Buğra1
Kayıtlı Üye
Bu ülkede kimse sistemin sahipleri aleyhine konuşamaz. Hakemi, futbolcusu, teknik direktörü, eski yöneticisi, malzemecisi,vs vs. Zira eğer aktif olarak sektörün içinde iseler ortada kalırlar, beş kuruş para kazanamazlar. Kariyerleri biter, süründürülürler. Eğer emekli olup başka yapacak işleri yok ise yine aç kalırlar. Televizyonlara çıkamaz, büyük gazetelerde köşe bulamazlar.Medyanın durumu daha da vahimdir. Asli görevleri kamuoyuna doğruları yansıtmakken, sistemin ağabeylerinin kulları olmuşlardır. Yani işlerine, iş ahlaklarına ihanet ederler. Çoğu şeyi bilirler, kimin eli kimin cebinde, kim kimin ayağını kaydırıyor, hangi lobi oyunları dönüyor içki sofralarında konuşurlar. Ama televizyon karşısına çıktılar mı çiçeklerden, havadan sudan ve ağabeylerinin konuşmalarını istedikleri konulardan bahsederler. Ahlak ve adaletleri sürekli yön değiştirir. Savundukları ve karşı çıktıkları değerler de. Gerçekleri bildikleri halde, belki de suratına bakmayacakları insanlara yalakalık yaparlar. Överler. Emek verenleri, işini yapmaya çalışanları manşetleri, yalan haberleri, ters propagandaları ile ezerler. Yıldırırlar.Yıpratırlar.Kamuoyunun zayıflıklarının üzerine oynarlar. Beyin yıkarlar. Yanıltırlar. Yazıları ve manşetleriyle, istedikleri insanları bitirip istediklerini kral yaparlar. Ligi, milli takımı, takımları manipüle ederler. Teknik direktör gönderip getirirler.
Neredeyse 15 yıldır bunları söylüyoruz. Ama azınlık olduğumuz için yine bu kesim ve onların beynini yıkadığı sporsever tarafından gözü kara, paranoyak komplocular damgası yiyoruz. Zira bu ülkede ne kadar çok kişi aynı şeyi söylerse o kadar doğru olur. Yozlaşmış medyanın felsefesi de budur. Klan gibi, bu taktikle kendilerini meşrulaştırırlar.Ama işte arada bir, kırk yılda bir minik yırtıklar oluşuyor, birileri çıkıp birşeyler anlatıyor. Galiba tüm kapılar kapandığı için Son örnek ise eski hakem Orhan Erdemir. Hani 2000 yılında Fiorentina-Tirol UEFA kupası maçında Fatih Terimi oyundan attıktan sonra kariyeri biten Orhan Erdemir. Yaklaşık bir ay önce, Kanal Adaki Sporvizyon programına katılan Erdemir şunları anlatmış:O maçtan iki hafta önce buradaki bazı üst düzey insanlar Fatih Terim kardeşimiz, sen de bizim kardeşimizsin. İkinizin de başarılı olmasını istiyoruz dediler. Ben de onlara bildiğiniz hakemlerden olmadığımı, İsterseniz görevimi geri vereyim, yerime başka birisini atasınlar dedim. Maçın oynanmasından bir hafta önce MHK bana Git Ahmet Çakar ile röportaj yap dedi. Onlara Bu röportaj yanlış olur dedim. Bana güvendiklerini röportajı yapmamı söylediler. Röportaja giderken yanımda şahit götürdüm. Konuşacağımız her şeyin kaydedilmesini istedim. Daha hiçbir şey söylemeden Ahmet Çakar kağıda aynen şunu yazdı: Fatih Terim, falan dinlemem, babam olsa atarım. Ben de ona Sizinle röportaj yapmayacağım. Bu beyanatı da vermedim dedim. Ahmet Çakar maçın oynandığı gün gazetede benim ağzımdan Fatih Terim merim dinlemem babam olsa atarım şeklinde yayın yaptı. Eğer maçın oynandığı gün gazeteyi okumuş olsaydım Fatih Terimi atamazdım. Bütün Türkiye Terimin maçta bana neler dediğini televizyon kameralarından gördüler. Ben de onu bana yaptığı hakaretlerden dolayı saha dışına attım.
Türkiyeye dönünce vatan haini ilan edildim. Şenes Erzik beni çağırdı. Gazeteyi önüme attı. Oku bakayım dedi. Kendisine böyle bir beyanatımın olmadığını söyledim. Benim yanımda Ahmet Çakarı aradı. Çakar, Ben gazeteciyim yaparım dedi. Ahmet Çakarın bu sözlerine rağmen maalesef bu olay FIFA Kokartımın gitmesine neden oldu. Maçtan sonra Fatih Terim odama geldi. Çok büyük yemin etti. Senin hakemliğini bitireceğim dedi. Ve bitti hakemliğim. Ben FIFAnın beğendiği güvendiği isimlerden biriydim. UEFA, 2004 Avrupa Şampiyonasında ve 2006 Dünya Kupasında bana görev verecekti. Ama 2002 Eylül ayında FIFA listesinden çıkarıldım. Buna sebep olan insanlara hakkımı helal etmiyorum ve Allaha havale ediyorum.(ilgili röportaj için tıklayın: 28 Eylül 2000, Milliyet)(maç sonrası Ahmet Çakarın köşe yazısı için tıklayınız)
Belirli kısımları renkli ve koyu yaptım. Ama aslında her cümlesi çok önemli. Sistemin yapısını anlatıyor. Her zaman iddia ettiğimiz gibi gereken yerlere mesajların medya üzerinden gönderildiğini destekliyor. Hakemleri yönlendirmek, maçları manipüle etmek, kurulların vereceği cezaları etkilemek için kimseyi telefonla aramanıza gerek olmadığını, bunun gazete manşetleriyle ve yorumcularla yapıldığını gösteriyor.
İsimler de tahmin edildiği gibi. Şenes Erzik, Fatih Terim ve diğerleri 2000′li yıllardaki tek takım projesinin mimarları. Ve adı burada geçmeyenler: Haluk Ulusoy, Mesut Yılmaz ve tabi ki Mehmet Ağar Bu tehdit imparatorluğu hala hükmediyor. Ülke gerçeklerle yüzleşmedikçe, medya kendisini temizlemediği ve geçmiş 15 yılın gizledikleri kısımlarını ortaya dökmediği sürece Türk sporu da sürünmeye devam edecek.Cemal Ersen son birkaç gündür, histerik ve Selçuk Derelinin hamiliğine soyunmuş bir şekilde hem kendisiyle röportaj yapıyor, hem de onunla alakalı yazılar yazıyor. Yazılarının teması ağırlıklı olarak Fenerbahçenin bitirdiği Selçuk Dereli şeklinde. Cemal Ersen, bugüne kadar yazdığı yazılar doğrultusunda her zaman Haluk Ulusoya yakın duruş sergilemiş bir gazeteci. Selçuk Dereli de bilindiği üzere Haluk Ulusoyun prens hakemlerindendi. Birbilerine duydukları yakınlık için ortak dostları var diyebiliriz.Selçuk Dereli, yapılan röportajda ağırlıklı olarak Avrupada klasman geçememiş olmasının hakemliği bırakma kararı almasında önemli etken olduğunu, ülke içindeki faktörlerin de bu kararı desteklediğini belirtiyor. İmalar dışında, top yekün bir kişi ya da kulüp aleyhtarlığı çizgisinde değil. Yukarıda bir hakemin kendi kariyeriyle alakalı, bitirildiğini söyleyerek suçladığı isimleri ve sıra sıra olayları gördük. Doğrucu Davut maskesiyle, hakemleri destekleme amacı dışında başka niyeti olmayan Cemal Ersen gibi yazarların maalesef dikkatini çekemeyip gözünden kaçmış, gündeme gelmeyen, gündeme geldiğinde üzerine gidilmeyen, soğutulan, hatırlanmayan ve hatırlanmayacak binlerce konudan yalnızca biri Orhan Erdemir. (ebru, baran)
Neredeyse 15 yıldır bunları söylüyoruz. Ama azınlık olduğumuz için yine bu kesim ve onların beynini yıkadığı sporsever tarafından gözü kara, paranoyak komplocular damgası yiyoruz. Zira bu ülkede ne kadar çok kişi aynı şeyi söylerse o kadar doğru olur. Yozlaşmış medyanın felsefesi de budur. Klan gibi, bu taktikle kendilerini meşrulaştırırlar.Ama işte arada bir, kırk yılda bir minik yırtıklar oluşuyor, birileri çıkıp birşeyler anlatıyor. Galiba tüm kapılar kapandığı için Son örnek ise eski hakem Orhan Erdemir. Hani 2000 yılında Fiorentina-Tirol UEFA kupası maçında Fatih Terimi oyundan attıktan sonra kariyeri biten Orhan Erdemir. Yaklaşık bir ay önce, Kanal Adaki Sporvizyon programına katılan Erdemir şunları anlatmış:O maçtan iki hafta önce buradaki bazı üst düzey insanlar Fatih Terim kardeşimiz, sen de bizim kardeşimizsin. İkinizin de başarılı olmasını istiyoruz dediler. Ben de onlara bildiğiniz hakemlerden olmadığımı, İsterseniz görevimi geri vereyim, yerime başka birisini atasınlar dedim. Maçın oynanmasından bir hafta önce MHK bana Git Ahmet Çakar ile röportaj yap dedi. Onlara Bu röportaj yanlış olur dedim. Bana güvendiklerini röportajı yapmamı söylediler. Röportaja giderken yanımda şahit götürdüm. Konuşacağımız her şeyin kaydedilmesini istedim. Daha hiçbir şey söylemeden Ahmet Çakar kağıda aynen şunu yazdı: Fatih Terim, falan dinlemem, babam olsa atarım. Ben de ona Sizinle röportaj yapmayacağım. Bu beyanatı da vermedim dedim. Ahmet Çakar maçın oynandığı gün gazetede benim ağzımdan Fatih Terim merim dinlemem babam olsa atarım şeklinde yayın yaptı. Eğer maçın oynandığı gün gazeteyi okumuş olsaydım Fatih Terimi atamazdım. Bütün Türkiye Terimin maçta bana neler dediğini televizyon kameralarından gördüler. Ben de onu bana yaptığı hakaretlerden dolayı saha dışına attım.
Türkiyeye dönünce vatan haini ilan edildim. Şenes Erzik beni çağırdı. Gazeteyi önüme attı. Oku bakayım dedi. Kendisine böyle bir beyanatımın olmadığını söyledim. Benim yanımda Ahmet Çakarı aradı. Çakar, Ben gazeteciyim yaparım dedi. Ahmet Çakarın bu sözlerine rağmen maalesef bu olay FIFA Kokartımın gitmesine neden oldu. Maçtan sonra Fatih Terim odama geldi. Çok büyük yemin etti. Senin hakemliğini bitireceğim dedi. Ve bitti hakemliğim. Ben FIFAnın beğendiği güvendiği isimlerden biriydim. UEFA, 2004 Avrupa Şampiyonasında ve 2006 Dünya Kupasında bana görev verecekti. Ama 2002 Eylül ayında FIFA listesinden çıkarıldım. Buna sebep olan insanlara hakkımı helal etmiyorum ve Allaha havale ediyorum.(ilgili röportaj için tıklayın: 28 Eylül 2000, Milliyet)(maç sonrası Ahmet Çakarın köşe yazısı için tıklayınız)
Belirli kısımları renkli ve koyu yaptım. Ama aslında her cümlesi çok önemli. Sistemin yapısını anlatıyor. Her zaman iddia ettiğimiz gibi gereken yerlere mesajların medya üzerinden gönderildiğini destekliyor. Hakemleri yönlendirmek, maçları manipüle etmek, kurulların vereceği cezaları etkilemek için kimseyi telefonla aramanıza gerek olmadığını, bunun gazete manşetleriyle ve yorumcularla yapıldığını gösteriyor.
İsimler de tahmin edildiği gibi. Şenes Erzik, Fatih Terim ve diğerleri 2000′li yıllardaki tek takım projesinin mimarları. Ve adı burada geçmeyenler: Haluk Ulusoy, Mesut Yılmaz ve tabi ki Mehmet Ağar Bu tehdit imparatorluğu hala hükmediyor. Ülke gerçeklerle yüzleşmedikçe, medya kendisini temizlemediği ve geçmiş 15 yılın gizledikleri kısımlarını ortaya dökmediği sürece Türk sporu da sürünmeye devam edecek.Cemal Ersen son birkaç gündür, histerik ve Selçuk Derelinin hamiliğine soyunmuş bir şekilde hem kendisiyle röportaj yapıyor, hem de onunla alakalı yazılar yazıyor. Yazılarının teması ağırlıklı olarak Fenerbahçenin bitirdiği Selçuk Dereli şeklinde. Cemal Ersen, bugüne kadar yazdığı yazılar doğrultusunda her zaman Haluk Ulusoya yakın duruş sergilemiş bir gazeteci. Selçuk Dereli de bilindiği üzere Haluk Ulusoyun prens hakemlerindendi. Birbilerine duydukları yakınlık için ortak dostları var diyebiliriz.Selçuk Dereli, yapılan röportajda ağırlıklı olarak Avrupada klasman geçememiş olmasının hakemliği bırakma kararı almasında önemli etken olduğunu, ülke içindeki faktörlerin de bu kararı desteklediğini belirtiyor. İmalar dışında, top yekün bir kişi ya da kulüp aleyhtarlığı çizgisinde değil. Yukarıda bir hakemin kendi kariyeriyle alakalı, bitirildiğini söyleyerek suçladığı isimleri ve sıra sıra olayları gördük. Doğrucu Davut maskesiyle, hakemleri destekleme amacı dışında başka niyeti olmayan Cemal Ersen gibi yazarların maalesef dikkatini çekemeyip gözünden kaçmış, gündeme gelmeyen, gündeme geldiğinde üzerine gidilmeyen, soğutulan, hatırlanmayan ve hatırlanmayacak binlerce konudan yalnızca biri Orhan Erdemir. (ebru, baran)