Folklor, Folklor nedir? Halk bilimi (folklor), Folklor Hakkında

h.i.m.e.s.54

Kayıtlı Üye
Folklor - Folklor nedir?Folklor resimleri-Halk bilimi (folklor) - Folklor Hakkında


Folklor sözü İngilizce “folk” ve “ lore” sözcüklerinden oluşmuştur. Folk “halk”, lore ise “bilim, bilgi” anlamına gelir. Bu nedenle Türkçe’de Folklor terimi “Halk Bilimi” sözüyle de karşılanmıştır. Folklor terimini ilk olarak 1846 yılında kullanan İngiliz William j. Thoms’dur.

İngiltere’de 1878 yılında Folklore Society adıyla bir dernek kurulmuş, folklor sözcüğü de bu bilim dalının adı olarak yayılmıştır. İskandinav, Rus, Portekiz, İspanyol bilginleri de aynı kelimeyi kullanmışlardır.1846 yılından bu yana Anglo-Sakson ülkeleriyle İsveç, Norveç, Finlandiya, Fransa gibi ülkelerde yaygınlık kazanan bu terim yurdumuzda da benimsenerek kullanılmaya başlanmıştır. Alman dili konuşulan ülkelerde ise (Almanya, Avusturya, İsviçre) Folklor terimi yerine aynı anlamı karşılayan “Volkskunde”nin kullanılışı tercih edilmiştir.

Her ulusun kendine özgü bir toplum yapısı bulunması nedeniyle Folklorun tanımlanması ve kapsamının belirlenmesinde her ülkenin bilginleri kendi toplumlarının yaşayışına göre değerlendirmeler yapmışlardır. Örneğin Almanya’da Folklor, siyasal bilimlerin giriş yeri, giriş odası ve sosyal politikanın köken, kaynak kitabıdır. Folklor halkın kalıbı, ruhu ve türünün bilimsel anlayışıdır. Sosyoloji, sözcüğün anlamı ve çağdaş kavramı bakımından Folklorun bölümlerinden biridir.

Amerika’da Folklor, uygarlık tarihini inceleyen sosyal bilimlerden biri olarak kabul edilmektedir.

Belçika’da Folklorun amacı, halk sınıflarının yaşayışlarına ve uygarlıklarına ait olan her şeyi toplamak, inceleyerek, açıklamaktır. Folklor İnsanlık zihniyetinin geçirdiği çeşitli aşamaları inceler ve bunları her gün karşılaşılan benzer aşamalarla karşılaştırma amacını güder.

Fransa’da Folklor, halk yaşayışını inceler. Folklor, uygar ülkelerde halka ait düşünsel ve maddesel kültürü inceler. Folklor, uygar uluslardaki halk düşüncesinin incelenmesidir. Folklor doktrinsiz ortak inanmalar, kuramsız çalışmalardır. Folklor, hiçbir aydının öğretemediği, halkın kendi kendine öğrendiği efsane, hikaye, gelenek, şarkı, bilmece, söz düzeni, yıldızlara ait inanma ve büyüler gibi bilgilerdir. Folklor, az gelişmiş ulus ve halk sınıflarının inanış, gelenek ve göreneklerinin ansiklopedisidir. Bu da insanlğın başlangıcından zamanımıza kadar az ya da çok bozulmuş biçimde ulaşan kültür kalıntılarıdır.

İngiltere’de Folklor, gelenekler bilimidir. Folklor, insan kuruluşlarında en yaygın, en devamlı ve eski olan şeyleri, halk sanatlarını, halk endüstrisini inceler. Folklor, yazılı belgeleri değil; atalardan gelen geleneklerin etkisi altında inanılan ve yapılan şeyleri inceler. Folklor, bugün yaşayan, fakat bugünün ve zamanımızın olmayan fikirleri, gelenek ve tarihleri,eski halklardan kalanları toplar, karşılaştırır. Halkın efsane, gelenek ve inanışları ile ilgilenir. Folklor, halkın düşünsel yapısını oluşturan her şeyi inceler.

Folklorun anlamı ve tanımı konuları Türk folklorcularınca da işlenmiştir. M. Şakir Ülkütaşır, Sedat Veyis Örnek gibi bilim adamlarını örnek verebiliriz.

Sedat Veyis Örnek’e göre Folklor, bir ülke ya da belirli bir bölge halkına ilişkin maddi ve manevi alanlardaki kültürel ürünleri konu edinen, bunları kendine özgü yöntemlerle derleyen, sınıflandıran, çözümleyen, yorumlayan ve son aşamada bir bireşime vardırmayı amaçlayan bir bilim dalıdır.

Bir ülkenin, bir yöre halkının, bir etnik grubun yaşamının bütününü kapsayan ve temelinde o halkı oluşturan insanların ortak ve yaygın davranış kalıplarını, yaşama biçimini, belirli olaylar ve durumlar karşısında tavrını, çevresini ve dünyayı algılayışını açıklamada; geleneksel ve törensel yaşamı düzenleyen, zenginleştiren, renklendiren bir diibeceriyi, beğeniyi, yaratıyı, kurumu, töreyi, kurumlaşmayı göz önüne sermede; bir ucuyla geçmişe, bir ucuyla da zamanımıza uzanan gelenekler, görenekler, adetler zincirini saptamada; bu zincirin köstekleyici veya destekleyici halkalarını tek tek belirlemede; halk kültürünün atardamarlarını yakalayarak bunlardan özgün ve çağdaş yaratmalar çıkarmada folklorun rolü ve önemi birinci derecededir.

M. Şakir Ülkütaşır’a göre Folklor, en derli toplu anlamıyla genel olarak sözlü halk edebiyatı, halk musikisi, halk temaşası, halk gelenek ve inançları gibi tamamen fikri ve manevi tezahürleri, kısaca halkın manevi kültürü araştıran bir bilimdir. Düğün, bayram, cenaze, kandil, çocuk vs.’ye ait halk gelenekleri; cin, peri, büyü, afsun, muska, gibi şeylere inanma şeklinde tezahür eden bütün halk inançları ile türküleri, maniler, bilmeceler, oyunlar, masallar, menkıbeler, deyimler ve atasözleri Folklorun konusu içindedir. Bütün bunlar belli kadrolar dahilinde tespit ve tetkik edilir. Folklor araştırmalarının temel taşı olan kadro bir kategori içinde ve birbirleriyle yakından ilgili birçok maddeyi içine alan geniş bölümdür.

Halk Biliminin Etnoloji, Sosyoloji, Sosyal ve Kültürel Antropoloji, Edebiyat, Psikoloji, Dilbilim, Dinbilim, Tarih, Dinler Tarihi, Sanat Tarihi, Coğrafya, Tıp, Hukuk vb. bilimlerle yakından ilişkisi olup; gerektiğinde bu bilim dallarının yöntem ve bulgularından yararlanır, başka ülkelerin Halk bilimi (Folklor) ile ilgili verilerinden koşutluklar kurar, karşılaştırmalar yapar, bunların kökenine inmeye çalışır. Böylece yerlilikten ve ulusallıktan evrenselliğe geçerek insanlığın ortak kültürüne katkıda bulunmaya yönelir.

Halk Bilimin içerisine giren konuların yeterli ve herkesin üzerinde anlaşabileceği bir şemasını düzenlemek zordur. Çünkü sosyal bilimlerin çoğunda olduğu gibi Halk Biliminde de bir takım konuların sınırlarını kesin olarak çizmek, bunların diğer bilimlerle olan sınır anlaşmazlıklarını önlemek güçtür.


TÜRKİYEDE HALK BİLİMİNİN GEÇMİŞİ VE BUGÜNKÜ DURUMU

Türkiye’de Folklor çalışmaları Batı ülkelerine nazaran geç başlamıştır. Bazı araştırmacılar, Folklorun bir bilim olduğundan habersiz, bazı veriler elde edip, bunları bazı dergilerde yayımlamışlardır. Başlangıçta daha çok Folklorun ne olduğu üzerine açıklamalar içeren yazılar yazılmıştır. Gökalp, Halka Doğru adlı dergide “Halk Medeniyeti-I” başlıklı yazısında Folklor terimine karşılık olarak “Halkiyat” terimini (1913) kullanmıştır. Resmi medeniyet ve Halk medeniyeti olmak üzere bir kavmin iki medeniyetten oluştuğunu belirtmiş; kaideleri yazılı olmayan, ağızdan ağıza geçerek bir soyda uzayıp giden ananevi medeniyeti konu edinen ilmi de “Halkıyat” olarak tanımlamıştır.

Mehmet Fuat Köprülü İkdam Gazetesinde “Yeni Bir İlim: Halkiyat-Folklor” konulu yazısında (1914) Folklorun Avrupa’daki gelişiminden ve ülke için öneminden söz etmiştir. Folklor terimi açık olarak ilk defa bu yazıda geçmiştir.

Rıza Tevfik Bölükbaşı Peyam Gazetesi’nin edebiyat ekinde “Folklor” başlıklı yazısında (1914) , kelimenin aslını açıklayarak bizdeki anlamıyla Avrupa’daki anlamı arasındaki farkları işaret etmiştir. Ayrıca Halk Biliminin asıl konusunun ortak halk edebiyatı ürünleri olduğunu belirtmiş, Türk atasözlerinden ve türkülerinden örnekler vermiştir.

Selim Sırrı Tarcan Türkiye Edebiyat Mecmuasında “Halk İlmi (Halkiyat)” dergisinde (1924) Folkloru tanımlayarak, Folklorun birleştirici ve eğitsel bir bilim dalı oluşunun üzerinde durmuştur.

Rauf Yekta Bey, “Darülelhan külliyatı” defterlerinin Anadolu Halk Şarkıları adını taşıyan I. Sayısında yazdığı önsözde, folklorcuların derleyip topladıkları ezgi ve sözlerin ulusun geçmişini aydınlatmadaki önemine değinmiş, halk türküleri derlemenin önemini belirtmiştir.

Türkiye’de Halk Bilimi alanında çalışma yapan yabancılar daha çok halk edebiyatı ve halk müziği konuları üzerinde durmuşlardır. Bu bilim adamlarından bazıları şunlardır: B. Bartok, W. Eberhard, F. Giese, G. Jacob, U. Johansen, F.W. Hasluck, I. Kunos, F. Luschan, Th. Menzel, G. Mezsaros, G. Nemeth, K. Rainhardt, H. Ritter, W. Ruben vb.

Cumhuriyet dönemine kadar folklor konusundaki çalışmalar, daha çok kişisel ve dağınık görünümdedir. 1927 yılında Ankara’da “Anadolu Halk Bilgisi Derneği” daha sonra da “Türk Halk Bilgisi Derneği” adını alan dernek, Türk Halk Bilimine dönük çalışmaları başlatan ilk örgüttür.

Bu dernek çıkardığı “Halk Bilgisi Haberleri” adlı süreli yayınıyla ülkemizin çeşitli yörelerinden derlenen Halk Bilimi verilerini toplu olarak sunmuştur. “Halk Bilgisi Toplayıcılarına Rehber” adlı kılavuz da yayınlamıştır.

1955 yılında Türk Halk Sanatlarını ve Ananelerini Tetkik Cemiyeti kurulmuştur. Bu cemiyet, iki kez ad değiştirerek günümüzdeki Folklor Araştırmaları Kurumu adını almıştır.

1964 yılında kurulan “Y.T.G. Türk Folklor Enstitüsü kurma derneği” 1966 yılında “Türk Folklor Araştırmaları Kurumu” adını alarak bu alanda çalışmalar yapmıştır.

Boğaziçi Üniversitesi ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi öğrencilerinin öncülüğüyle kurulan iki dernek de süreli yayınları, sergileri, açık oturumlarıyla Folklora alanında katkılar sağlamışlardır.

1932 yılında kurulan Halkevleri kültürün araştırılması, incelenmesi, yaygınlaştırılması ve halkla kaynaştırılmasında önemli rol oynamıştır. Halkevlerinin Köycülük Kolları köy ve kasabalara geziler düzenlemiş; bu gezide elde edilen folklor verileri yerel dergilerde yayımlanmıştır. Halka dönük etkinlikleriyle bu kuruluşlar çeşitli illerde çıkardıkları yerel dergiler, yayınladıkları kitaplar vasıtasıyla Halk Bilimi alanındaki gerecimizin büyük bir bölümünü yitip gitmekten kurtarmışlardır. Halk Bilimini ilgilendiren kılavuz ve el kitaplarının, monografilerin büyük bölümü çeşitli halkevlerinin aracılığı ile okuyucuya kazandırılmıştır.

Türk Dil Kurumu da Halk Ağzından Derleme Dergileri, Derleme ve Tarama sözlükleriyle dil konusunda Halk Bilimine katkıda bulunan kurumlar arasındadır.

Üniversitelerde uzun yıllar bağımsız bir Folklor kürsüsü kurulamamıştır. Günümüz itibariyle (2000) bu alanda bağımsız kürsü yalnızca Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya fakültesinde kurulabilmiştir. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesinde 1938-1948 yılları arasında Halk Edebiyatının yanında Halk Bilimi konularına da programında yer veren bir kürsü, Pertev Naili Boratav’ın öncülüğünde çalışmalar yapmıştır. Aynı fakültenin Etnoloji kürsüsü ise etnoloji ve sosyal antropolojinin yanı sıra Folklor konularını işlemektedir. Boratav ve İlhan Başgöz yabancı ülkelerdeki üniversitelerde Türk Halk Bilimine ilişkin araştırma ve incelemeleriyle, bu alana önemli katkılar sunmuşlardır. Aynı fakültede Etnoloji ve Sosyal Antropoloji öğretim üyelerinden olan Orhan Acıpayamlı doğum, halk hekimliği, bibliyografya; Nermin Erdentuğ evlenme adetleri; Sedat Veyis Örnek halk inançları, ölüm vb. konularda monografik nitelikte araştırmalar yaparak yayınlamışlardır. Bu fakültenin Tiyatro Kürsüsü öğretim üyelerinden Metin And ve Özdemir Nutku geleneksel Türk tiyatrosu konusundaki araştırma ve incelemeleriyle Halk Bilimi alanına katkıda bulunmuşlardır. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde 1993 yılında Halk Bilimi Bölümü bağımsız bir bölüm olmuştur.

Hacettepe Üniversitesinde Sosyal Antropoloji ve Genel Türk Edebiyatı Bölümündeki bazı araştırma ve incelemeler de Halk Bilimi kapsamına girmektedir. Sosyal Antropoloji Bölüm başkanlığı yapmış olan Prof. Dr. Bozkurt Güvenç’in de Halk Bilimi alanında önemli katkıları olmuştur. Aynı fakültenin Türk Dili Ve Edebiyatı bölümüne bağlı Ana Bilim Dalı olarak Türk Halk Bilimi öğretimine devam etmektedir.

Boğaziçi Üniversitesi’nde Tahir Alangu’nun Halk Bilimin tarihçe ve yöntem sorunlarıyla ilgili dersleri de bu alandaki katkılardandır.

Atatürk Üniversitesi özellikle halk edebiyatı alanında verimli çalışmalar, araştırmalar yapmakta, ve yayımlamaktadır.

1938 yılına kadar çeşitli dergilerde Halk Bilimi ile ilgili bazı yazılar yer alırken bu tarihte “Halk Bilgisi Derneği’nin yayınladığı “Halk Bilgisi Mecmuası” ile “Halk Bilgisi Haberleri’nde ağırlık tamamen Halk Bilimsel yazı ve derlemelere verilmiştir. Bunları zamanla Folklor Postası, Türk Folklor Araştırmaları, Türk Etnografya Dergisi, Folklor, Folklora Doğru, Sivas Folkloru, Halkbilimi gibi dergiler izlemiştir. Bunların bir kısmı yayınına son vermiştir. Yayınlanmaya devam edenler arasında Folklor/Edebiyat, Milli Folklor, Halk Bilim, Türk Dünyası, Erciyes gibi dergileri örnek verebiliriz. Halkevleri ve Fakülte dergilerinin Halk Bilimine katkıları olmuştur. Halk bilim yıllık ve belletenlerinde de özlü araştırma ve incelemeler yer almaktadır.

Türkiye’de ilk resmi derlemeler İstanbul Belediye Konservatuarı’nca 1926 yılında başlatılmış; bu amaçla dört gezi düzenlenmiştir. Halk Bilimin alanına giren konulardan biri olarak derlenen türküler notaya alınarak 14 defter halinde yayımlanmıştır. İlk pentatonik türkü bu gezilerde Gümüşhane’de kaydedilmiştir. Mahmut Ragıp Gazimihal da 1929 yılında Anadolu Türküleri ve Musiki İstikbalimiz adlı bir kitap yayımlamıştır.

Ülkemizde, çeşitli tarihlerde Halk Bilimiyle doğrudan ilgili kongre, seminer ve danışma toplantıları düzenlenmiş ve bu çalışmalar devam etmektedir. Bunların kimileri derneklerin girişimiyle, kimileri de devletin desteğiyle gerçekleştirilmiştir.

İş Bankası, Yapı Kredi Bankası, Akbank, Sümerbank gibi bankaların özellikle yayın alanındaki etkinleriyle Halk Bilimi alanına katkıları olmuştur. Halk Bilimine, el sanatlarına ilişkin yayınlarının yanında halkın yaratı ve beceri ürünlerini tanıtan gösteri, sergi, koleksiyon türünden çalışmaları da dikkate değerdir.

Halk Bilimi alanında hizmet veren resmi bir kuruluş olarak Kültür Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü, geçmişten bugüne birtakım değişiklikler geçirerek kurulmuştur. İlkin, “Milli Folklor Enstitüsü” adıyla 1966 yılında kurulmuştur. Amacı Folklorun çeşitli konularında çalışmalar yaparak bir Folklor arşivi, kütüphanesi, müzesi kurmak, yurdun değişik yerlerinde bu konularda yapılan çalışmaları birleştirip teşvik etmek ve bunlara rehberlik etmektir. 1973 tarihli Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile “Milli Folklor Dairesi Başkanlığı” adını alan kurum 1982 yılında teşekkül eden Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde ana hizmet birimi olarak müstakil Daire Başkanlığı şeklinde görevini sürdürmüştür. 1989 yılında “Halk Kültürlerini Araştırma Dairesi Başkanlığı, 1991 tarihinde de “Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü” adını almıştır.

Genel Müdürlükçe Halk Kültürünün bütün konularında yapılan araştırmalar, yurtiçi ve yurtdışı olmak üzere Folklor Araştırmacıları tarafından görüşme tekniği, ses kayıt cihazları, fotoğraf makinaları ve video kamera kullanılarak yapılmaktadır. Ayrıca çeşitli kurum, kuruluş ve üniversitelerle işbirliği içinde panel, sempozyum, kongre vb. yapılmakta, sunulan bildirilerin basımı sağlanmaktadır. Bu konuda yapılan çalışmalardan bazıları şöyledir: İlki 1975 yılında yapılan “Uluslararası Türk Halk Kültürü Kongresi” beş yılda bir yapılmaktadır. 2001 yılında altıncısı İçel ilinde yapılacaktır. 1994 yılında birincisi yapılan “Türk Araştırma Sonuçları Sempozyumu”nun iki yılda bir yapılması planlanmış olup, sonuncusu 1998 yılında yapılmıştır. “Uluslararası Ahilik Kültürü Sempozyumu” nun birincisi 1993, ikincisi 1999 yılında yapılmış olup beş yılda bir yapılması planlanmıştır. Dönüşümlü olarak her yıl Unima ile birlikte “ Ulusal ve Uluslararası Geleneksel Tiyatro Festivali yapılmaktadır. 2000 yılında Folklor Araştırmacıları Vakfı ile işbirliğinde ilki düzenlenen “Mahalli Halk Oyunları Yarışma”nın her yıl yapılması planlanmıştır. Bu etkinliklerin yanında sürekli olmayan, özel gün ve zamanlarla ilgili faaliyetler de vardır: Nevruz Sempozyumu, Dede Korkut günleri çerçevesinde düzenlenen Dede Korkut Sempozyumu, Folklor Araştırmacıları Vakfı işbirliği ile gerçekleştirilen Roman Halk Kültürü Fotoğraf Sergisi, yine vakfımız işbirliği içinde her ayın cuma günleri yapılan Kültür Söyleşileri (birincisi 14 Kasım 2000 yılında yapılmıştır) vb. Yayın alanında da Türk Dünyası Dergisi, Türk Halk Kültürü Araştırmaları ve Türk Halk Kültüründen Derlemeler adıyla süreli yayın çıkarılmakta, Halk Bilimi ile ilgili kitapların basımı da yapılmaktadır.



HALK DANSLARI


Dans (is. Fr. Danse): Müzik temposuna uyularak yapılan ve estetik değer taşıyan düzenli vücut hareketleri, raks(Türkçe Sözlük :1998 s.527).

Yukarıda genel tanımı verilen dansın kapsamı oldukça geniştir. Bu da dansın çeşitli alt başlıklara ayrılmasına neden olmuştur.

Dans alanını tartışmaya Türkiye’den önce başlamış bulunan ülkelerin dans literatüründe geçen bir kavram çifti bizim için de elverişli görünüyor: “social dance” ve “theatre dance”. Yani sosyal dans ve sahne dansı. “Social dance” terimi, Rock’n Roll’dan tangoya, twist’den köylü danslarına dek, sahneleme kaygısı güdülmeden “yalnızca eğlenmek için” yapılan dansları kapsıyor; sahne dansı terimi ise klasik baleden dans tiyatrosuna dek sahneyi kullanan, seyirci için yapılan dans biçimleri için kullanılıyor. (Taner Koçak, Folklora Doğru S.59, s.70)

Metin AND ise köylü dansları olarak adlandırdığı halk dansları için yaygın olarak kullanılan halk oyunları terimini yanlış bulmaktadır: “Çünkü halk oyunu terimi bütün yurdu kapsayan, yaygın, bütün halkın dans ettiği danslardır. Türkiye’de bu türlü bütün yurda yayılmış danslar yoktur. Bunun yerine her bölgenin ve bu bölge içindeki ilçe ve köylerin her birinin ayrı ayrı dansları bulunduğundan köylü dansı ve köylü müziği demek daha yerinde olacaktır.”

Dans için oyun kapsamı fazla geniş bir kelime olduğundan oyun içinde dansı halk dansı olarak ayırdık. Çünkü Huizinga’ya göre kültürden önce gelen oyun, tiyatro, dans ve türlü seyirlik oyunların çıkış noktasıdır.

Şu halde Türk Halk Dansları olarak adlandırabileceğimiz Türkiye halkının danslarına bir göz atarsak; dört hatta beş önemli etkenin bir araya gelmesiyle oluştuğunu görürüz. Bunlar; a) Yer (Anadolu), b) Soy (Orta Asya), c) Din (İslamiyet), ç) İmparatorluk, d) Batılılaşma’dır. Bu sonuncusu ancak son yüz elli yıldır kendini gösteren bir etken olduğundan gleneğe dayanan halk dansları bakımından üzerinde durulması gerekmez. (Metin AND. s. 7)

Bütün bu etkenleri üzerinde taşıyan Türk Halk Dansları günümüzde hala çok canlı olarak yaşamakta ve çok çeşitlilik göstermektedir. Tespit edilebilen danslar üzerinde ise çeşitli sınıflandırma çalışmaları yapılmıştır. Konularına göre, oynanış biçimine göre, kullanılan araç gerece göre vb. Ancak halkın dansı oyundan ayırmak için kullandığı adlandırmalardan yola çıkarak belli başlı ve yaygın şu türlerden bahsedebiliriz: Halay, horon, bar, zeybek, karşılama vb. Bunlar -her ne kadar kültürün özelliği gereği keskin sınırları olmasa da- aynı zamanda belli bölgeleri de karakterize etmektedir (Zeybek=Ege, Horon=Karadeniz gibi).

Günümüzde halk danslarının iki boyutu bulunmaktadır:

1- Doğal ortamında halk dansları,

2- Sahnede halk dansları.

Birinci durumda halk arasında yaşaya geldiği şekildeyken, ikinci durumda gösteriye yönelik bir hale gelmiş ve sahneye çıkmıştır. Ancak sahnelenebilen veya gösterime sunulabilen bütünlüğü içerisinde, herhangi bir insani ve/veya toplumsal sorunu işlemeye müsait olmadığından sadece gösterim değeri yüklenmiş, seyirlik olarak kalmıştır. (Yarışmalar, turist karşılamaları, yurtdışı pazarları, holding açılışları vb.)

Halk dansları bu haliyle sanatsal bir etkinlik olarak seyredilmekten, kendisini seyrettirmekten uzaksa da, günlük yaşamda yorgun düşenler için iyi bir oyalanma ve eğlenme aracı olabilmektedir.

Kültür-sanat üretim ve tüketim süreçlerinin belli sınıf ve sınıf katmanlarınca dolayımda tutulan ilişkiler tarafından belirlendiği günümüz Türkiye’sinde dans alanı yine hem üretim, hem tüketim süreci açısından belirli kesimler tarafından paylaşılmış, belirli kesimlere paylaştırılmıştır. (Folklora Doğru, Taner KOÇAK s.60)

Halk danslarından yola çıkarak yaratıcı bütünlükler oluşturmak istiyorsak, savunacağımız ilk şey içeriğin iade edilmesidir. Ancak iade edilmiş içerikle biz dans sanatının iletişimsel/eğitsel/estetik işlevlerini kurabiliriz yoksa her durumda yaptığımız bir gösteridir.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst