[M]anya[X]
Kayıtlı Üye
Ordu'dan Çamalan Yaylasına doğru kâh tepelerin eteklerinden dolanan kâh derin vadilere yükseklerden bakarak uzanan yayla yolundan gelip - geçen bütün yolcular. Gelin Kayalarına doğru bakışlarını çevirmekten kendilerini alamazlar Haramı Koyu'nden Melet Irmağı Vadisine doğru bir bıçak gibi keskin ve dik sırtın üzerinde duran acayip şekilli taş yığınlarına Gelin Kayaları adı verilmektedir. Buranın dayandığı efsane ise. yıllar ötesinden günümüze kadar her yayla yolcusunun kulağına üflenmiştir.
Gelin Kayaları Efsanesini civarın yaşlıları söyle anlatıyorlar:
Melet Irmağına doğru inen sarp tepenin ormanlarla örtülü yamacında çok fakir ve yaşlı biri varmış. Melet kenarındaki değirmenlere gidemeyen köylülerin zahralarını avlusundaki ufak dibek taşında öğütür geçimini bu suretle sağlarmış. Bazı rivayetlere göre. bu öğütücü bir kişi tarafından döndürülebilen çevre halkının "El Değirmeni" dediği cinsten bir taş değirmeni imiş. Günün birinde yaşlı değirmencinin kızını uzaktan bir köyden bir gence istemişler. Hayırlısı olsundeyip evlendirmişler. Çeyiz olarak elinde avcunda ne varsa kızına vermiş. Düğüncüler gelinin eşyalarını atlara yükleyip oğlan evine doğru yola çıkacakları zaman gelin etrafı söyle bir süzmüş. Avlunun bir kenarında duran babasının ekmek teknesine kendini bugünlere getiren el değirmenine gözlerini dikmiş
Kızının bu halini güren babası yanına yaklaşmış:
- "Kızım değirmen tası bizde kalsın."
diyecek olmuş. Düğün alayının ileri gelenleri durumu kavramışlar.
İçlerinden biri:
- Emmi veriver şu değirmen taşını kızınada biz de yola düzülelim.
Yaşlı baba:
- Olmaz o bana lâzım.
Onunla geride kalan çoluk çocuğumun nafakasını sağlayacağım veremem diyerek karşı koymuş.
O sırada yeni gelin :
- Babam benden bir taşı esirgiyor. Ben de onsuz gelin gitmem. Diyerek boynunu büküp oturuvermiş kapının önüne.
Düğüncüler yaşlı babanın geçimini nasıl sağladığını bilmediklerinden bu değirmenin aile için ne derece kıymetli olduğunu kavrayamamışlar. işi basit bir "gelin eşyası" bir taş olarak görmüşler içlerinden biri:
- Hadi emmi bu kadar da nekeslik etme. Alt tarafı iki taş parçası bunun... insan kızından bunları esirger mi?.. Bak o da yurt-yuva sahibi oluyor. Yolumuz uzun bekletme bizi. diyerek değirmen taşlarnı omuzlayıp yanındaki hayvana yüklemişler. Zavallı baba bu durum karşısında ısrarın faydasızlığını anlayarak boynunu bükmüş. Kendisinin nekes tanınmasına mı o yaşlı haliyle çoluk - çocuğuna değirmensiz nasıl bakacağına mı üzülsün?. Kala kalmış ortalıkta. O sırada önde davul - zurna arkada at sırtında gelin; köylüler eşya yüklü atlarla düğün alayı dimdik sırta doğru yola koyulmuşlar. Yaşlı gözlerle kafileyi izleyen babanın tâ... yüreğinin derinliklerinden bir tel kopmuş sanki... Derin bir ah... çekli aklıyla mı gönlüyle mi bilinmez seslenivermiş davullu alayının ardından:
-Bir taşı bize çok görenleri Allah ne etsin... Hepiniz taş olun taş.
Ertesi gün karşı tepelerden be geçeye bakanlar Melet ırmağına doğru inen dik bir yamacın bıçak gibi çıkıntılı bir kısmında acayip şekilli kayalar görmüşler. Daha düne kadar ormanlık olan bu yamaçta kayaların bulunuşundan ziyade görünüşleri onların şaşkınlığa düşürmüş. Çünkü bu kayalar sanki bir kafilenin heykelleşmiş şekline benziyormuş. Atıyla yaylısıyla davullu - zurnalı bir gelin alayının tıpkısıymış. Yılların yağmuru karı ve fırtınalarına rağmen bozulmayan şekilleriyle günümüzde dahi görenleri şaşkınlığa düşüren bu kayaların etrafı koyu bir yeşillikle çevrilmiştir. Yılların yağmuru karı ve fırtınalarına rağmen bozulmayan bu kayaların etrafı koyu bir yeşillikle çevrilmiştir. Bir tarihte yayla yolculuğum sırasında Gelin Kayaları Efsanesi'ni anlatan yaşlı Adam ayrıca şunları da ilâve ettmiş..;
- Evlât Gelin Kayaları baba bedduası alan ailesinin geçim kaynağını kurutan taş ruhlu insanları bizlere göstermektedir.
Gelin Kayaları Efsanesini civarın yaşlıları söyle anlatıyorlar:
Melet Irmağına doğru inen sarp tepenin ormanlarla örtülü yamacında çok fakir ve yaşlı biri varmış. Melet kenarındaki değirmenlere gidemeyen köylülerin zahralarını avlusundaki ufak dibek taşında öğütür geçimini bu suretle sağlarmış. Bazı rivayetlere göre. bu öğütücü bir kişi tarafından döndürülebilen çevre halkının "El Değirmeni" dediği cinsten bir taş değirmeni imiş. Günün birinde yaşlı değirmencinin kızını uzaktan bir köyden bir gence istemişler. Hayırlısı olsundeyip evlendirmişler. Çeyiz olarak elinde avcunda ne varsa kızına vermiş. Düğüncüler gelinin eşyalarını atlara yükleyip oğlan evine doğru yola çıkacakları zaman gelin etrafı söyle bir süzmüş. Avlunun bir kenarında duran babasının ekmek teknesine kendini bugünlere getiren el değirmenine gözlerini dikmiş
Kızının bu halini güren babası yanına yaklaşmış:
- "Kızım değirmen tası bizde kalsın."
diyecek olmuş. Düğün alayının ileri gelenleri durumu kavramışlar.
İçlerinden biri:
- Emmi veriver şu değirmen taşını kızınada biz de yola düzülelim.
Yaşlı baba:
- Olmaz o bana lâzım.
Onunla geride kalan çoluk çocuğumun nafakasını sağlayacağım veremem diyerek karşı koymuş.
O sırada yeni gelin :
- Babam benden bir taşı esirgiyor. Ben de onsuz gelin gitmem. Diyerek boynunu büküp oturuvermiş kapının önüne.
Düğüncüler yaşlı babanın geçimini nasıl sağladığını bilmediklerinden bu değirmenin aile için ne derece kıymetli olduğunu kavrayamamışlar. işi basit bir "gelin eşyası" bir taş olarak görmüşler içlerinden biri:
- Hadi emmi bu kadar da nekeslik etme. Alt tarafı iki taş parçası bunun... insan kızından bunları esirger mi?.. Bak o da yurt-yuva sahibi oluyor. Yolumuz uzun bekletme bizi. diyerek değirmen taşlarnı omuzlayıp yanındaki hayvana yüklemişler. Zavallı baba bu durum karşısında ısrarın faydasızlığını anlayarak boynunu bükmüş. Kendisinin nekes tanınmasına mı o yaşlı haliyle çoluk - çocuğuna değirmensiz nasıl bakacağına mı üzülsün?. Kala kalmış ortalıkta. O sırada önde davul - zurna arkada at sırtında gelin; köylüler eşya yüklü atlarla düğün alayı dimdik sırta doğru yola koyulmuşlar. Yaşlı gözlerle kafileyi izleyen babanın tâ... yüreğinin derinliklerinden bir tel kopmuş sanki... Derin bir ah... çekli aklıyla mı gönlüyle mi bilinmez seslenivermiş davullu alayının ardından:
-Bir taşı bize çok görenleri Allah ne etsin... Hepiniz taş olun taş.
Ertesi gün karşı tepelerden be geçeye bakanlar Melet ırmağına doğru inen dik bir yamacın bıçak gibi çıkıntılı bir kısmında acayip şekilli kayalar görmüşler. Daha düne kadar ormanlık olan bu yamaçta kayaların bulunuşundan ziyade görünüşleri onların şaşkınlığa düşürmüş. Çünkü bu kayalar sanki bir kafilenin heykelleşmiş şekline benziyormuş. Atıyla yaylısıyla davullu - zurnalı bir gelin alayının tıpkısıymış. Yılların yağmuru karı ve fırtınalarına rağmen bozulmayan şekilleriyle günümüzde dahi görenleri şaşkınlığa düşüren bu kayaların etrafı koyu bir yeşillikle çevrilmiştir. Yılların yağmuru karı ve fırtınalarına rağmen bozulmayan bu kayaların etrafı koyu bir yeşillikle çevrilmiştir. Bir tarihte yayla yolculuğum sırasında Gelin Kayaları Efsanesi'ni anlatan yaşlı Adam ayrıca şunları da ilâve ettmiş..;
- Evlât Gelin Kayaları baba bedduası alan ailesinin geçim kaynağını kurutan taş ruhlu insanları bizlere göstermektedir.