Efsunkar
Bayan Üye
Ey oğul!
Sen hiçbir şey üzerinde değilsin. Senin
müslümanlığın da sıhhatli değil. İslam, üzerine
bina kurulan temelin ta kendisidir. Senin şehadet
getirmen de tam olmamış, eksik. Zira dilinle Lâ
ilâhe illallah: Allahtan başka ilâh yoktur
diyorsun, fakat kalbinle bunu yalanlıyorsun.
Kalbinde, içinde birçok ilâhlar var. Senin, devlet
büyüklerinden ve mahalli idarecilerden korkman,
içinde birer ilâhtır. Kendi çalışmana, kendi
kazancına, kendi gücüne kuvvetine, kendi kulağına,
kendi gözüne, kendi zorbalığına güvenmen, içinde
birer ilâhtır.
Zararı, faydayı, bir nimete nail olmayı,
bir nimetten yoksun kalmayı insanlardan bilmen,
içinde birer ilâhtır. İnsanların çoğu, kalpleriyle, işte
bu saydıklarımıza güvenirler, dayanırlar. Fakat
kendilerine sorarsan, Allaha dayanıp
güvendiklerini söylerler.
Lâ ilâhe: Hiçbir ilâh yoktur, dediğin zaman,
bununla toptan bir reddi (nefyi) onaylıyorsun.
İllallah: ancak Allah vardır, dediğin zaman ise,
yine Allah için toptan bir kabulü (ispatı) onaylamış
oluyorsun. Bu durumda, her ne zaman kalbin,
Haktan gayrı bir şeye dayanır, güvenirse; o zaman
yukarıdaki külli ispatında yalancı durumuna
düşmüş, yani kendi kendini yalanlamış oluyorsun.
Kendisine dayanıp güvendiğin o şey de, senin
ilâhın oluyor. Gerçek ve fiili durum budur. Zahire
itibar yoktur.
Kalbinde birçok ilâh varken, sen nasıl Lâ ilâhe
illallah: Allahtan başka ilâh yoktur, diyebilirsin?
Allahtan başka güvenip dayandığın her şey, senin
putundur. Kalbinde şirk, yani ortak koşma
bulunduğu müddetçe, dilinle Kelime-i Tevhidi
söylemen sana fayda vermez. Kalp pis oldukça,
bedenin temiz olması sana yarar sağlamaz.
Tevhid ehli, şeytanını ezer. Şirk ehlini ise
şeytanları ezer. İhlas, sözlerin de, amel ve fiillerin
de özüdür. Zira gerek sözler, gerekse fiil ve ameller
ihlastan, içtenlikten yoksun bulundukları an, özü
olmayan birer kabuk, birer posa haline gelirler.
Kabuk ve posa ise ancak ateşte yanmaya yarar;
ateşte yandıktan sonra iş görecek hale gelir.
Ey ahali! Nefsleriniz uluhiyet (ilâh olma)
iddiasında. Fakat sizin bundan haberiniz yok. Zira
nefsleriniz, Hakka karşı büyükleniyorlar,
kibirleniyorlar. Onlar, Allahın muradının gayrını
istiyorlar. Onlar Allahı sevmiyorlar, bilakis, Onun
düşmanı lanetlik şeytanı seviyorlar.
Allahın ezelde
takdir ettiği kaderleri gelmeye ve vuku bulmaya
başladığı zaman, olanlara boyun eğmiyorlar, teslim
olmuyorlar, sabredip tahammül göstermiyorlar.
Bilakis itiraz ediyorlar, kaderle çekişiyorlar.
İslamın hakikatinden onların haberi bile yok.
Senin kendisine güvenip ümit bağladığın her şey,
senin ilâhındır, mabudundur. Kendisinden
korktuğun veya kendisine ümit bağladığın her şey,
senin ilâhındır, mabudundur. Esas sebep olan
Allahı tamamen unutarak, zararın da, faydanın da
kendisinden geldiğini kabul ettiğin her şey, senin
ilâhındır, mabudundur. Fakat kısa bir süre sonra
görürsün sen.
