Salvo
Kayıtlı Üye
Gerçek Anne HZ. DAVUD zamanında genç bir kadın, çocuğunu alıp gezmeye çıkarır. Dinlenmek amacıyla yeşillik bir yer bulup oraya otururlar. Bu sırada yanlarına aynı yaşlarda çocuğu olan başka bir kadın gelir. Sonradan gelen kadın diğerinden yaşça büyüktür. Çocuklar oynarken, kadınlar da sohbete dalar. Bu sırada büyük kadının çocuğu çalılıkların arkasına girip gözden kaybolur. Tam bu sırada bir kurt gelir ve çocuğu kapıp götürür. Kadın kurdun peşinden koşar, ancak iş işten geçmiştir.
Genç kadın bu duruma çok üzülür. Ancak diğer kadın kötü niyetlidir. Hemen genç kadının çocuğunu kucağına alır ve “Bu çocuk benim” der. Genç kadın, “O benim çocuğum” der ama dinletemez. Yaşlı kadın; “Nereden senin çocuğun oluyor? Bu benim çocuğum. Esas senin çocuğunu kurt alıp götürdü” deyip durur.
Aralarında büyük bir tartışma başlayınca, etrafta bulununlar meseleyi Davud Peygamber’e götürmelerini teklif ederler. Hz. Davud’un huzuruna çıkan kadınlardan büyük olanı, her türlü yalanı söylemekten çekinmez, çocuğun kendisine ait olduğuna dair yeminler eder. Bununla da yetinmez ve genç kadını yalancılıkla itham edip ona iftira atar. Hz. Davud’un huzuruna yalancı şahitler de getiren kadın, nihayetinde Hz. Davud’u ikna eder. Hz. Davud kendisine aktarılan bilgilere göre bir hüküm verir ve çocuğunun annesinin büyük kadın olduğunu söyler.
Çocuğun gerçek annesi olan genç kadın çok üzülür, çocuğu göz göre göre elden gitmektedir. Genç kadın son çare olarak Hz. Davud’un oğlu olan Hz. Süleyman’a gitmeyi önerir. “Süleyman ne derse kabulümdür” der.
Hz. Süleyman her iki kadını da dikkatlice dinler. Tam bir dil cambazı olan büyük kadın, ikna kabiliyeti sayesinde herkesin gözünü boyar. Genç kadın ise haklılığını savunmakta aciz kalır.
Hz. Süleyman bu sırada yanındakilere şöyle seslenir: “Bana hemen bir bıçak getirin. Bu çocuğu ikiye böleceğim ve bu şekilde kadınlar arasında paylaştıracağım.”
Genç anne bu hükmü duyunca, çocuğun gerçekten kesileceğini zanneder ve gözyaşları içinde atılır ve “İddiamdan vazgeçiyorum. Çocuğa zarar gelmesin. Yavrum yeter ki yaşasın” der. Diğer kadın herhangi bir rahatsızlık göstermeyince Hz. Süleyman, çocuğun gerçek annesinin kim olduğunu anlar. Nihayetinde gerçek anne çocuğuna kavuşur. (Buhari, 3244, 6387; Müslim, 1720)
Genç kadın bu duruma çok üzülür. Ancak diğer kadın kötü niyetlidir. Hemen genç kadının çocuğunu kucağına alır ve “Bu çocuk benim” der. Genç kadın, “O benim çocuğum” der ama dinletemez. Yaşlı kadın; “Nereden senin çocuğun oluyor? Bu benim çocuğum. Esas senin çocuğunu kurt alıp götürdü” deyip durur.
Aralarında büyük bir tartışma başlayınca, etrafta bulununlar meseleyi Davud Peygamber’e götürmelerini teklif ederler. Hz. Davud’un huzuruna çıkan kadınlardan büyük olanı, her türlü yalanı söylemekten çekinmez, çocuğun kendisine ait olduğuna dair yeminler eder. Bununla da yetinmez ve genç kadını yalancılıkla itham edip ona iftira atar. Hz. Davud’un huzuruna yalancı şahitler de getiren kadın, nihayetinde Hz. Davud’u ikna eder. Hz. Davud kendisine aktarılan bilgilere göre bir hüküm verir ve çocuğunun annesinin büyük kadın olduğunu söyler.
Çocuğun gerçek annesi olan genç kadın çok üzülür, çocuğu göz göre göre elden gitmektedir. Genç kadın son çare olarak Hz. Davud’un oğlu olan Hz. Süleyman’a gitmeyi önerir. “Süleyman ne derse kabulümdür” der.
Hz. Süleyman her iki kadını da dikkatlice dinler. Tam bir dil cambazı olan büyük kadın, ikna kabiliyeti sayesinde herkesin gözünü boyar. Genç kadın ise haklılığını savunmakta aciz kalır.
Hz. Süleyman bu sırada yanındakilere şöyle seslenir: “Bana hemen bir bıçak getirin. Bu çocuğu ikiye böleceğim ve bu şekilde kadınlar arasında paylaştıracağım.”
Genç anne bu hükmü duyunca, çocuğun gerçekten kesileceğini zanneder ve gözyaşları içinde atılır ve “İddiamdan vazgeçiyorum. Çocuğa zarar gelmesin. Yavrum yeter ki yaşasın” der. Diğer kadın herhangi bir rahatsızlık göstermeyince Hz. Süleyman, çocuğun gerçek annesinin kim olduğunu anlar. Nihayetinde gerçek anne çocuğuna kavuşur. (Buhari, 3244, 6387; Müslim, 1720)