Genetik kopyalamada niyet mi esas, amaç mı?

Kei*

Kayıtlı Üye
Genetik kopyalamada niyet mi esas, amaç mı?

Klonlamada amaç hastalıkların tedavisi için yeni çareler mi aramak; yoksa üstün insan ırkı ya da ‘yarı insan-yarı hayvan’ canlılar mı üretmek? Türkiye’de ilk kopya koyunu üreten Prof. Dr. Sema Birler, olaya iyimser yaklaşıyor.

‘Eğer kök hücreyle ilgili araştırmaları sürdürmek, milyonlarca insan için yeni tedavi yöntemleri geliştirmek istiyorsak, melez embriyoların şart olduğuna inanıyorum.’ diyordu İngiltere Başbakanı Gordon Brown, Avam Kamarası’ndaki kritik oylama öncesi Observer Gazetesi’nde yayımlanan makalesinde. Göğüste hırıltı ve sonu gelmeyen öksürükle kendini gösteren ‘kistik fibroz’ hastası teşhisi konulmuştu oğluna henüz 4 aylıkken. Hastalık genetikti. Muhalefetteki Muhafazakâr Parti’nin genel başkanı David Cameron da aynı taleple sesleniyordu bir televizyon kanalında: “Epilepsi (sara) ve serebral palsi hastası bir oğlum var. Nasıl acı çektiğini görüyorum. Bu acıyı ve diğer çocukların acısını durdurabilmek için yapacak bir şeyler varsa, niye denemeyelim?” 2008 yılı mayısındaki oylamada iki liderin dileği gerçekleşti. ‘Melez embriyodan kök hücre çalışmaları’na İngiliz milletvekillerinin 163’ü ‘hayır’, 342’si ‘evet’ dedi.

İngiltere’de kabul edilen yasa, aslında dinî ve etik kaygıları aşmanın yollarından biri. Her açıdan en verimli kök hücreler, insan embriyosundan elde edilebiliyor. Sadece bilim için embriyo üretmek dinen doğru değil. Mantıklı düşünüldüğünde tıp ve ahlakda aynı çizgide duruyor. Çünkü o bir canlı. Hem de insan. Tüp bebek merkezlerinde arta kalan ve artık hiç kullanılmayacak embriyolarla çalışmaya İslam âlimlerinin bir bölümü -çöpe gitmesindense insanlık yararı kriteriyle- kerhen cevaz veriyor. Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Saim Yeprem’in aktardığı bilgilere göre Diyanet İşleri Başkanlığı’nın şu andaki görüşü de bu yönde. Hıristiyan din adamları bu konuda biraz daha katı. Ancak, atık embriyolar araştırmalardaki ihtiyacı karşılayamıyor. İşte bu yüzden bilim adamları insan hayvan karışımı (melez/hibrit) embriyo formülünü geliştirdi. Genetik materyalden tamamen arındırılmış inek ya da tavşan yumurtası, insan hücresi çekirdeğiyle döllenecek. Yüzde 99’u insan niteliğindeki embriyodan sağlanacak kök hücrelerle bugün çaresi bulunmayan pek çok genetik bozukluk kaynaklı hastalıklara deva aranacak. İzin bu işlemle sınırlı. Melez ceninin anne karnına transferi kesinlikle yasak.

Yukarıda anlatılan vakıa, bir klonlama, diğer adıyla genetik kopyalama. Kök hücre araştırmalarındaki ana hedef; hastalıklı organın ya yenisini ya da tedavisini yapabilecek hücre ve dokular üretmek. Örneğin omurilik felçli hastalar için, sinir hücresinin yaralanmayı ve kopmayı tamir etmesi. Yeni bir kalp kapakçığı; karaciğer dokusu, belki de tamamının elde edilmesi. Sonuçta vücuttaki her hücre ve organın yenilenebilmesi. Meleze nazaran daha etik dışı olsa da, kök hücre imalinin diğer bir metodu da insan klonlanması. Bir ayrıntıyı sırası gelmişken ifadede fayda söz konusu. Tüp bebek uygulamasında üreme (eşey) hücreleri dişinin yumurtasıyla, erkeğin spermi kullanılıyor. Kopyalamada sperm devre dışı. İçi boşaltılmış yumurta, vücuttan alınan sıradan bir hücrenin çekirdeğiyle dölleniyor. Oluşacak embriyonun DNA’sı, çekirdeğin sahibinin kopyası. Tüp bebekte, kadın ve erkek üreme hücreleri buluşturuluyor. Gerisi tamamen normal üremedeki gibi. Klonlamada, kimyasal müdahaleler şart.

Klonlamanın esas gayelerinden en öne çıkanı, genetik faaliyetlerle ‘biyoreaktör’ hayvanlar üretmek. İnsana gerekli protein ve molekülleri üreten koyunlar düşünün. Ve bunların, koyunun sütünde sentezlendiğini. Bu cins koyunların kopyalanabildiğini. Bir müddet sonra da doğal yollardan üreyerek sürüye dönüştüğünü… Dr. Ian Wilmut, 1996’da İskoçya’da ilk sağlıklı koyunu kopyalamayı başararak bu anlamda bir çığır açtı. 2007 Kasım’ında İstanbul Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nde Prof. Dr. Sema Birler ve ekibinin klonlama projesi meyvelerini verdi. Türkiye’nin ilk kopya koyunları Oyalı ve Zarife doğdu. DPT ve TÜBİTAK destekli proje az önce dile getirilen düşüncelerle sürdürülüyor. Her hayvan rahatlıkla kopyalanamıyor. Köpek klonlamak araştırmacıları bir hayli zorladı. İlk klon köpekler 2007’nin sonlarında dünyaya merhaba diyebildi. İlk tek hörgüçlü kopya devenin doğum tarihi ise 8 Nisan 2009. Devenin bu cinsi süt üretimi ve yarışların gözdesi.

Peki, insan klonlandı mı? Yani klonlama yardımcı üreme metodu hâlini alabilecek mi? İtalyan doktor Severino Antinori’nin cevabı ‘evet’. Genetik kopyalama çalışmalarında, 2000 yılında ikisi erkek 3 bebek doğduğunu iddia ediyor. Wilmut’un koyun kopyalama tekniğini geliştirdiğini söyleyen Antinori, bebeklerin Doğu Avrupa ülkelerinde aileleriyle yaşadığını ileri sürüyor. İtalyan doktor, iddiayı 5 yıl önce ortaya atmıştı. Güney Kıbrıs asıllı ABD’li doğum uzmanı Panayiotis Zavos ise laboratuvarında oluşturdukları 14 kopya insan embriyosundan 11’ini 4 kadının rahmine yerleştirmiş. Fakat hiçbirinin gebelikle sonuçlanmadığını kaydeden Zovos, bir gün kopya çocuğun mutlaka doğdurulacağına inanıyor. Programlanmış ya da üstün ırk benzeri endişelerle insan klonlamaya karşı duruluyor. Kopyalamayı ve tartışmaları, aynı zamanda TÜBİTAK Tarım, Ormancılık ve Veterinerlik Araştırma Grubu (TOVAG) Yürütme Komitesi Üyesi Prof. Dr. Birler’e sorduk.

-Öncelikle kafaların karışmaması adına, yardımcı üreme tekniği tüp bebek uygulamalarıyla kopyalamayı birbirinden ayıran farkları anlatır mısınız?

Normal tüp bebekte yumurta ve sperm hücrelerine ihtiyaç var. Klonlamada kullanılan hücrelerden biri yumurta. İkincisi canlının bütün genomunu kapsayan bir vücut hücresi, somatik hücre. Vücuttaki eşey (üreme) hücreleri dışındaki tüm hücrelere somatik hücre diyoruz. Somatik hücre, deri ya da kıkırdaktan sağlanabilir. Biz mezbahadaki hayvanın yumurtalıklarından elde ettik. Hangi hayvanı klonlayacaksanız, o hayvan türüne ait yumurta hücresi ve somatik hücreyi kullanıyorsunuz. Bazen benzer ırka ait yumurta hücresi kullanılabiliyor.

-Asıl klonlanan hangisi?

Somatik hücresini alıp kullandığımız hayvan. Yumurta hücresinin tüm genetik materyalini dışarıya alıyoruz, özel metotlarla. Sadece sitoplazması kalıyor. Onun yerine somatik hücreyi yerleştiriyoruz. İki hücrenin fiziksel ve kimyasal uyarılarla kaynaşmasını; embriyo oluşumunu sağlıyoruz.

-Taşıyıcı hayvan, yumurtası alınan hayvan olabilir miydi, denenebilir mi bu?

Denenebilir. Ancak çok fazla yumurta üretilmesine ihtiyaç duyduğumuz için mezbaha materyali kullanıyoruz. Bazı klonlama çalışmalarında somatik hücresi alınan hayvan yaşıyor. Bizim kullandığımızda mezbahadan aldığımız için klonladığımız hayvan kesilmiş bir hayvandı. Hücrelerini hemen kesilir kesilmez alıyoruz. Veya kesildikten sonra alıyoruz.

-Somatik hücresini aldığınız hayvan, dişi mi erkek mi?

Onu siz belirliyorsunuz, fark etmiyor. Yavru, hücre erkekten alınmışsa erkek, dişiden alınmışsa dişi oluyor. Biz yumurtalık hücresini kullanmıştık, dişiden aldık dişi oldu.

-Bütün işlemlerin aynı hayvanda yapılması mümkün mü? Yumurta ve somatik hücre aynı hayvandan alınıyor ve onda hamilelik deneniyor…

Teorik olarak mümkün. Ama hiç denendiğini duymadım. Bu tür çalışmaların başarı oranı düşük seviyelerde. O yüzden çok sayıda yumurta hücresine ihtiyacınız oluyor. Somatik hücrede böyle bir kısıtlama yok. Transfer edilebilir özellikte kopyalama embriyo elde edilebilmesi için çok sayıda yumurta hücresine ihtiyaç var. Bir hayvandan bir seferde dört beş yumurta hücresi alınabiliyor.

-Kopyalamada başlangıçta büyük zorluklar yaşanmış. Dolly, doğana kadar 277 çalışmadan sonuç çıkmamış örneğin. Bir de işlem sırasındaki bazı zamanlama anları da tartışılıyor sanırım… Hücreyi GO evresinde kıstırmak gibi…

Yıllarca çalışıldı, erişkin bir hayvanın klonlanabilmesi için. Başarılı olunamadı. Yumurta hücresinin sitoplazmasını, somatik hücrenin çekirdeğini kullanıyorsunuz. Çekirdek ve sitoplazma uyum sağlamazsa embriyo oluşmuyor. Somatik hücreleri açlığa bırakıyorsunuz, belirli seviyede. İstirahata alıyor kendini. O zaman G0 evresine geçmiş oluyor. Bunu yapmadan da yavru elde edilebiliyor aslında.

-Peki, mahzurları nasıl ortadan kaldırıyorsunuz, o zaman?

Normalde aç bırakılarak yapılıyor ama aç bırakılmadan da bu işlem olabiliyor. Günlerce uğraşıldı, başarılamadı. Başarılı olununca ‘Biz şunu yaptık, o yüzden başarılı olduk’ dediler. Ama biz normal bir çalışmamızda aynısını yaptık. Dolly’den sonraki çalışmalarda görüldü ki, bu (G0 evresi) mutlaka uyulması gereken bir kural değil. Biz ayrıca dünyada ilk defa farklı bir uygulamayı denedik.

-O farkı özetleyebilir misiniz?

Açlığa bırakmıyorsunuz, kültüre ettiğiniz hücrelerdeki serum oranını düşürmüyorsunuz. Yüksek serum oranıyla devam ediyorsunuz. Klonlamadaki başarı oranı neyi denersek deneyelim belirli seviyede kaldı. Çok ilerilere çıkamadı. Farklı yaptığımız şu, erken dönemdeki embriyoları taşıyıcı annelere transfer ettik. Dolly’de belirli aşamaya ulaşıldıktan sonra embriyolar annelere transfer edilmişti. Biz erken dönemde, embriyoları, henüz bölünmeye başladıkları 48’inci saatte, 2-6 hücreye bölündükten sonra, taşıyıcı annelere naklettik. 7 gün beklemedik. 69 embriyoyu 8 koyuna transfer ettik. 5’i hamile kaldı. 40’ıncı günde 2 koyunun gebeliği sürüyordu.

-Dünyada bu yapılmaya başlandı mı sizden sonra?

Başlanmadı. Çünkü çok sayıda araştırma yapılıp da bunlardan gerçekten belirli bir iyileşme görmedi dünya henüz. Tüp bebek çalışmaları daha ileri aşamada. Erken ve geç transfer duruma göre değişebiliyor.

-Şüphesiz klonlamadaki amacınız, -dünya yaptı, bak biz de yapabiliyoruz işte- değil. Siz neyi amaçlıyorsunuz?

Klonlama bizim için bir amaç değil, araçtı. Bunu yaptıktan sonra asıl yapmak istediklerimize geçebilecektik. Burada da bu yavruların doğumu bir basamağı atladığımızı gösterdi. Ana amaçlarınızdan biri, biyoreaktör dediğimiz, başka vücut sıvıları da kullanılabilir ama sütlerinden ilaç veya ilaç benzeri maddeler üretilen hayvanlar oluşturmak. Protein karakterindeki maddeler örneğin. Biyoreaktör olarak keçiler de kullanılıyor. Koyunlara göre daha fazla süt üretebiliyorlar. Elde edilen süt ne kadar fazla ise elde edilebilecek protein miktarı da fazla olacaktır.

-Genetik özellikleriyle oynanarak istenilen özellikte hayvanlar üreteceksiniz anladığım kadarıyla…

Biyoreaktörler için tabi ki transgenik hayvanlar elde etmek gerekiyor. Bu sütü üretecek hayvanları ortaya çıkarabilmemiz için, gereken geni onun genomunun içine yerleştirmemiz gerekiyor. Somatik hücrelerin kültüründe bunu gerçekleştirmeyi düşünüyoruz. Üretilen transgenik somatik hücrelerle klonlamayı yapıp hem transgenik, hem de klon hayvanlar üretmeyi düşünüyoruz.

-Hayvan ceninine insan hücresi enjekte ederek bir bölümü insan niteliğindeki hayvanlar üretip organ nakli de düşünülüyor. Bunun mahzurları var mı, yakında gerçekleşecek mi acaba?

Bunların bilimsel verileri daha farklı. Literatüründen takip ediyorum. Hayvan organlarını insanlarda kullanma uzun yıllardır üzerinde çalışılan bir konu. Değişik teknikler kullanılıyor. Mesela transgenik hayvanlar üreterek. Nakilde en büyük risk, organın redde uğraması. Verilen organların üzerindeki reddi oluşturan unsurlar engellenebilirse hayvandan insana organ nakledebilirsiniz.

-İnsan klonlamaya bakış açınız nasıl?

İnsanda düşünülen klonlama, tedavi etmeye yönelik. Zaten tüm dünyada üreme amaçlı klonlama hem yasal, hem de etik değil.

-Tedavi dönükte neler başarıldı?

Embriyonik hücreler oluşturulmak isteniyor. O hücrelerin değişik organ parçalarını oluşturabileceği bilimsel olarak kanıtlandı. Ama bu her organ için geçerli değil. Karaciğer hücrelerini üretip hasarlı noktalara vermeyi başardılar. Klonlama yoluyla embriyo elde edildiğini söyleyen gruplar var. Fakat bu embriyolardan embriyonik kök hücrelere geçilemedi. Embriyonun belli bir dönemde yaşamı sona ermiş oldu. Embriyonik kök hücrede ileri bir aşamaya gitmesi gerekiyor embriyonun. Ara dönemlerde kaldı. Ancak normal tüp bebeklerden arta kalan embriyolardan kök hücre elde edildi.

-Asıl başarı klonlama yoluyla üretilen embriyodan kök hücre temini değil mi?

İngiltere’de koyun yumurta hücresine insan somatik hücresi yerleştirilerek, hibrit (melez) embriyo elde edilip bundan kök hücreye gitmek amaçlanıyor. Bu embriyodan insan yavrusu doğması düşünülemez. O yüzden, bu çalışmalarla etik sorunların önüne geçilmeye çalışılıyor.

-İtalyan doktor Antinori, üç klon bebekten söz ediyor. 9 yaşına geldiklerini ve sağlıklı olduklarını ileri sürüyor…

Bir çalışmanın kanıtlanabilmesi için bilimsel verilerinin ortaya konması gerekir. 2000 yılından bu yana henüz böyle bir veri yayımlanmadı. O açıdan bilimsel olarak doğru denecek bir şey değil.

-Klonlama ile laboratuvar altında gerçekleştirilen tüp bebek çalışmaları çok farklı. İnsanın klonlanacağına inanıyor musunuz, mümkünse nasıl olabilir? Hayvanda ortaya çıkmayan unsurlar insanda engel oluşturabilir mi?

Bilimsel manada, teorik olarak insan da klonlanabilir. Ama hayvan türleri arasında bile o kadar farklar var ki. Koyun klonlandıktan sonra bir yıl inek klonlandı, fare klonlandı. Ama bir köpek 2005’te klonlanabildi. Maymun çok daha sonra. Domuzu çok zor klonlamak. Birbirine göre o kadar büyük farklar içeriyor ki klonlanmaları. Çalışılmadan, çok kolaydır, zordur denemez. Bugüne kadar yapılan çalışmalarda insan klonlanmasında çok büyük zorluklar olduğu ortaya kondu.

-İnsan klonlanmasına dair etik kaygıları siz de paylaşıyor musunuz?

Etik kaygıları paylaşmamak mümkün değil. Bir toplumda yaşıyoruz, bu kaygılar bizim de kaygılarımız. Ama insanlığa çok fazla getirisi olabilecek tekniklerin, hiçbir zaman gerçekleşmeyecek tartışmalarla önünün kesilmesi de doğru değil. Birçok hastalık için umut vadeden tekniğe kapılarını açıyor. Sonuçta uzun çalışmalar gerektiriyor. Bugün şu yapılıyor demek çok zor. Ama gerçekleştirilebilirse, 5-10 sene içinde belli bir yere getirilebilirse, yüz güldürücü sonuçlara ulaşılabilir. Bu açıdan çok dikkatli davranılmalı. O yüzden popülist yaklaşımları onaylamıyorum.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst