Rusya Milli Güvevlik Akademisi Bşk. Yrd. Talat Enveroviç Çetin, Türkiyenin FETÖ ile mücadelesinin uzun süreceğini söyledi.
Sovyetler Birliğinin dağılmasının hemen ardından 1990lı yıllarda FETÖ, düzenli bir istihbarat örgütü edasıyla Sovyetler ve Asya coğrafyasına eşzamanlı olarak operasyon yaparcasına girmeyi başardı. Bazı bölge ülkelerinde FETÖ yönetimindeki okullar, Türk büyükelçilik ve temsilciliklerinden daha önce açıldı. Hatta kendilerinden sonra faaliyete başlayacak olan Türk temsilciliklerine sözde destek ve öncülük yaparak devletin de sempatisini kazandılar. Çünkü bölgelerdeki yerel yönetimlerle çoktan içli dışlı olmuşlardı bile. Bu örgütün sadece eğitim öğretim kurumlarından ibaret olmadığı, ABD İstihbarat Teşkilatı CIA tarafından desteklendiği ve çalışanları arasında bizzat CIA ajanlarının bulunduğunu ise eski Sovyet Cumhuriyetleri arasında ilk olarak Rusya ve Özbekistan fark etti.
FETÖ yapılanmasına Rusyadan başladığımızda 1990lı yılların başında Kuzey Kafkasyadaki Cumhuriyetlerden, Rusya Federasyonu içerisindeki Türk dilli diğer Cumhuriyetlere, St. Petersburgdan, Sibirya ve Hakasyaya kadar her yerde Türk okulları adı altında örgüt kurumlarının faaliyet göstermeye başladığı söyleyebiliriz. 10 yılın ardından ise 2000li yılların başında Rusya birliğini sağlamış, Putinin iktidar olmasıyla birlikte istihbarat teşkilatının yakın takibine takılmışlardı. 2002 yılında uzun süren bir çalışmanın ardından Rus İstihbarat Teşkilatı FSB, FETÖ okullarının Amerikan istihbarat teşkilatıyla direk ilişkili olduğunu, CIA adına Rusyanın ulusal çıkarlarına aykırı olarak istihbarat çalışmalarında bulunduğunu, İslamın bağl******* koparılmış bir eğitimle Rusyanın ve Orta Asyanın yapısına aykırı mezunlar ve elemanlar yetiştirmeye çalıştığını, okullarındaki öğretmen ve öğrencilerin de normal öğretmen ve öğrenci dışında bir asker ve istihbaratçı motifinde yetiştiğini tespit edip mahkeme kararıyla okulların büyük bir kısmını kapatmıştı. Sözde öğretmen yani istihbarat elemanlarını sınır dışı etmişti. Bir ülkeye eğitim öğretim kılıfı ile giren FETÖ eşzamanlı olarak bölgedeki ticari faaliyetleri ve ekonomiyi de ele geçirmeye çalıştığı için okullardaki hızlı kapatma ticari yapılarda aynı hızda olmadı. Bugün bile büyük çapta şirketlerin gizlice FETÖye destek verdiği ve faaliyetlerde bulunduğu gerçektir.
İlk darbe Özbekistana
FETÖ yapılanmasını çözen ikinci ülke olarak ise Özbekistandan söz edebiliriz. Özbekistana da aynı tarih ve yöntemler ile sızan örgüt, bir süre sonra Özbek devletinin ve istihbaratının dikkatini çekmiştir. Okullarda verilen çarpık eğitimle Özbekistan halkının birliğine aykırı faaliyetler gösterdiği, okullarda yetişen öğretmen ve öğrencilerinin ABD çıkarlarını koruma amacı taşıdıkları belirlenmişti. Daha ileriye gidip de ilk darbe girişimini 1990 yılında Özbek lider İslam Kerimova suikast ile gerçekleştirdiği, bu suikastın altında FETÖnün bulunduğunun tespiti neticesinde okullara baskın yapılmak suretiyle Özbekistandan çıkarılmıştı. İstihbarat elemanlarının bir kısmı tutuklanıp cezaevlerine konuldu. Fakat o günlerde muhalif lider Muhammet Salihin Türkiye tarafından korunması ve Özbekistana iade edilmemesi sebebiyle kardeş ülke Türkiye ile bugünlere kadar sürecek olan ilişkiler en alt seviyeye indi ve kopma noktasına geldi. FETÖ ilk darbe girişimi Özbekistanda yapmakla birlikte başarılı olamasa da Türkiye ile başka bir devletin arasını bozmuştur.
Kırgızistana baktığımızda ise tablonun bambaşka olduğu ve FETÖ tarafından Kırgız devletinin adeta ele geçirildiğini görüyoruz. 1992 yılında Türk ve Kırgız Cumhurbaşkanlarının da bizzat katılımıyla Sebat Vakfına bağlı okulların açılışı sağlandı. Fakat buradaki netice Rusya ve Özbekistandaki gibi olmadı. Örgüt, Kırgızistandaki faaliyetlerini günümüze kadar sürdürdü. Yetiştirmiş olduğu on binlerce mezun ile Kırgızistanın yönetimini, iş dünyasını, ekonomik dengelerini dahası halkın bilincini dahi ele geçirdi. Şu an Kırgızistanı kendine üs yaptı. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiyenin kardeş ülke Kırgızistana defalarca yapmış olduğu uyarılar, FETÖ etkisindeki Kırgızistan yönetimi tarafından hoş olmayan bir tutum ile karşılandı. Türkiye ile ekonomik ilişkilerin kopma riski dahi göz önüne alınarak okullar kapatılmayıp FETÖye tam destek verilmeye devam edildi.
Kazakistana ise aynı tarihlerde ve benzer metotlarla giren FETÖ, okullarının ve iş dünyasının faaliyetleri ile süratle 2000li yıllara doğru ilerlemiş hatta 1990lı yılların sonlarında Türk- Kazak anlaşmalarındaki aracılığı ile varlığını daha da güçlendirmiştir. Her ülkede olduğu gibi Kazakistanda da ülkenin elit nüfusunun çocuklarının okutulduğu okullarda istihbarat teşkilatı yöntemi ile verilen eğitim aracılığıyla ailelerin gözleri boyanmış ve takdirleri alınmıştır. Türk devleti tarafından örgütün gerçek amacı anlaşıldıktan sonra Kazakistana yapılan uyarılar geri tepmiş ve bizzat Devlet Başkanı Nazarbayev tarafından FETÖ lideri Gülen ve ona bağlı okulları bir tehdit görmüyorum cevabıyla karşılaşılmıştır. Örgüt iş dünyası çalışmalarında ise çok sayıda gayrimenkul elde etmiş ve Kazak ekonomisinin küçümsenmeyecek bir kısmını ele geçirmiştir. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiyeyi ziyaret eden ilk liderlerden biri olan Nazarbayev tehlikenin biraz da olsa farkına vararak okullarla ilgili inceleme başlatacağını, takip altına alacağını söylemiştir. Ancak geçen zaman içerisinde hiçbir girişimde bulunulmamıştır.
Tacikistanda ise 1990lı yılların ortalarında eğitim kurumları ve yatırımlar adı altında ülkeye giren örgüt, kısa zamanda bölge halkını etkilemiş ve iş dünyasındaki CIA destekli başarılarıyla da yönetimin gözüne girmiştir. Türkiye devleti tarafından Tacikistan yönetimine yapılan uyarılar başarıya ulaşamamıştır. Örgüte bağlı okulların ve şirketlerin faaliyetleri ise sürmektedir.
Tehlikeyi gördüler
Türkmenistana baktığımızdaysa Rusya ve Özbekistandan sonra FETÖnün tehlikesini görenlerden biri sıfatını bu ülke kazanmıştır. Türkmenistanda da aynı tuzaklar gerçekleştirilmiş, örgüt okullarından mezun olanların önemli görevlerde yer alabilmeleri için rüşvet de dahil olmak üzere her türlü yöntem denenmiştir. 2011 yıllarında ise 14 okul kapatılmıştır. Türkiyeye en yakın coğrafya olarak Azerbaycana geldiğimizde ise hikayenin hemen hemen aynı olduğunu belirtebiliriz. Türkiye modeline en yakın olarak Azerbaycanı seçen FETÖ, Dil Birliğinin benzer olması sebebiyle Azerbaycandaki faaliyetlerini daha hızlı ilerletmiştir. Azerbaycanda da milli birlik ve kültür maskeleri altında önce eğitim kurumları sonrasındaysa ticari faaliyetler ilerleme kaydetmiş ve eğitim kurumlarından mezun olanlar, devletin önemli kademelerine yerleştirilmiştir. Azerbaycana da darbe öncesi uyarılar yapılmış ancak Sayın Aliyev bizzat bu okulların kapatılmasının Azerbaycanın eğitim politikasına zarar vereceğini mümkünse bu problemin barış yöntemiyle çözülmesi gerektiğini ifade etmişti. Fakat 15 Temmuz darbe girişiminden sonra olayın ciddiyetini fark ederek kendi ülkesinde de ne kadar yol kat ettiği görülen örgütü mercek altına almıştır. Bu bağlamda örgütün okulları kapatılmış ve bazı örgüt üyeleri tutuklanmış ve sınır dışı edilmiştir. Örgüt lideri Gülen ise cüretkar bir tavırla Aliyevi Hazara atarım diyerek Azerbaycanda hangi seviyeye kadar ilerlediğini göstermeye çalışmıştır.
Çine bilgi sattı
Çinde ise kanunların izin vermemesi sebebiyle okullarını açamayan FETÖ, çeşitli vakıflar, temsilcilikler ve ticari şirketler adı altında bölgeye militanlarını göndermeyi ihmal etmemiştir. Birçok FETÖ elemanı halen Çinde çalışmalarını sürdürmektedir. Ayrıca 1990lı yıllarda FETÖnün Türkiyede devlet kurumlarına elemanlarını yerleştirmesi ile FETÖ şirketlerinin dünyanın her yerinde olduğu gibi Afrikadaki geniş ve etraflı çalışmaları Çin devletinin dikkatini çekmişti. Çin İstihbaratı ise Afrikanın bazı ülkelerinde FETÖcüler ile işbirliği yapıp onları desteklemiştir. Çinin buradaki amacı ise örgütün Türkiyedeki devlet kurumlarındaki elemanlarının çalışmalarını kontrol etmek, Türkiye ile olan Uygur bölgesi sorunu ile ABDnin Türkiyedeki Çin politikaları çerçevesindeki gelişmelerini takip etmekti. FETÖ, eğitim kurumları ile giremedikleri Çinden ise Türk devletinden sızdırdıkları bilgileri satarak ekonomik destek almış ve ticari olarak Çinde varlık göstermiştir. Bir Asya ülkesi olmasa da eski Sovyet ülkesi Moldovada da Gagavuzya Özerk Bölgesi FETÖ ve CIAin Avrupanın ortasında olması dikkatini çekmiş orada da benzer şekilde eğitim kurumları adı altında istihbarat faaliyetlerine girişmiştir. Türkiyenin tehlike açısından ilk sıralara sokmadığı Moldovada ise örgüt çalışmalarını devam ettirmektedir. Sonuç itibari ile 15 Temmuz darbe girişimi ile örgütün gerçek yüzünü tam olarak gören Türk devleti ve halkı büyük bir acı yaşamıştır. Türkiyenin bu örgütle mücadelesi ise uzun sürecektir. Sadece Dışişleri tarafından yapılan uyarılar ile başarı sağlanamayacağı için örgütün ekonomik faaliyetlerinin ve gelirlerinin kesilmesi, Asyadaki yapılanması ile ilgili her bölge ve ülke için özel ekipler kurularak çalışmaların yapılması yürütülmesi olacaktır.
STAR
Sovyetler Birliğinin dağılmasının hemen ardından 1990lı yıllarda FETÖ, düzenli bir istihbarat örgütü edasıyla Sovyetler ve Asya coğrafyasına eşzamanlı olarak operasyon yaparcasına girmeyi başardı. Bazı bölge ülkelerinde FETÖ yönetimindeki okullar, Türk büyükelçilik ve temsilciliklerinden daha önce açıldı. Hatta kendilerinden sonra faaliyete başlayacak olan Türk temsilciliklerine sözde destek ve öncülük yaparak devletin de sempatisini kazandılar. Çünkü bölgelerdeki yerel yönetimlerle çoktan içli dışlı olmuşlardı bile. Bu örgütün sadece eğitim öğretim kurumlarından ibaret olmadığı, ABD İstihbarat Teşkilatı CIA tarafından desteklendiği ve çalışanları arasında bizzat CIA ajanlarının bulunduğunu ise eski Sovyet Cumhuriyetleri arasında ilk olarak Rusya ve Özbekistan fark etti.
FETÖ yapılanmasına Rusyadan başladığımızda 1990lı yılların başında Kuzey Kafkasyadaki Cumhuriyetlerden, Rusya Federasyonu içerisindeki Türk dilli diğer Cumhuriyetlere, St. Petersburgdan, Sibirya ve Hakasyaya kadar her yerde Türk okulları adı altında örgüt kurumlarının faaliyet göstermeye başladığı söyleyebiliriz. 10 yılın ardından ise 2000li yılların başında Rusya birliğini sağlamış, Putinin iktidar olmasıyla birlikte istihbarat teşkilatının yakın takibine takılmışlardı. 2002 yılında uzun süren bir çalışmanın ardından Rus İstihbarat Teşkilatı FSB, FETÖ okullarının Amerikan istihbarat teşkilatıyla direk ilişkili olduğunu, CIA adına Rusyanın ulusal çıkarlarına aykırı olarak istihbarat çalışmalarında bulunduğunu, İslamın bağl******* koparılmış bir eğitimle Rusyanın ve Orta Asyanın yapısına aykırı mezunlar ve elemanlar yetiştirmeye çalıştığını, okullarındaki öğretmen ve öğrencilerin de normal öğretmen ve öğrenci dışında bir asker ve istihbaratçı motifinde yetiştiğini tespit edip mahkeme kararıyla okulların büyük bir kısmını kapatmıştı. Sözde öğretmen yani istihbarat elemanlarını sınır dışı etmişti. Bir ülkeye eğitim öğretim kılıfı ile giren FETÖ eşzamanlı olarak bölgedeki ticari faaliyetleri ve ekonomiyi de ele geçirmeye çalıştığı için okullardaki hızlı kapatma ticari yapılarda aynı hızda olmadı. Bugün bile büyük çapta şirketlerin gizlice FETÖye destek verdiği ve faaliyetlerde bulunduğu gerçektir.
İlk darbe Özbekistana
FETÖ yapılanmasını çözen ikinci ülke olarak ise Özbekistandan söz edebiliriz. Özbekistana da aynı tarih ve yöntemler ile sızan örgüt, bir süre sonra Özbek devletinin ve istihbaratının dikkatini çekmiştir. Okullarda verilen çarpık eğitimle Özbekistan halkının birliğine aykırı faaliyetler gösterdiği, okullarda yetişen öğretmen ve öğrencilerinin ABD çıkarlarını koruma amacı taşıdıkları belirlenmişti. Daha ileriye gidip de ilk darbe girişimini 1990 yılında Özbek lider İslam Kerimova suikast ile gerçekleştirdiği, bu suikastın altında FETÖnün bulunduğunun tespiti neticesinde okullara baskın yapılmak suretiyle Özbekistandan çıkarılmıştı. İstihbarat elemanlarının bir kısmı tutuklanıp cezaevlerine konuldu. Fakat o günlerde muhalif lider Muhammet Salihin Türkiye tarafından korunması ve Özbekistana iade edilmemesi sebebiyle kardeş ülke Türkiye ile bugünlere kadar sürecek olan ilişkiler en alt seviyeye indi ve kopma noktasına geldi. FETÖ ilk darbe girişimi Özbekistanda yapmakla birlikte başarılı olamasa da Türkiye ile başka bir devletin arasını bozmuştur.
Kırgızistana baktığımızda ise tablonun bambaşka olduğu ve FETÖ tarafından Kırgız devletinin adeta ele geçirildiğini görüyoruz. 1992 yılında Türk ve Kırgız Cumhurbaşkanlarının da bizzat katılımıyla Sebat Vakfına bağlı okulların açılışı sağlandı. Fakat buradaki netice Rusya ve Özbekistandaki gibi olmadı. Örgüt, Kırgızistandaki faaliyetlerini günümüze kadar sürdürdü. Yetiştirmiş olduğu on binlerce mezun ile Kırgızistanın yönetimini, iş dünyasını, ekonomik dengelerini dahası halkın bilincini dahi ele geçirdi. Şu an Kırgızistanı kendine üs yaptı. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiyenin kardeş ülke Kırgızistana defalarca yapmış olduğu uyarılar, FETÖ etkisindeki Kırgızistan yönetimi tarafından hoş olmayan bir tutum ile karşılandı. Türkiye ile ekonomik ilişkilerin kopma riski dahi göz önüne alınarak okullar kapatılmayıp FETÖye tam destek verilmeye devam edildi.
Kazakistana ise aynı tarihlerde ve benzer metotlarla giren FETÖ, okullarının ve iş dünyasının faaliyetleri ile süratle 2000li yıllara doğru ilerlemiş hatta 1990lı yılların sonlarında Türk- Kazak anlaşmalarındaki aracılığı ile varlığını daha da güçlendirmiştir. Her ülkede olduğu gibi Kazakistanda da ülkenin elit nüfusunun çocuklarının okutulduğu okullarda istihbarat teşkilatı yöntemi ile verilen eğitim aracılığıyla ailelerin gözleri boyanmış ve takdirleri alınmıştır. Türk devleti tarafından örgütün gerçek amacı anlaşıldıktan sonra Kazakistana yapılan uyarılar geri tepmiş ve bizzat Devlet Başkanı Nazarbayev tarafından FETÖ lideri Gülen ve ona bağlı okulları bir tehdit görmüyorum cevabıyla karşılaşılmıştır. Örgüt iş dünyası çalışmalarında ise çok sayıda gayrimenkul elde etmiş ve Kazak ekonomisinin küçümsenmeyecek bir kısmını ele geçirmiştir. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiyeyi ziyaret eden ilk liderlerden biri olan Nazarbayev tehlikenin biraz da olsa farkına vararak okullarla ilgili inceleme başlatacağını, takip altına alacağını söylemiştir. Ancak geçen zaman içerisinde hiçbir girişimde bulunulmamıştır.
Tacikistanda ise 1990lı yılların ortalarında eğitim kurumları ve yatırımlar adı altında ülkeye giren örgüt, kısa zamanda bölge halkını etkilemiş ve iş dünyasındaki CIA destekli başarılarıyla da yönetimin gözüne girmiştir. Türkiye devleti tarafından Tacikistan yönetimine yapılan uyarılar başarıya ulaşamamıştır. Örgüte bağlı okulların ve şirketlerin faaliyetleri ise sürmektedir.
Tehlikeyi gördüler
Türkmenistana baktığımızdaysa Rusya ve Özbekistandan sonra FETÖnün tehlikesini görenlerden biri sıfatını bu ülke kazanmıştır. Türkmenistanda da aynı tuzaklar gerçekleştirilmiş, örgüt okullarından mezun olanların önemli görevlerde yer alabilmeleri için rüşvet de dahil olmak üzere her türlü yöntem denenmiştir. 2011 yıllarında ise 14 okul kapatılmıştır. Türkiyeye en yakın coğrafya olarak Azerbaycana geldiğimizde ise hikayenin hemen hemen aynı olduğunu belirtebiliriz. Türkiye modeline en yakın olarak Azerbaycanı seçen FETÖ, Dil Birliğinin benzer olması sebebiyle Azerbaycandaki faaliyetlerini daha hızlı ilerletmiştir. Azerbaycanda da milli birlik ve kültür maskeleri altında önce eğitim kurumları sonrasındaysa ticari faaliyetler ilerleme kaydetmiş ve eğitim kurumlarından mezun olanlar, devletin önemli kademelerine yerleştirilmiştir. Azerbaycana da darbe öncesi uyarılar yapılmış ancak Sayın Aliyev bizzat bu okulların kapatılmasının Azerbaycanın eğitim politikasına zarar vereceğini mümkünse bu problemin barış yöntemiyle çözülmesi gerektiğini ifade etmişti. Fakat 15 Temmuz darbe girişiminden sonra olayın ciddiyetini fark ederek kendi ülkesinde de ne kadar yol kat ettiği görülen örgütü mercek altına almıştır. Bu bağlamda örgütün okulları kapatılmış ve bazı örgüt üyeleri tutuklanmış ve sınır dışı edilmiştir. Örgüt lideri Gülen ise cüretkar bir tavırla Aliyevi Hazara atarım diyerek Azerbaycanda hangi seviyeye kadar ilerlediğini göstermeye çalışmıştır.
Çine bilgi sattı
Çinde ise kanunların izin vermemesi sebebiyle okullarını açamayan FETÖ, çeşitli vakıflar, temsilcilikler ve ticari şirketler adı altında bölgeye militanlarını göndermeyi ihmal etmemiştir. Birçok FETÖ elemanı halen Çinde çalışmalarını sürdürmektedir. Ayrıca 1990lı yıllarda FETÖnün Türkiyede devlet kurumlarına elemanlarını yerleştirmesi ile FETÖ şirketlerinin dünyanın her yerinde olduğu gibi Afrikadaki geniş ve etraflı çalışmaları Çin devletinin dikkatini çekmişti. Çin İstihbaratı ise Afrikanın bazı ülkelerinde FETÖcüler ile işbirliği yapıp onları desteklemiştir. Çinin buradaki amacı ise örgütün Türkiyedeki devlet kurumlarındaki elemanlarının çalışmalarını kontrol etmek, Türkiye ile olan Uygur bölgesi sorunu ile ABDnin Türkiyedeki Çin politikaları çerçevesindeki gelişmelerini takip etmekti. FETÖ, eğitim kurumları ile giremedikleri Çinden ise Türk devletinden sızdırdıkları bilgileri satarak ekonomik destek almış ve ticari olarak Çinde varlık göstermiştir. Bir Asya ülkesi olmasa da eski Sovyet ülkesi Moldovada da Gagavuzya Özerk Bölgesi FETÖ ve CIAin Avrupanın ortasında olması dikkatini çekmiş orada da benzer şekilde eğitim kurumları adı altında istihbarat faaliyetlerine girişmiştir. Türkiyenin tehlike açısından ilk sıralara sokmadığı Moldovada ise örgüt çalışmalarını devam ettirmektedir. Sonuç itibari ile 15 Temmuz darbe girişimi ile örgütün gerçek yüzünü tam olarak gören Türk devleti ve halkı büyük bir acı yaşamıştır. Türkiyenin bu örgütle mücadelesi ise uzun sürecektir. Sadece Dışişleri tarafından yapılan uyarılar ile başarı sağlanamayacağı için örgütün ekonomik faaliyetlerinin ve gelirlerinin kesilmesi, Asyadaki yapılanması ile ilgili her bölge ve ülke için özel ekipler kurularak çalışmaların yapılması yürütülmesi olacaktır.
STAR