Sitem
Bayan Üye
“Müminler kuşkusuz kardeştirler” ayetinin meali hükmündedir.
Müslüman aleviler ve müslüman sünniler arasında temellerde fark yoktur. Ama ne yazık ki iman ve islamın esaslarından uzaklaşmamız, cahilliğimiz, araştırmayışımız, hükümetlerin yanlış politikaları ve bunları fitne gibi kullanarak müslümanları birbirine düşüren yahudi oyunları sonucunda gelinen nokta ortadadır. Birbirini anlamayan ve tanımak istemeyen müslüman grupları.
Teferruatta farklılık gösteren noktaları rafa kaldırmanın zamanı gelmiştir. Sahabeler arasındaki olayları tartışmak ne farzdır, ne de sünnet. Dedikoduların ise günahtan başka meyvesi yoktur. Ayrılıktan bozguncular istifade ettiler ve ederler. Müslümanları parçaladıktan sonra, birini diğeri aleyhinde kullanmak istiyorlar. Müslüman sünnilere alevileri kötülüyerek, müslüman alevilerede sünnileri kötüleyerek birbirine düşürtmek istiyorlar. Günü gelince o âleti de kıracaklar. Dinimiz hakkı için onlara fırsat vermeyelim. Binlerce birlik cihetimiz var, biz niçin birlik olmayalım?
İlahımız bir, peygamberimiz bir, kitabımız bir, kıblemiz bir, vatanımız bir iken biz niçin bir olmayalım? Birlikten dirlik doğar. Dinimizin emrine uyup sımsıkı kenetlenme vaktidir artık. İslamiyet hem dünya, hem de ahiret hayatımızın ruhudur. Manası barıştır, sevgidir, kardeşliktir. Dinimiz, ölüm karşısında yegâne sığınağımızdır. Ecel söz konusu olunca susmak zorunda kalan beşerî fikirler kabir kapısında sönmeye mahkûmdur.
Yapmamız gereken ilk iş, dinimizi öğrenmek. Kulaktan duyma bilgilerin zararını çok gördük. Peşin hükümlerden sıyrılıp, hakikat aşkıyla araştırmalar yapalım. Dinin temel kaynakları olan Kuran ve Hadis önümüzde duruyor.
Peygamber Efendimizin tavsiyesini hatırlayalım:
“Size iki şey bırakıyorum, onlara uyduğunuz müddetçe sapmazsınız: Kuran ve Sünnetim.”
Bu hadis temel kaynaklarda şu lafızlarla da yer almıştır:
“Size iki şey bırakıyorum, onlara uyduğunuz müddetçe sapmazsınız: Kuran ve Ehlibeytim.”
Kuran, insanı her iki cihanda aziz edecek düsturlarla doludur. Sünnet ise, Peygamber Efendimizin nurlu yoludur. On İki İmam namıyla meşhur kâmiller bir ömür hep bu yolu izlediler. Allah için, Muhammed için, Kuran için nice çilelere katlandılar.
Dünya bir misafirhanedir. İnsan ise fani bir yolcudur. Şu kısa ömür vazifelerle dolu. Allah rızası ve ebedî cennet burada kazanılacak. Bu fırsat bir kere verilmiş. Yolculuğumuzun geri dönüşü yok. Kabir bizi bekliyor. Dünyanın ne malı, ne de makamı orada beş para etmiyor. Şu halde manevî azığımız iman ve ibadet olmalı.
Kardeşçe yaşayalım. Muhabbet, gıdamız olsun. İslâm binası “Müslüman’ım” diyen herkesi içine alacak kadar geniştir. Hem dünyayı, hem de ahireti birbirimize dar etmeyelim. Bizi bekleyen sonsuz hayata doğru el ele yürüyelim.
Ve… “Gelin canlar bir olalım!”
Müslüman aleviler ve müslüman sünniler arasında temellerde fark yoktur. Ama ne yazık ki iman ve islamın esaslarından uzaklaşmamız, cahilliğimiz, araştırmayışımız, hükümetlerin yanlış politikaları ve bunları fitne gibi kullanarak müslümanları birbirine düşüren yahudi oyunları sonucunda gelinen nokta ortadadır. Birbirini anlamayan ve tanımak istemeyen müslüman grupları.
Teferruatta farklılık gösteren noktaları rafa kaldırmanın zamanı gelmiştir. Sahabeler arasındaki olayları tartışmak ne farzdır, ne de sünnet. Dedikoduların ise günahtan başka meyvesi yoktur. Ayrılıktan bozguncular istifade ettiler ve ederler. Müslümanları parçaladıktan sonra, birini diğeri aleyhinde kullanmak istiyorlar. Müslüman sünnilere alevileri kötülüyerek, müslüman alevilerede sünnileri kötüleyerek birbirine düşürtmek istiyorlar. Günü gelince o âleti de kıracaklar. Dinimiz hakkı için onlara fırsat vermeyelim. Binlerce birlik cihetimiz var, biz niçin birlik olmayalım?
İlahımız bir, peygamberimiz bir, kitabımız bir, kıblemiz bir, vatanımız bir iken biz niçin bir olmayalım? Birlikten dirlik doğar. Dinimizin emrine uyup sımsıkı kenetlenme vaktidir artık. İslamiyet hem dünya, hem de ahiret hayatımızın ruhudur. Manası barıştır, sevgidir, kardeşliktir. Dinimiz, ölüm karşısında yegâne sığınağımızdır. Ecel söz konusu olunca susmak zorunda kalan beşerî fikirler kabir kapısında sönmeye mahkûmdur.
Yapmamız gereken ilk iş, dinimizi öğrenmek. Kulaktan duyma bilgilerin zararını çok gördük. Peşin hükümlerden sıyrılıp, hakikat aşkıyla araştırmalar yapalım. Dinin temel kaynakları olan Kuran ve Hadis önümüzde duruyor.
Peygamber Efendimizin tavsiyesini hatırlayalım:
“Size iki şey bırakıyorum, onlara uyduğunuz müddetçe sapmazsınız: Kuran ve Sünnetim.”
Bu hadis temel kaynaklarda şu lafızlarla da yer almıştır:
“Size iki şey bırakıyorum, onlara uyduğunuz müddetçe sapmazsınız: Kuran ve Ehlibeytim.”
Kuran, insanı her iki cihanda aziz edecek düsturlarla doludur. Sünnet ise, Peygamber Efendimizin nurlu yoludur. On İki İmam namıyla meşhur kâmiller bir ömür hep bu yolu izlediler. Allah için, Muhammed için, Kuran için nice çilelere katlandılar.
Dünya bir misafirhanedir. İnsan ise fani bir yolcudur. Şu kısa ömür vazifelerle dolu. Allah rızası ve ebedî cennet burada kazanılacak. Bu fırsat bir kere verilmiş. Yolculuğumuzun geri dönüşü yok. Kabir bizi bekliyor. Dünyanın ne malı, ne de makamı orada beş para etmiyor. Şu halde manevî azığımız iman ve ibadet olmalı.
Kardeşçe yaşayalım. Muhabbet, gıdamız olsun. İslâm binası “Müslüman’ım” diyen herkesi içine alacak kadar geniştir. Hem dünyayı, hem de ahireti birbirimize dar etmeyelim. Bizi bekleyen sonsuz hayata doğru el ele yürüyelim.
Ve… “Gelin canlar bir olalım!”