Gönül Zarfında Saklı Pulsuz Mektuplar

Lady

Bayan Üye
unutmarf5.jpg


Merhaba Kader'im..

Merhaba Güz Hazanının Hüzünlü Yanı..

Merhaba yüzbinlerce kelimenin tamamını tek bir kelime ile silebilecek kadar güçlü manalı kelime..
Bilemezsin sana duyduğum özlemin nasıl da bir gecenin doruk noktasında ızdıraba dönüştügünü ve bilecegini zannetmiyorum sana olan hasretin ölüm sebebim olacagını ve zannediyorum ki bilirsin ölmememin nedeninin bir gün gözlerine bakabilme umudu olduğunu...
An kalbime saplıyor paslı hanceri ve benim ellerim hiç titremediği kadar titriyor.Ben seni özlüyorum.Gözümün önünde bilmediğim hayalin.Bir rüzgar esiyor,dünya yerinden oynuyor,bir fırtına bir kıyamet almış başını gidiyor.Umrumda mı sanki yeryüzü ? Hayalin karşımda.Asilce bana bakmakta.Başın dik alnın ak..Ve azraile bile inat gülümsüyorsun..Oysa ben üşüyorum,ellerim titriyor..
Ağaçlar filizleniyor.Mevsimler evrime uğruyor.Bir yangının tam ortasındayım elimde tuttuğum yüregim bir kor ve erimekte,oysa ben sana uzatmak istemiştim...
Sen huzursun.Dünyamsın.Olabilecegin herşeysin.Bütün kaleleri fethettin,piyonlar düştü,muhafızlar esir,şah mat oldu...Ellerim ensemde kenetli,nefes dahi almıyorum.Öl desen ölürüm..Sen herşeyden önce ve herşeyden sonra ve şimdi ve sonsuza dek Kader'imsin...
Sen...
Sen...
Sen herşeysin...
Sen Umutların Filizlendiği Bozkırların sahibisin..
Fermansın.
Hükümsün.
Hükümdarsın.
Herşeysin.
Kainatta ki bütün canlıların mutlulugunu kıskanacak mutluluklara sahip olman dileği ile...

alıntı..
 
---> Gönül Zarfında Saklı Pulsuz Mektuplar

12as6.jpg


Yine bir renkte düştün aklıma…Biraz hercai, çokça maharetsiz fırçalanmış resmin yitmeye yüz tutmuş ışıklarının arasından çıkıp geldin bu güne. Ve yine…

Ormanın kuytularında, göze hiç bulaşmamış, üzerine değen ayakları olmamış, dalsız yaprağın yalnızlığına benzedin bir kez daha. Oysa bir tıkırtı dahi duyulmadı odaların dibinde…Sesin yokluğu seçmiş dost; öyle mi?…Bir başkaldırışı, bir inadı, bir terk edişi, yabansı suskularla bezemiş demek gönlün…Hiç saymadığımız, oluruna baş koymadığımız bir vazgeçişin durağında elini kaldırıyorsun demek “sen” denilemeyecek zamanlara…Olsun! Varsın, öyle olsun!


Yazdığımızı silmeyi, bir yerlerde, bir şeyler söylemeyi deneyip, yüzü gözü katran karalarına çevireli rahatın demini yudumlayamadık hiç…Biraz eksikle, çokça süssüz çıkıp dolanırdık ahalinin ortasında. İstediğimiz kadar “biz” olmadık mı, yalan düşüverirdi omuz başımızdan…


“Yaramızı sakla derininde! Yüreğin hangi buluta tutunursa tutunsun…kandıracağın bir benin olur , sadece “sen” olur yaşam nihayetinde…”

Bükülmüş kelimelerin kimseyi mutlu ettiği yok aslında…Ne söylenip durduğun zaman, ne o anlamı yoğuran ihanet önemli seni göz ucuyla süzen varsıllarca. Doyduğun tası devirebilmek tek maharetleri…Bize kalansa eklemek kendimize o biçare hüzünleri...Unutma! Kaldırıp atamayacağımız gerçekliğin acısına sevdalanmak suç değil bu gün…


Bir unutuş olamaz dün dediğin…Dilsizliğin canını öfkeye boğduğu , kekremsi ayrılıkların teninden lime lime koparıldığı ve bir çığlığı bastıramadan diğerine kapıları araladığın güncelerden kesip çıkaramam dost ben seni…Uzakların, yakınların… Hepsiyle dolandın içimde; ve kalakaldın öylece ben de…


Yüreksiz ve bezgin insanlardan aldırışsız uzaklaşmanın kutlanacağı bir şehrin tepeliğinde, yanıma düşecek rengini sevinçle karşılayacağım güne kadar iyi bak kendine…

Ve bir cesaret iliştirir son kez olsun,
yıkmaya yeltendiğin tüm imgelerin üzerine…

 
---> Gönül Zarfında Saklı Pulsuz Mektuplar

Akşam olmakta
uzak dağların ardında trenler geçmektedir şimdi
gözlerimde mavi gecelerin yıldızları
yüreğimde özlemin ince sızıları
yorgun güvercinlerin kanat çırpınışlarında soluğum
bakakalırım her akşam öyle dalgın, dargın ve ıraklardan ırak
yalnızlığımdır damlayan karanlığın kirpik uçlarında her gece
her sabah bir çocuktur içimde alıp başını gider uzak dağların doruklarına
yıllar var ki tek bir çiçek açmadı gönül bahçemde
kabr-i hanemde tek bir yolcu geçmedi
çöl oldu gülüstanım
şiiristanım, düşistanım

1fv4.jpg



Oysa hep yolculuklardı sakladığım kendime, keşifsiz denizlerdi
yıllarca bir ayrılığı biriktirdim deltalarda, bir yalnızlığı
kendimden kaçıp kaçıp kurtulmak isteyen bir gemiydim belki
belki bir deliydim herkesin akıllı olduğu bir dünyada
oysa yıllar varki tek bir gemi gecmedi denizlerimde
göğümde tek bir martı uçmadı
yaşlı ve yalnız bir ağaç gibi sürgün kaldım yüreğimin içinde
bilirimki, her akşam gözlerimde akıp giden o çağıltı
avuçlarımda taşıdığın ateşle sudur
uzak dağların ardında kalan menekşe gözlü bir kızın kokusudur
her dizede yüreğime kanayan sözcüklerle yazılan

Akşam olmakta
uzak dağların ardında trenler geçmektedir şimdi
yüzümde sınırları çizilmemiş bir hüznün camları parçalanıyor
depremler başlıyor her gece, şehirler çöküyor içimdeki çukura
ve her sabah yeniden yüreğimde sızılarla uyanır bir dağçiçeği
bakarım öyle uzaklara kanayan gülüşlerle, kırık düşlerle
ki, metropol duvarlara yapıştırılmış
boynu bükük bir resim karesi gibiyim sanki
hüzünlü yüzüm aykırı sakalımla


2rc1.jpg



Akşam olmakta
uzak dağların ardında trenler geçmektedir şimdi
gecede keman hıçkırıkları, başımda gam
belki analar ağlamaktadır uzak bir kentte
yittik çocuklar, yorgun babalar ve yüreklerinde ezikliği çaresizliğin
belki herkes bir yarayı sarmaktadır kendi içinde kimbilir
kimsesiz bir ölümü karanlığında


3eu9.jpg



Yıllar varki, ayrılıklar yaralı bir nehir gibi akmaktadır içime
rüzgarlar eserken alnımın sahillerinden, uzak denizlere savrulur düşlerim
kirlenir mavi gülüşlerim, yaralanır martılar, havada asit ve kir kalır
simsiyah bir bulut gölgeler yüzümü her gece, gecelerki, yaslandığım tek sığınak

Akşam olmakta yine
ey geceden gelip geceye giden trenler
bir gün yanlış saatlerin gözlerimde buluştuğu bir noktada
bir damla su gibi düşünce hayatın uçurumundan
son isyanını çekince yüreğim, alıp g**ür beni buralardan
insanın uğramadığı uzak kıyılara
bir derviş gibi ıssızda yanmak için, kendi içimde sarmak için yaramı...
 
---> Gönül Zarfında Saklı Pulsuz Mektuplar

Dokunulmamış düşlerim vardı benim. Kimseye söylemediğim ve kimsenin bozmasına izin vermediğim düşlerim vardı. İçinde sen olan ama senin bile bilmediğin, dokunulmamış, kirletilmemiş, bozulmamış düşlerim vardı. Beni bu kadar mutlu eden onlardı.

Sana bakarken masallar yazardım ben, seni dinlerken, sana dokunurken, her harfinde bir düşü saklayan masallar yazardım. Kimse bilmezdi. Sen de bilmezdin. Kirlenmesin diye söylemezdim.




Bazen söz biter
Acı kalır içinde
Gecelerin de geçmez olur
Gündüzlerin de

Sonra bitti. Ansızın bitti. Sen gidiyorum dediğin an bozuldu düşlerim. Beklemediğim bir zamandı, beklemediğim bir cümleydi, belki onun için bu kadar yaktı canımı.

Kimselere dokundurmadığım düşlerimin üzerine basa basa gittin. Kirlendi düşlerim.

Alışmaya çalıştım. Nefes almaya çalıştım. Yaşamaya çalıştım. Çalışmakla olmuyordu. Yaşamam için yeni düşler gerekiyordu. Sen yoktun, kurduğum bütün düşler yokluğunla kirleniyordu. Nefes almakla yaşanmıyordu.

Yaşamam için seni sevmem gerekiyordu.

Sonunda bıraktım kendimi..


Rüzgara bırakırsın
Bir kuru yaprak misali
Nerede bulacaksın bilemezsin
Sonunda kendini

Seni sensiz yaşamayı öğrendim sonunda. Seninle sensiz nefes almayı. İçinde senin olduğun düşleri senden uzakta kurmayı. Sana bakmazken, sen dinlemezken masallarıma düşler saklamayı.

Artık sadece seninle değil herkesle paylaştığım dünyada, sadece seninle değil herkesle paylaştığım anlarım vardı. Sen olmayınca yaşam bir masal değildi.

Yaşamdı.

Sıradandı.


Sen Gittin
Herşey Gitti
Sevinçler
Mutluluklar
Hayaller
Artık herşey sıradan
Herşey basit
Ben de seni sevmekten hiç korkmadım Sevgilim

Seni bu kadar çok sevdiğim için kızdım kendime. Bir gün gideceğini anlamadığım için. Durmaksızın sonsuza kadar süreceğini sandığım düşler kurduğum için kızdım. Yaşadıklarımı herkesin yaşadıklarından ayrı tuttuğum için kızdım. Sen bitti dediğinde o kadar çok acı çektiğim için kızdım.

Hala bile bu kadar acı çektiğim için kızdım.

Gidiyorum dediğinde biraz daha kal demediğim için kızdım.


Bazı anlar vardır ya
Ya vardır ya yoktur
Göremezsin karanlıktan
Çarparsın duvarlara
Ama yine de yürürsün
Bir sonraki adımın boşluk olsa bile
Gözlerine bakmaktan
Hiç korkmadım
Sevgilim...


O kadar çoktu ki sana biriktirdiklerim, sensizliğinde bitiremedim. O kadar çok sevmiştim ki seni, sevmekten vazgeçemedim.

Oysa sen bitirdin.
Oysa sen vazgeçtin.
En Gitmez dediğimdin
Gittin..

Sen
Gittin.


Herşey Gitti...
 
---> Gönül Zarfında Saklı Pulsuz Mektuplar

4g5gbyprf9hn6ox9.jpg


Senden Kalan

Yalnızlık;”Senden” bana kalan bir dost oldu.

Yalnızlıkla;”Senin” gelmeyeceğini bildiğim günlerde , sabaha kadar oturup “Seni” beklemelerimle beraber geldi…
Nerden bilirdim ki “Senden” bana yalnızlık kalacak diye.

Yalnızlık;”Senin” yokluğunda seni beklerken teselli verdi bana. Hep ona sığındım yokluğunda. Kimseyle konuşamadıklarımı,sana olan özlemimi yalnızlıkla paylaşmaya başladım.

Korkuyor muydum ?

Evet ! Yalnızlıktan korkuyordum.Çünkü yalnızlık bana geldiği zamanlarda “Sen” olmuyordun.Ben ise akan gözyaşlarım,kanayan yüreğim ve yalnızlığımla senin gelmeni bekliyorduk.Bazen geliyordun.İlk önce arabanın sesi , daha sonra açılan ve kapanan bahçe kapısı ve odama gelen ayak seslerin.Nasıl yer etmişti kulağımda yer etmişti o sesler.O sesleri duyduğumda öyle mutlu oluyordum ki. Çünkü Onların ardından “Sen” geliyordun.Çünkü “Sen” geldiğinde akan gözyaşlarım durur , yalnızlığım giderdi…Ben mutlu huzurlu uyurdum….

Sonraları nedendir ? Yalnızlığım daha çok uğrar oldu.”Sen” ise gelmez oldun

“Sen” gitmiştin ve “Senden” bana yine yalnızlık kalmıştı.

“Seni” öyle özlüyordum ki ne resmin ne kokun yetiyordu.Ne ağbim ne de annem kimse özlemimi anlamıyor dindiremiyordu…

Bazen arıyordun! ‘İyiyim’ diyordun.Merak ediyordum gerçekten iyimisin diye.Bana soruyordun nasılsın?Bende hep iyiyim diyordum.Aslında iyi değildim.Sana Yalan söylüyordum…

Çünkü; “Sen” yoktun ve ben yalnızdım .Nasıl iyi olabilirdim ki!Soruyordun –Bir şeye ihtiyacın var mı ? Yok diyordum.Ben sana yine yalan söylüyordum…
O an en çok “sana” ihtiyacım vardı “Baba” yalnızlığıma değil .Sana ihtiyacım var desem gelecek miydin?Hayır gelmeyecektin.

En son da ;son gidişin koymuştu.Çünkü sen eşyalarını alıp giderken “senin” yerine yalnızlığım taşınıyordu.Yalnızlığımı hiç istemedim “senin” gitmenide.Ama benim istediğim hiç olmadı.

Ben artık senden arta kalan yalnızlığımla seni bekler oldum.Hani belki,hani aklına düşerde gelirsin diye…
Yalnızlığımla her şeyi paylaştım.İyi kötü ne varsa.En çokta “seni” Hep benimleydi.Artık yalnızlığımdan korkmuyordum.Alışmıştım,sevmeye bile başlamıştım.

“Seni” tekrar bulduğumda yalnızlığım gitmedi.Neden mi? Çünkü o beni hiç bırakmamıştı.Yalnızlık “senden” arta kalandı.Ama seninleyken bile yalnızlığımı yaşıyordum.

Aradan yıllar geçti.Artık “sen” gelmiyorsun bende “seni” beklemiyorum.
O araba sesi , o açılan – kapanan bahçe kapısını hala hatırlıyorum.Ama “seni” hatırlayamıyorum.Yalnızlığımı hatırlıyorum .Şu an hala benimle…

“Sen” beni terk ettin.Ama “senden” arta kalan yalnızlık hala beni terk etmedi “Baba”…

Ben aslında yalnızlık yerine hep “seni” istedim!

Ama “sen” bir daha hiç gelmedin…
 
---> Gönül Zarfında Saklı Pulsuz Mektuplar

Gönderilmemiş Mektup

Kaç kere sil baştan sevdim seni hatırlamıyorum
Kaç kere sil baştan sevmemek...
Bir sevdim, bir sevmedim
Ama aslında hep sevdim
Kafan mı karıştı?
Bu nasıl sevgi diyorsun şimdi
Bende bilmiyorum ki
Bilsem izin verir miydim?
Hoşuma mı gidiyor sanıyorsun acı çekmek
Allahım bu nasıl bir sevgi diye sordum durdum
Ama kimse cevap veremedi bana
Adını senelerdir koyamadım
Nedendir bilinmez bir türlü anlayamadım
Bu nasıl bir sevgi
Bu nasıl bir şey

Kaç kere isyan ettim, bitti dedim
Ama olmuyor
Olmuyor işte, olmuyor
Sensiz bu dünyada yaşanmıyor
Hani şarkılarda geçiyor ya
“kolaysa sen unut”
Hadi kolaysa sen unuttur

Kaç kere ağlamaktan yoruldu gözlerim
Biliyor musun?
Nerden bileceksin ki
Zaten hiç kimse bilmiyor ki
Güçlü görünmek adına kuytu köşelerde ağladım sel sel
Aman kimse görmesin
Aman birileri görüp de benim için üzülmesin
Peki, söyler misin bana
Şimdi kim ödeyecek bu gözyaşların hesabını
Kim?

Rüzgârın külleri savurduğu gibi savurdun beni
Bir oyana bir bu yana
O kadar dağıldım ki
Şimdi parçalarımı toparlayamıyorum bile
Suçum günahım neydi ki bunları yaşıyorum
Kimin canını bu kadar yakmış olabilirim ki
Kime bu kadar vurmuş olabilirim
Söyler misin kime
Bunun başka izahı yok
Bu bana verilmiş bir ceza
Bana da cezamı çekmek düşüyor

O iki kelimeyi şimdiye kadar kimseye söyleyemezken
Birden çıkı verdin karşıma
Ve kendiliğinden döküldü dudaklarımın arasından
Belki rahatlarım söyledikten sonra diye düşündüm
Arkadaş kalırım dedim
Ona bile razıydım o zamanlar
Ama daha beter gömüldüm bu bataklığın içine
İstemiyorum artık
Ne olursun çıkar seni içimden
Daha fazla katlanamıyorum bu acıya
Daha fazla dayanamıyorum bu mutsuzluğa

Aslında bu bende ki AŞK değil
Bunun adı SEVGİ
Ne derler bilirsin!
Aşk ölür sevgi baki kalır

Belki ben bunları yaşarken,
sen gülüyorsun, dalga geçiyorsun benimle
Bense kendimden nefret ediyorum
Neden mi?
Beni şimdiye kadar hiç kimse bu durumlara düşürmedi
Bir daha da hiç kimse düşüremeyecek
Yalvarıyorum uzak dur benden
Ne seni üzmek istiyorum ne ben üzülmek istiyorum
Bilirsin beni sen üzüldüğünde ben daha çok üzülüyorum

Sakın sanma diğer kadınlar gibi intikam alacağımı
Bunu sana asla yapamam
Senin gözünden akan bir damlacık gözyaşına bile dayanamam
Gelecekse kötülük senden gelsin be
Yeter ki senin canın sağ olsun

Sen her şeyi zamana bırakmaya devam et
Artık zaman tükeniyor
Önümüzde ne var bilmiyoruz
Sen hala ertele bu sevgileri
Gerçi hayat senin
Ama sana bir tavsiye bir daha sakın başkalarını peşinden sürükleme
Gerçi kimse benim kadar sürüklenmez
benim kadar sevemez seni

Sevgim helal olsun sana
Helali hoş olsun

Sana bunları yüzüne söyleyecek cesaretim yoktu
Sağlıcakla kal
Benim yerime de,
Çünkü ben artık taşıyamıyorum bu yükü omuzlarımda


Aysu Dede
 
---> Gönül Zarfında Saklı Pulsuz Mektuplar

yalanlar_.jpg


Gözlerimden yaş misali düşüşünü seyrediyorum öylece
Nasıl süzüldüysen içime,aynı şekilde gidiyorsun işte...sessizce

Ne değiştirebilir şimdiden sonra bu kaderi?
Sen mi?
Güldürme beni...Her gidişinde dünyamı bir hiçe çeviren,görmezden gelen hüsranımı...ve uğruna nice ağıtlar yaktığım,nice şiirler yazdığım,adını kalbime kazıdığım...
Sen...?
N'olur güldürme beni haline...

Gelirsen diner sandığım yalnızlık durulmuyor
Meğer kendimeymiş yalnızlığım,ağır geliyor...

Yaralarım onarılmaz artık.Aşkından kurtuldum ya,illa bir iz yapışacak yakama.Çek gölgeni peşimden,inan sensiz daha mutluyum ben...
En acı anlar boğazımda düğüm işte.Ne kadar yutkunsamda,hazmedemiyorum onca kırılmışlığı.Sendeki ise;sadece vicdan rahatsızlığı...

Hiç beklemediğin anda;
vuracağım kalbinin orta yerinden ta...

Aniden gelişin gibi,
Ve gidişin gibi,
Hatta tekrar tekrar dönüşün gibi olacak herşey.
Tüm acılarımı yakıp küllerini göndereceğim sana.
İbret-i âlem olsun diye,çektiklerimi,beni biraz olsun anla diye,bir daha dönme diye!!!

Gün oldu,devran döndü
Sen niyetlendin bu kez sevdama
Gel bakalım kapıma
Hâlâ açan bir ben var mı ardında?

Üzgünüm...Seni tekrar sevemeyecek kadar ruhsuzum artık
Bu kez de sen anla!!!
 
---> Gönül Zarfında Saklı Pulsuz Mektuplar

sevdikesevdim3fg9pg0.jpg


Seni sevmenin adını da koyabilirim bugün ! terk etmeninde. Kalemimin ucunda bir kelimeye asabilirim de seni veya çizebilirimde.

Solgun hazan sabahında kirpiğimdeki çiy tanesinden düşürebilir, şakaklarımdaki beyaz yapraklara savurabilirim seni!yanağımdan dudaklarıma devrilen bir nehirde yapabilirim.

Bugün seni ! kendi bedenimde yakabilir, firari uykulara satabilirim gözlerini.

Sokaklarımda vuslat karanlığına fener alayı kedi gözler. Korkunun ve telaşın oynak bebekleri kırmızı. Avuçlarımda bir tutam mavi ve sarı hüzünler ! ıslak.
Seni bugün, yan yana resimlerimden ayırtıp, kör bir makasa kurban edebilirim..

Saçlarının kırık telleri dolanır ayaklarıma, giderken bıraktığın izlerin ! bedevi ruhumu getirir dizlerinin dibine. Tek sarılışımın serap olmuş süresi, alnına değen dudak izlerimden yeniden doğurur güneşi. Seni bugün, yedinci çizgide yapabilirim şavkıma..

Ütopyamın cenderesinde kıvranırken hırsım, şeceremin namusunu kirletebilirim seninle. Kendimi ! kendimle aldatıp eski bir kanepede, uğruna dik tuttuğum başımı eğebilirim lanet bir aynada ! yine kendime.

Bir acı bin acıya haber salar yokluğunda. Geri durmuşluğunun bilinmezliği yıldızı bol geceler yaşatır saçlarıma, ki ben-esmerken toprağında..

Küf yeşili solumalar tüner hıçkırığıma. Bir beyaz ten’e değmez olsaydı parmaklarım. Arı kovanı uğultusuyla beynimde sesinin çınlaması ve bileğimden tırnak uçlarıma sancı / titreme telaşı ! Unutmak isteyişimin kadehime dolan sıvısı dimağımı kuruturken, -ki terin tuzu yakmışken dil ucumu, sarhoş olamıyorsa ‘’seni seviyorum’’ denen iki kelime!

Dert etme ! bırak../ zıvanası bozuk say sevgimi. Düşün ki taştan bir bağıra yaslamışım başımı.
Ve bir mezar hırsızına emanet etmişim düşlerimi.

Vakitsiz ötüşlerin bülbülüyüm, gül’e kırmızı yanışım ondandır. Her eylül sonu gözlerimi alıp gitmem servi saçlı mayıslara vurgunluğumdandır!

Düşün ! seni ağustos yanmışlığımla buğday rengi bir gecede bulmuştum. Ben seni toprağa düşen ilk cemre gibi sevmiştim.

Ne gözlerine, ne de kumralına saçının ! ben seni avucuma düşen tek siyah saç telinde sevmiştim.

Gömleğime gölge yüzün, esmer duruşun, kocaman gözlerinle ! ne kara kaşına ne titrek dudağına yanmıştım. Ben seni bedenine kazınmış o yarada sevmiştim.

Yeni umutlarla gelen baharın ardından, kan ter içinde bir yaz’ı satıp hazana, yine bir Eylül akşamı
kırık dökük yanlarımla ! çakıl taşlarındaki muhabbet izlerine elimi sürüp, ben seni son kez köhne bir iskelede beklemiştim.

Suskunluğuma sapladığım hançer, daha ulaşmadan sen olan yere. Parmaklarımda bıraktığın üşümeyi
bir çingene falındaki umutlarla ısıtıp, kırk iki dakikalık bekleyişin meraklı gözleriyle ! saatimi sana ilk sarıldığım anda durdurmuştum.

Kim alıp götürdü seni benden? Hangi çıngırak dil zehrini akıttı düşlerine ve olmadığım hangi şiirle dağladın yüreğini. Ben hiçbir kelimeye sığdıramazken sevgimi, sen hangi düz çizgide teğet geçtin onurunu. Oysa ben sana bırakmıştım yen’i sen olan kolumu.

Şimdi, eski bir hikaye gibiyim. Bu aşkın iki kahramanını da yenmiştir şiir. Eflatun bir gecede tren yollarına serilmiş iki beden ve yangın artığı gibi gözlerinden düşüşüm ! ağlayışlarımda iliğimi kurutan gözyaşımla / bitmiştim. Oysa ben seni kemiğimde ilik diye sevmiştim.

Diklen kadınım, sen benim sevdamsın derken ! belki derin bir uykunun güvenli kollarındaydın.
Yan yana koltuklarda dirsek teması yaşandı bu sevda. Sen sustun, ben sustum / en mahrem yanımızdı sessizlik. Şimdi aleni bir çığlıkta tek ses, sensizlik / bensizlik.

Kime sattın beni? masum bir çocuğun anne şefkati düşlerine mi? Yoksa bir kadının onurunu temizleyen insan yanıma mı?

Kime sattın beni? Şuh bir bakışın sevdamı ele geçirme isteğine mi? Yoksa bir gelip iki giden geri duruşunun cenderesine mi?

Utanmaz bir kelimedir yaşam. İçinde sakladıklarıyla alnın şavkında etiket. Onca çizgide sıkışmış insan olabilme ehliyeti ve yüreğin kıvrımında sızlayan ar damarı / kopmuş gerçekten!

Geri dönüşüm olmaz asil sevdamı ! ayakları altına almış bedene / bakışı oynak iki göze..ama ben çekip almışım kokladığım gül’ü avuçlarından ve tek yolculu bir limanda elimde dönüşü olmayan tek bilet..

Vapur yanaşmak üzere ! gelsen de boş. Belki geç, belki erken ! son sözüm HOŞÇAKAL’ dır asıl (sana) giderken.

Küf tut şimdi ve eskit kendini düşlerimle. Kelimeleri kirleten bir mektup gibi..!