Allah, kendisini bırakıp da
güvendiğin ve bağlandığın ne varsa hepsini alır.
Şu hususu iyi bil ki, bütün eşya, sadece Allahın
hareket ettirmesiyle hareket eder, durdurmasıyla
durur. Onun iradesi ve kuvveti olmadan, ne duran
bir şey harekete geçebilir, ne de hareket etmekte
olan bir şey durabilir. Kişi bu hususu böylece bilip
kabul eltiği zaman, artık insanları ve diğer
varlıkları Allaha ortak tanıma yükünden ve
suçundan kurtulur. Allaha şirk koşmaz.
Melekler içinde resim, suret bulunan eve
girmezlerse, içinde bir sürü suretlerle putlar
bulunan senin kalbine Allah nasıl girer? Allahtan
gayrı her şey bir puttur. Öyleyse sen, putları kır.
Evi temizle.
Ey dünyaya kulluk edenler! Ey ahirete kulluk
edenler! Siz, Allahı da, dünyayı da, ahireti de
bilmiyorsunuz. Kiminizin putu dünya. Kiminizinki
ahiret. Kiminizinki insanlar. Kiminizinki zevkler,
nefsani arzular. Kiminizinki övülme, halktan tasvip
görme, alkış toplama.
Allah dışında her şey, bir puttur. Kişi Allahtan
gayrı neye bağlandı ve neye gönül verdiyse, o onun
putudur.
Senin bütün umudun insanlar. Her şeyi onlardan
bekliyor, onlardan umuyorsun. Korkun da
onlardan. Hep onlardan korkuyorsun. Bu hal,
Rabbine şirk koşmaktır, ortak tanımaktır.
Bu zaman, ahir zamandır. Bu zamanda çoğu
insanların mabudu, paradan ibarettir. Bu zaman
insanlarının çoğu, Musa Aleyhisselamın kavmine
benzedi. Yahudilere benzedi. Onlar, altın buzağıyı
kendilerine mabud edinmişlerdi. Bu zamanın
insanının altın buzağısı da paradır. Parayı kendine
mabud edinmişsin, Rab edinmişsin. Paraya
tapıyorsun. Senin Allahın para.
Hükümdarlar, devlet büyükleri ve ikbal sahipleri,
halktan birçoğunun nazarında birer ilâhtır. Dünyevî
imkânlar, zenginlikler, sıhhat, afiyet, kuvvet ve
kudret, birçok insanların nazarında birer ilâhtır.
İnsanların birçoğu, bunlara ve benzeri şeylere
taparlar...
Dünya zorbalarına, zenginlerine, firavunlarına ve
hükümdarlarına saygı gösterip Allahı unuttuğun
ve Ona saygı göstermediğin takdirde, senin
hakkındaki hüküm de, putlara tapanlar hakkındaki
hüküm gibidir. Sen de putuna saygı gösterenlerden
olursun. Putlara kulluk etme, onları yaratana kulluk
et. İşte o zaman, putlar sana boyun eğecektir.
Sen, namazda iken bile yalan söylüyorsun. Mesela
namaza dururken ve gene namaz sırasında, Allahu
Ekber (Allah her şeyden büyüktür) diyorsun.
Böylece yalan söylemiş oluyorsun. Çünkü senin
kalbinde, Allahtan başka bir ilâh vardır. Kendisine
güvenip bağlandığın her şey, senin ilâhındır,
mabudundur. Kendisinden korktuğun ve kendisine
ümit beslediğin her şey, senin ilâhındır, taptığındır.
Kendisinde Allahtan başka bir şey bulunduğu
müddetçe, senin kalbin için kurtuluş yoktur. Eğer
sen, taşlar üzerinde Allaha bin yıl secde etsen,
değil mi ki kalbinle Ondan başkasına
yöneliyorsun, sana bu secdeler hiçbir fayda
vermez. Mevlâsından başkasını sever oldukça, o
kalp için iyi bir akibet yoktur. Allahtan başka her
şeyi kalbinden yoketmedikçe, saadete eremez,
bahtiyar olamazsın.
Fethü´r Rabbani/Abdülkadir Geylani
Sen hiçbir şey üzerinde değilsin. Senin
müslümanlığın da sıhhatli değil. İslam, üzerine
bina kurulan temelin ta kendisidir. Senin şehadet
getirmen de tam olmamış, eksik. Zira dilinle Lâ
ilâhe illallah: Allahtan başka ilâh yoktur
diyorsun, fakat kalbinle bunu yalanlıyorsun.
Kalbinde, içinde birçok ilâhlar var. Senin, devlet
büyüklerinden ve mahalli idarecilerden korkman,
içinde birer ilâhtır. Kendi çalışmana, kendi
kazancına, kendi gücüne kuvvetine, kendi kulağına,
kendi gözüne, kendi zorbalığına güvenmen, içinde
birer ilâhtır.
Zararı, faydayı, bir nimete nail olmayı,
bir nimetten yoksun kalmayı insanlardan bilmen,
içinde birer ilâhtır. İnsanların çoğu, kalpleriyle, işte
bu saydıklarımıza güvenirler, dayanırlar. Fakat
kendilerine sorarsan, Allaha dayanıp
güvendiklerini söylerler.
Lâ ilâhe: Hiçbir ilâh yoktur, dediğin zaman,
bununla toptan bir reddi (nefyi) onaylıyorsun.
İllallah: ancak Allah vardır, dediğin zaman ise,
yine Allah için toptan bir kabulü (ispatı) onaylamış
oluyorsun. Bu durumda, her ne zaman kalbin,
Haktan gayrı bir şeye dayanır, güvenirse; o zaman
yukarıdaki külli ispatında yalancı durumuna
düşmüş, yani kendi kendini yalanlamış oluyorsun.
Kendisine dayanıp güvendiğin o şey de, senin
ilâhın oluyor. Gerçek ve fiili durum budur. Zahire
itibar yoktur.
Kalbinde birçok ilâh varken, sen nasıl Lâ ilâhe
illallah: Allahtan başka ilâh yoktur, diyebilirsin?
Allahtan başka güvenip dayandığın her şey, senin
putundur. Kalbinde şirk, yani ortak koşma
bulunduğu müddetçe, dilinle Kelime-i Tevhidi
söylemen sana fayda vermez. Kalp pis oldukça,
bedenin temiz olması sana yarar sağlamaz.
Tevhid ehli, şeytanını ezer. Şirk ehlini ise
şeytanları ezer. İhlas, sözlerin de, amel ve fiillerin
de özüdür. Zira gerek sözler, gerekse fiil ve ameller
ihlastan, içtenlikten yoksun bulundukları an, özü
olmayan birer kabuk, birer posa haline gelirler.
Kabuk ve posa ise ancak ateşte yanmaya yarar;
ateşte yandıktan sonra iş görecek hale gelir.
Ey ahali! Nefsleriniz uluhiyet (ilâh olma)
iddiasında. Fakat sizin bundan haberiniz yok. Zira
nefsleriniz, Hakka karşı büyükleniyorlar,
kibirleniyorlar. Onlar, Allahın muradının gayrını
istiyorlar. Onlar Allahı sevmiyorlar, bilakis, Onun
düşmanı lanetlik şeytanı seviyorlar.
Allahın ezelde
takdir ettiği kaderleri gelmeye ve vuku bulmaya
başladığı zaman, olanlara boyun eğmiyorlar, teslim
olmuyorlar, sabredip tahammül göstermiyorlar.
Bilakis itiraz ediyorlar, kaderle çekişiyorlar.
İslamın hakikatinden onların haberi bile yok.
Senin kendisine güvenip ümit bağladığın her şey,
senin ilâhındır, mabudundur. Kendisinden
korktuğun veya kendisine ümit bağladığın her şey,
senin ilâhındır, mabudundur. Esas sebep olan
Allahı tamamen unutarak, zararın da, faydanın da
kendisinden geldiğini kabul ettiğin her şey, senin
ilâhındır, mabudundur. Fakat kısa bir süre sonra
görürsün sen.
Allah, kendisini bırakıp da
güvendiğin ve bağlandığın ne varsa hepsini alır.
Şu hususu iyi bil ki, bütün eşya, sadece Allahın
hareket ettirmesiyle hareket eder, durdurmasıyla
durur. Onun iradesi ve kuvveti olmadan, ne duran
bir şey harekete geçebilir, ne de hareket etmekte
olan bir şey durabilir. Kişi bu hususu böylece bilip
kabul eltiği zaman, artık insanları ve diğer
varlıkları Allaha ortak tanıma yükünden ve
suçundan kurtulur. Allaha şirk koşmaz.
Melekler içinde resim, suret bulunan eve
girmezlerse, içinde bir sürü suretlerle putlar
bulunan senin kalbine Allah nasıl girer? Allahtan
gayrı her şey bir puttur. Öyleyse sen, putları kır.
Evi temizle.
Ey dünyaya kulluk edenler! Ey ahirete kulluk
edenler! Siz, Allahı da, dünyayı da, ahireti de
bilmiyorsunuz. Kiminizin putu dünya. Kiminizinki
ahiret. Kiminizinki insanlar. Kiminizinki zevkler,
nefsani arzular. Kiminizinki övülme, halktan tasvip
görme, alkış toplama.
Allah dışında her şey, bir puttur. Kişi Allahtan
gayrı neye bağlandı ve neye gönül verdiyse, o onun
putudur.
Senin bütün umudun insanlar. Her şeyi onlardan
bekliyor, onlardan umuyorsun. Korkun da
onlardan. Hep onlardan korkuyorsun. Bu hal,
Rabbine şirk koşmaktır, ortak tanımaktır.
Bu zaman, ahir zamandır. Bu zamanda çoğu
insanların mabudu, paradan ibarettir. Bu zaman
insanlarının çoğu, Musa Aleyhisselamın kavmine
benzedi. Yahudilere benzedi. Onlar, altın buzağıyı
kendilerine mabud edinmişlerdi. Bu zamanın
insanının altın buzağısı da paradır. Parayı kendine
mabud edinmişsin, Rab edinmişsin. Paraya
tapıyorsun. Senin Allahın para.
Hükümdarlar, devlet büyükleri ve ikbal sahipleri,
halktan birçoğunun nazarında birer ilâhtır. Dünyevî
imkânlar, zenginlikler, sıhhat, afiyet, kuvvet ve
kudret, birçok insanların nazarında birer ilâhtır.
İnsanların birçoğu, bunlara ve benzeri şeylere
taparlar...
Dünya zorbalarına, zenginlerine, firavunlarına ve
hükümdarlarına saygı gösterip Allahı unuttuğun
ve Ona saygı göstermediğin takdirde, senin
hakkındaki hüküm de, putlara tapanlar hakkındaki
hüküm gibidir. Sen de putuna saygı gösterenlerden
olursun. Putlara kulluk etme, onları yaratana kulluk
et. İşte o zaman, putlar sana boyun eğecektir.
Sen, namazda iken bile yalan söylüyorsun. Mesela
namaza dururken ve gene namaz sırasında, Allahu
Ekber (Allah her şeyden büyüktür) diyorsun.
Böylece yalan söylemiş oluyorsun. Çünkü senin
kalbinde, Allahtan başka bir ilâh vardır. Kendisine
güvenip bağlandığın her şey, senin ilâhındır,
mabudundur. Kendisinden korktuğun ve kendisine
ümit beslediğin her şey, senin ilâhındır, taptığındır.
Kendisinde Allahtan başka bir şey bulunduğu
müddetçe, senin kalbin için kurtuluş yoktur. Eğer
sen, taşlar üzerinde Allaha bin yıl secde etsen,
değil mi ki kalbinle Ondan başkasına
yöneliyorsun, sana bu secdeler hiçbir fayda
vermez. Mevlâsından başkasını sever oldukça, o
kalp için iyi bir akibet yoktur. Allahtan başka her
şeyi kalbinden yoketmedikçe, saadete eremez,
bahtiyar olamazsın.
Fethü´r Rabbani/Abdülkadir Geylani