Silencio
Kayıtlı Üye
Sinema tarihinde çok özel oyunculuklardan bahsedebiliriz. Öyle usta isimler var ki, her filmini hatta her sahnesini göz kırpmadan izleyecek kadar oyunculuklarına saygı duyarız. Bir de en az oyuncusu kadar saygı duyduğumuz karakterler vardır. Bazılarının isimleri dahi, onlara hayat veren oyunculardan daha çok akıllarda kalmışlardır. Bu tarz karakterleri düşünürken aklınıza çok farklı isimler gelebilir ancak bu yazımda benim için özel yerleri olan ve bu özelliklere sahip beş karakterden bahsedeceğim.
Raymond Babbitt: Tam adını okuyunca hangi karakterden bahsettiğimi anlamayanlar olacaktır ama Rain Man dediğimde herkesin yüzünde bir tebessüm belireceğinden de neredeyse eminim. Dustin Hoffmanın Tom Cruise ile birlikte başrollerini paylaştığı Yağmur Adam (Rain Man) filminde canlandırdığı otistik karakter Raymond Babbitt sinema tarihinin en akılda kalan karakterlerinden birisidir. Dustin Hoffman gibi usta bir oyuncunun hayat verdiği ve belki de bu sayede bu kadar tanınan Raymond, şöhretini her ne kadar Hoffmanın muhteşem oyunculuğuna borçlu olsa da, kendi kimliğini kazanmış karakterlerdendir. Filmi defalarca izlemekten zevk almamı sağlayan Raymond, varlığıyla yüreğimize fazlasıyla dokunmuştur. Basit şeyleri anlamakta zorluk çeken Raymondun filmin önemli anlarında gösterdiği matematik zekasına ise hayran olacaksınız.
Lennie Small: Fareler ve İnsanlar etkileyici bir roman olduğu kadar başarılı uyarlamasıyla, etkileyici bir film olarak da dikkat çekti. Ortaokul yıllarında okuduğum kitaptan oldukça etkilenmiştim. Kitabı okumamın üzerinden çok zaman geçmeden filmi de izlemeye fırsat bulmuştum. İtiraf ediyorum filmi izlerken John Malkovichi henüz tanımıyordum. Ancak kitabı okurken içimi burkan Lennie Smallu oldukça iyi tanıyordum. Lennie akli dengesi bozuk, güçlü, kuvvetli ve bir o kadar da hassas, yumuşak şeylere dokunmaktan zevk alan bir karakter. Gelecekle ilgili en büyük hayali, en iyi (aynı zamanda tek) arkadaşı Georgela bir toprak satın alıp orada tavşan sevmek olan Lennie, dokunduğu şeylere zarar verdiğinin farkında değildir. Cebinden severken öldürdüğü fareler çıkar. Bir önceki işleri de, dokunmak istediği bir genç kadına tecavüz etmeye çalıştığı sanılarak kaçmalarıyla sonlanır. John Malkovichin başarıyla canlandırdığı Lennie, filmi izlediğim yıllarda benim için Malkovichten daha önemli bir isimdi. Şu anda bile Lennie Smallun dramatik hikayesi, onu yanından ayıramayan Georgela birlikte yaşadıkları güçlüklerle dolu hayat, beni kitabı okuyup filmi izlediğim yıllardaki kadar etkiliyor.
Arnie Grape: Leonardo DiCaprio, 1993 yılında, henüz 19 yaşındayken günümüze kadar alamadığı Oscara Arnie Grape rolüyle oldukça yaklaşmıştı. DiCaprionun oyunculuğunu eleştiren birçok kişinin belki de izlemediği filmlerinden biridir Gilbertin Hayalleri (Whats Eating Gilbert Grape). Çünkü bu filmi izleyip de hala Leonardoyu eleştirebilmek kolay iş değil. Ağabeyi Gilbertin (Johnny Depp) bakımına muhtaç otistik bir genç olan Arnie film boyunca bize duygusal anlar yaşatır. Bu filmi bilmeyenler, filmi izlemeye başladıklarında DiCaprioyu tanımayabilirler. Çünkü o artık Arniedir. Vücudunu, mimiklerini öyle güzel kullanır ki kendi kimliğini bize unutturur. Ön planda tamamen Arnie vardır. Leonardo DiCaprio 19 yaşında, onun yaşı kadar sinemanın içinde olan birçok oyuncuyu cebinden çıkartacak bir oyunculuk sergiliyor.
Lars Lindstrom: Lars, içine kapanık, ağabeyinin garajında yaşayan, tüm kasabanın sevdiği uysal bir gençtir. Kimsenin aklıyla ilgili şüphe duymadığı Lars yeni kız arkadaşını insanlarla tanıştırmaya başladıkça insanların ona bakış açıları değişir. Ancak zamanla bu yeni duruma alışan kasabalılar Larsı sevdiklerinden ona yardımcı olmak için ellerinden geleni yaparlar. Göz kırpma tiki, saç tarayış şekli ve takıntılı tavırlarıyla Lars rolündeki Ryan Gosling bu rolün üstesinden fazlasıyla gelmiştir. Tam olarak şizofren ya da aklı dengesi bozuk diyemeyeceğiz Lars aslında ikisinden de izler taşır. Ryan Gosling bu filmdeki rolüyle 2007 yılında Altın Küre ödüllerinde En İyi Erkek oyuncu dalında aday gösterilmiştir. Ryan günümüzde karizmasıyla bazı sinema severleri kendisine hayran bırakıyor. Ancak kilolu ve bıyıklı olarak rol aldığı Lars and the Real Girl filminde yakışıklı ve karizmatik olarak değil müthiş bir oyuncu olarak hatırlanacaktır.
Forrest Gump: Yukarıda bahsettiğim otistik ve akli dengesi bozuk insanlardan birisi değil Forrest. Ancak kafasına takılan bir soru için günlerce koşabilecek kadar da farklı bir karakter. Hayata bakışı bizden çok farklı olan Forrest, onu canlandıran Tom Hanksin ağırlığı altında ezilmek yerine Hanksin omuzlarına çok daha büyük bir ağırlık koyuyor. Artık Hanksin her rol aldığı filmde beklentilerin daha da yükseltmesine sebep olmuştur. Her sinema severin de Big Fish filmiyle birlikte ayrı bir yere koydukları filmlerdendir Forrest Gump. Daha önemlisi Forrest Gump karakteri dünyaca ünlü aktör Tom Hanks kadar tanınır hale gelmiştir. Forrest Gump sinema tarihinde adı ezbere bilinen karakterlerinden ve bunu da fazlasıyla hak ediyor.
Bu beş birbirine benzer ama bir o kadar farklı karakter zihnimde oyunculardan arınmış, ete kemiğe bürünmüş gerçek insanlar olmuşlardır. Her biri kendi dünyalarında yaşamış, insanlara kendilerini anlatmak için kabuklarından çıkmak yerine insanları o kabuğa çekmişlerdir. Gerçek oyunculuğun ne demek olduğunu bize göstermişler, onun ne yaşla ne de güzellikle alakası olmadığını kanıtlamışlardır. Kimisi herkes tarafından bilinen, kimisi daha geri planda kalmış bu beş karakter ayakta alkışlanmayı hak ediyorlar.
Raymond Babbitt: Tam adını okuyunca hangi karakterden bahsettiğimi anlamayanlar olacaktır ama Rain Man dediğimde herkesin yüzünde bir tebessüm belireceğinden de neredeyse eminim. Dustin Hoffmanın Tom Cruise ile birlikte başrollerini paylaştığı Yağmur Adam (Rain Man) filminde canlandırdığı otistik karakter Raymond Babbitt sinema tarihinin en akılda kalan karakterlerinden birisidir. Dustin Hoffman gibi usta bir oyuncunun hayat verdiği ve belki de bu sayede bu kadar tanınan Raymond, şöhretini her ne kadar Hoffmanın muhteşem oyunculuğuna borçlu olsa da, kendi kimliğini kazanmış karakterlerdendir. Filmi defalarca izlemekten zevk almamı sağlayan Raymond, varlığıyla yüreğimize fazlasıyla dokunmuştur. Basit şeyleri anlamakta zorluk çeken Raymondun filmin önemli anlarında gösterdiği matematik zekasına ise hayran olacaksınız.
Lennie Small: Fareler ve İnsanlar etkileyici bir roman olduğu kadar başarılı uyarlamasıyla, etkileyici bir film olarak da dikkat çekti. Ortaokul yıllarında okuduğum kitaptan oldukça etkilenmiştim. Kitabı okumamın üzerinden çok zaman geçmeden filmi de izlemeye fırsat bulmuştum. İtiraf ediyorum filmi izlerken John Malkovichi henüz tanımıyordum. Ancak kitabı okurken içimi burkan Lennie Smallu oldukça iyi tanıyordum. Lennie akli dengesi bozuk, güçlü, kuvvetli ve bir o kadar da hassas, yumuşak şeylere dokunmaktan zevk alan bir karakter. Gelecekle ilgili en büyük hayali, en iyi (aynı zamanda tek) arkadaşı Georgela bir toprak satın alıp orada tavşan sevmek olan Lennie, dokunduğu şeylere zarar verdiğinin farkında değildir. Cebinden severken öldürdüğü fareler çıkar. Bir önceki işleri de, dokunmak istediği bir genç kadına tecavüz etmeye çalıştığı sanılarak kaçmalarıyla sonlanır. John Malkovichin başarıyla canlandırdığı Lennie, filmi izlediğim yıllarda benim için Malkovichten daha önemli bir isimdi. Şu anda bile Lennie Smallun dramatik hikayesi, onu yanından ayıramayan Georgela birlikte yaşadıkları güçlüklerle dolu hayat, beni kitabı okuyup filmi izlediğim yıllardaki kadar etkiliyor.
Arnie Grape: Leonardo DiCaprio, 1993 yılında, henüz 19 yaşındayken günümüze kadar alamadığı Oscara Arnie Grape rolüyle oldukça yaklaşmıştı. DiCaprionun oyunculuğunu eleştiren birçok kişinin belki de izlemediği filmlerinden biridir Gilbertin Hayalleri (Whats Eating Gilbert Grape). Çünkü bu filmi izleyip de hala Leonardoyu eleştirebilmek kolay iş değil. Ağabeyi Gilbertin (Johnny Depp) bakımına muhtaç otistik bir genç olan Arnie film boyunca bize duygusal anlar yaşatır. Bu filmi bilmeyenler, filmi izlemeye başladıklarında DiCaprioyu tanımayabilirler. Çünkü o artık Arniedir. Vücudunu, mimiklerini öyle güzel kullanır ki kendi kimliğini bize unutturur. Ön planda tamamen Arnie vardır. Leonardo DiCaprio 19 yaşında, onun yaşı kadar sinemanın içinde olan birçok oyuncuyu cebinden çıkartacak bir oyunculuk sergiliyor.
Lars Lindstrom: Lars, içine kapanık, ağabeyinin garajında yaşayan, tüm kasabanın sevdiği uysal bir gençtir. Kimsenin aklıyla ilgili şüphe duymadığı Lars yeni kız arkadaşını insanlarla tanıştırmaya başladıkça insanların ona bakış açıları değişir. Ancak zamanla bu yeni duruma alışan kasabalılar Larsı sevdiklerinden ona yardımcı olmak için ellerinden geleni yaparlar. Göz kırpma tiki, saç tarayış şekli ve takıntılı tavırlarıyla Lars rolündeki Ryan Gosling bu rolün üstesinden fazlasıyla gelmiştir. Tam olarak şizofren ya da aklı dengesi bozuk diyemeyeceğiz Lars aslında ikisinden de izler taşır. Ryan Gosling bu filmdeki rolüyle 2007 yılında Altın Küre ödüllerinde En İyi Erkek oyuncu dalında aday gösterilmiştir. Ryan günümüzde karizmasıyla bazı sinema severleri kendisine hayran bırakıyor. Ancak kilolu ve bıyıklı olarak rol aldığı Lars and the Real Girl filminde yakışıklı ve karizmatik olarak değil müthiş bir oyuncu olarak hatırlanacaktır.
Forrest Gump: Yukarıda bahsettiğim otistik ve akli dengesi bozuk insanlardan birisi değil Forrest. Ancak kafasına takılan bir soru için günlerce koşabilecek kadar da farklı bir karakter. Hayata bakışı bizden çok farklı olan Forrest, onu canlandıran Tom Hanksin ağırlığı altında ezilmek yerine Hanksin omuzlarına çok daha büyük bir ağırlık koyuyor. Artık Hanksin her rol aldığı filmde beklentilerin daha da yükseltmesine sebep olmuştur. Her sinema severin de Big Fish filmiyle birlikte ayrı bir yere koydukları filmlerdendir Forrest Gump. Daha önemlisi Forrest Gump karakteri dünyaca ünlü aktör Tom Hanks kadar tanınır hale gelmiştir. Forrest Gump sinema tarihinde adı ezbere bilinen karakterlerinden ve bunu da fazlasıyla hak ediyor.
Bu beş birbirine benzer ama bir o kadar farklı karakter zihnimde oyunculardan arınmış, ete kemiğe bürünmüş gerçek insanlar olmuşlardır. Her biri kendi dünyalarında yaşamış, insanlara kendilerini anlatmak için kabuklarından çıkmak yerine insanları o kabuğa çekmişlerdir. Gerçek oyunculuğun ne demek olduğunu bize göstermişler, onun ne yaşla ne de güzellikle alakası olmadığını kanıtlamışlardır. Kimisi herkes tarafından bilinen, kimisi daha geri planda kalmış bu beş karakter ayakta alkışlanmayı hak ediyorlar.