'hayaL
Bayan Üye
Amerika’da yaşayan siyahî bir vatandaş karşısındaki cemaate vaaz veriyor. İslam’ı benimsediği her halinden belli. Videoyu tam hatırlamıyorum fakat, siyahi kardeşimizin konusu, İslam’ın garip olması..
Uzamış sakalı ve entarisi ile cemaatin karşısında oturan kardeşimiz, kendisinden örnekler veriyordu ve şöyle devam ediyordu: ‘Bana arkadaşlarım Usame bin Ladin’e benzemişsin, sana noldu böyle? Yoksa teröristlere mi özeniyorsun?, diyorlar. Ve alay edercesine gülüyorlar. Yolda yürürken, bak bu onlardan diyip beni gösteriyorlar. Eskiden onlardandık, şimdi yabancı (garip) olduk.”
Amerikalı kardeşimiz, eskiden onlardan olduğunu, sonradan Müslüman olduğunu ve o dakikadan itibaren yabancılaştığını söylüyor. Yani garip oldum diyor.. Çokta güzel söylüyor.
…
“İslam garip başladı, başladı gibi bir hale dönecektir. Ne mutlu gariplere..” (sav)
Garip başlayan ve garip bir hale tekrar dönecek olan bir din.. Anlaşılacağı üzere, garip başlayan ama öyle devam etmeyen bir din.. Garip olacağı söylenen, tekrar garip hale geleceği bildirilen bir din.. İslam..
‘Garip’in birçok anlamı vardır. Günlük hayatta pek çok cümle içinde kullanırız. İşte, ‘Ne kadar garip bir ülke.’, ‘Bu adam neden bu kadar garip giyinmiş gelmiş, bir fikri olan var mı?’, ‘Bir garip gördüm ağlıyordu.’, ‘Gariplerin babası, herkese yardım eder.’, ‘Senin kadar garibini görmedim.’ Bu örnekler çoğaltılabilinir.
Günlük hayatta kullandığımız tabirlerine baktığımız zaman, aslında garibin bir soyutlanma olduğu açıkça görülmekte.. Yani; On kişilik bir grubun içinde beyaz giyenlerin arasında, bir tane siyah giyimli birisinin soyutlanması gibi. Yolun kenarında oturmuş ağlayan birinin, yoldan geçenler tarafından dönüp bakılması gibi.
Yine, herkesin ‘Türkiye laiktir laik kalacak.’ dediği bir mecliste, birinin çıkıp ‘Türkiye’nin dini İslam’dır.’ demesi ve söylediğinin doğru olmasına bakılmaksızın, garipsenip (yabancılaşıp) ‘Yuh..’lanması gibi.. Başında bir örtü olduğu için uzaylı muamelesi yapılanlar gibi..
…
Muhammed-ül Emin olan Efendimiz (sav), Muhammed-ül Emin iken garip değildi.
Efendimiz (sav) bir mecliste iken, ‘Şu dağın arkasında saldırmayı bekleyen bir düşman ordusu var, desem bana inanır mısınız?’ diye soruyor. Ve cevap ‘İnanırız tabiî ki. Sen güvenilir birisin. Muhammed-ül Eminsin.” ‘Peki, ben Allah’ın Resulüyüm desem?’ Cevap tahmininiz üzere ‘Kesinlikle inanmayız.’
İşte görüldüğü gibi, bütün çevre tarafından güvenilen, hatta ismine ‘emin’ eklenen birisi dahi nasılda garipleşti. ‘Ben Allah’ın peygamberiyim demesi, onlar için bir yabancı olmasına neden oldu. Artık Muhammed-ül Emin, garipti onlar için. Dışlanmıştı, yabancı olmuştu. O (sav) ne derse artık inanmamak lazımdı. Çünkü bir garipti.
Neticede bizler Müslüman olduğumuzu söylüyoruz. Tevhit dilimizde. O vakit Müslümanlar garip olmalı.. Efendimizi (sav) örnek alan bir Müslüman garip olmakla mükellef..
Oturup düşünmeliyiz.. Acaba garip miyiz?! Şimdiye kadar hiç garip gözüyle bakılmış mıyız?! Efendimiz’in (sav) dediği gibi cevap ‘evet’ ise ne mutlu. Yok, eğer hayırsa! ‘Hayır’ ile korkmadan yüzleşmeliyiz. ‘Neden hayır?!
Uzamış sakalı ve entarisi ile cemaatin karşısında oturan kardeşimiz, kendisinden örnekler veriyordu ve şöyle devam ediyordu: ‘Bana arkadaşlarım Usame bin Ladin’e benzemişsin, sana noldu böyle? Yoksa teröristlere mi özeniyorsun?, diyorlar. Ve alay edercesine gülüyorlar. Yolda yürürken, bak bu onlardan diyip beni gösteriyorlar. Eskiden onlardandık, şimdi yabancı (garip) olduk.”
Amerikalı kardeşimiz, eskiden onlardan olduğunu, sonradan Müslüman olduğunu ve o dakikadan itibaren yabancılaştığını söylüyor. Yani garip oldum diyor.. Çokta güzel söylüyor.
…
“İslam garip başladı, başladı gibi bir hale dönecektir. Ne mutlu gariplere..” (sav)
Garip başlayan ve garip bir hale tekrar dönecek olan bir din.. Anlaşılacağı üzere, garip başlayan ama öyle devam etmeyen bir din.. Garip olacağı söylenen, tekrar garip hale geleceği bildirilen bir din.. İslam..
‘Garip’in birçok anlamı vardır. Günlük hayatta pek çok cümle içinde kullanırız. İşte, ‘Ne kadar garip bir ülke.’, ‘Bu adam neden bu kadar garip giyinmiş gelmiş, bir fikri olan var mı?’, ‘Bir garip gördüm ağlıyordu.’, ‘Gariplerin babası, herkese yardım eder.’, ‘Senin kadar garibini görmedim.’ Bu örnekler çoğaltılabilinir.
Günlük hayatta kullandığımız tabirlerine baktığımız zaman, aslında garibin bir soyutlanma olduğu açıkça görülmekte.. Yani; On kişilik bir grubun içinde beyaz giyenlerin arasında, bir tane siyah giyimli birisinin soyutlanması gibi. Yolun kenarında oturmuş ağlayan birinin, yoldan geçenler tarafından dönüp bakılması gibi.
Yine, herkesin ‘Türkiye laiktir laik kalacak.’ dediği bir mecliste, birinin çıkıp ‘Türkiye’nin dini İslam’dır.’ demesi ve söylediğinin doğru olmasına bakılmaksızın, garipsenip (yabancılaşıp) ‘Yuh..’lanması gibi.. Başında bir örtü olduğu için uzaylı muamelesi yapılanlar gibi..
…
Muhammed-ül Emin olan Efendimiz (sav), Muhammed-ül Emin iken garip değildi.
Efendimiz (sav) bir mecliste iken, ‘Şu dağın arkasında saldırmayı bekleyen bir düşman ordusu var, desem bana inanır mısınız?’ diye soruyor. Ve cevap ‘İnanırız tabiî ki. Sen güvenilir birisin. Muhammed-ül Eminsin.” ‘Peki, ben Allah’ın Resulüyüm desem?’ Cevap tahmininiz üzere ‘Kesinlikle inanmayız.’
İşte görüldüğü gibi, bütün çevre tarafından güvenilen, hatta ismine ‘emin’ eklenen birisi dahi nasılda garipleşti. ‘Ben Allah’ın peygamberiyim demesi, onlar için bir yabancı olmasına neden oldu. Artık Muhammed-ül Emin, garipti onlar için. Dışlanmıştı, yabancı olmuştu. O (sav) ne derse artık inanmamak lazımdı. Çünkü bir garipti.
Neticede bizler Müslüman olduğumuzu söylüyoruz. Tevhit dilimizde. O vakit Müslümanlar garip olmalı.. Efendimizi (sav) örnek alan bir Müslüman garip olmakla mükellef..
Oturup düşünmeliyiz.. Acaba garip miyiz?! Şimdiye kadar hiç garip gözüyle bakılmış mıyız?! Efendimiz’in (sav) dediği gibi cevap ‘evet’ ise ne mutlu. Yok, eğer hayırsa! ‘Hayır’ ile korkmadan yüzleşmeliyiz. ‘Neden hayır?!