Ferdinand Porsche

Salvo

Kayıtlı Üye
Evden kaçan haylaz Ferdinand Porsche

Anlatılır... ABD’de bir reklam filmi... Üzerinde Ferrari amblemi olan saat çalar. Delikanlı uyanır ve nevresiminde dama dama Ferrarileri olan yorganını savurup atar, yüzünü Ferrari antetli bir ayna karşısında yıkar, Ferrari motifli havluya kurulanır, Ferrari parfüm sıkar. Kemerinin tokasında, çoraplarının goncunda Ferrari armaları göze batar. Montunu giyip kameraya arkasını bi döner, sırtında o şahlanan sarı at! Acelesi olmalıdır, kahvaltıya oturmaz, sadece Ferrarili kupasından bir yudum kahve alır o kadar. Masa üzerinde Ferrarili anahtarlığı kapar, düğmeye basar. Garaj kapısı yükselir, kırmızı afetin farları ışıldar. Biner, direksiyon ortasında Ferrari, vites topuzunda Ferrari, takometrede Ferrari. Gaz verince makine kudurur, mâlum logolu jantlar dönmeye başlar. Yolda ne kadar billboard varsa Ferrari tarafından satın alınmıştır... Adeta Ferrari Ferrari Ferrari yazan bir tünelde yol alırlar. Birinci vites, ikinci vites, üç, dört, beş derken ibre zıplar, delikanlı tam tadını çıkaracakken “baovvv” diye bir ses... Kendisini sollayan araba hafifçe frene dokunur, stop lambalarında sürpriz bir yazı parlar: “Porsche!”
“Vay be” dediğinizi duyar gibiyim. Reklama bak!
Ben anlatanların yalancısıyım ama tersi de mümkün, geçen değil geçilen de Porsche olabilir. Batıda böylesi reklamlar yayınlanabilir, tazminatı göze alırsanız mesele kalmaz.
Peki bu tarz etik mi değil mi? Hem Porsche Ferrari’yi geçer mi geçemez mi?
Mevzumuz o değil, geçelim. Ferrari ile boy ölçüşebilecek arabalar yapan fukaranın hikayesine gelelim.

Oxford vardı da...
Efendim Ferdinand Porsche, Maffersdrof adlı bir köy irisinde doğar. Halk tarım ve hayvancılıkla uğraşır, çorbalar kırık dökük işlerle kaynar. Zaman zaman Bohemya’ya porselen, kristal almaya gelen tüccarlar otomobilleriyle kasabaya uğrar, bir kaç dakika soluklanırlar.
Meraklı veled şoförleri esir alır, sorar da sorar, adeta bombardımana tutar. “Kaç beygir, kaç silindir, kaç yapıyo” filan...
Ferdinand gördüğü otomobilleri zihnine yazar, telden, tenekeden, bulduğu her malzemeden minyatür arabalar yapar.
Evet okumaya da heveslidir ama öyle bir imkânı olmaz. Musluk tamirciliği ile iştigal eden babasının peşinde akşama kadar diş açar, somun sıkar. Anton usta “kap da gel” dedikçe, kenevir, kurbağacık, conta monta yetiştirmeye bakar. İyi de tesisatçılık dediğin nedir ki? İşi üç günde kapar, babasına bile akıl satar.
Muslukçu Anton tezgahını gönül rahatlığı ile devredecek bir halef yetiştirmenin huzurunu yaşarken, oğlu olacak kopil (14) karşısına çıkar, pattadanak “Viyana’ya gitmek istiyorum” diyerek canını sıkar. Adamcağız “Bak oğlum” der, “Yediğin önünde yemediğin ardında , işi de kaptın, dert mi arıyorsun başına?” Ferdi elektrikli motorlardan girer, spor arabalardan çıkar, dişlilerden, pistonlardan, kampanalardan, balatalardan söz açar. İhtiyar muslukçu mevzuyu pek kavrayamaz, “Otur, oturduğun yerde” diye kestirir “Canımı sıkma!”

Fırsat bu fırsat
Ama sıkar, karartır gözünü evden kaçar. Viyana’da elektrikli aletler imal eden Bela Egger & Co. adlı şirkette çalışmaya başlar (1893). Teorik sıkıntılarını gidermek için Teknik Üniversite koridorlarında dolanır, dinleyici sıfatıyla bir kuytuya oturup notlar tutar.
Fakülteden alacağını aldıktan sonra kütüphanelere demir atar. Öğrendiklerini pratiğe dökmekte zorlanmaz, bu yüzden onu test merkezine amir yaparlar. İşte o yıllarda çocukluk günlerinden beri kafa yorduğu bir projeyi gerçekleştirme fırsatı yakalar. Hareketini tekerlek göbekli motorlardan alan bir araç yapar ki bu yeni tahrik şekliyle şafta, şanzımana ihtiyaç kalmaz. Bahsolunan vasıta (Lohner-Porsche) Paris Ticaret Fuarında “çağ değiştiren buluş” olarak tanıtılır. Otoriteler Ferdinand’ı ayakta alkışlar, gazeteler muslukçu Anton’un oğlunu göklere çıkarırlar. Ama F. Porsche yeniliğe doymaz, arabasını ağır pillerden kurtarır, elektrik sistemini, benzin motorlu jenaratörle besleyip yeni bir çığır (ilk hibrit) açar.

Diplomasız ama...
Ferdinand mesaisini fabrikaya ayırsa da kalbi pistlerde atar. Askerde hem kendi tasarladığı araba ile Arşidük Franz’a şoförlük yapar, hem de parkurları toza boğar. 1900 Viyana Semmering, 1902 Emperyal ve Royal yarışlarını önde tamamlar. 1903’te Bayan Aloisia ile dünya evine girer ve bu evlilikten kızı Louise ile hayallerini hayata geçirecek olan oğlu Anton Ernst (Ferry) doğar.
F. Porsche Austro-Daimler’in Teknik Müdürlüğünü yaparken (1910) kendi tasarladığı aerodinamik otomobille 140 km’yi aşar. 1500 km’lik yarışı önde bitirince devrin en popüler kupasını (Prens Heinrich) ona sunarlar.
1922’de sadece 1.1 litre hacmindeki 4 silindirli otomobili “Sascha” ile Sicilya’daki Targa-Florio yarışında ilk iki sıraya el koyar. Uzmanlar bu küçük arabanın sürati ve takati karşısında parmak ısırırlar. Bu arada kahramanımız uçak motorlarından çekicilere, treleybüslerden itfaiye sistemlerine kadar onlarca projeye imza atar.
1923’de ürettiği Mercedes ile Targa-Florio şampiyonu olur. Kompresör tasarımlarıyla Mercedesler 225 hp güce ulaşırlar. Her ne kadar yarış pistlerinde dolansa da halk için “küçük araba” üretme sevdasından kurtulamaz. Küçük dediysek öyle uyduruk kaydırık değil, büyükleri gibi kaliteli ve dayanıklı bir seri arzular. O yıllarda otomobil üreticileri güçlü ve hızlı arabalar peşinde koşar, sadece zenginlere hitap etmeye bakarlar. Ne Daimler, ne de Benz “halk arabası” fikriyle ilgilenmez, Ferdi’yi başlarından savarlar.
F. Porsche bir ara Steyr-Werke AG’de teknik müdürlük yapar ama derdini onlara da anlatamaz. Hal böyle olunca tutar kendi tasarım bürosunu kurar. Ve hemen o yıl otomobillere sarsıntısız bir yol tutuşu kazandıran süspansiyon sistemini bulur ki sektöre kazandırdığı tek yenilik bu olsa yeter de artar. Ardından Formula için 16-silindirli bir Grand Prix otomobili hazırlar ve 64 yarıştan 32’sini kazanıp rekor kırar.

Neşeden güç doğar
O yıllarda Avrupa çok gergindir, nitekim İtalya’da faşistler, Almanya’da Naziler hükümran olurlar. Hitler, Berlin Oto Fuarında yaptığı konuşmada “Her iki Amerikalıdan biri oto sahibi. Biz ne güne duruyoruz? Bu ari ve üstün ırkın Henry Fordları olmayacak mı” diye sorar.
Sağda solda Henry Ford adayı aranırken üçüncü çoğul şahıslar F. Porsche’yi bulur ve yaka paça Führer’in karşısına çıkarırlar.
Hitler’in kafasındaki şablona göre zikrolunan araba saatte 100 km hız yapabilmeli, anne baba ve üç çocuk taşıyabilmeli, az yakmalı, çok kaçmalı, kışın rahat çalışmalı ve fiatı da 1.000 RM’ı (Reichsmark) aşmamalıdır. F. Porsche, “Yok daha neler” demez, Stuttgart’daki evinin bahçesinde çalışmaya başlar. Böyle bir araba yapmak, Vosvos’a 5 fil sığdırmaktan zordur ama yılmaz.
F. Porsche bir zamanlar tayyareler için imal ettiği susuz boxer motorları yuvasına oturtur, bildiğiniz kaplumbağayı hazırlayıp önlerine koyar. Araba dengelidir, yoldan çıkmaz, takla atmaz. Radyotörü olmadığı için su kaynatmaz, donmaz. Kaldı ki dingil mesafesi ray genişliğindedir, icabında dört demir tekerle tren yolunu da kullanırlar. Nazi subayları zikredilen otomobili en zor şartlarda denerler ama tospacık “bana mısın” demez, testlerden yüzünün akıyla çıkar. Hitler, otomobili çok sever ve Nazi sloganı “Kraft durch Freude”den (Neşeden güç doğar) ilham alarak arabanın adını “KdF-Wagen” koyar.


Öze dönüş ya da “Porsche-Wagen”
Volkswagen özel bir kanunla korunan nadir firmalardan biri (idi)...
Daha düne kadar...
Ancak Avrupa Adalet Mahkemesi “Ortaklar % 20’den fazla hisseye sahip olamazlar” maddesini iptal edince VW’i ele geçirmek isteyen Porsche’a gün doğar. Evet Porsche, şu günlerde VW’deki % 27.3 olan hissesini yüzde % 30.9’a çıkararak dizginleri ele almaya hazırlanıyor. Zira Alman yasaları bir şirketin hisselerinin yüzde 30’una sahip olunduğunda, şirketin tümü için teklif vermeyi “mecburi” kılıyor. Hal böyle olunca Porsche adım adım kaptan köşküne yürüyor. 2006’da 5.7 milyon araç satan ve dünyanın 4. büyük otomotiv üreticisi olan VW bünyesinde Audi, Skoda, Bentley ve Bugatti gibi markalar ve (MAN hisseleri) bulunuyor. Bu grup cem’an 140 bin işçi çalıştırıyor. Görünen o ki yakın bir gelecekte Porsche kendinden 14 kat büyük olan VW’de ferman okutacak. İhtimal şirket merkezi de Wolfsburg’dan Stuttgart’a taşınacak. VW’nin eski üst yöneticisi ve Porsche’un şu anki Yönetim Kurulu Başkanı Ferdinand Piech VW ve Porsche’un oluşturacağı birleşik şirketin yönetimini devralacak. Dede Porsche’un VW’e neler kazandırdığı ortada, bu yüzden koltuğa torununun oturması
“mâkul” karşılanıyor.


Evdeki hesap...
KdF üretimi henüz başlamıştır ki (Nisan 1939) Cihan Harbi patlar, gestapolar Porsche’ye “bırak bu işleri, sen bize askeri araçlar yap” buyururlar. Ferdi bu dönemde 70 bin arazi aracı üretir, Kübelwagenler her türlü zeminde, Schwimmwagenler ise suda bile yol alırlar. Sibirya soğuğunda da, Libya sıcağında da saat gibi çalışır, dağ, ova, göl, nehir aşarlar. Yetmez, F. Porsche iş makineleri (Ostrad’lar), zırhlılar da (Tiger ve Mouse) tasarlar. 1941’de Moskova’ya yürüyen Alman orduları Rus T34 tankları karşısında kifayetsiz kalınca arkadaşlarıyla oturup Panther’leri yaparlar ki uzmanlar onu 2. Cihan Harbinin en iyi savaş tankı sayarlar. F. Porsche halkın traktörü Volkstraktor’un ardından elektrik şebekesi ulaşmayan alanlara rüzgar jeneratörleri takar. Gel zaman git zaman adı “Profesör”e çıkar.

