Gece - Doğaçlama Yazı

Jander

Banned
Karanlık bir geceydi.
Genç adam bir ara sokağı bitirip diğerine girdi.
Yine her zamanki gibi gecenin bu saatinde etraf puslu ve sakindi. Şehrin bu yanında insanlar neredeydi?
Zaten burası pek büyük bir yer sayılmazdı.
Nefes alıp verirken etrafını dinliyordu, her yer sessizdi..

Az sonra meydana çıkacaktı.
Ara sokakta ilerlerken ters bir şeyler fark etti. Aniden kulaklarını tırmalayan bir ses yankılandı.
Etrafına fazla bakmadan koşmaya başladı, dar sokakta ilerliyor ve ay ışığının aydınlattığı taş yola çıkmak istiyordu.
Sesin geldiği yer belli değildi.
Neredeyse varmıştı, köşeyi dönerken kalbi duracak gibiydi.
Yüzüne sert bir kuzey rüzgarı çarpınca titredi, korkuyla köşeyi döndü ve karşısında...


7w6t.jpg
 
---> Gece - Doğaçlama Yazı

Bir katil.. Gecenin karanlığında.. Sırtına ay ışığı vururken az evvel döndüğüm önüm sıra uzanan yolda yürüyor.. Hafif zırhlar ve hepsini gizlediği mükemmel deri kostümü içinde..
Gecenin içinde yaşayan bir gölge gibi kedi sessizliğinde ilerliyor.. Bir sanatçı gibi..
Önünde yürümekte olan bir grup gece devriyesinin ardında ilerliyor. Gece devriyesi silahlı askerlerden oluşmakta. Bunlar ikişerli 3 sıra ve önlerindeki rütbeli ile toplamda 7 kişiler. En azından küçük bir ayaklanmayı bastırmaya yetecek kadar eğitimli ve kuvvetli bir birlik demek bu. Katil neden onların peşinde, ölmek mi istiyor?
Gecenin karanlığında bu gizlerle dolu semtin ara sokaklarında geçit töreninde gibi nizami yürüyorlar. Ara sokaklarda inleyen postal sesleri bu kasvetli viranelerin uğursuzluğunu uzaklaştırmaya yetiyor. Peşlerinde biri var, o bir katil. Onu nasıl tanıdığıma gelince, kavisli bıçağın kıvrımlarını ezbere bilirim. Bir ismi bile var. "Jilet"..
Hiç ses çıkarmadan, saniyeler içinde, devriyeye yanaşmasını izledim.

Ne olacaktı? Sokak boş ve karanlıktı. Buradaki evler ya erkenden uyur yada tutulmazdı. Köhne ve tekinsiz ara sokakları olan bu semtler genellikle pusluydu.
Jilet, ay ışığında yalnızca bir kere parladı ve ben gizlendiğim karanlıkta buna şahit oldum. Dilim tutulmuştu adeta bu sahneyi izlerken. Belki bir ses çıkarsam askerler kurtulurdu? Çıkaramadım.
Katil olağanüstü bir hızla atıldı.. Yılan gibi kıvrılışına duyduğum hayranlık bu ölüme göz yummama neden oldu belkide..
Az sonra, sırtından giren kavisli dev bıçağın kaburgalarının arasından yağ gibi kaymasıyla ilk asker kanlar içinde yere yuvarlandı. Peşinden yanındaki askerin boynunda derin bir kesik açıldı. Aniden arkasına dönen kumandan ve adamları buna hazırlıklı gibiydi. Silahlarına davranıp bağırarak öne atıldılar. Lakin katil çok hızlıydı. Sol ayağını önündeki askerin diz kapağına yan açıyla vurup bacağı kırdı. Aynı anda kılıcını çekmeye yeltenen diğerine kollarına gizlediği mekanizmalı katil bıçağını sapladı. Sol eline aldığı Jilet'le bacağını kırdığı askerin boğazına tek ve hızlı bir kesik attıktan sonra eli silahlı son 3 rakibini karşılamaya hazırlandı.
Hepsi ellerindeki silahlarıyla etrafını sardılar. Kumandanlarının elinde ışıl ışıl bir uzun kavisli kılıç ve diğer elinde yakın menzilli bir arbalet vardı. Kalan iki asker yerde büyüyen kan gölü ve boğazından çıkan kanla yerde korkunç sesler çıkaran asker arkadaşları karşısında korkuya kapıldılar. Katili harekete geçiren bir şey olmalıydı.
Düşünmeyen bir yaratık gibi öldürüyordu. Bunu yaparken kendi sanatını icra ediyordu. Korkuyla karışık öfkeye kapılan iki ağır silahlı asker saldırdı. Birinin elinde ağır bir balta ve çelik kalkan vardı. Büyük balta katilin kafasını sıyırdı. Diğeri elinde hızla kullandığı uzun bir mızrak taşıyor ve rakibini uzak tutuyordu. Katil kafasını kurtardıktan sonra Jilet'le mızrağın hızlı saldırısını blokladı.

Kumandan: "Öldürün o iti!" dedikten sonra elindeki arbalete minik bir dart yerleştirdi.
Katil istediği pozisyona gelene dek onlara savunma yaptı ve ağır balta hiddetle savrulunca fırsatı değerlendirdi. Adamın hamlesinden kaçınıp kalın ağır kolunu hızla büktü, buna gücü yetmedi ama diğer elindeki gizli bıçağını adamın ciğerlerine dek gömünce baltalının gücü çekildi. Ağır cüsseli adamı göğsüne indirdiği bir tekmeyle savrulan mızrağa savurdu. Mızrak nihai hamleydi, katil hızla üstüne yığılan askerden kendini kurtarmaya çabalayan mızraklının yanına geldi. Akrobatik bir taklayla adamın ardına düştü ve Jilet'i kalbine sapladı. Kumandan korku ve endişe içinde hazırladığı arbaleti katile doğrulttu. Kan şöleninin verdiği hissizlikle sarhoş olan katil son kurbanına dönmüştü. Karşısında nişan almış kumandanı gördüğünde artık çok geçti. Minik bir dart onu öldürmeyecekti. Fakat kumandan gülümsüyordu. arbaletteki gergin dartı yuvasından serbest kıldı. Zıp diye uçan keskin dart katilin göğsünün üstündeki minicik açıklağa saplanınca sivri ucu etine gömüldü.
Katil, bir adım ilerledi.
Acı, dayanılmazdı.
Dart zehirliydi..
Katil fırlatmalık bir bıçağı hızla cebinden çıkartıp kaçmaya başlamış kumandanın ardından elinde bir tur döndürdü ve sonra tüm dikkatiyle fırlattı.
Bıçak dönerek uçtu. Kumandanın baldırına şiddetle saplandı.. Kan damarlardan acıyla aktı.
Katil acı içinde yürüdü.. İlerdeki en karanlık sokağa doğru..
Tek eliyle dartı söküp aldı. İntikamını alacağından emindim. Neyse ki beni fark etmemişti. Kumandan sürünerek var gücüyle uzaklaşıyor, katilde acıdan bayılmadan önce bildiği bir karanlığa başını sokmaya çalışıyor, diye düşündüm.
Sokağa dalarken başını benden tarafa çevirdi. Başını hafifçe salladı.
Ve olduğum yerde donakaldım.
Beni görmüştü..
 
Son düzenleme:
---> Gece - Doğaçlama Yazı

Sanki yaşadım okurken, çok heyecan verici bir öyküydü. Devam etmeni dilerim bayım ;)
 
---> Gece - Doğaçlama Yazı

Gece.. Alabildiğine gece..
Gözüme kimse görünmüyor. Güzel, alımlı bakışlarıyla bir kız karşıma çıkıyor. Derin ela gözleriyle uzun uzun bana bakıyor. Karşılık veremiyorum. Hızla gitmek uzaklaşmak istiyorum. Sağa geçeceğim sağa geçiyor, sola davranıyorum sola adım atıyor. İstem dışı o kararsız adım karmaşasına giriyoruz. Bir göz göze bakışma bekliyor, kaçamak bir bakış atıp istek dolu yüzünü boşa çıkarıyorum.. Ben, ben değilim. Zaten ben olsam bile kız fazlasını alamaz.

Gece.. Uzuyor, sokakların içindeki kapı sahanlığına pusuyor. Ağır gece.. Anılarla dolu bir bohçayla geziniyor, kapı çalma gibi bir kaygısı yok.. Tek tek giriyor evlere.. Sızıyor gece, bir sis gibi.. Karanlık içinde sakladığı sırlarıyla birlikte. Herkese anılar bulup çıkarıyor ve herkese pay ediyor. Bilinmezliği içinde neler gizli neler.. Kara bloklarıyla kaplı soğuk granit zindanları var gecenin. Parlak, sert ve boş devasa koridorları var. Kayboluyorsun orada. Herkesin yükünden bir parça var bohçasında. Gece büyük ve güzel. Asıl kendisi alımlı, korkunç derecede yalnız gece.. Yakaladı mı bırakmıyor, hemde gece gece..

Ay ışığı vuruyor yüzüme, hala yürüyorum.. Önüme neresi çıkarsa oraya.. Yorulduğumu bilmeksizin ve bilinçsizce. Fışkıran kan, soğuk taş zemindeki çaresiz bakışlar. Cansızlaşan bedenler. Onları evlerinde bekleyen kadınlar ve çocuklar. Bunu asla anlayamayacak dostlar. Eskisi gibi olmayacak hayatlar. Neler neler..

Hepsi, yerde yatmakta olan altı adamın olası hikayesi.. Evlerindeki son huzurlu sessizlik bu gece.. Peki neden? Kan, kanla mı ödenmeli? Ve kan, dökülmeli mi..
Bu diyarda, acı, bir kural mıdır.. Bir gün geleceğini bildiğimiz ölümlere hazırlamak mıdır kendimizi.. Hepimiz neyden kaçtığımızı çok iyi biliyoruz. Ölüm.
Evet, kandırmayalım kendimizi. Sokaklar, köşelerinde eğlenen, içen insanların olduğu.. Meydana yakın zengin semtlerde hokkabazların sahnelerde gösteriler yaptığı.. Birbirinden fersahlarca uzak hayatların aynı kasabada nefes aldığı..

Soğuk bir rüzgar beni biraz olsun kendime getiriyor. Gözlerimle daha net görüyorum. Karşımda biri duruyor, bir çocuk. Aslında uzanmış yatıyor.

Bir çıkmaz sokaktayım, karşımda eski bir ağaç. Bu bir meşe. Heybetli ve hayata tutunmuş bir meşe hemde. Bana ayakta kalmanın ne demek olduğunu anlatıyor. Taşları parçalayıp toprağa kadar kök vermiş bir meşe. Kabuklu gövdesine yaslanmış bir çocukla bu çıkmaz sokakta ne arıyor?
Heybemde gizlenmiş keseden iki kıymetli mangır çıkarıp çocuğa doğru uzanıyorum, tedirgin ve endişeliyim. Yakınına bir yere iliştiriyorum. Ay hala mavi ışığıyla yüzümü yıkıyor.. Arkamı dönüyorum.

Kapkara bir suret.. aniden önüme çıkıyor. En fazla on adım ötemde sokağın girişinde bekliyor. Yüzü bana dönük değil. Sırtına vuran mavi ay ışığını görüyorum. Kaslı ve yılan gibi bir beden.. Uzun ve kavisli bir bıçak kınında bekliyor. Deri bir pantolon ve yumuşak çizmeler.
Hafifçe dönerken sanki bedeni acıyla kasılıyor ve onu tanıyorum.

"Yarın, akşamüstü "Salieri Morro"nun hanında"
diyor.. Sonra bana dönük yan bakışlarını sürdürerek yürüyüp gidiyor. Katil, beni buraya kadar izlemiş ve beni konuşmaya davet ediyor.. İrkiliyorum. Sanki her şey akıyor, çevremdeki silik şekiller birbirine karışıyor. Gece, beni büyülüyor. Sessizliklerin sesine kulak veriyorum.
Çağrı beni davet ediyor. Ölüm ve ötesine. Ölümden korkmayan gerçek insanların önce hiçlikten geçen ince çizgisine.

Geceme noktayı koyan ve beni kendime getiren sağlam bir sille oldu bu. Şimdi ihtiyacım olan evime gitmek ve yaşlı odamda sıkı bir uyku çekmek..
Evi bulmam uzun sürdü. Kasabanın en ücra köşesine dek yürümüş, tekinsiz sokaklardan geçmiştim.
Yaşlı ahşap kapımı itip açarken çok yorgun ve tükenmiştim.
Muhtemelen peşimde biri varsa bile çoktan emeline ulaştı.
Artık umurumda olan pek az şey var ve hiç bir şey için tasalanacak değilim.
Güzel ve derin bir uykuya dalmadan önce kapımı sağlamca sürgüledim.
Gece, bilinmezleri ifşa ederken, derin bir uykunun kollarında uzaklara kürek çekiyorum.

Uyuyordum, bilinmezlikler içinde..

Katilin yanı başımda duran seyir defterimi ve çalışma odamdaki güncemi okuduğunu bilmeden..

Başıma gelen ve geleceklerden habersiz..

Uyuyordum, ta ki gündüz kalkıp fark edinceye dek..

Bir öldürme üstadını konuk ettiğimi ve her nasılsa tek parça kaldığımı..
 
Son düzenleme:
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst