Yunanca philos (sevgi) ve sofia (hikmet)
kelimelerinden meydana gelmiş bir terim. Philosophie kelime mânası îtibâriyle hikmet sevgisi
demektir.Madde-hayat-yaratılış-kâinât-ruh-ölüm-ölüm sonrası gibi konularda insan gayretinin akla
dayanarak ortaya koyduğu düşünce ve görüşlerin tamâmına felsefe denir. Felsefeden maksadın,
herşeyin aslını aramak olduğu kabul edilir.
İlk ve ortaçağ filozofları felsefeyi varlıkların, prensiplerin ve sebeplerin ilmi şeklinde târif etmişlerdir.
Günümüzün genel târifi ise; Madde ve hayâtı, kâinât, cemiyet, rûh gibi varlıkları din ve tanrı konularını
inceleyen düşünce gayreti ve bunun netîceleri. şeklindedir.
Eski Yunanistanda bütün ilimler, felsefe içinde incelenirdi. Filozoflar, ahlâk, mantık, metafizik gibi asıl
konularının yanısıra; astronomi, fizik, tabiat târihi gibi bilim dallarıyla da uğraşırlardı. Çünkü felsefenin
temeli olan düşünme, ancak bilgi ile mümkün olabilirdi. Fen bilgilerine, İslâm âlimlerinin çalışmaları
netîcesinde zamanla müşâhede (gözlem), tedkik (inceleme), tecrübenin (deneyin) girmesiyle, bu
bilgiler felsefeden ayrıldı.
M.Ö. 600 yıllarında yaşayan Tales (Thales), ilk filozof olarak kabul edilir. Mensubu olduğu İyon felsefe
okulu; Dünyâ neden yapılmıştır? sorusuna cevap aramıştır. Bu soruya, çeşitli görüşler öne sürerek
cevap verenlere; Nereden biliyorsunuz? suâli soruldu ve bunlara sofistler denildi ve bunlar eşyânın
hakîkatini de inkâr ettiler. Sokrates ise sofistlerin düşüncelerini gülünç bularak, her şeyden önce Neye
yarar? sorusuna cevap verilmesini, felsefenin temeli yaptı. Daha sonra gelen filozoflar bu sorulara
İnsan ve dünyâ niçin vardır?, Kim var etmiştir?, Ne zaman var olmuştur?, Varlığı nasıldır?,
Sonunda ne olacaktır?, Rûh nedir?, Tanrı nedir?, Ahlâk nedir?, İdeal ahlâk nedir, nasıl
olmalıdır?, Toplumun düzeni ve irâdesinin prensipleri nelerdir?, Eğitim ve eğitimden beklenenler
nelerdir? gibi pekçok sorular bulup sordular ve bunlara kendi görüş ve anlayışlarına dayanarak
cevap verdiler.
Her çağda gelen filozoflar, bir öncekilerin görüşlerinin eksik ve yanlışlarını göstererek kısmen veya
tamâmen reddettiler ve bu sorulara yeni baştan cevaplar aradılar. Eski Yunan filozoflarından Eflâtun
ve Aristonun, daha sonra gelen filozoflar üstündeki tesirleri daha uzun ömürlü oldu. Bugünkü felsefeyi
İngiliz filozofu Froncis Bacon ile Fransız filozofu René Descartesin kurduğu kabul edilir. Bu iki
filozofun felsefede metod üstüne görüşleri kendilerinden sonra gelenleri de etkilemiştir.
Felsefenin tek dayanağı akıldır. Filozoflar, çeşitli bilgilerini akıllarıyle bir düzene sokarak, yukarıdaki
sorulara cevap vermek istemişlerdir. Fakat, gerek zamanla tecrübî bilgilerin değişmesi ve gerekse bir
başka insanın aklının bir önceki filozoftan daha farklı bir yapıya sâhib olması sebebiyle kurdukları
felsefik sistemler şu veya bu oranda ve bâzan tamâmen değişmiştir. Böylece ortaya çıkan çeşitli
felsefe okulları birbirini devamlı reddetmişlerdir. Felsefecilerin tek bildiği, hakikati, tekte değil, çokta;
nihâyet hakta değil, bâtılda aramanın sanatıdır.Ancak bunlar akılları ile her şeyi çözmeye çalıştıkları
için bir sonraki filozof, bir öncekini kötüleyerek yükselmektedir. Bunlar arasında târih boyuca stoacılık,
epikurosçuluk, şüphecilik, yeni Eflâtunculuktan başka amprzim, doğmatizm, pragmatizm, pozitivizm,
materyalizm, iskolatizm, transandantalizm, determinizm, realizm, idealizm, nihilizm, egzistansiyalizm,
mistisizm gibileri de parlayıp söndü. Bu arada eski Çin ve Hindde de çeşitli bakımlardan batı
filozoflarına yaklaşan veya aynı felsefî görüşler öne sürenler oldu.Târih boyunca yaşamış filozoflar
içinde Sokrates,Aristo, Eflâtun (Platon), Demokritos, Epikuros, Fârâbi, İbn-i Rüşd,Thomas,
Montaigne,Bacon, Descartes, Spinoza, Berkeley, Kant, Hegel, KarlMarx, Schopenhauner, Ogüst
Compte,Bergson,Hüsserl, Sartre meşhur olmuşlardır. Bunların hiçbiri zamânı ve coğrafyayı aşacak,
yanlış ve eksikleri bulunamayacak sistemler kuramamış ve îzâhlar da yapamamıştır.
kelimelerinden meydana gelmiş bir terim. Philosophie kelime mânası îtibâriyle hikmet sevgisi
demektir.Madde-hayat-yaratılış-kâinât-ruh-ölüm-ölüm sonrası gibi konularda insan gayretinin akla
dayanarak ortaya koyduğu düşünce ve görüşlerin tamâmına felsefe denir. Felsefeden maksadın,
herşeyin aslını aramak olduğu kabul edilir.
İlk ve ortaçağ filozofları felsefeyi varlıkların, prensiplerin ve sebeplerin ilmi şeklinde târif etmişlerdir.
Günümüzün genel târifi ise; Madde ve hayâtı, kâinât, cemiyet, rûh gibi varlıkları din ve tanrı konularını
inceleyen düşünce gayreti ve bunun netîceleri. şeklindedir.
Eski Yunanistanda bütün ilimler, felsefe içinde incelenirdi. Filozoflar, ahlâk, mantık, metafizik gibi asıl
konularının yanısıra; astronomi, fizik, tabiat târihi gibi bilim dallarıyla da uğraşırlardı. Çünkü felsefenin
temeli olan düşünme, ancak bilgi ile mümkün olabilirdi. Fen bilgilerine, İslâm âlimlerinin çalışmaları
netîcesinde zamanla müşâhede (gözlem), tedkik (inceleme), tecrübenin (deneyin) girmesiyle, bu
bilgiler felsefeden ayrıldı.
M.Ö. 600 yıllarında yaşayan Tales (Thales), ilk filozof olarak kabul edilir. Mensubu olduğu İyon felsefe
okulu; Dünyâ neden yapılmıştır? sorusuna cevap aramıştır. Bu soruya, çeşitli görüşler öne sürerek
cevap verenlere; Nereden biliyorsunuz? suâli soruldu ve bunlara sofistler denildi ve bunlar eşyânın
hakîkatini de inkâr ettiler. Sokrates ise sofistlerin düşüncelerini gülünç bularak, her şeyden önce Neye
yarar? sorusuna cevap verilmesini, felsefenin temeli yaptı. Daha sonra gelen filozoflar bu sorulara
İnsan ve dünyâ niçin vardır?, Kim var etmiştir?, Ne zaman var olmuştur?, Varlığı nasıldır?,
Sonunda ne olacaktır?, Rûh nedir?, Tanrı nedir?, Ahlâk nedir?, İdeal ahlâk nedir, nasıl
olmalıdır?, Toplumun düzeni ve irâdesinin prensipleri nelerdir?, Eğitim ve eğitimden beklenenler
nelerdir? gibi pekçok sorular bulup sordular ve bunlara kendi görüş ve anlayışlarına dayanarak
cevap verdiler.
Her çağda gelen filozoflar, bir öncekilerin görüşlerinin eksik ve yanlışlarını göstererek kısmen veya
tamâmen reddettiler ve bu sorulara yeni baştan cevaplar aradılar. Eski Yunan filozoflarından Eflâtun
ve Aristonun, daha sonra gelen filozoflar üstündeki tesirleri daha uzun ömürlü oldu. Bugünkü felsefeyi
İngiliz filozofu Froncis Bacon ile Fransız filozofu René Descartesin kurduğu kabul edilir. Bu iki
filozofun felsefede metod üstüne görüşleri kendilerinden sonra gelenleri de etkilemiştir.
Felsefenin tek dayanağı akıldır. Filozoflar, çeşitli bilgilerini akıllarıyle bir düzene sokarak, yukarıdaki
sorulara cevap vermek istemişlerdir. Fakat, gerek zamanla tecrübî bilgilerin değişmesi ve gerekse bir
başka insanın aklının bir önceki filozoftan daha farklı bir yapıya sâhib olması sebebiyle kurdukları
felsefik sistemler şu veya bu oranda ve bâzan tamâmen değişmiştir. Böylece ortaya çıkan çeşitli
felsefe okulları birbirini devamlı reddetmişlerdir. Felsefecilerin tek bildiği, hakikati, tekte değil, çokta;
nihâyet hakta değil, bâtılda aramanın sanatıdır.Ancak bunlar akılları ile her şeyi çözmeye çalıştıkları
için bir sonraki filozof, bir öncekini kötüleyerek yükselmektedir. Bunlar arasında târih boyuca stoacılık,
epikurosçuluk, şüphecilik, yeni Eflâtunculuktan başka amprzim, doğmatizm, pragmatizm, pozitivizm,
materyalizm, iskolatizm, transandantalizm, determinizm, realizm, idealizm, nihilizm, egzistansiyalizm,
mistisizm gibileri de parlayıp söndü. Bu arada eski Çin ve Hindde de çeşitli bakımlardan batı
filozoflarına yaklaşan veya aynı felsefî görüşler öne sürenler oldu.Târih boyunca yaşamış filozoflar
içinde Sokrates,Aristo, Eflâtun (Platon), Demokritos, Epikuros, Fârâbi, İbn-i Rüşd,Thomas,
Montaigne,Bacon, Descartes, Spinoza, Berkeley, Kant, Hegel, KarlMarx, Schopenhauner, Ogüst
Compte,Bergson,Hüsserl, Sartre meşhur olmuşlardır. Bunların hiçbiri zamânı ve coğrafyayı aşacak,
yanlış ve eksikleri bulunamayacak sistemler kuramamış ve îzâhlar da yapamamıştır.