Silencio
Kayıtlı Üye
Ödül sezonuna girilmesiyle birlikte her sene klasikleşen indirerek film izlemenin doğruları ve yanlışları isimli tartışmalar da doğal olarak başlamış oldu. Bu sene, bu konuyla ilintili olarak fikirlerimi yazmakla yazmamak arasındaki ince çizgide gidip geliyordum. Bunu belirtmemdeki sebepse son zamanlarda özellikle sosyal medyada bu konuyla ilgili tartışmaların çoğalması ve bu yazıyı yazmamın herhangi bir kimseye karşı fikir belirtmek veya cevap vermek olmadığı.
En baştan şunu belirtmekte fayda var kendinizi sinefil olarak tanımlıyorsanız ve gerçekten hayatınızı sinemaya adadıysanız bu ülkede korsana hayır! deme şansınız ne yazık ki pek yok. İster sinema yazarı olun ister blogger, bu konuyu tartışmadan önce bu gerçeği kabullenmeniz gerekiyor.
Sinemaseverlerin İstanbul ve birkaç büyük şehir dışında merak edilen filmlerin büyük bir bölümünü (blockbusterlar hariç) sinema salonunda izleme şansı çok düşük. Festival takip etme şansıysa neredeyse sıfır. Zira şunu da eklemek gerekiyor ki herhangi bir festivali hakkını vererek takip etmek de öyle ucuz bir olay değil. Şimdi, en başta belirttiğim korsana hayır deme şansınız yok. cümlesini biraz açalım. Kendi adıma geride bıraktığımız senenin en merak ettiğim birkaç filminden biri Short Term 12ydi ve geçtiğimiz günlerde sinema yazarı Alper Turgut, Facebookta bu filmle ilgili şöyle bir paylaşımda bulundu.
Anladığım kadarıyla kimsenin getirmeye niyeti yok bu filmi, bulun izleyin arkadaşlar, şüphesiz geçen yılın en iyi filmlerinden biri, düşük bütçeli olsa dahi, anlatacak bir öykün, bir de meselen varsa, ortaya iyi bir şey çıkıyor işte.
Sanırsam tam olarak da bu iletiyi görünce bu konudaki fikirlerimi yazmaya karar verdim ve kanımca bu konuyla ilgili bütün meseleyi açıklayan fikir de buydu. Dünyanın herhangi bir yerinde böyle bir film var ve siz uzun süre bu filmi bekliyorsunuz ama gelin görün ki bu filmi oturup o büyüleyici beyazperdede seyretme şansınız olamayacak. Tek bir çıkış yolu var. İnternetten indirip, küçücük bir ekrana bakarak heyecanla beklediğiniz filmin tadını çıkarmaya çalışmak. Peki, bu yapılan işleme korsan film izlemek diyebilir misiniz? Soruya soruyla cevap verelim;
Filmi getiren bir dağıtımcı var mı?
-Yok.
Siz bu ülkede bunu seyrettiniz diye yapımcı veya bu işten maddi geliri elde eden herhangi bir kimse, herhangi bir maddi kayba uğruyor mu?
-Hayır.
O zaman bu durumda korsan film izlemek gibi bir durum söz konusu değil. Önce bunu anlamak gerekiyor
Gelelim asıl meseleye. Vizyona girecek bir filmi indirip seyretme veya vizyondaki bir filmi aynı şekilde seyretme meselesine. Yine konuyu açarken belirtmek gerekiyor ki bu durumda sinemaya karşı bir haksızlık yapıldığını söylememek haksızlık olur. Çünkü o ya da bu şekilde bu işe para yatıran kişiler için ciddi bir zarar doğurduğu aşikar. Ama Türkiyenin yalnızca birkaç büyük şehirden oluşuyor olması sebebiyle(!) filmin ulaşmadığı seyirciler seyretme şansı bulamıyor ki artık sosyal medya sayesinde Dünya çok daha küçük. Birçok insan filmi beyazperdede görme şansı bulurken böyle bir şansı olmayanlar seyretmesin mi? Seyretmesinler korsan olur! Kimse kusura bakmasın ama yok öyle bir dünya. Festivallerde daha erken seyredebilme şansına ise yukarıda belirttiğim detaylar sebebiyle girmeyelim bile. Lakin, sinema aşkıyla yanıp tutuşan insanların Başka Sinemaya gösterdiği ilgi de apaçık ortada. Başka Sinemanın aktif olduğu illerde dahi önceden indirilerek seyredilen filmler bugün Başka Sinema sayesinde beyazperdede seyrediliyor.
Bu durumda;
Korsan film seyretme meselesinde bu ülke insanının neredeyse %90ının bir seçim yapabilme şansı yok. Önüne ne konulursa onu alıyor. Ve sonuç olarak korsan film seyretme belirttiğim çoğunluk için ne yazık ki bir tercih değil zorunluluk haline geliyor. Kısacası bu ülkeye yalnızca İstanbula kar yağdığında kış gelmiyor.
Özetle korsan film seyretme konusunda her yol aynı kapıya çıkıyor. O sebeple bu konuda kimsenin kimseyi yargılama lüksü yok. Ne zaman ki bu ülkede güzel şeyler yapılır, herkesin, istediği filmi eşit şartlarda izleyebilme şansı oluşturulur bu korsan konusu o zaman tekrar konuşulmaya açılır. O vakit, sinemaya gerçekten değer veren herkesin bu konudaki kararı da korsana hayır demek olur! O zamana kadar bunu tartışmak veya yargılamak son derece gereksiz.