 
---> Gönül Zarfında Saklı Pulsuz Mektuplar

aydanre8.jpg


Hani böyle; o çok sevdiğin insandan aslında beklenen ama olmasını istemediğin bir ayrılık teklifi gelir ya…
Hani böyle; o an boğazına bir şey düğümlenir de konuşmakla konuşmamak arasında büyük bir mücadele verirsin ya…
Hani böyle; derler ya “başımdan kaynar sular döküldü” diye…
Hani böyle; ellerin ayakların titrer de bir yer ararsın ya tutunmak için kendine…
Hani böyle; “seni seviyorum lanet olası, ne olur gitme, yalan tüm söylediklerin” dersin ya kendinin bile duyamayacağı iç sesinle…
Hani böyle; daha o saniyelerde aşkını, yaşananları, umutlarını, heyecanlarını, varlığını kaldırmak zorunda olduğunu anlarsın ya sol iç cebinin en derin yerlerine…
Hani böyle; kimselere belli etmemeye çalışarak aşkını, ızdırabını, hüznünü; gülümsemeye çalışırsın ya zorlanarak…
Ve hani böyle; zorlarsın ya kendini “haklısın zaten sen söylemesen ben söyleyecektim bunu sana” demeye…

Aslında tüm bunlar yaşadıklarının ve yaşayacaklarının sadece ufacık bir bölümü bu ayrılıkta…
Telefonu kapattıktan sonra ilk olarak gülümsemeye ağlamamaya çalışacaksın…
Sonra; “yaşandı ve bitti” diyeceksin içinin yırtılmalarına aldırmadan…
Sonra; gülümseyeceksin ve hatta kahkaha atacaksın şaşırtıcı bir biçimde aptalca espriler eşliğinde…
Sonra; çok az bir zaman geçince üzerinden, gözünden birkaç damla yaş akacak fakat sadece o kadar…Çünkü ağlayamayacaksın…
Sonra; düşünmeye başlayacaksın “neden?” diye…
Sonra; kendinde ve ondaki eksikleri arayacaksın içini biraz olsun ferahlatmasını umarak…
Sonra; “çıksam buradan, alsam nevalemi gitsem sessiz bir yere dağıtsam biraz “ diye düşüneceksin…
Ve sonra; tekrar durup düşüneceksin, “neye yarar?”
Neye yarar?
Gitmek isteyenin ardından kal demenin bir faydası olmadığını biliyorsun çünkü…
Çünkü gidiyorsa sende yaşayacağı bir şeyin kalmadığını biliyorsun…
Çünkü bunu zaten bir kere yapmıştın ve bir ikincisinde bütün iplerinin kopacağını bileceksin…
Daha sonra; biraz olsun içinde kopan fırtınaları dindirdikten hemen sonra, düşüncelere dalacaksın…
Peşini bırakmayacak düşüncelerindeki sorular…
Günler geçecek, sen nasıl geçtiğine hayret ederken…
Ama her saniye;

Merak edeceksin; “şu anda ne yapıyor acaba?”
Merak edeceksin; “beni özleyecek mi?”
Merak edeceksin; “ona olan aşkımın büyüklüğünü gösteremedim mi acaba?”
Merak edeceksin; “tutmak istediğim o elleri şu anda kime dokunuyor?”
Merak edeceksin; “beni düşündüğü bir an oluyor mu acaba?”
Merak edeceksin; “günlerim nasılda hızla geçiyor , onsuz zaman geçmek bilmezken”…
Bir sürü soru işaretleriyle dolu geçecek günlerin…Düşündüğün ama aslında düşünmek istemediğin bir sürü şey geçecek ona dair içinden…Her gece onunla hayallerin olacak rüyalarında…Her gün ellerini tutmak, gözlerinin içine bakmak, sarılmak arzusuyla dolup taşacaksın…O bir zamanlar ellerini tutabilmek için canını verebileceğin elleri bir başkasının tutuyor olma ihtimali geçtikçe aklından çıldıracaksın, için kıskançlıkla dolacak…
Sonra;
Zaman hızla geçip gidecek sana aldırmadan…
Ve hikayen burada bitecek…Bir başka hikayeye; hiç beklemediğin bir anda, sen onsuz bir hayatı düşünemezken kendiliğinden başlayacaksın sonra…Unutup gideceksin, her zaman yüreğinin en dibinde taşıyarak bitmiş hikayeni…

Her son, yeni bir başlangıç demektir insanın hayatında
 
---> Gönül Zarfında Saklı Pulsuz Mektuplar

sensinglm1ua2.jpg



Bu ayrılığa bir şeyler yazılmalıydı,günlerdir boğazıma düğümlenen sonuçta kararsız kaldığım yaşanılan gerçek.Ne olacak peki şimdi??


Bu gece ona çok çekmeyi istediğim bir mesaj var."Seni gerçekten özleyeceğim aşşşkkk”..çekemedim.Sanki saygısızlık olacaktı bu vazgeçmişliğim.Tüm şarkılar bir süre bana hitap edecek,hepsi acıklı..Ah sevgilim kanatlarının altında o kadar güvenliydim ki söyleyemedim..Tanıyanıma çok inandırıcı gelmeyecek bir ayrılık yazısı bu,öyle ya,çok acı çekiyor olmalıydım çok ağlamalıydım,çırpınmalıydım,iyi de bunlar olsaydı zaten ayrılmazdık kii..Boyun eğseydim beni bırakma deseydim,hep yaptığın gibi çiçeklerinle karşıma dikilseydin hala içimdeydin..
Beni seviyor,onu seviyordum.Beni seviyor ona kendini iyi hissettiriyorum,tüm egemenlik duygularının tatminini sağlıyorum,genelde susuyorum mutlu oluyor,hayatımı ona göre programlıyorum hoşuna gidiyor,itiatkarlığımı çekiyor canım...Gülümsedim..
Bende sevmiştim yönlendirilen olmayı,her kadın ister çekip çevrilmeyi,her kadının arzusudur kendinden güçlü bir erkeğin kanatları altında yağmurdan korunmak..Her kadının içinde vardır delice düşünülmek..Keşke bana bu duyguyu hissettirmek onda kalsaydı..Yolculuk çekmiyor içim...Onu seviyorum..Bana babamı yaşatıyor,yanında güvende hissediyorum kendimi,uzun zaman geçmiş olsa da hala dokunuşlarını düşünmek heyecanlandırıyor..Genel de o konuşuyor,mutlu oluyorum..Geçmiş zaman dili kullanmak kursağıma takılıyor,neyse yokuz artıkL((
Onu beni, mutlu edecek her şey salktı balkondan,son soluk veriş bu, son acılanmalar..Ahhhhh... ilk günlerimizde de güvensiz degilmiydim,tıpkı bu ayrılıktan sonra olacağım gibi, o zaman da çekimser,kötümser,aşka yelken açmamak için kaskatı değilmiydim??Alkışlanası biriyle ayrılık yaşıyorum..O günlerde nasıl da güvensizliğimi kırmak üzere çilingirliği üstlenmişti ..
Benim güzel sevgilim,nasıl da kazanmıştı beni o güvenliligle..
Biz kadın milleti böyle küçücük bir ayrıntıdan kocamaaan sevdalar yaşatıyoruz işte ve bunu bilen adamlarsa karşımıza dikilenler..uzun kalıyorlar hayatta..
Şuan nerde düşüncesi yok mesela..tamam kabul çok inandırıcı değil,azıcık diyelim..Gerçekten,ölecek veya hastaneye kaldırılacak kadar değilim,ağlamadan da yazabiliyorum..BUNU NASIL MI BAŞARDIM??Pek hoşlanmadığım bir cevabı var.O başardı..Bütün beraber olduğumuz zamanlar içinde,bende aşık olduğu tavırlarımı birden küçümseyerek yaptı bunu..Son tartışmalarımızda çok sık yaptı..belki farkında olmadan büyük ihtimalle farkında olmadan yaptı ki;şuan çırpınmayışıma çok şaşkınım..ona, onura eden çekimser ve her şeyin doğrusunu onun bildiği tavrımı hafife alıp aşağılamasaydı....Ahhhh çok yakarışlı olurdum kaçırırdım aklımı..
Ahhh bir tanem bana hep dürüst ol derdi..zekana hayranlığımı hep zikrettim ama bu benim aptal olduğum anlamına gelmezdi..İçinde bir şey kalmasın,hep erkeğim konuşsun diye susandım,konuşamıyan damgası yemek hep mideme oturdu..Elbet yaşamışlıkların ve zekanla benden öndeydin ve sana hayrandım,bütün bunların içinde hiç hafife almadın beni..ya şimdi...
Sen bende bir kez daha kendini sevdin,seni seven ,seni büyüten beni.İçime çektim ve kendime o kadar aşık ettim ki seni,bi duman gibi attın içine çektiğin gibi..Çok inanmış,çok sevmiş ve teslim olmuşluğumun diyeti,ayrılığımız ikimizin de ödediği..

Beni seviyor,onu seviyorum....
Eyyy Aşşşşkk..
Eyyy Sevgili..
Yüreğimin gülen gamzeli yüzü...
 
---> Gönül Zarfında Saklı Pulsuz Mektuplar

sesini2qt3.jpg


sarı sayfalarda adresi yok hüznümün
çobanların kavalından süzüldüm ve geçtim
tenime değmeden utandı yanık ezgiler
ah dilim..!..Ben sana “seviyorum” deme demiştim
yüksek sesli konuşmalar geceyi uyandırdığından beri uykusuzum
çelişkiler aşk’ın yolunu kesmiş
sen bana bakma ey sâki..!.Demindeyim vedaların ve huysuzum
seni, diline biber süremediğim yalancı anıların yanına koydum süt düşüm
kurallara uy, konuşma
seslensen de dönüp arkama bakmayacağım
..hoyrat olma sevda, dokun ama hırpalama..kadınlığımdan utanmadım, midesiz yalanlardan utandığım kadar..tutkunun kalbine kim sapladıysa bıçağı çeksin hemen, intikamım acı olur sonra, tat alamazsınız..
rüzgar..!..Okşarken acıtıyorsun özlemleri
dilimde anlamını bilmediğim kelimeler var
öpüşlerimden akan sızı efsunlu
kanım kaynıyor, ateşimin altını kısın
dibi delinince aldanışların,
küçük bir çocuk gibi inandığım sözler kıyıya vurdu,
gidip bakmadım
gömdüm ihanetleri../..kimse başlarında ağlamasın
dünde bıraktım saflığımı, acı(ya)madım

..çığlık atan kavuşmaların dili tutuldu..her şey bir anda değişebiliyor, saç telinin rengi bile..koynundayım dalgaların..göğsümü gıdıklıyor sarnıçlarımdaki serseri çocukluğum..göz yaşlarımı çekinmeden içti la minör haylazlıklar..açıldı göz kapaklarım..!.Görüyorum..
tahrik oldu hırsım
soyunuyorum kalpazan bakışlardan
deli yanımı tuttun ey hayat!..
 
---> Gönül Zarfında Saklı Pulsuz Mektuplar

62p1201.jpg


Gidişinin üstünden kaç çığlık geçtiği umurumda değil.Nefes alıp vermediğini bilmiyorum şu an.Morgda olabilirsin, ya da ruhu satılık herhangi bir kızın koynunda.Ne fark eder? Bu kez senden değil, benden söz edeceğiz.Bu kez oyunun kuralını değiştireceğiz.

Burada işler biraz karışık.Çözümlemem gereken bazı sorular.Sana, bana, hayata dair.Artık sen, ben ve biz’de dışarı çıkabilmek istiyorum çünkü.Eğer şu an, tam olarak şu an ölürsem, cesedimi soru işaretlerim kaldırmasın istiyorum.Kırdığım kalp sayısı yokluğunla doğru orantılı olarak artıyorsa ve yapıştıramayacaksam bir daha hiç birini geri, en azından sayıları artmasın istiyorum.Dünyada seni en çok isteyen hatun olarak, bu dünyada en çok seni unutmayı istiyorum. Duyuyorum güldüğünü.Nasıl kahkaha attığını duyuyorum.Ama olduğum yere çöküp ağlamayacağım bu defa.Çünkü ağladığımda sarılabileceğim birilerinin olduğunu biliyorum artık...

Kimseye güvenmiyorum belki, ama en az güvensizlik duyduğum adamlardan biri sayesinde hiçbir işe yaramayacak bu satırları yazıyorum.Hiçbir zaman okumayacak olman bir şeyi değiştirmez.Nasıl ki hiçbir zaman sevmemiş olman, sevgimi değiştirmedi..İçimdeki hisleri gömmemin tek sebebi, seninle nefes alamıyor olmam.Sensiz nefes alabileceğimi sanıyorum sadece.Eğer başaramazsam, küreği kendi ellerimle uzatacağım sana.Kendi ellerinle göm katline göz yumduğun bedenimi diye.Eğer başarırsam, ardıma dönüp haline gülmeyeceğim bile.Çünkü eğer başarırsam, adının hiçbir harfi yaklaşamayacak o günden sonra kaderime.

Tek başıma savaşmıyorum.Arkamda bir kovboy var.O ve ben, onun bir kovboy olduğuna inandığımız sürece dünyanın en güçlü kovboyu olmaya aday.Karşımda sen, sağımda solumda görünmez bir ordu.Arkamda beyazı gözümü alan, karanlığı kanıma karışan bir adam.Eğer düşersem, o tutacak...

Bazı insanlar kahkaha atarken gözlerimin kısılmasını, ağladıkça gözlerimin kızarmasına tercih ediyorlar.Bazı insanlar gülümseyişimin rengini, gözyaşımın tadından daha çok seviyorlar. Öyleyse devam etsin “Sükût” çalmaya, belki bir gece olsun rahat uyurum.Hüzünden daha çok yakışan şeyler de varmış bir kadına, son zamanlarda ruhumun nefes almasını sağlayanlar öyle diyorlar.Sen, onların kim olduğunu asla bilemeyeceksin.Çünkü sen bittiğinde, ben hayatımı onlarla paylaşıyor olacağım.Göremeyeceksin.
Son ziyaretimde gözüme takıldı, odanın duvarına kocaman bir soru işareti çizmişsin.Son geldiğimde aklıma takıldı, nasıl da fark edememişim, sen beni hiçbir zaman sevmemişsin.Son günlerde kalbime kazındı, ben seni değil birilerini sevebilmeyi istemişim onca zamandır...

Kovboylar siyah giyermiş, hatunları gök rengi. Yeni öğrendim. Matem rengi değil, güneş rengiymiş bana en çok yakışan. Ondan öğrendim. Beyaz giysem ne fark eder siyahımdan soyunup, ölüler de beyaz giyer. Oysa o, ölümüme karşi çıkıyor.

Gariptir, o beni yaşatmayı benim istediğimden daha çok istiyor.Hiçbir zaman kendim için yaşayamadım bu hayatı.Uğruna yaşadıklarımsa hep bana ölümü layık gördüler.Oysa bu defa, beni isteyen biri için savaşmak istiyorum.Bu defa en azından onun için denemek istiyorum...

Okunmayacak bir mektup için, haddinden fazla kelime öldürdüm belki. Son satırları kazırken tırnaklarımla, şarkılar pansuman yapıyor yaralarıma.Yine de, tekrar düşecek, daha çok kanayacak olsam bile tekrar deneyeceğim şimdi...
Mutlu kal demeyeceğim, hayat senin.İlgilenmiyorum.Dediğim gibi, şimdi senin adının üzerini çiziyorum.Söyleyeceklerim bitti. Gidiyorum.Masalım ise, hiç başlamamıştı zaten.Şimdi görebiliyorum…
 
---> Gönül Zarfında Saklı Pulsuz Mektuplar

25151636467fb224108deob8.jpg



Bir güne daha başlıyorum onsuz.Kaldırıyorum kafamı ıslamış yastığımdan. Yüreğimdeki ağırlığı nasıl taşıyabildiğimi onsuzluğa nasıl katlanabildiğimi soruyorum kendime. Katlanamıyorum aslında eziliyorum pres makinesinde ezilen hurda arabalar gibi. İçimde sessiz haykırışları yankılanıyor yüreğimin sonra susuyor, yeni bir güne kadar ağlıyor için, için. Arada eşlik ediyoruz yalnızlığımızla beraber yüreğimin gözyaşlarına. Duyduğum ayrılık şarkılarında ise ben başlıyorum ağlamaya, yüreğimde bana eşlik ediyor dur durak bilmeyen haykırışıyla ;

“Seviyorsan Koşsana Yanına, Sarılsana Eskisi Gibi, Söylesene Ona Yeniden Değil Kaldığımız Yerden, Söylesene Ona Nefes Kadar Muhtaç Olduğunu…”

Haykırıyor Yüreğim Ben Ağlarken. Göz Yaşlarımın Islattığı Tuzlu Dudaklarımdan Bir Kaç Söz Çıkıyor Belli Belirsiz ;

“Seni Seviyorum Bebeğim, Dön, Ne Olur Dön Bitanem…”

Dönmüyor yine. Duymuyor yüreğimin haykırışlarını, göz yaşlarımızı umursamıyor dönmüyor. Nefret ediyorum kendimden bizi umursamadığını düşünecek kadar gaflete düştüğüm için, lanetler okuyorum kendime bu yüzden onu kaybettiğimi anımsıyorum, düşüncesizliğimin onu üzdüğünü fark edemeyecek kadar aptalım işte, hep kendimi düşünecek kadar da bencilim. Kaybettim onu kendi elimle, bir sihirbazın tavşanı şapkasında kaybeder gibi kaybettim, kendi içimde onu. Bu kadar beceriksizim işte.

Kalabalığın içinde olan yalnızlığıma dönüyorum, yeniden uzun zaman sonra ayaz sonsuzluklarda kendimi kaybetmişçesine dolaşıyorum, üşüyorum. Üşündüğünde ona sarıldığımı anımsıyorum ve üşüdüğümde sarıldığını, yalnızlığımın ayazı içimi titretirken. Daha fazla katlanmıyoruz yüreğim ve ben, bu ağırlığa, yalnızlığa ve ayaz sonsuzluğa, titreyen ellerimle çeviriyorum numarasını kulaklarımda çınlayan gülüşünü tekrar duyabilmek, onun mutlu olduğunu görebilmek için. Gerçekten bunun için mi arıyorum yoksa geri dönmesini umuyor olduğum için mi arıyorum ? Konuşuyoruz uzunca ayrıldığımızdan beri ilk defa bu kadar uzun konuştuk telefonda. Sözün bir kıyısından girip geri dönmesi için yalvarmak istiyorum, kaldığımız yerden, benciliğime son verip sevgimizin gücünde, şarkımızda olduğu gibi son nefesimizde birbirimizin yanında olarak hayatımızı devam ettirmek için yalvarmak istiyorum. Tıkanıyorum, benim çaresizliğimin onun mutsuzluğuna sebep olacağı için boğazım da tıkanıyor tümcelerim. Yetinmeyi öğreniyorum telefondaki gülüşünde mutluluğunu görerek.

Telefonu kapatmak gelmiyor içimden eskisi gibi sen kapat ben kapat kavgasını yapıyoruz gülerek, hoşuma gitse de, gülümsemelerimin sakladığı göz yaşlarım başlıyor, dudaklarımda biten sessiz yolculuğuna. Çoğu zaman ki gibi yeniliyorum, yüreğimdeki ağırlık, nefes alışımı zorlaştırırken “iyi geceler, tatlı rüyalar ” çıkıyor ağzımdan, gerisi içimde kalıyor bu gece tamamlayamıyorum her gece tamamladığım gibi “rüyanda beni gör bebeğim, SENİ SEVİYORUM Bİ TANEM…” Ruhum, bedenim, yüreğim ve ben karşı olsak da kapanmasına, kapanıyor telefon hiç bir şey söyleyemeden…
Hıçkırıklarla gömülüyorum yatağıma, lanetler okumaya başlıyorum her şeye, beni yaşayan hayata, beni yaşamasına izin verdiğim için ve elimdekiyle yetinmeyi beceremediğim için kendime…

Bir günü daha bitiriyorum onsuz. Odamın balkonuna çıkıyorum, yüreğimin sessiz haykırışlarını bırakıyorum sessizce. Denizin üzerinde yankılanıp bana dönüyor yine sessizce usulca alıyorum içime. Yalnızlık kokusunun buram, buram sardığı odama giriyorum kapıyı kilitleyerek, umudumu içime kilitlediğim gibi. Nemli yastığıma koyuyorum kafamı göz yaşlarımın kurutmayacağını bilerek. Tamamlıyorum eksik tümcemi, sonunda “SENİ BEKLEYECEĞİM” diyerek…
 
---> Gönül Zarfında Saklı Pulsuz Mektuplar

mor4785234mdqu1.jpg



Bu kaçıncı kağıt yazdığım, bu kaçıncı atacağım sayfa olacak sana dair yazdıklarımı yok etmek için çabalayacağım.
Yazıyorum...Hiç durmadan...
Her zaman yaptığım ve yapacağım gibi..
Durmadan yazıyorum...Yazıyorum durmadan...
Ama bu sefer...
Sana dair olan her yazımda başka şeylerde saklıyorum satırlara..
Bu sefer her harfe üç gözyaşı sığdırıyorum sevdiğim...
Biri benim için...
Biri senin...
Ve diğeri kaybettiklerimizin...
Yani ikimizin ...
Yani bizim...
Bununla yetinmiyorum;her harfe üç kan damlası akıtıyorum yüreğimden...
Biri bana...
Biri sana...
Diğeri ise bize...
Hem bana,hem de sana...
Özlemlerime gem vuramıyorum,fotoğrafını alıyorum karşıma.
Bir günahın ardından bakar gibi bir halin var fotoğrafta.
Gözlerin uzaklarda...
Öyle ki fotoğraflarda dahi gözgöze gelemediğinden, gelmekten korktuğundan yaptığını düşünüyor beynim bir an...
Biliyorum saçmalıyorum...
Daha önce de saçmaladığım gibi belki de...
Sonra dalıyorum iyice fotoğrafına,gözlerimde yaşla..
Seni sevdiğime değmezmişsin gibi geliyor bir an ama hemen yokoluyor.
Çünkü biliyorum seni deliler gibi seviyorum.
Biliyorum ki hiçbirşey önemli değil sana olan sevgimden...
Yaptıkların
Acıttıkların
Gözyaşlarım
ve
Kan damlalarım...
Hepsi önemini yitiriyor sevdan geldiğinde aklıma.
Çünkü onlarla birlikte kabul etti yüreğim yüreğini...
Nedensiz Sevdi Ve Hiçbir Neden Sevdam İçin Yeterli Değildi!
Fotoğraflarına baktıkça daha beter oldu yüreğim.
Bir nefes aldım kokunu duymak istercesine.
Ama kokun çoktan yitip gitmişti uzaklara.
Tenini aradım derken,gözlerini bulma çabasında bakındı gözlerim...
Sonra gözyaşı oldu aktı hayalin..
Vapurun en ucunda rüzgara bıraktım kendimi sebepsiz..
Sen gözyaşı olup ilerlerken yanağımdan dudak kıvrımıma ,ben kapattım fotoğrafını..
Ve evet...
Kaçtım...
Senden kaçmam gerekti anlamıştım. Seni aşmam gerekiyordu ama onu yapacak yürek bende yoktu..
Hiç olmamıştı,olamamıştı...
İlk defa fotoğrafını kapatıp kaçtığımı sandım ama yine yanıldım...
Öyle bir şeydin ki sen sevdiğim...
Sigaraydın belki de ve ben senin en büyük bağımlın. Zararını bilip asla bırakamayan ve o acı dolu ölümünü bekleyen...
Sen ..
Sen sevdiğim doğum lekesi gibiydin yüreğimi kaplayan.
İstesemde çıkaramdığım...
Ve belki de çıkarmak için hiç uğraşmadığım...
Kendimi farklı hissettiren belki, belki de insan içine çıkmamı engelleyen..
Bazen varlığıyla memnun eden ,bazense kesip atmak istediğim ama atamadığım en büyük acıtanı yüreğimi...
Ve artık yazamadığım...
Ama aslında hep yanıldığım..
Durup durup aklıma geliyorsun çünkü...
Ve ben...
Durup durup yazıyorum...
Yine kendime ters kalıyorum, yazmayacağım derken bile kalem tutuyorum...
Bu sefer her harfe üç gözyaşı sığdırıyorum sevdiğim...
Biri benim için...
Biri senin...
Ve diğeri kaybettiklerimizin...
Yani ikimizin ...
Yani bizim...
Bununla yetinmiyorum;her harfe üç kan damlası akıtıyorum yüreğimden...
Biri bana...
Biri sana...
Diğeri ise bize...
Hem bana,hem de sana...
Ve şimdi hesapladım da...
Bana ........... gözyaşı ve ............. kan damlası borçlu yüreğin.
Hadi öde borçlarını bana...
Ya da öde desem ödeyebilir misin acaba?
 
---> Gönül Zarfında Saklı Pulsuz Mektuplar

r0316hy.jpg



En sevdiğim saatlerdeyim yine...

Havayı zifiriye boyamış ressamın biri
Yönümü şaşırmış gibiyim ne sağım belli ne solum

Öylece yine sensiz kalakaldım gecenin en kuytu köşesinde

Yalnızlık, duvarda tik tak sesleri ile duran saat ve ben...

Ne senaryo değişmekte ne de benim bu senaryodaki rolüm

Aynaya her bakışımda bu saatlerde bir yabancı yüz karşılar oluyor beni..
Kim bu aynadaki yüz..Yoksa ben kendime mi yabancılaşıyordum fark etmeden..

Gözlerimi kapatıp alışkın olmadığım bu durumdan kurtulmak istedikçe

Gözümü her açısımda yalnızlık ve korku devleşiyordu karşımda..

Ah bu geceler zifiri korkutucu geceler,beni bir başıma yapayalnız çaresiz bırakan geceler..

Hayal kırıklıklarımın tavan yaptığı ,göz yaşlarımın inciye dönüştüğü ,
Avuçlarımı kağıt bir mendilin yerine hüznün sardığı saatlerdeyim yine..

Kısacık ömrüme neler sığdırmıştım oysa..

Yürüdüğüm bu yola hangi yanlış pusula beni sürüklemişti bilemıyordum..
Yol bittikçe geldiğim kapı, çaldığım kapı yalnızlığın kapısıymış meğerse..

Usulca girdiğim kapıdan izin isteyerek yüreğimi almaya gelmiştim.

Beni yalnızlığıma satan yüreğimi...

Seni pamuklara sarıp sarmalayamadığım için,hak ettiğine veremediğim için özür dilerim yüreğim…


Son-Sevgili
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst