ParadokS
Kayıtlı Üye
Nasa’nın arsenikli yaşam formu açıklamasının ardından bu kez bilimciler beklenmedik şekilde, yaşamın temel yapıtaşlarını bir tip göktaşı üzerinde buldular.
NASA Goddard Uzay Uçuş Merkezi’nden Dr. Daniel Glavin’ın başında olduğu araştırma ekibi, son derece nadir görülen özgün tipte bir göktaşı üzerinde 19 farklı amino asite rastladılar. Grafit, olivin ve klino-bronzitten oluşan bu göktaşları, iki asteoritin çarpışmasından meydana geliyor.
Bu tip göktaşları oluşumlarını tetikleyen asteroit çarpışması sırasında 1100 santigrat derecelik sıcaklığa ulaştıklarından üzerlerinde yaşama dair izlerin bulunması beklenmiyor. Glavin bu sıcaklığın amino asit gibi tüm karmaşık molekülleri karbona çevirecek kadar yüksek olduğunu, fakat yine de bunlara rastladıklarını ifade ediyor.
Glavin’e göre keşif, yaşamsal moleküllerin bütünlüklerini korumada bilinenin ötesinde bir yeteneğe sahip olduklarını ve bunun da uzayda yaşam arayışı açısından şansı artıran son derece olumlu bir gelişme olduğunu söylüyor.
Göktaşı, 2008 TC3 olarak adlandırılan ve Dünya’ya çarpmasından hemen önce tespit edilebilmiş ilk asteroitin kalıntısı. 5 metrelik asteroit 7 Ekim 2008 tarihinde, Dünya’ya yaklaşma, atmosfere girme ve Sudan’daki Nubian Çölü’ne çarpma safhalarında tümüyle takip edilebilmiş. Khartoum Üniversitesi’nden araştırmacıların topladıkları kalıntılar, bugüne kadar bu tip göktaşlarına ait elde edilen en iyi şekilde korunmuş parçalardan meydana geliyor.
Glavin, amino asitlerin ‘sağ-elli’ ve ‘sol-elli’ olmak üzere birbirinin ayna görüntüsü denebilecek iki farklı formda bulunduklarını ve Dünya üzerindeki yaşamın sadece sol-elli amino asitlerden meydana geldiğine dikkat çekiyor. Göktaşı üzerindeyse her iki formdaki amino asitlere rastlanmış. Bu da bu amino asitlerin gerçekten de uzay kaynaklı olduğunu ve cisme Dünya’ya düştüğünde bulaşmadıklarını kanıtlıyor.
NASA Goddard Uzay Uçuş Merkezi’nden Dr. Daniel Glavin’ın başında olduğu araştırma ekibi, son derece nadir görülen özgün tipte bir göktaşı üzerinde 19 farklı amino asite rastladılar. Grafit, olivin ve klino-bronzitten oluşan bu göktaşları, iki asteoritin çarpışmasından meydana geliyor.
Bu tip göktaşları oluşumlarını tetikleyen asteroit çarpışması sırasında 1100 santigrat derecelik sıcaklığa ulaştıklarından üzerlerinde yaşama dair izlerin bulunması beklenmiyor. Glavin bu sıcaklığın amino asit gibi tüm karmaşık molekülleri karbona çevirecek kadar yüksek olduğunu, fakat yine de bunlara rastladıklarını ifade ediyor.
Glavin’e göre keşif, yaşamsal moleküllerin bütünlüklerini korumada bilinenin ötesinde bir yeteneğe sahip olduklarını ve bunun da uzayda yaşam arayışı açısından şansı artıran son derece olumlu bir gelişme olduğunu söylüyor.
Göktaşı, 2008 TC3 olarak adlandırılan ve Dünya’ya çarpmasından hemen önce tespit edilebilmiş ilk asteroitin kalıntısı. 5 metrelik asteroit 7 Ekim 2008 tarihinde, Dünya’ya yaklaşma, atmosfere girme ve Sudan’daki Nubian Çölü’ne çarpma safhalarında tümüyle takip edilebilmiş. Khartoum Üniversitesi’nden araştırmacıların topladıkları kalıntılar, bugüne kadar bu tip göktaşlarına ait elde edilen en iyi şekilde korunmuş parçalardan meydana geliyor.
Glavin, amino asitlerin ‘sağ-elli’ ve ‘sol-elli’ olmak üzere birbirinin ayna görüntüsü denebilecek iki farklı formda bulunduklarını ve Dünya üzerindeki yaşamın sadece sol-elli amino asitlerden meydana geldiğine dikkat çekiyor. Göktaşı üzerindeyse her iki formdaki amino asitlere rastlanmış. Bu da bu amino asitlerin gerçekten de uzay kaynaklı olduğunu ve cisme Dünya’ya düştüğünde bulaşmadıklarını kanıtlıyor.