Mapus damlarında
Sonrasını biliyorsunuz, savaş biter, Almanya çöker, Wolfsburg’daki Volkswagen fabrikası viraneye döner, bacalarına baykuşlar konar. O günlerde Ruslar, Alman fabrikalarını söküp söküp ülkelerine taşır, sadece makine çalarak sanayileşeceklerini sanırlar. Ancak Leica fabrikasını aparıp koparmakla Leica kalitesinde bir fotoğraf makinesi yapılamaz. Tezgah aynıdır lâkin Rus malları “sahteyim” diye bağırırlar. Adamlar firma kültürü ve bilgi birikimi denen şeyin farkına varırlar ama meğer ki geçmiş ola... Hadiseye bu cihetten bakarsanız yöreye bir süre hakim olan Ruslar Volkswagen yapacak çaptan da kırattan da uzaktırlar. İngilizler bu işi pekala götürebilirler ama ‘tosbağa’ya benziyen yamuk yumuk otomobilde bir gelecek bulamazlar. Fransızlar ise zaten o tipte bir araba (Renault 4CV ve Citroen 2CV) üretikleri için kenarda dururlar. Dev tesisi bir ara Henry Ford’a teklif ederler ama ünlü sanayici yüzünü buruşturarak bakar, “Kapatın gitsin! Benim sokağa atacak param yok” deyip tafra yapar. Şu işe bakın Ford’un burun kıvırdığı araba 60 küsür yıl bandda kalır ve 21 milyonu aşkın satar. Her ne kadar Müttefikler Volkswagen’i gözden çıkarsalar da İvan Hirst isimli bir İngiliz subay bu arabada bir sıcaklık yakalar. Sağda solda kalan yedek parçalardan 58 tane Vosvos yaptırır, arkadaşlarına satar. Alamayanlar “hani bize” der adlarını yazdırırlar. Talep bir anda 5 bini aşar ve bu siparişlerle müesseseye suni teneffüs yaptırırlar. İvan Hirst, uyanık bir adamdır, Alman ekolünden gelen Heinrich Nordhoff adlı bir mühendis bulur, fabrikanın başına koyar. Nordhoff elinde para olmadığı için takasa yönelir, barterin kitabını yazar. Araba verip cam, çelik, kauçuk alır, doğrusu işçiler de ücret konusunda mırın kırın etmez, dişlerini sıkarlar.
Kaldı ki Wolfsburg tesisleri per perişandır, rüzgar önden girer arkadan çıkar, çatılardan şakır şakır su akar. Elektrik tesisatı yamalı bohça gibidir iki de bir sigorta atar. Bütün bu zorluklara rağmen üretim yarım milyonu aşar ve Almanya, içine düştüğü ekonomik sıkıntıdan biraz da Volkswagen gibi firmaların çabalarıyla çıkar. Düşünün 17 bin nüfuslu Wolfsburg’da “çocuklar hariç herkes” VW’de işbaşı yapar. Fransızlar, Almanlara o kadar hınçlıdırlar ki sadece Ferdinand Porsche’u değil oğlu Ferry ve damadı Anton’u da içerde tutarlar.
İhtiyar kurt, savaş sonrası sadece bir yıl içinde eski ritmini yakalar ve piyasaya kendi adıyla ürettiği spor arabayı sunar. Porche 356 hafif metallerden üretilen sıra dışı bir otomobildir, önden çekiş, 4 çeker, gelişmiş yanma odası ve değişik eksantrik miliyle adeta şov yapar. Adı büyük markalarla kedinin fareyle oynadığı gibi oynar. F. Porsche’nin not defteri kimsenin aklına gelmeyen yeniliklerle doludur ama düşüncelerini hayata geçirecek kadar yaşayamaz (1951).

Babasının oğlu...
Ferry babasının oğludur, o da güç ve sürat kovalar. Porsche’ler kafese tıkılmış yırtıcıları andırır, yolları tırmalar. Nitekim 1963 yılında imal ettiği Porsche 911 ile pistlerin dumanını atar. Bu efsanenin motoru arkadadır, çok dengeli yol tutar. Sonrasını biliyorsunuz, Carreralar, Boxsterlar...
Aradan uzuuun yıllar geçer. Porsche’nin torunu, Ferdinand Piech Volkswagen’in CEO’su olur ve bu iki şirketi birbirine yaklaştırır (Dikkat ederseniz Porsche Cayenne ile VW Tuareg’in akrabayız diye bağırırlar). Sonra VW’i üst sınıflara çıkartarak ikinci bir devrim yapar. Düşünebiliyor musunuz VW Pation’lar, Cadillac, Jaguar, Mercedes’in bulunduğu segmentte arz-ı endâm etmeye başlar.
 
---> Ferdinand Porsche

Birinci vites, ikinci vites, üç, dört, beş derken ibre zıplar, delikanlı tam tadını çıkaracakken “baovvv” diye bir ses... Kendisini sollayan araba hafifçe frene dokunur, stop lambalarında sürpriz bir yazı parlar: “Porsche!”


bir sehir efsanesidir :D
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst