GönLüMün Yüküsün....
Gönlümün yüküsün! ..
Sen 'gönlümün' yüküsün omzumun değil! ..
Sen canıma yarasın tenime değil! ..
.....
Yürekte taşınan sırta ağır gelir mi? ..
Sen; çeşmibülbül duruşlum ışık yüzlüm... Sen; nefesimin rüzgarı... Sen; akarsuyum durugölüm! .. Sen;
Ceylan kaçışlım...
Harman sıcaklarımda terlemiş bir cam bardak gibi gülsene bana...
Saklandığın fidanların ardından çıkıp yine gelsene bana...
Ve yapışıp en susuz yerime susuzluğunu kandırsana; zaten kandırılmayı umduğun sanki hayalî bir çeşme başında! ..
.....
Avuçlarıma konsana yine ürkütmekten ürktüğüm bir mavi kuş gibi...
Derin bir soluk alsana sonra; kaşlarının ve kirpiklerinin üstünde dolaşırken parmağım...
Kelebeğim;
Sarsana kanatlarının hepsini üstümüze!
Veya ikisini ödünç verip kanatlarından; uçursana beni de peşin sıra gözlerinin derinlerinde! ..
Sen gönlümün yüküsün sırtımın değil...
Yani tenimde görünmeyen bir yarasın;
İçimde büyüyen! ..
.....
Yani bir 'bülbül gözü' gibi güzel ama bir kristal gibi kesici;
Bakışlarımdan aldığın her ışığı binbir renge çeviriyorsun sanki bir renk skalası gibi... Sonra da incecik ve uzuun ipek iplikleri gibi başında savuruyorsun 'saçlarım' diye! ..
Yani sana değen her ışık bin renge dönüp yansıyor bana! ..
.....
Yani içimde savruluyorsun.
Ve savruldukça saçların içimde rengârenk kanıyor; canımın kesikleri! ..
Sırtımın değil; canımın yüküsün benim...
Canımsın; içimdeki sesini ninni gibi dinlediğim...
Veya çalmanı beklerken tik-taklarınla hayallere daldığım saatimsin! ..
.....
Vaktimiz ne zaman gelecek? ..
Gönlümün yüküsün! ..
Sen 'gönlümün' yüküsün omzumun değil! ..
Sen canıma yarasın tenime değil! ..
.....
Yürekte taşınan sırta ağır gelir mi? ..
Sen; çeşmibülbül duruşlum ışık yüzlüm... Sen; nefesimin rüzgarı... Sen; akarsuyum durugölüm! .. Sen;
Ceylan kaçışlım...
Harman sıcaklarımda terlemiş bir cam bardak gibi gülsene bana...
Saklandığın fidanların ardından çıkıp yine gelsene bana...
Ve yapışıp en susuz yerime susuzluğunu kandırsana; zaten kandırılmayı umduğun sanki hayalî bir çeşme başında! ..
.....
Avuçlarıma konsana yine ürkütmekten ürktüğüm bir mavi kuş gibi...
Derin bir soluk alsana sonra; kaşlarının ve kirpiklerinin üstünde dolaşırken parmağım...
Kelebeğim;
Sarsana kanatlarının hepsini üstümüze!
Veya ikisini ödünç verip kanatlarından; uçursana beni de peşin sıra gözlerinin derinlerinde! ..
Sen gönlümün yüküsün sırtımın değil...
Yani tenimde görünmeyen bir yarasın;
İçimde büyüyen! ..
.....
Yani bir 'bülbül gözü' gibi güzel ama bir kristal gibi kesici;
Bakışlarımdan aldığın her ışığı binbir renge çeviriyorsun sanki bir renk skalası gibi... Sonra da incecik ve uzuun ipek iplikleri gibi başında savuruyorsun 'saçlarım' diye! ..
Yani sana değen her ışık bin renge dönüp yansıyor bana! ..
.....
Yani içimde savruluyorsun.
Ve savruldukça saçların içimde rengârenk kanıyor; canımın kesikleri! ..
Sırtımın değil; canımın yüküsün benim...
Canımsın; içimdeki sesini ninni gibi dinlediğim...
Veya çalmanı beklerken tik-taklarınla hayallere daldığım saatimsin! ..
.....
Vaktimiz ne zaman gelecek? ..