Gece, Duanın Dokuduğu Yorgan

Gözde'

Bayan Üye




Süleyman bir sultan olmuş, saltanatı boşu boşuna" diyor fondaki ses. Yine akşam ruhumun en paspal haline çökmüş, akşam beni karanlıktan önce boşluğuyla sınamakta. İçinden coşkun nehirler geçen aşka bulanmış kelimeler akıyor zihnimden. Hadi kalkıp bir sevgili mektubunun zarfına işleyeyim yüreğimden uçurduğum kuşları, hadi yüzünün çizgilerinden ülkeme uzanan bir sarhoşluk haliyle kapansın akşamın gergefi... Hadi...

Klavyemin tuşları mutlu mutlu gülümsüyorlar, işte bir kez daha adı dilimde dua... Gözlerimi ekranın belleğinden fışkıran karanlıktan alabilsem ve "gündem" illetinin yüzü kesilmiş fotoğrafından sıyırabilsem dünyayı ve kendimi. Bu akşam bu mümkün gibi görünmüyor.

Kızımın sesinden sonra en serâzad süslemeler bile bir mektubun satırlarına sığacak denli güçlü değil. "Bir bakkalcı teyzenin kestiği başıyla yakalanmış bir adam" bir hışım ki gözlerimden gözlerine akan, susup kalıyor. Bakkalcı teyze, kesik baş, adam, kim, nerede, nasıl, ne zaman, nasıl yani... Akşam haberlerinin sevimsiz unchorwoman'ı sesindeki lanet tonlamayla trajik sahtekarlığına bürünüp devam ediyor en ince-ince mi hay bin kunduz-ayrıntılarını dökmeye olayın. Kısacık bir an kop gel hayattan bak ne çoraplar örülüyor masum bir küçüğün sınırlarına?

Haberin bütün travmatik hallerine çemkirmeye başlamadan önce-ki o kadar öfkeliyim ki kadının gözlerine, bir türlü sadede gelemiyorum- içimin bütün duvarlarında kocaman kocaman yankılanan annelik içgüdüm ivedilikle olay mahallindeki delilleri örtbas etmek için var gücüyle çabalıyor. Fakat biliyorum ki çocuk en derin kuyuların bile daha derininde saklıyor hayatın kusmuklarını ve ne yazık ki çocukluğum annelik çırpınışlarıma bir köşeden mahzun mahzun gülümsüyor. Olsun, yine de olsun, limanların canı sağolsun.

O kitabına gömülüp ben zap aletinin canına okurken içimin ağladığını ama öyle böyle değil, az önceki öfkeden de değil, hayatın karanlık yüzünü öpmekten ve bunu en temiz dudakların hışmıyla yapmış olmaktan da... İçimin ağladığını ve bütün barikatların bir gün yıkılacağına dair o korkunç farkındalıkla sarsıldığını hissediyorum. Kötülük, bin bir başlı ejderhanın ahtapottan bozma kollarında semizlendikçe, çocuklar artık büyümüş olacaklar ve annelerin akşamları tedirgin bir solgunlukla çökecek üzerlerine.

Kötülük, kalbimi yoklayan en yatıştırıcı kelama bile meydan okuyor, dilim mırıl mırıl, kızımın o çok sevdiği ayetlerin serinliğine sığınıyorum. "Sana güç gelmez" çocukları kötülüğün hışmından uzak tutsan, diyorum. Büyüdüklerinde de, diye ekliyor içimdeki annenin mahcup sesi. Sana "güç gelmez" ki "koruyup gözetmek", ne olur "koru"san diyorum. Bizim "gaflet" anlarımızın bilgisi yine sende, uyandırsan...

Kötülük olduğu yerde duruyor ama içimin akşamlarında gece bu huzursuz nöbeti teslim almakta. Bir gece daha, şefkatli yorganını upuzun bir dua gibi üstümüze seriyor. "Allah Kayyum"...Ve ben artık uyuyabilirim...


Nur Zelal
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst