılmalıdır, çünkü lökopeni ve trombopeni yapar. Bu durumda ilaç birkaç gün kesilir. Kan hücreleri normal düzeye gelir ve aynı doz devam eder. Tedavi en az 6 ay devam eder, atak olmazsa yarı doza inilir, en az 2 yıl devam edilir. Bu ilaçların özellikle Cyclophosphamidin alopesi ve azospermi yapıcı etkisi de gözönüne alınmalıdır. Azospermi bazen irreversibldir. Cyclosporin yine Behçet hastalığında kullanılan bir ilaç olup T- hücrelerine etki ederek immunosupresyon yapar. Diğer ilaçlara dirençli Behçet olgularında kullanılabilir. Renal tok*** etkisi vardır.

3. Levamisol: Behçet hastalığında bu ilaç oral va genital ülserlere etkilidir. T hücrelerine etki etmektedir.

4. Colchicin: Özellikle ağır olgularda, diğer sitostatik ilaçlara destek olarak veya bu ilaçları red eden Behçet olgularında kulanılır. Behçet hastalığında polimorf nüveli hücrelerin kemotaksisini inhibe ederek etkilidir. Hematokrit düzeyini düşürür, idrarda protein görülür. Bu durumda ilaç yine bir kaç gün kesilir, normale dönünce tekrar devam edilir.
 
10 Soru 10 Cevap

1. Bilgisayar kullanımı, çok televizyon seyretme veya okumak gözümüze zarar verir mi?

Hayır. Günlük hayatımızda sık yer alan bilgisayar kullanma, televizyon seyretme yada kitap okuma gibi aktivitelerin gözlerimize kalıcı zararı yoktur ancak bu gibi dikkat gerektiren aktiviteler sırasında göz kırpma sayısı azalmakta, gözyaşı daha çok buharlaşarak göz yüzeyinde kuruluk oluşturmaktadır. Bunun sonucu olarak yanma, batma, sulanma, kızarıklık gibi belirtiler ortaya çıkmaktadır. Bu belirtiler rahatsızlık verdiğinde, oda havasının nemlendirilmesi, her 10-15 dakikada bir, 30 saniye kadar gözlerimizi sık kırpıştırıp pencereden uzaklara bakmak gibi tedbirler faydalı olabilir. Kirpik dibi iltahapları ve kepeklenmeleri, göz kuruluğu, allerji gibi göz hastalıklarında bahsedilen belirtiler çok daha fazla oluşmaktadır, böyle durumlarda bir göz doktoruna kontrol olmakta fayda vardır.
2. Katarakt nedir ?

Göz merceğimizin çeşitli sebeplerle saydamlığını kaybederek ışık geçirmez hale gelmesine katarakt denir. En sık sebebi yaşlılıktır, saçlarımızın beyazlanması gibi göz merceğimizde yaşla birlikte saydamlığını kaybeder ve görmede bozulmaya neden olur.



3. Katarakt' ın tedavisi nasıl yapılır?

Kataraktın tedavisi cerrahidir. Gözlük, damla yada ameliyatsız başka yöntemlerle tedavisi söz konusu değildir. Modern katarakt cerrahisinde saydamlığı kaybolmuş olan göz merceği alınarak yerine suni bir mercek yerleştirilir. Fakoemülsifikasyon yada halk arasında bilinen ismiyle lazerle dikişsiz katarakt cerrahisi, günümüzde kullanılan en modern yöntemdir. Bu yöntemde göze açılan 3 milimetrelik bir delikten içeri sokulan cihazla göz merceği eritilerek dışarı emilmekte yerine katlanarak bu boyda bir delikten geçer hale getirilen suni mercek konulmaktadır. Bu ameliyat 15 dakika civarında sürmektedir. Anestezi göz çevresine yapılan bir enjeksiyon ile ya da iğne yapmadan sadece damlalarla sağlanmaktadır. Özel durumlar hariç genel anestezi yani narkoza ihtiyaç yoktur.



4. Dinlendirici gözlük nedir?

Halk arasında yanlış bir inanış olan dinlendirici gözlük kavramı sadece ülkemize özgü gözlük satışı arttırmaya yönelik bir tür kandırmacadır. Gözlük kırma kusuru (miyopi, hipermetropi, astigmat) olan gözlerde bu kırma kusurunu düzelten bir yardımcı cihazdır. Kırma kusuru olmayan gözlerde daha iyi görme sağlamayacağı gibi, göz yorgunluğunu da önlemez. Kırma kusuru olmayan hastalarda gözlüğün p***olojik bir rahatlamadan başka faydası yoktur, hatta başağrısı ve göz yorgunluğuna sebep olabilir.
5. Miyopisi olan hastalarda gözlük kullanmak, miyopiyi azaltır mı? arttırır mı?

Kullandığımız gözlükler sadece taktığımız sürece görüntüyü ağ tabakası üzerine odaklayan yardımcı cihazlardır. Özellikle miyopik hastalarda kullanılan gözlüğün tedavi edici yada miyopiyi ilerletici bir etkisi yoktur. Bir diğer söyleyişle gözlük kullanmakla, göz numaramızın değişimini etkileyemeyiz.



6. Astigmat nedir?

Astigmat gözümüzdeki kırma kusurunu tüm eksenlerde aynı olmayıp bazı eksenlerin daha kırıcı bazı eksenlerin de daha az kırıcı olması durumudur. Bir göz hastalığı olmayıp bir tür kırma kusurudur. Astigmatı olan hastaların gözlük kullanmaya daha zor alışması, astigmatik kırma kusuruna oluşan uyumun gözlükle bu kusur ortadan kaldırıldığında bir süre daha devam etmesidir. Bu nedenle astigmatlı camlara alışmak daha zordur ve eğer doktorunuz bu tür bir gözlük önermişse sürekli kullanarak alışmak, bir gün takıp, bir gün takmayarak rahatsızlık çekmeye göre çok daha kolaydır. Genellikle hastalar gözlüklerine 1-2 haftada alışmaktadırlar.



7. Lazer nedir ?

Lazer doğrusal olarak dağılmadan iletilebilen bu nedenle de yoğun bir enerji taşıyan bir tür ışıktır. Lazere en yakın benzetme, mercek kullanarak güneş ışığı yardımı ile kağıt yakılmasıdır. Laser sayesinde ışık geçiren dokulardan enerji iletilebilmekte ve hedef dokuyu yakma, parçalama gibi işlemler yapılabilmektedir. Gözde laser en sık şeker hastalarında göz dibi kanamalarının tedavisin de, göz tansiyonunun tedavisinde ve kırma kusurlarının düzeltilmesinde kullanılmaktadır.



8. Lazerle kırma kusuru (miyopi, hipermetropi ,astigmat) tedavisi nasıl yapılır ve kimlere uygulanır ?

Son yıllarda moda olan bu tedavi yönteminde gözün önünde yer alıp bir mercek görevi gören saydam kornea tabakası traşlanarak bu dokunun kırma gücü değiştirilmekte ve kırma kusuru düzeltilmektedir. Laserin bu işlemde kullanılması bu traşlamayı çok düzgün ve kısa sürede yapabilmesi nedeniyledir. Kırma kusurları bir hastalık olmayıp bir tür estetik kusur sayılabileceğinden bu yöntem bir tedavi, değil bir düzeltmedir. Gözlük ve kontakt lens kullanmak istemeyen hastalara önerilir. En başarılı olduğu grup miyoplardır. Her cerrahi işlemde olduğu gibi düşükte olsa komplikasyon ortaya çıkması ihtimali vardır bu nedenle bu yöntemi uygulatmak isteyen hastaların konunun uzmanı bir merkezde işlem konusunda iyice bilgilenmeleri avantaj ve dezavantajlarını öğrenmeleri gerekir.



9. Çocuklarda göz muayenesi ilk kaç yaşında yapılmalıdır?

Yanlış bir inanış çocuklardaki göz sorunlarının büyüdükçe geçeceğidir. Çocuklardaki bir çok göz sorunu çok acildir ve hemen tedavi gerektirir. Yeni doğan döneminden itibaren uzman göz doktoru çocukların gözlerini muayene edebilir. Özellikle dıştan görünen, göz bebeğinde beyazlık, kayma, şaşılık, çapaklanma, gözlerde şekil bozukluğu, kapaklarda düşüklük gibi belirtiler genellikle acil tedavi gerektirir. Örneğin, tek taraflı doğuştan kataraktlar ilk 1-2 hafta arasında ameliyat edilmedikleri takdirde bu gözler görme yeteneğini kalıcı olarak kaybetmektedirler. Bu nedenle yukarıda bahsedilen ya da ailelerin normal olmadığını düşündüğü bir belirti varsa bebek hemen göz doktoruna götürülmelidir. Hiçbir sorunu olmayan çocuklarda ise 3-4 yaşlarında yapılacak bir muayene göz tembelliğine yol açabilecek kırma kusurlarının tedavisi için çok önemlidir. Birçok göz problemi eğer çocuklukta başlamışlar ise 8 yaşından sonra tedavileri zorlaşmakta ve göz tembelliği gibi tedavisi çok zor durumların ortaya çıkmasına neden olmaktadırlar.



10. Neden 45 yaş sonrasında yakını iyi göremeyiz?.

İnsan gözü yakını görebilmek için odaklama yapmak zorundadır. Bu odaklama gücü göz merceğinin şeklini değiştirmesi ile mümkündür. 45 yaştan itibaren sertleşen göz merceği eskisi kadar iyi odaklama yapamadığından yakın görme zorlaşır ve odaklamaya yardımcı gözlük kullanımı gerekir. Yaygın inanışın aksine yakın gözlükleri odaklamadaki bozulmayı hızlandırmazlar. Hastaların gözlük takmalarına rağmen gözlük numaralarının ortalama her iki yılda bir 0.25 artması gözlüğün gözü bozmasından değil yaşın ilerlemesinden kaynaklanan doğal bir durumdur.
 
Sklerit

Nedenleri,Görülme sıklığı,Risk faktörleri

Otoimmün veya granülamatöz sistemik hastalıklar, herpes zoster oftalmikus sonrası.

Belirtiler

Bulanık görme, şiddetli ve derin göz ağrısı, baş ağrısı, fotofobi, kırmızı göz.

Derin skleral damarların (bir pamuk çubukla sürtünce hareket ettirilmeyen büyük damarlar), enflamasyonu, derin kızarıklık, incelmeye bağlı olarak sklera mavimsi görünerek alttaki koroid görünür hale gelir, ön kamarada bulanıklık ve hücre, kornea ödemi, proptosis, zayıf kırmızı refle.

Tedavi

Sistemik steroidlerle tedavi için derhal bir göz kliniğine sevk edilmelidir.
ŞAŞILIK

Bir kaç çeşit sınıflama mevcut olmasına karşın, burada kısaca en sık görülenlerden bahsedilecektir.

Küçük Yaşta Kaymalar :
Nedenleri :

Zor Doğum,

Zor hamilelik dönemi veya Hamilelikte geçirilen ağır hastalıklar

Annenin hamilelik sırasında bazı ilaçları kullanması

Anne-baba'nın Akraba olması ( Kan Bağı çook uzaktan bile olsa!! )

Küçük yaşta geçirilen ağır ve ateşli hastalıklar

Küçük yaşta geçirilen havaleler

Şiddetli Düşme

Görme bozukluğu olanlar

Ailede gözü kayan veya göz bozukluğu olanlar

Çeşitleri :

- Tek Gözde devamlı Kayma :
En sık rastlanan türdür. Genelde içe kayma şeklindedir ve kaymaya sıklıkla Hipermetropi veya Hipermetropik Astigmatizma eşlik eder.
Bazen de dışa kayma şeklindedir ve buna da genellikle Miyopi / Miyopik astigmatizma eşlik eder.

- İki Gözde Kayma: Bu çeşit kaymalarda anne-baba daha üzgündürler; halbuki iki gözün kayması daha kolay tedavi edilir.
- İki Gözde Arada Kayma
- Tek Gözde Arada Kayma
Bu son iki tür genelde daha kolay tedavi edilirler.

Tedavi : Nedene yöneliktir; ama burada en sık rastladığımız Tek Gözde Devamlı Kayma' nın tedavisi üzerinde duracağız.

En önemlisi çocuğun Göz Doktoruna erken götürülmesidir: çünkü 1 yaşında 2 ayda düzeltilebilecek kayma, 4 yaşında 2 senede, 7 yaşında 3 senede, 10 yaşında 4 senede belki düzelebilir !!!

Önce varsa görme kusuru düzeltilmeli ve gerekli gözlükler verilmelidir.

Sonra gerekirse kapama yapılmalıdır.

Eğer kapama yapılamazsa, göz bebeğini büyütücü ilaçlarla kapama etkisi sağlanmalıdır.

Gerekirse özel aletlerle pleoptik tedavi uygulanmalıdır.

Yeterli olmayan durumlarda cerrahi müdahale yapılmalıdır Ama şu nokta asla unutulmamalıdır:

Ameliyat ile estetik yönden kayma düzeltilir, fakat göz tembelliği ne yazık ki düzeltilemez !!!

İleri Yaşlarda Göz Kaymaları:

Genelde trafik kazası, darbe gibi travmalardan sonra veya Diyabet, Beyin veya Göz tümörleri gibi nedenlerden oluşurlar ve tedavileri nedene yöneliktir.
 
RETiNA ve ViTREUS HASTALIKLARI

Retina gormemizi saglayan ısıga duyarlı hucreleri (kon ve rodlar) ile sinir liflerini iceren bir tabakadir. Retina hastalıkları gormede ciddi ve kalıcı bozukluklar yapabilir. En fazla gorulen retina hastalıkları:
1. Seker hastalıgına baglı bozukluklar,
2. Retina dekolmanı,
3. Retina ici ve altı kanamalar,
4. Retina altında sıvi birikmesi,
5. Retinanın damarsal hastalıkları,
6. Dogumsal ve herediter hastalıklar,
7. Yasa baglı makula hastalıkları (YBMD),
8. Retina Tumorleridir.
Tedavi Yontemleri: Bozuklugun tipine gore, tıbbi tedavi, lazer tedavisi ve cerrahi tedavi seklindedir.


Erken teshis tedavinin ilk basamagıdır,bu nedenle göz Check-Up'ında standart göz muayenesine ek olarak yapılması gereken muayeneler;

Ekzoftalmometre ile kontrol, Derinlik hissi muayenesi, Renk gorme muayenesi, Korneal topografi, Konfrontasyon testi, Göz ultrasonografisi, Biometri, Pakimetri, Göz yası testi: Schiermer testi ve Florescein kırılma testi, Kontrast duyarlılık testi

Retİna Dekolmani

Retina dekolmanında neurosensory retina retina pigment epitelinden subretinal sıvı (SRS) ile ayrılmıştır. Retina dekolmanı üç tipe ayrılabilir: Regmatogenöz (yırtıklı), Traksiyonel, Eksudatif retina dekolmanı

REGMATOGENÖZ RETİNA DEKOLMANI

Regmatogenöz (yırtıklı) retina dekolmanı her yıl nüfusun 10.000 de 1’inde görülen ender sayılabilecek bir hastalıktır ancak tedavi edilmediğinde sıklıkla körlükle sonuçlandığından çok önemlidir. Olguların %10-15 inde bilateraldir. Regmatogenöz retina dekolmanı miyoplarda daha sık ortaya çıkar. Çocuklarda en sık neden travmadır.
ETYOLOJİ

Regmatogenöz retina dekolmanında SRS subretinal boşluğa neurosensory retinadaki tam kat bir defektten (retinal yırtık, delik) geçerek ulaşır. Retina yırtık ve delikleri vitreus traksiyonu ve retinada mevcut bir zayıflık sonucu oluşurlar. Bu faktörler delik ve yırtık oluşmasında farklı roller oynarlar. Örneğin at nalı şeklinde bir yırtık genellikle vitreus traksiyonu sonucu oluşurken küçük yuvarlak deliklerin nedeni genellikle retinadaki zayıflıktır. Retinadaki defektin üstündeki vitreusun subretinal boşluğa geçebilmesi için likefiye olması gereklidir.

PATOGENEZ

Vitreoretinal traksiyon: Yaşla birlikte vitreus jelinde sıvılaşma (likefaksiyon) başlar ve vitreus içinde sıvı gölcükleri oluşur. Bu sıvı vitreusun arka yüzünde bir delikten aniden vitreus ile retinanın arasına dolar ve solid jel aşağı çöker. Bu tabloya akut posterior vitreus dekolmanı (PVD) denir. PVD fizyolojik bir olaydır ve hemen herkeste görülür. PVD olgularının çoğunda hiçbir komplikasyon görülmez. Ancak vitreus ve retina arasında kuvvetli bir yapışıklık varsa vitreus çökerken retinada yırtık oluşabilir.

Predispozan periferik retina dejeneresansları: Retina yırtık ve deliklerinin % 60’ı periferik retina dejeneresansı alanlarında oluşurlar. Retina yırtıklarına neden olabilen periferik retina dejeneresanslarının başında Lattice ve Salyangoz izi adlı dejeneresanslar gelir.

Miyopi: Genel populasyonun % 10’unun miyop olmasına karşın retina dekolmanı hastalarının % 40’ı miyoptur. Miyopları retina dekolmanına predispoze kılan faktörler:

1. Lattice dejeneresansı: -3 diyoptri üstündeki miyoplarda daha sıktır.

2. Diffüz korioretinal atrofi yüksek miyoplarda küçük deliklere neden olabilir.

3. PVD miyoplarda daha sıktır.

Afaki: İntrakapsüler katarakt ekstraksiyonu yapılan hastalarda retina dekolmanı % 2 civarındadır. Ancak komplikasyonsuz ekstrakapsüler katarakt ekstraksiyonu (ki günümüzde tercih edilen yöntemdir) yapılan hastalarda bu insidans çok daha azdır.

Travma:Travma retina dekolmanı hastalarının % 10’undan sorumludur. Çocuklarda özellikle erkek çocuklarda en sık neden travmadır. Burada söz konusu travma künt veya perforan göz yaralanmalarıdır.

PROFLAKSİ

Retina dekolmanı tedavi edilmediği zaman çok defa körlükle sonuçlanır, ayrıca retina dekolmanına predispoze kılan birçok faktörü bildiğimize göre profilaksisi oldukça önemlidir. Retinada mevcut tam kat bir delik veya yırtık hastayı retina dekolmanı tehdidiyle karşı karşıya bırakır, ancak retinada delik veya yırtık normal popülasyonun % 5’inde mevcuttur. Periferik retina dejeneresansları daha da sıktır. Bu kadar geniş bir popülasyonda profilaksi yapmak mümkün olmadığından bazı kriterler öne sürülmektedir. Yaklaşımlar fark göstermesine karşın genellikle aşağıdaki kriterleri kabul edebiliriz:

* Tüm semptomatik yırtık ve delikler (semptom=fotopsi)

* Bir gözünde retina dekolmanı olan hastanın diğer gözünde yırtık, delik veya predispozan periferik retina dejeneresansı

* Katarakt ameliyatı olmuş veya olacak hastanın veya yüksek miyop bir hastanın gözünde yırtık, delik veya predispozan periferik retina dejeneresansı

* Dev yırtıklı retina dekolmanı olan hastanın diğer gözü

* Marfan, Stickler, Ehler-Danlos sendromları

* Perforan göz yaralanmaları

Profilakside amaç tehlike arzeden alanda steril bir korioretinit oluşturarak orada retina ile koroid arasında sağlam bir adezyon sağlamaktır. Bu amaçla kriopeksi (eksi 80° C ye kadar dondurmak) veya laser fotokoagülasyon yapılır.

SEMPTOMLAR

Retina dekolmanı olan hastaların % 60’ında ilk belirti akut PVD’ye bağlı ışık çakmaları ve vitreusta yüzen cisimlerdir. Bir süre sonra dekole olan kadrandan rölatif görme alanı defekti ortaya çıkar ve bu görme alanı defekti ilerleyerek santral görmeyi içine alabilir.

BULGULAR

Pupilla: Yaygın retina dekolmanı olan gözlerde rölatif afferent pupiller defekt vardır.

Göz içi basıncı: Retina dekolmanı olan gözde göz içi basıncı sağlam göze göre ortalama 5 mmHg düşüktür.

Ön kamara : Hafif ön üveit oldukça sık görülür.

Retina: Dekole olmuş retina konveks, kabarık, opaklaşmış olup göz hareketleriyle serbestçe dalgalanır. Retinadaki kan damarları oldukça koyu görünürler. Retinada yırtık veya delik mevcuttur.

Vitreus: PVD her olguda mevcuttur.

PROGNOZ

Retina dekolmanı başarıyla tedavi edimezse büyük bir çoğunluğunda retina total dekole olur ve sonunda katarakt, üveit, hipotoni ve fitizis bulbi ve körlük ortaya çıkar. Küçük bir azınlıkta (özellikle inferior dekolmanlarda) yıllarca ilerlemeden kalabilir. Çok daha ender olarak küçük retina dekolmanları spontan olarak yatışabilirler.

Başarıyla tedavi edilen olgularda santral görmeyi etkileyen en önemli faktör makula tutulmasının süresidir. Makulanın tutulmadığı olgularda hastalar genellikle preoperatif görmelerini korurlar. Makula iki aydan az tutulmuşsa prognoz iyidir. Makula daha uzun süre dekole olmuşsa santral görme prognozu iyi değildir. Ancak bu hastalar periferik görmelerini kazanacakları için yine de ameliyat edilmelidirler.

Uygun tekniklerle retina dekolmanı olgularının % 90’ında anatomik şifa elde edilebilir.

TEDAVİ

Regmatogenöz retina dekolmanı cerrahi olarak tedavi edilir. Cerrahide amaçlar yırtık veya deliği kapatmak, vitreoretinal traksiyonu gidermek ve retina ile koroid arasında yapışıklık sağlamaktır.

Konvansiyonel ameliyat teknikleri:

Lokal plompaj: Skleraya yırtık üzerine yırtığı kapatmak ve bölgede traksiyonu gidermek amacıyla yerleştirilen silikon sünger.

Serklaj: Gözün hacmini azaltarak vitroretinal traksiyonu gidermek amacıyla göz çevresine yerleţtirilen silikon bant.

Kriopeksi (Krioterapi): Yırtık alanına uygulanan dondurma işleminde amaç oluşacak korioretinit sonucu yırtığın tamamen kapanmasıdır.

Subretinal sıvının drenajı: Skleradan açılan bir delikten subretinal sıvının boşaltılmasıdır. Lokalizasyon zorluğu olan olgular, immobil retina, eski retina dekolmanı durumlarında yapılır.

İntravitreal hava, gaz veya dengeli tuz solüsyonu (BSS) enjeksiyonu: En sık göz küresini yeniden oluşturmak ve subretinal sıvı drenajı sonucu ortaya çıkan hipotoniyi önlemek amacıyla yapılır.

Yukarıdaki tekniklerin tümünü her olguda uygulamak gerekmemektedir. Tek yırtıklı veya yırtıkların 1 saat kadranında lokalize olduğu olgularda yırtık üzerine kriopeksi yapmak ve lokal plompaj yeterli olup olguların çoğu bu gruba girer.

Retina dekolmanında son yıllarda geliştirilen iki yeni yöntem vardır:

Skleral balon: Yırtık veya yırtıklar tek saat kadranına lokalize ise ve retina mobilse, konjonktiva ve tenonda açılan bir delikten özel bir kateter yırtık üzerine yerleştirilir ve serum fizyolojikle şişirilir. Subretinal sıvı genellikle 24 saat içinde rezorbe olur. Bu işlemden önce yırtık üzerine kriopeksi veya yatışmadan sonra laser fotokoagülasyon yapılabilir. Balon uygulaması lokal anesteziyle yapılabilir ve bu yöntemle elde edilen sonuçlar konvansiyonel cerrahiyle aynıdır.

Pnömatik retinopeksi: Üst yarıda yırtıklı dekolmanlarda göz içine SF6 gazı verilir. Bu gaz gözün içinde genişler ve yırtığa içeriden bası yaparak subretinal sıvının rezorbsiyonunu sağlar. Daha sonra laser fotokoagülasyon yapılır.

TRAKSİYONEL RETİNA DEKOLMANI

Traksiyonel retina dekolmanı neurosensory retinanın retina pigment epitelinden avasküler veya fibrotik vitreus membranları tarafından çekilerek ayrılmasıyla oluşur. Retinada delik veya yırtık yoktur ancak bazen traksiyonel retina dekolmanı ile birlikte regmatogenöz retina dekolmanı da bulunabilir. Traksiyonel retina dekolmanının en sık iki nedeni proliferatif retina dekolmanı ve perforan göz yaralanmalarıdır.

Klinik özellikler: Semptomlar regmatogenöz retina dekolmanına benzer ancak ışık çakması ve yüzen cisimcik şikayeti daha azdır.

Bulgular: Dekole retina hareketsiz, düzgün ve konkavdır. Ender olarak ora serrataya kadar uzanır. Aylarca hatta yıllarca sabit kalabilmesine karşın demarkasyon hatları oluşmaz.

Tedavi: Çok defa makula tutulmadıkça traksiyonal retina dekolmanını tedavi etmek gerekmez. Tedavi cerrahi olup vitrektomi teknikleri kullanılır.

EKSUDATİF RETİNA DEKOLMANI

Eksudatif retina dekolmanı, regmatogenöz retina dekolmanı ve traksiyonel retina dekolmanından daha ender görülür. Bu hastalıkta neden subretinal rahatsızlıklar sonucu retina pigment epitelinin zarar görmesi ve koroidden köken alan sıvının subretinal boşluğa toplanmasıdır.

Eksudatif retina dekolmanı nedenleri arasında koroid tümörleri (malign melanoma, koroid hemanjiomu), oküler iltihaplar (Harada hastalığı, posterior skleritis), santral seröz retinopati, retina dekolmanı ameliyatı, panretinal fotokoagülasyon, böbrek yetmezliği, gebelik toksemisi sayılabilir.

Semptomlar: Fotopsi vitreoretinal traksiyon olmadığından yoktur. Yüzen cisimcikler ender olarak görülebilir. Görme alanı defekti yoktur.

Bulgular: Retinada yırtık ve delik yoktur. Retina konveks ve çok kabarıktır. Subretinal sıvı yerçekimine göre hareket eder (patognomonik).

Tedavi: Nedene yöneliktir. Ender olarak fotokoagülasyon yapılır.
 
Pedİatrİk Oftalmolojİ
SEMPTOMATOLOJİ

Eriţkinlerle iliţkili pek çok muayene metodu ve oküler bozukluk çocuklar içinde geçerlidir. Ancak çocuklarda muayene ve bazı patolojiler özellik gösterir. Muayene erişkinlerde olduğu gibi kolaylıkla uygulanamaz. Sağlıklı muayene edilemeyen bebeklerin inhalasyon anestezisi altında değerlendirilmeleri gerekir. Pediatrik rutin muayenede öncelikle görme fonksiyonu ve oküler bütünlük değerlendirilmelidir. Muayeneye getirilen bir bebekte görme fonksiyonları bakılmalı, korneanın boyutu ve berraklığı incelenmeli, pupil ışık reaksiyonları izlenmeli, başın pasif olarak çevrilmesine cevaben göz hareketleri incelenmeli, gözlerde kayma olup olmadığı saptanmalı (Hirschberg testi), ve oftalmoskop ile fundus muayenesi yapılmalıdır.

Görme keskinliğinin değerlendirilmesi:

Görme keskinliği her iki gözde ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Çocuğun diğer gözü ile gizlice bakması engellenerek görme alınmalıdır. İki yaş altındaki çocuklarda görme keskinliği, çocuğun ışığa fiksasyonu, objeleri takibi, pupil ışık reaksiyonu, Teller keskinlik kartları (tercihli bakış testleri), VEP ve optokinetik nistagmus gibi muayene yöntemleri ile saptanabilir. Üç yaş ve üzerindeki çocuk koopere olabilir, bu nedenle Allen kartları, E harflerinin yönleri veya bebek, at gibi resimlerin gösterilmesi ve çocuğun cevabı ile subjektif olarak görme keskinliği saptanabilir
Çocukta önemli bazı klinik görünümlerin ayırıcı tanısında aşağıdaki patolojiler düşünülmelidir.

Bulanık korneaya neden olan patolojiler; Bulanık ve ödemli bir kornea varlığında konjenital glokom, Descemet membranında yırtılmaya yol açan travma, mukopolisakkaridozlar (Hurler, Schei, Morguio vs...), mukolipidozlar, interstisyel keratit araştırılmalıdır.

Göz yaşarması: Sulanan ve yaşaran bir göz varlığında konjenital glokom, dakriostenoz, konjonktiva ve korneaya ait enfeksiyonlar, yabancı cisimler düşünülmelidir.

Büyük kornea: Kornea çapının normalden büyük olması durumunda konjenital glokom (göz içi basıncı yüksektir), ve megalokomea (göz içi basıncı normaldir) ayırdedilmelidir.

Fotofobi: Işıktan çok rahatsız olduğu gözlenen bebekte keratit, konjenital glokom, üveit gibi durumlar araştırılmalıdır.

Yenidoğan döneminde kırmızı göz: Bu durumda da konjonktivit, keratit, yabancı cisim düşünülmelidir.

Beyaz pupilla (Lökokori, resim): Bebek ve çocuklarda pupillanın beyaz görülmesi genel olarak lökokori adını alır, ciddi bir araştırma ile ayırıcı tanı yapılamsını gerektirir
Retinoblastom, katarakt, retina dekolmanı, şiddetli arka uveit, prematür retinopatisi, persistan hiperplastik primer vitreus, retinal displazi, Coats hastalığı gibi patolojiler lökokoriye yol açabilir. Bunların arasında en önemlisi, bebeklerde en sık malign göz içi tümörü retinoblastomdur.

Proptozis: Gözün öne doğru yer değiştirmesi şeklinde bir görünüm rabdomyosarkom, orbital sellülit, orbita psödotümörü, optik sinir gliomu, retrobulber kanama, nöroblastom, lenfoproliferatif hastalıklar düşündürmelidir.

KONJENİTAL VE NEONATAL ENFESİYONLAR

1) Konjenital toksoplazmozis: Oküler toksoplazmozis lezyonlarının büyük bir çoğunluğu konjenital enfeksiyonlara bağlıdır. Oküler lezyonlar, nadiren erişkin dönemde primer bir enfeksiyon sırasında ortaya çıkabilir. Karakteristik lezyonu fokal nekrotizan bir retinittir. Tek olabilir veya küçük kümeler halindedir. Genellikle arka kutupta yer alır. Konjenital toksoplazmozisin kla*** bulguları fokal nekrotizan retinit, intrakranial kalsifikasyon ve hepatosplenomegalidir. Ciddi olarak etkilenen çocuklarda arka segmentte yoğun inflamasyon, katarakt, şaşılık, mikroftalmi görülür. Hafif etkilenen olgularda sadece küçük retina skarları ve pozitif serolojik testler kalabilir. Tedavide bir veya daha fazla antitoksoplazmik ajanın kombinasyonu (Sulfadiazin, primetamin, klindamisin, tetra***lin) ve bazen kortikosteroidler kullanılır.

2) Konjenital sifiliz: Penisilinin kullanımı sifiliz olgularını azaltmıştır. Buna rağmen son yıllarda sifiliz, geri dönüş yapmaya başlamıştır ve 1988'de sifilize ait oranlar 40 yıl içindeki en yüksek seviyelerine ulaşmıştır.

- Erken konjenital sifiliz: Anne karnında etkilenen bebekte hayatın ilk 2 yılında, deride vezikül veya püstüller, mükoz membran tutulumu (konjonktivit), kemik, diş deformiteleri, periostit, generalize lenfadenopati, hepatosplenomegali, hiperbilirubinemi, anemi ve gözde korioretinit ortaya çıkar.

- Geç konjenital sifiliz: 2-15 yaşları arasında optik atrofi, pupiller anomallikler ve interstisyel keratit bulguları ile ortaya çıkar.

3) Konjenital rubella sendromu: Gebeliğin ilk aylarında rubella enfeksiyonu geçiren annelerin yaklaşık % 50'sinin çocuklarında malformasyonlar görülür.

Oküler bulgular olarak katarakt, mikroftalmi, glokom, korneal bulanıklık (glokom olmadan), arka kutupta tuz-biber manzarası şeklinde benekli retinit görülebilir. Oküler olmayan bulgular olarak da konjenital kalp hastalıkları, sağırlık eşlik edebilir.

Etkilenen bebekler 2 yaţa kadar virüsü aktif olarak yayarlar.

4) Diğer enfeksiyonlar (Sitomegalo virus)

OFTALMİA NEONATORUM

Hayatın ilk bir ayı içerisinde görülen konjonktival enfeksiyonlara oftalmia neonatorum denilmektedir. Enfeksiyon, doğum esnasında anne servix ve vaginasından bebeğe bulaşır.

- Kimyasal konjonktivit: % 1'lik AgNO3'a bağlı olarak ortaya çıkar.

- Gonokokal konjonktivit: Doğumdan sonra 1-3. günler arasında hiperakut pürülan konjonktivit şeklinde ortaya çıkar. Konjonktivada membranlar oluţur. Tedavide, topikal ve sistemik penicillin (50.000 Ü/Kg) 7 gün veya tek doz cefotaxime 100 mg/kg i.m. etkilidir.

- Herpes simpleks konjonktiviti: Genellikle 5-7. günlerde ortaya çıkar. Seröz eksudasyon vardır. Blefarokonjonktivit ţeklindedir. Bazen keratit de görülebilir.

- Klamidyal konjonktivit: Neonatal konjonktivitin en sık nedenidir. 5-14. günler arasında ortaya çıkar. Mukopürülan bir sekresyon vardır. Konjonktival reaksiyon papillerdir. Tedavide, topikal tetra***lin + oral eritromycin 25 mgr/kg etkilidir.

- Basit bakteriyel konjonktivit: En sık Staf. aureus etken olarak saptanır. İlk bir ay içerisinde herhangi bir zamanda ortaya çıkar. Pürülan sekresyon vardır. Tedavisi antibiyotikli damla ve pomadlarla yapılır.

Oftalmia Neonatorumun önlenmesi: Özellikle gonokok*** ve klamidyal hastalığın profilaksisi şu şekildedir:

a) Eritromisin pomad % 0.5 (Ülkemizde yok)

b) Tetra***lin pomad % 1 (Terramycine pom)

c) Gümüş nitrat % 1 solüsyonundan bir tanesi doğumdan sonra ilk 1 saat içinde uygulanmalıdır.

ÇOCUKLUK ÇAĞI ENFEKSİYONLARI

1) Orbital Sellülit: Orbital septum önünde, arkasında veya hem ön hem arkada enfeksiyon olabilir. Etyoloji genellikle stafilokok, streptokok ve 5 yaş altında hemofilus influenzadır. Kapak enfeksiyonlarına sekonder (örn; akut hordeolum) cilt laserasyonu, böcek ısırması, sinüs, kese ve diş enfeksiyonlarına sekonder, travma veya cerrahi sonrası ortaya çıkar. Orbital sellülit yaşamı tehdit edebilen bir enfeksiyon olduğundan hastaların hastaneye yatırılarak acil tedavisi gerekmektedir.

2) Toksokara kanis: Nematod enfestasyonudur. Pika sendromunda görülür. Oküler lezyon, sistemik enfestasyonun geç bir sekeli gibidir. Gözde, arka kutup granülomu veya kronik endoftalmi tablosu görülür. Ülkemizde sık değildir.
GELİŞİMSEL BOZUKLUKLAR

1) Lakrimal drenaj sisteminde anormallikler: Lakrimal kanal tıkanıklığı (dakriostenoz), dakriosistit, konjenital dakriyosel

2) Ptozis: Pupiller alanı kapatan ptozislerde ambliyopi gelişimini önlemek için erken cerrahi tedavi yapılmalıdır.

3) Optik fissür boyunca klobomlar (iris kolobomu, koroid kolobomu gibi)

4) Optik sinir anomalileri (Kolobom, optik pit, miyelinli sinir lifleri gibi)

5) Maküler hipoplazi

6) Ön kamara disgenezisi (konjenital glokom)

7) Hyaloid sisteme ait patolojiler: Embryoda hyaloid damar optik sinirden çıkar, vitreus içinden geçer ve gelişmekte olan lensi besler. Doğumda bu sistem geriler ve kaybolur. Bazen kalıntılar olabilir, Bergmeister papillası adını alır. Hyaloid sistem hiç gerilemez ve optik sinirle lensin arka yüzü arasında glial doku kalırsa göz normal şekilde gelişemez. Mikroftalmi ve beraberinde katarakt, glokom görülebilir. Bu klinik tablo Persistan Hiperplastik Primer Vitreus (PHPV) olarak adlandırılır.

ÇOCUKLUK ÇAĞI TÜMÖRLERİ

1) Retinoblastom: Çocuklukta en sık görülen malign göz içi tümördür. Tedavi edilmez ise yaşamı tehdit eder. Otozomal dominant olarak kalıtsal veya sporadik ortaya çıkar. Ailede retinoblastom öyküsü var ise genetik danışmanlık önemlidir. Hastada bulgular genellikle ilk üç yaş içinde ortaya çıkar. En sık görülen ilk bulgu lökokoridir. Diğer bir ortaya çıkış şekli ise şaşılıktır. Bazen intraoküler inflamasyon, glokom veya proptozis ile karşımıza çıkabilir. Muayenede tümör retinada tek veya multifokal, düz, pembe ve yuvarlak kitle şeklinde görülür. Retinanın dışına (ekzofitik) veya içine (endofitik) büyüme olur. Tümör en sık kemik iliğine ve optik sinir aracılığı ile santral sinir sistemine metastaz yapar.

Tedavi: Küçük, çok yaygın olmayan tümörlerde radyoterapi, daha ileri olgularda ise enükleasyon uygulanır.

2) Diğer Tümörler:

- Rabdomyosarkom: En sık primer malign orbita tümörüdür.

- Nöroblastom, optik gliom, medulloepitelyom (diktiyom)

- Lösemi, juvenil ksantogranülom

- Hemanjiom: Genellikle göz kapakları üzerinde lokalize, pembe kırmızı renkte kitle şeklindedir. Kitle gözü kapatarak ambliyopi oluşturabilir.Bu nedenle takibi gerekir. Tümör ilk 1 yaş içinde büyür, daha sonra spontan olarak küçülür. Görmeyi engelleyen lezyonlarda intralezyoner steroid enjeksiyonu başarılı sonuçlar verir. Göz kapalı olsun veya olmasın çocuğa erken yaşta refraksiyon muayenesi yapılması gereklidir. Tümör basısı astigmata ve ambliyopiye neden olabilir.

- Dermoid kist: Orbitada herhangi bir yerde lokalize, lastik gibi sert, deri altı kitle şeklindedir. Yavaş büyür ve çevre dokulara hasar verebilir. Bu nedenle cerrahi eksizyonu gereklidir.

PREMATÜR RETİNOPATİSİ

Prematüre bebeklerde, aşırı oksijen verilmesi ile ortaya çıkan bir klinik tablodur. 1940-1950'lerde çocuklardaki körlüğün önde gelen nedenlerindendi. Oksijen etyolojik faktör olarak bulunduktan sonra prematür retinopatisi giderek azaldı. Normal retina gebeliğin son yarısında optik diskten perifere doğru tedricen damarlanır ve son olarak temporal perifer, doğumdan kısa bir süre sonra damarlanır. Bebek ne kadar erken doğarsa damarlar o kadar az gelişmiş olur. İnkomplet vaskülarize temporal retina, oksijen hasarına en duyarlı bölgedir. Bu bölgede oluşan yeni damarlar ve fibrotik doku vitreus içerisine ilerleyerek ve retinal çekinti oluşturarak retina dekolmanına yol açar. 1500 gramdan daha düşük ağırlıkla doğan prematüre bebeklerin 4 haftalıktan başlayarak damarlar ora serrataya ulaşıncaya kadar her 2-3 haftada bir muayene edilmeleri gerekir.

Tedavi: Krioterapi, vitreoretinal cerrahi

ÇOCUKLARDA KATARAKT

Herediter olarak veya bazı metabolik hastalıklarla (galaktozemi, Fabry hastalığı, Lowe sendromu gibi) beraber ya da intrauterin bazı enfeksiyonlara sekonder (Rubella, toxoplazma, sitomegalovirüs enfeksiyonları) katarakt gelişimi görülebilir. Ayrıca travmaya bağlı katarakt gelişimi de çocukluk döneminde sık görülür.

Tedavi: Cerrahi olarak opak lensin uzaklaştırılması ve uygun refraktif düzeltmenin yapılması gereklidir. Beş yaşın altındaki olgularda intraoküler lens konulamadığı için hastaya gözlük veya tek taraflı afak ise kontakt lens önerilmelidir.

ÇOCUKLARDA GLOKOM

Doğumda veya doğumdan sonraki aylarda iridokorneal açıdaki gelişimin kötü olması sonucu göz içi basıncında artış ile karşımıza çıkar. Bir veya iki gözde sulanma, fotofobi, bulanık kornea ve kornea büyümesi kla*** bulgulardır. Daha ileri olgularda buftalmus adı verilen ileri derecede göz büyümesi vardır. Göz içi basınç yüksekliğine bağlı olarak optik sinirde de hasar gelişir. Kornea opasitesi ve optik sinir hasarı gelişmeden tedavi yapılması önemlidir. Tedavi cerrahidir.

ÇOCUKLARDA RETİNA HASTALIKLARI

1. Retina Dejerenesansları: Leber'in konjenital amorozu, retinitis pigmentoza, koroideremi

2.Maküla Dejeneresansları: Best vitelliform distrofi, Stargardt dejeneresansı,

3.Vitreoretinal Dejeneresanslar: Jüvenil retinoskizis, Goldmann-Favre Sendromu, Stickler, Wagner dejeneresansı

4.Coats Hastalığı: Retinal kan damarlarındaki anevrizmal dilatasyonlar sızıntı ve eksudaya neden olur. Erken dönemde periferik damar anomalileri krioterapi veya fotokoogülasyon ile tedavi edilir. Retina dekolmanı geliştikten sonra tedavi güçtür. Lökokori oluşturur. Retinoblastomdan ayırt edilmesi önemlidir.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst