PReѧ
Kayıtlı Üye
1916 YILINDA EINSTEIN TARAFINDAN AÇIKLANAN GENEL GÖRELİLİK KURAMIYLA UZAY VE UZAYDAKİ CİSİMLER ARASINDAKİ İLİŞKİ KÖKLÜ BİR DEĞİŞİKLİĞE UĞRADI.
İkizler paradoksundaki asıl problem, füzeyle giden ikizin belirli bir anda geri dönmüş olduğunun unutulmuş olmasıdır; zira ikizler tekrar Dünya'da buluşmuşlardır, oysa geri dönmek yavaşlamayı ve/veya yön değiştirmeyi gerektirir; demek ki füzedeki ikiz her zaman düzgün doğrusal hareket (DDH) yapmamış, yönünü değiştirmiştir. Daha önce de belirtildiği gibi Einsteni'in özel görelilik kuramının sonuçları ancak birbirlerine göre herhangi bir bağıl ivmesi olmayan düzgün öteleme durumundaki sistemler için geçerlidir. Demek ki bir paradokstan çok bir mantık hatası söz konusudur.
Birbirlerine göre düzgün öteleme halinde olan referans sistemlerine uygulanan bu özel kuram, 1910'lı yıllarda Albert Einstein'ın zihnini meşgul ediyordu. Mantıksal olarak doğa yasalarının, bunları betimlemek için seçilen bakış açısı ne olursa olsun her zaman aynı olması gerekiyordu. Bu yasaların yalnızca birbirine göre düzgün öteleme halinde olan referans sistemleri için değişmez olduğunu söylemek de keyfi bir yaklaşım gibi görünüyordu. Görelilik kuramını genelleştirmek mümkün olamaz mıydı?
Einstein'ın zihnini meşgul eden bir başka sorun daha vardı. Henüz açıklanmamış olsa bile, Newton'dan bu yana cismin harekete karşı koyan eylemsizlik kütlesiyle başka cisimlerce çekilmesini sağlayan kütleçekimsel kütlesinin aynı olduğu biliniyordu. Bu sorun güncelliğini hâla korumaktadır ve bu eşitliğin doğrulanmasına yönelik yüksek duyarlıklı deneyler yapılmaktadır.
İşte bu sorunu araştıran Albert Einstein, kendisinin de dediği gibi hayatın en mutlu düşüncesi'ni buldu. Madem ki çekim kütlesiyle eylemsizlik kütlesi eşitti, bu durum eylemsizlikle kütle çekiminin iki ayrı bakış açısından yorumlanan bir ve aynı olgu olduğunu kanıtlamaz mıydı? Bu temel üzerine Einstein, uzay ve zaman kavramlarımızı bir defa daha değiştirmemize yol açacak karmaşık bir matematiksel kuram geliştirdi: Uzay, üzerinde cisimlerin herhangi bir etkide bulunmadığı boş bir toplanma mekanı değildi; kütlelerin etkisiyle değişikliğe uğruyordu. Her cisim bir çeşit uzay-zaman oyuğu içinde yuvalanıyordu ve bu, cismin kütlesi arttıkça daha belirgin bir hale geliyordu.
Bugüne kadar genel göreliliğin geçerliliği deneysel olarak hiçbir şekilde olumsuzlanamamıştır. Dahası ikili pulsarlar ve kara delikler gibi bazı gök cisimlerinin incelenmesi genel görelilik kur***** giderek daha fazla haklılık kazandırmaktadır.
Kaynaklar: Thema Ansiklopedisi ve iç dinamikler
İkizler paradoksundaki asıl problem, füzeyle giden ikizin belirli bir anda geri dönmüş olduğunun unutulmuş olmasıdır; zira ikizler tekrar Dünya'da buluşmuşlardır, oysa geri dönmek yavaşlamayı ve/veya yön değiştirmeyi gerektirir; demek ki füzedeki ikiz her zaman düzgün doğrusal hareket (DDH) yapmamış, yönünü değiştirmiştir. Daha önce de belirtildiği gibi Einsteni'in özel görelilik kuramının sonuçları ancak birbirlerine göre herhangi bir bağıl ivmesi olmayan düzgün öteleme durumundaki sistemler için geçerlidir. Demek ki bir paradokstan çok bir mantık hatası söz konusudur.
Birbirlerine göre düzgün öteleme halinde olan referans sistemlerine uygulanan bu özel kuram, 1910'lı yıllarda Albert Einstein'ın zihnini meşgul ediyordu. Mantıksal olarak doğa yasalarının, bunları betimlemek için seçilen bakış açısı ne olursa olsun her zaman aynı olması gerekiyordu. Bu yasaların yalnızca birbirine göre düzgün öteleme halinde olan referans sistemleri için değişmez olduğunu söylemek de keyfi bir yaklaşım gibi görünüyordu. Görelilik kuramını genelleştirmek mümkün olamaz mıydı?
Einstein'ın zihnini meşgul eden bir başka sorun daha vardı. Henüz açıklanmamış olsa bile, Newton'dan bu yana cismin harekete karşı koyan eylemsizlik kütlesiyle başka cisimlerce çekilmesini sağlayan kütleçekimsel kütlesinin aynı olduğu biliniyordu. Bu sorun güncelliğini hâla korumaktadır ve bu eşitliğin doğrulanmasına yönelik yüksek duyarlıklı deneyler yapılmaktadır.
İşte bu sorunu araştıran Albert Einstein, kendisinin de dediği gibi hayatın en mutlu düşüncesi'ni buldu. Madem ki çekim kütlesiyle eylemsizlik kütlesi eşitti, bu durum eylemsizlikle kütle çekiminin iki ayrı bakış açısından yorumlanan bir ve aynı olgu olduğunu kanıtlamaz mıydı? Bu temel üzerine Einstein, uzay ve zaman kavramlarımızı bir defa daha değiştirmemize yol açacak karmaşık bir matematiksel kuram geliştirdi: Uzay, üzerinde cisimlerin herhangi bir etkide bulunmadığı boş bir toplanma mekanı değildi; kütlelerin etkisiyle değişikliğe uğruyordu. Her cisim bir çeşit uzay-zaman oyuğu içinde yuvalanıyordu ve bu, cismin kütlesi arttıkça daha belirgin bir hale geliyordu.
Bugüne kadar genel göreliliğin geçerliliği deneysel olarak hiçbir şekilde olumsuzlanamamıştır. Dahası ikili pulsarlar ve kara delikler gibi bazı gök cisimlerinin incelenmesi genel görelilik kur***** giderek daha fazla haklılık kazandırmaktadır.
Kaynaklar: Thema Ansiklopedisi ve iç dinamikler