---> Gece - Doğaçlama Yazı
Gece.. Alabildiğine gece..
Gözüme kimse görünmüyor. Güzel, alımlı bakışlarıyla bir kız karşıma çıkıyor. Derin ela gözleriyle uzun uzun bana bakıyor. Karşılık veremiyorum. Hızla gitmek uzaklaşmak istiyorum. Sağa geçeceğim sağa geçiyor, sola davranıyorum sola adım atıyor. İstem dışı o kararsız adım karmaşasına giriyoruz. Bir göz göze bakışma bekliyor, kaçamak bir bakış atıp istek dolu yüzünü boşa çıkarıyorum.. Ben, ben değilim. Zaten ben olsam bile kız fazlasını alamaz.
Gece.. Uzuyor, sokakların içindeki kapı sahanlığına pusuyor. Ağır gece.. Anılarla dolu bir bohçayla geziniyor, kapı çalma gibi bir kaygısı yok.. Tek tek giriyor evlere.. Sızıyor gece, bir sis gibi.. Karanlık içinde sakladığı sırlarıyla birlikte. Herkese anılar bulup çıkarıyor ve herkese pay ediyor. Bilinmezliği içinde neler gizli neler.. Kara bloklarıyla kaplı soğuk granit zindanları var gecenin. Parlak, sert ve boş devasa koridorları var. Kayboluyorsun orada. Herkesin yükünden bir parça var bohçasında. Gece büyük ve güzel. Asıl kendisi alımlı, korkunç derecede yalnız gece.. Yakaladı mı bırakmıyor, hemde gece gece..
Ay ışığı vuruyor yüzüme, hala yürüyorum.. Önüme neresi çıkarsa oraya.. Yorulduğumu bilmeksizin ve bilinçsizce. Fışkıran kan, soğuk taş zemindeki çaresiz bakışlar. Cansızlaşan bedenler. Onları evlerinde bekleyen kadınlar ve çocuklar. Bunu asla anlayamayacak dostlar. Eskisi gibi olmayacak hayatlar. Neler neler..
Hepsi, yerde yatmakta olan altı adamın olası hikayesi.. Evlerindeki son huzurlu sessizlik bu gece.. Peki neden? Kan, kanla mı ödenmeli? Ve kan, dökülmeli mi..
Bu diyarda, acı, bir kural mıdır.. Bir gün geleceğini bildiğimiz ölümlere hazırlamak mıdır kendimizi.. Hepimiz neyden kaçtığımızı çok iyi biliyoruz. Ölüm.
Evet, kandırmayalım kendimizi. Sokaklar, köşelerinde eğlenen, içen insanların olduğu.. Meydana yakın zengin semtlerde hokkabazların sahnelerde gösteriler yaptığı.. Birbirinden fersahlarca uzak hayatların aynı kasabada nefes aldığı..
Soğuk bir rüzgar beni biraz olsun kendime getiriyor. Gözlerimle daha net görüyorum. Karşımda biri duruyor, bir çocuk. Aslında uzanmış yatıyor.
Bir çıkmaz sokaktayım, karşımda eski bir ağaç. Bu bir meşe. Heybetli ve hayata tutunmuş bir meşe hemde. Bana ayakta kalmanın ne demek olduğunu anlatıyor. Taşları parçalayıp toprağa kadar kök vermiş bir meşe. Kabuklu gövdesine yaslanmış bir çocukla bu çıkmaz sokakta ne arıyor?
Heybemde gizlenmiş keseden iki kıymetli mangır çıkarıp çocuğa doğru uzanıyorum, tedirgin ve endişeliyim. Yakınına bir yere iliştiriyorum. Ay hala mavi ışığıyla yüzümü yıkıyor.. Arkamı dönüyorum.
Kapkara bir suret.. aniden önüme çıkıyor. En fazla on adım ötemde sokağın girişinde bekliyor. Yüzü bana dönük değil. Sırtına vuran mavi ay ışığını görüyorum. Kaslı ve yılan gibi bir beden.. Uzun ve kavisli bir bıçak kınında bekliyor. Deri bir pantolon ve yumuşak çizmeler.
Hafifçe dönerken sanki bedeni acıyla kasılıyor ve onu tanıyorum.
"Yarın, akşamüstü "Salieri Morro"nun hanında"
diyor.. Sonra bana dönük yan bakışlarını sürdürerek yürüyüp gidiyor. Katil, beni buraya kadar izlemiş ve beni konuşmaya davet ediyor.. İrkiliyorum. Sanki her şey akıyor, çevremdeki silik şekiller birbirine karışıyor. Gece, beni büyülüyor. Sessizliklerin sesine kulak veriyorum.
Çağrı beni davet ediyor. Ölüm ve ötesine. Ölümden korkmayan gerçek insanların önce hiçlikten geçen ince çizgisine.
Geceme noktayı koyan ve beni kendime getiren sağlam bir sille oldu bu. Şimdi ihtiyacım olan evime gitmek ve yaşlı odamda sıkı bir uyku çekmek..
Evi bulmam uzun sürdü. Kasabanın en ücra köşesine dek yürümüş, tekinsiz sokaklardan geçmiştim.
Yaşlı ahşap kapımı itip açarken çok yorgun ve tükenmiştim.
Muhtemelen peşimde biri varsa bile çoktan emeline ulaştı.
Artık umurumda olan pek az şey var ve hiç bir şey için tasalanacak değilim.
Güzel ve derin bir uykuya dalmadan önce kapımı sağlamca sürgüledim.
Gece, bilinmezleri ifşa ederken, derin bir uykunun kollarında uzaklara kürek çekiyorum.
Uyuyordum, bilinmezlikler içinde..
Katilin yanı başımda duran seyir defterimi ve çalışma odamdaki güncemi okuduğunu bilmeden..
Başıma gelen ve geleceklerden habersiz..
Uyuyordum, ta ki gündüz kalkıp fark edinceye dek..
Bir öldürme üstadını konuk ettiğimi ve her nasılsa tek parça kaldığımı..