Fıkralar2

rapor

Kayıtlı Üye
İki general bir cafede oturup konuşuyorlarmış. generalin biri "benim bir erim var çok ***** demiş. diğeriyse "hayır, benim bir erim var o daha da *****tır." demiş. tartışma çok büyümeden kimin askerinin daha ***** olduğunu anlamak için yarışma gibi bir şey yapmaya karar vermişler. ilk general askerini yanına çağırıp "oğlum, git bana şu 5000 lirayla bir mercedes al gel" demiş. ikinci general de askerini çağırıp "git bak ben ordu evinde miyim?" demiş. iki asker yolda karşılaşmışlar. ilki "ya benim general çok *****. bu günün pazar olduğunu bildiği halde beni araba aldırmaya gönderdi." demiş. ikincisiyse "benim general daha *****. yanında telefon dururken, beni ordu evine gönderdi." demiş
 
İki laz yılan olan Temel'le İdris yolda gidiyorlarmış. Birden Temel İdris'e dönüp: "Ula İdris biz zehirli miydik yoksa zehirsiz mu?" diye sormus. İdris şaşırmış "Ula ne oldu gene" demiş. Temel de:
"Ula biraz once dilimi isirdim da," demiş...
 
Cafer komadadır. Yanında ise karısı... Cafer'in gözleri nemli, kısık sesiyle karısına doğru bakar ve konuşmaya başlar:
"İlk işten kovulduğum zaman yanımda idin. İflas ettiğim gün oradaydın. Vurulduğum zaman ilk gözümü açtığımda seni gördüm. Trafik kazası geçirdiğimde hastanede hep başucumdaydın...
Karısı takdir edilmenin mutluluğunda tabi.
"Şimdi komadayım yine başucumdasın. Sonunda anladım ama, çok geç oldu; yahu sen ne uğursuz karısın"
 
4 tane üniversite öğrencisi, uyanamadıkları için matematik
finaline geç kalırlar ve okula gidince hocaya arabalarının lastiğinin
patladığını söylerler... Hoca ilk basta inanmaz ama öğrencilerinin
yalvarmalarına dayanamayarak, onları 3 gün sonra sınav yapacağını söyler.
Sınav günü gelince hoca, 4 öğrencinin hepsini bos bir salonun ayrı ayrı
köşelerine oturtur.
Sınav geçme sistemi şöyledir: 100 üzerinden 50 puan alan herkes
sınavı geçebilir... Hocanın hazırladığı sınavda ise ön sayfada 10'ar
puanlık 4 tane basit matematik sorusu vardır... Bunları kolayca çözerler.
Arka sayfada ise 60 puanlık 1 soru vardır: "Hangi lastik
patladı?"
 
Boşanma davasında kadın, hakime talebini gerekçesi ile açıklamış:
- "Sayın hakim, çocuğun bende kalmasını istiyorum. Onu dokuz ay karnımda taşıdım."
Hakim kocaya sormuş:
- "Karınızı duydunuz. Bir diyeceğiniz var mı?"
Adam "Var tabii" demiş ve anlatmış:
- "Sayın hakim. Farzedelim ki canınız bir kutu soğuk kola istedi. Makineye parayı attınız ve kola geldi. Şimdi bu kola makinenin midir, yoksa parayı deliğe atanın mı?"
Hakim sekreterine dönmüş:
- "Yaz kızım. Çocuk babada kalacaktır..."
 
Nasa uzay üssünde yeni bir deneme yapılıyormuş. Gönüllü başvuranlar arasından Temel, astronot adayı olarak seçilmiş. Ön elemede oldukça sıkı testleri geçen Temel; 3 aylik ikinci bir eğitim ile iyi bir astronot olabilmiş. Beklenen an gelmiş ve Temel bir maymunla birlikte uzay mekiğine binerek havalanmış. Atmosfer aşıldıktan sonra Temel'in ilk işi; kendisine sıkı sıkıya söylenildiği gibi zarfları açıp maymunun ve kendisinin görev kartlarını okumak olmuş. Maymunun görevleri: "Yerküre ile bağlantıyı sürekli kontrol altında tutmak; her 2 saatte bir yörüngedeki sapmaları ayarlamak; füze içindeki hava basıncı, ısı, iletkenlik değerlerini aşağıya bildirmek; yakıt harcamasını ve motorların sırasını belirlemek..." diye devam ederken; okumaktan sıkılan Temel, kendi görev kartını açmış : "Maymunu iyi besle!"
 
Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar. Ev sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek için biraz ayrılır. Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır. Soba yerden 1 m. kadar yukarda, altındaki dizili taşların üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma başlar. Kimyacı, "adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış"; fizikçi, "adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş"; jeolog, "burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi bir deprem anında sobanin taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangin olasılığını azaltmayı amaçlamış"; matematikçi, "sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış"; antropolog, "adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş". Bu sırada ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukarda olmasının nedenini sorarlar., Adam cevap verir: - "Boru yetmedi."
 
Bir gün doktorlar, tımarhanede yaptıkları araştırmada en akıllı deliyi seçeceklermiş. Bir gün delilerden biri bahçede bulunan havuza düşmüş ve boğulmak üzereymiş. Delilerden biri havuza düşen arkadaşını kurtarmaya çalışmış. Bunu gören doktorlar arkadaşını kurtaran deliyi yanlarına çağırmışlar ve "seni en akıllı seçiyoruz" demişler. Doktorlardan biri: "Peki kurtardığın arkadaşını çağır da sana teşekkür etsin" demiş. Deli: "Gelemez ki!" Doktor: "Neden gelemezmiş?" Deli: "Çünkü kuruması için onu astım!"
 
Bir tane kurbağa varmış.Bu kurbağanın cinsel organı aşırı büyükmüş,tam 50 cm imiş. Bu da kurbağa için büyük bir sıkıntı ve dert imiş.Bu meseleyi halletmek için bilge kurbağanın yanına gitmiş ve derdini anlatmış. Bilge kurbağa ona demiş ki: "Bizim komşu bataklıkta bir dişi kurbağa var, git ona evlilik teklif et, eğer kabul etmezse her hayır dediğinde senin organın 10 cm kısalacak" demiş...
Bunun üzerine kurbaga bilgenin dediği dişi kurbağayı bulmuş ve ona:
-Benimle evlenir misin? Demiş,
Dişi kurbağa da hemen reddedip
-Hayır. Demiş.
Bizim kurbağa bir bakmış organı 10 cm kısalmış. Sevinmiş ve hala büyük olduğu için bir defa daha teklif etmeye karar vermiş ve:
-Bakın iyi düşünün. Benimle evlenir misiniz? Demiş. Dişi kurbağa bir defa daha
-Hayır. Demiş. Bakmış organı 10cm daha kısalmış yine çok sevinmiş ama düşünmüş ki 30 cm'ye indi ama hala ideal değil. Son bir kez daha sormaya karar vermiş ve:
-Nolur, doğru karar verin, benimle evlenir misiniz? Demiş.
İyice bu ısrarlardan bıkan dişi kurbağa demiş ki:
-Ne laf anlamaz şeysin sen! Kaç defa diyeceğiz HAYIR, HAYIR, HAYIR demiş....
 
Nasreddin Hoca'ya yapilan satasmalar tükenip bitmez. Aksehirliler bir gün Hoca'ya takilir ve sorarlar: - "Hocam senin evliyalar katinda ulu bir kisi oldugun söylenir asli var midir?" Hoca'nin böyle bir iddiasi elbette yoktur ama bir kere soruldu ya cevaplar: - "Her halde öyle olmali." - "Böyle kisiler zaman zaman mucizeler göstererek bu özelliklerini herkese kanitlar. Hoca madem kabullendin göster bir mucize de görelim!" Hoca: - "Pekala simdi size bir numara yapalim" der.. Karsisinda durmakta olan çinar agacina; - "Ey ulu çinar çabuk yanima gel!" der. Tabii ne gelen agaç var ne giden. Hoca yürümeye baslar agacin yanina varir. Aksehirliler: - "Ne oldu Hoca agaci getiremedin, kendin oraya gittin!" diye gülünce Hoca: - "Bizde kibir yoktur, dag yürümezse abdal yürür", der.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst