Tarifi: –Tafsîlî delillerden elde edilen şer’i ve amelî hükümleri bilmektir.(Nurulizah) diye tarif olunur. Yani ister ibadet olsun ister günlük hayatımızda yaptığımız şeyler olsun, yaptığımız şeylerin nasıl yapılacağını ve hükümlerini beyan eden ilimdir.
Kur’an-ı Azimuşşan’da “Müminlerin hepsinin toptan sefere çıkmaları doğru değildir. Onların her fırkasından bir gurup dinde tefekkuh etmek (dini ilimleri öğrenmek) için ve kavimleri savaştan döndüklerinde onları ikaz etmek için geride kalmalıdır. Umulur ki sakınırlar.”[1] buyruldu. Resülullah (s.a.v) efendimiz de “Cenabı Hak bir kimsede hayır (vücuda getirmeyi) murat ederse onu dinde fakih (alim) kılar.[2] Fakih Ebu Leys şöyle dedi: ilim birçok neviler üzerinedir. Allah katında bunların hepsi güzeldir. Fakat fıkıh ilmini öğrenmek lazımdır. İnsan fıkıh ilminden bolca nasibini aldıktan sonra ilim tahsilini sadece fıkıh ile sınırlı bırakmayıp zühd ilmine, hükemanın (hikmet sahipleri) hükmüne ve salihlerin şemailine (menkibelerine) de bakmalıdır.
Her insanın namaz, abdest, oruç vs kendisine farz olan ibadetleri yapabilecek, ve haramlardan korunabilecek kadar ve maişetini (helalden) temin etmek için lüzumlu ilimleri öğrenmesi farzdır. Bunların dışında kalan ilimleri öğrenmek farz değildir. Şayet öğrenirse o efdal olur. Ancak bunları terk ederse günahkar olmaz. Siraciye’de de böyledir. Nevazil’de Ebu Asım şöyle dedi: “Fıkhı bırakıp ta başka sözler öğrenmek müflislerin adetidir.” Tatarhaniye’de de böyledir.
Kelâm ve münazara ilmini ihtiyaçtan fazla öğrenmek ve bunlarda ihtiyaçtan fazla münazara ve mücadele etmek mekruhtur. Cevahirulahlati‘de de böyledir. İyice bilmedikçe kelâm meselelerinde münazara yapılmaz. İmam Muhammed bu hususta münazara yapardı. Çünkü ehli idi. Mültekit’te de böyledir. [3]
Hakkın zaferi için ilmî münazara yapmak ibadettir. Fakat üç şeyden biri için olursa haramdır:
1. Bir Müslümanı mağlup etmek için.
2. İlmini ortaya koymak için
3. Dünya ve mala nail olmak için veya halkın katında makbul olmak için.[4]
FUKAHANIN KISIMLARI
Fukaha (fıkıh alimleri) yedi tabakadır.
1- Şeriatla müçtehid (bunlara müçtehidi mutlak denir.) Dört mezhep imamı ve emsali.
2- Mezhep de müctehid Bunlar müctehid oldukları halde asıl kaidelerde bir müçtehidi mutlağı taklit ederler. İmâm-ı Ebu Yusuf, Muhammed, Züfer, Hasen ve Ebu Hanife’nin diğer ashabı gibi. Bu zevat ahkam hususunda hocaları Ebu Hanife’nin takrir ettiği kaideler gereğince delillerden hüküm çıkarmaya muktedirler. Her ne kadar bazı feri hükümlerde ona muhalefet etseler de asli kaidelerde onu taklit ederler. Halbuki müçtehidi mutlak asıl kaideler de diğer müçtehidi taklit etmez.
3- Meselelerde müçtehid. Bunlar mezhep sahibinden nas olmayan meselelerde içtihad eden ulemadır. Hassaf, Ebu Ca’fer Tahavi, Ebu Hasen el’Kerhi, Şemsü’l-eimme Hulvani, Şemsü’l-eimme Serahsi, Fahrulislam Pezdevi, Fahruddini Kâdıhan ve emsali gibi. Bu zevat usulde ve furuda İmâm-ı Azam’a muhalefet edemezler. Ancak nas olmayan yerde usul ve kavaide göre hüküm çıkarırlar.
4- Eshabı tahric.[2] Bunlar mukallittirler. Râzi ve emsali gibi. Bunlar asla içtihat etmezler. Lakin usulü iyi bildikleri ve me’hazleri zaptettikleri için iki vecihli mücmel bir kavli tafsil ederler. Mezhep sahibinden veya bir arkadaşından nakledilen iki manaya ihtimali olan mübhem bir hükmü emsaline mukayese etmek suretiyle kendi reyine göre izah edebilirler.
5- Eshabı tercih. Bunlarda mukallittir. Ebu’l- Hasen’il Kuduri ve Hidaye sahibi Ebu’l- Haseni’il Merğınani gibi. Bunların vazifeleri bazı rivayetlerin diğerlerinden üstün olduğunu göstermektir. Mesela; bu evladır, bu daha sahihtir, insanlar için bu daha münasiptir gibi sözler söyler.
6- Eshabı temyiz. Bunlarda mukallit olup, akvayı kaviden ve zayıftan, zahirurrivaye ve nadir rivayetleri ayırabilendir. Müteahhirin ulemadan metin kitaplarının musannıfları gibi. Bunların yaptıkları merdüd, kavi ve zayıf rivayetleri nakletmektir.
7- Buraya kadar anlatılanların hiç birine kadir olmayan ve mukallidi mahz olan alimlerdir. Bunlar kuvvetli ve zayıfı tefrik edemezler.[3] Bu kısımdaki fukaha şer’i hükümleri delillerinden istinbata, bu hükümlerin aralarını tefrik ve temyiz ve rivayetlerin bazılarını bazılarına tercihe muktedir olmayıp yalnız bir mezhebe mensup hükümlerin, meselelerin ve rivayetlerin büyük bir kısmını hıfzetmiş ve bunları eserlerine derc eylemiş olan bilgili zatlardır.[4] Bize (yani mukallidi mahz olan yedinci tabakaya) gelince, vazifemiz onların tercih ettikleri sahih gördüklerine tabi olmaktır. Eğer sen “Onlar bazen tercihsiz bir takım kaviller hikaye ediyor bazen de sahih kavilde ihtilaf ettikleri oluyor” dersen bende derim ki “Onların yaptıkları gibi yaparız. Örf ve ahvalin değişmesini, insanlara daha muvafık olanı, teamülün gösterdiğini ve vechi daha kuvvetli olan delili nazarı itibara alırız. Bu dünya cihetleri zannen değil hakikaten ayrılabilecek kimselerden hali değildir. Ayıramayacak kimseye düşen ise beraeti zimmet (kendi zimmet ve mesuliyetten kurtarabilmek) için ayırabilenlere müracaat etmektir.[5]
1] Tevbe süresi Ayet:122 [2] Buhari ve Müslim rivayet etti.
[3] Fetavilhindiye C.5 S.377 [4] Reddülmuhtar C.6 S.421
[1] İhya -ı Ulum C.1 S. 36
Kur’an-ı Azimuşşan’da “Müminlerin hepsinin toptan sefere çıkmaları doğru değildir. Onların her fırkasından bir gurup dinde tefekkuh etmek (dini ilimleri öğrenmek) için ve kavimleri savaştan döndüklerinde onları ikaz etmek için geride kalmalıdır. Umulur ki sakınırlar.”[1] buyruldu. Resülullah (s.a.v) efendimiz de “Cenabı Hak bir kimsede hayır (vücuda getirmeyi) murat ederse onu dinde fakih (alim) kılar.[2] Fakih Ebu Leys şöyle dedi: ilim birçok neviler üzerinedir. Allah katında bunların hepsi güzeldir. Fakat fıkıh ilmini öğrenmek lazımdır. İnsan fıkıh ilminden bolca nasibini aldıktan sonra ilim tahsilini sadece fıkıh ile sınırlı bırakmayıp zühd ilmine, hükemanın (hikmet sahipleri) hükmüne ve salihlerin şemailine (menkibelerine) de bakmalıdır.
Her insanın namaz, abdest, oruç vs kendisine farz olan ibadetleri yapabilecek, ve haramlardan korunabilecek kadar ve maişetini (helalden) temin etmek için lüzumlu ilimleri öğrenmesi farzdır. Bunların dışında kalan ilimleri öğrenmek farz değildir. Şayet öğrenirse o efdal olur. Ancak bunları terk ederse günahkar olmaz. Siraciye’de de böyledir. Nevazil’de Ebu Asım şöyle dedi: “Fıkhı bırakıp ta başka sözler öğrenmek müflislerin adetidir.” Tatarhaniye’de de böyledir.
Kelâm ve münazara ilmini ihtiyaçtan fazla öğrenmek ve bunlarda ihtiyaçtan fazla münazara ve mücadele etmek mekruhtur. Cevahirulahlati‘de de böyledir. İyice bilmedikçe kelâm meselelerinde münazara yapılmaz. İmam Muhammed bu hususta münazara yapardı. Çünkü ehli idi. Mültekit’te de böyledir. [3]
Hakkın zaferi için ilmî münazara yapmak ibadettir. Fakat üç şeyden biri için olursa haramdır:
1. Bir Müslümanı mağlup etmek için.
2. İlmini ortaya koymak için
3. Dünya ve mala nail olmak için veya halkın katında makbul olmak için.[4]
FUKAHANIN KISIMLARI
Fukaha (fıkıh alimleri) yedi tabakadır.
1- Şeriatla müçtehid (bunlara müçtehidi mutlak denir.) Dört mezhep imamı ve emsali.
2- Mezhep de müctehid Bunlar müctehid oldukları halde asıl kaidelerde bir müçtehidi mutlağı taklit ederler. İmâm-ı Ebu Yusuf, Muhammed, Züfer, Hasen ve Ebu Hanife’nin diğer ashabı gibi. Bu zevat ahkam hususunda hocaları Ebu Hanife’nin takrir ettiği kaideler gereğince delillerden hüküm çıkarmaya muktedirler. Her ne kadar bazı feri hükümlerde ona muhalefet etseler de asli kaidelerde onu taklit ederler. Halbuki müçtehidi mutlak asıl kaideler de diğer müçtehidi taklit etmez.
3- Meselelerde müçtehid. Bunlar mezhep sahibinden nas olmayan meselelerde içtihad eden ulemadır. Hassaf, Ebu Ca’fer Tahavi, Ebu Hasen el’Kerhi, Şemsü’l-eimme Hulvani, Şemsü’l-eimme Serahsi, Fahrulislam Pezdevi, Fahruddini Kâdıhan ve emsali gibi. Bu zevat usulde ve furuda İmâm-ı Azam’a muhalefet edemezler. Ancak nas olmayan yerde usul ve kavaide göre hüküm çıkarırlar.
4- Eshabı tahric.[2] Bunlar mukallittirler. Râzi ve emsali gibi. Bunlar asla içtihat etmezler. Lakin usulü iyi bildikleri ve me’hazleri zaptettikleri için iki vecihli mücmel bir kavli tafsil ederler. Mezhep sahibinden veya bir arkadaşından nakledilen iki manaya ihtimali olan mübhem bir hükmü emsaline mukayese etmek suretiyle kendi reyine göre izah edebilirler.
5- Eshabı tercih. Bunlarda mukallittir. Ebu’l- Hasen’il Kuduri ve Hidaye sahibi Ebu’l- Haseni’il Merğınani gibi. Bunların vazifeleri bazı rivayetlerin diğerlerinden üstün olduğunu göstermektir. Mesela; bu evladır, bu daha sahihtir, insanlar için bu daha münasiptir gibi sözler söyler.
6- Eshabı temyiz. Bunlarda mukallit olup, akvayı kaviden ve zayıftan, zahirurrivaye ve nadir rivayetleri ayırabilendir. Müteahhirin ulemadan metin kitaplarının musannıfları gibi. Bunların yaptıkları merdüd, kavi ve zayıf rivayetleri nakletmektir.
7- Buraya kadar anlatılanların hiç birine kadir olmayan ve mukallidi mahz olan alimlerdir. Bunlar kuvvetli ve zayıfı tefrik edemezler.[3] Bu kısımdaki fukaha şer’i hükümleri delillerinden istinbata, bu hükümlerin aralarını tefrik ve temyiz ve rivayetlerin bazılarını bazılarına tercihe muktedir olmayıp yalnız bir mezhebe mensup hükümlerin, meselelerin ve rivayetlerin büyük bir kısmını hıfzetmiş ve bunları eserlerine derc eylemiş olan bilgili zatlardır.[4] Bize (yani mukallidi mahz olan yedinci tabakaya) gelince, vazifemiz onların tercih ettikleri sahih gördüklerine tabi olmaktır. Eğer sen “Onlar bazen tercihsiz bir takım kaviller hikaye ediyor bazen de sahih kavilde ihtilaf ettikleri oluyor” dersen bende derim ki “Onların yaptıkları gibi yaparız. Örf ve ahvalin değişmesini, insanlara daha muvafık olanı, teamülün gösterdiğini ve vechi daha kuvvetli olan delili nazarı itibara alırız. Bu dünya cihetleri zannen değil hakikaten ayrılabilecek kimselerden hali değildir. Ayıramayacak kimseye düşen ise beraeti zimmet (kendi zimmet ve mesuliyetten kurtarabilmek) için ayırabilenlere müracaat etmektir.[5]
1] Tevbe süresi Ayet:122 [2] Buhari ve Müslim rivayet etti.
[3] Fetavilhindiye C.5 S.377 [4] Reddülmuhtar C.6 S.421
[1] İhya -ı Ulum C.1 S. 36