DiReNiS
Bayan Üye
Kur’an ve Sünnet’te üzerinde en çok durulan ve Müslüman olmanın en bariz ve en gözde göstergesi olan ibadet, günde beş vakit üzerimize farz kılınmış bulunan namazdır. Bu sebepledir ki Peygamberimiz tarafından “dinin direği” olarak nitelendirilmiş, onu tam ve eksiksiz olarak kılanın dinini ayakta tutmuş olacağı, onu terk edenin de dinini yıkmış olacağı ifade edilmiştir.
Beş vakit namazın kılınması, özellikle tek başımıza kılıyorsak, bizim en çok bir saat vaktimizi alır. Yirmi dört saatlik günün içinde bu zamanı bizi yoktan var eden, yaşatan, rızk veren, yedirip içiren, her türlü nimetleri ihsan eden Yüce Allah’a ibadete ayırmak, O’nun iyilik ve ihsanları karşısında ne kadar azdır? Namaz en faziletli zikir ve en üstün şükürdür. Şâir ne güzel ifade eder:
“Ger tenim üzre kılım cümle zebân olsa dahi,
Edemez şükrün edâ nimetinin binde birin”
Yani, vücudumdaki bütün kılların bir dili olsa, (ve her biri sana şükretse) yine de verdiğin nimetlerin binde birinin bile şükrünü yerine getirmiş olamam.
Bir insan, günde beş vakit olmak üzere namazların sadece farzlarını kılsa, üzerindeki Allah hakkı olan namaz borcunu edâ etmiş olur. Fakat bunun kâmil ve mükemmel bir ibadet olduğunu söylemek mümkün olmaz. Çünkü Resûl-i Ekrem Efendimiz’in neredeyse terk ettiği pek görülmeyen sünnetleri kılmamak, bir kebâir değilse de isâet/kendine kötülük ve yazık etmek diye nitelendirilmiştir. Sünnetleri sürekli terk ise günah kabul edilir ve şefaatten mahrumiyet sebebi sayılır. Gerçekten çok zaruri olan haller ortaya çıktığında, namazı tamamen terk etmek gibi bir büyük günah işlemektense sadece farzlarını kılmak evlâdır. Fakat bunu özellikle sünnetleri önemsemeyerek sürekli hale getirmekten kesinlikle sakınmak gerekir. Çünkü Peygamberimizin müekket olan sünnetleri (sabah, öğle, akşam namazlarının sünnetleri ile yatsı namazının son iki rekat sünneti ve Cumanın farzından önce ve sonraki dörder rekat sünnetler) kılmadığına çok nadir şahit olunmuştur.
Günde bir vakit namaz kılmak ise, sadece o vaktin edâsı sayılır. Bugün de bu kadar kılmakla yetineyim gibi bir anlayış asla kabul edilmez ve caiz olamaz. Kılmadığı vakitler borç olarak kişinin üzerinde bakidir. Esasen uyku ve unutma gibi kişinin iradesi dahilinde olmayan durumlar dışında fevkalâde bir zaruret yoksa namazları kazaya bırakmak büyük günahtır. Bu durumda olan kişi öncelikle Allah’a tövbe ve istiğfar edip sonra da namazını kaza eder.
__________________
Beş vakit namazın kılınması, özellikle tek başımıza kılıyorsak, bizim en çok bir saat vaktimizi alır. Yirmi dört saatlik günün içinde bu zamanı bizi yoktan var eden, yaşatan, rızk veren, yedirip içiren, her türlü nimetleri ihsan eden Yüce Allah’a ibadete ayırmak, O’nun iyilik ve ihsanları karşısında ne kadar azdır? Namaz en faziletli zikir ve en üstün şükürdür. Şâir ne güzel ifade eder:
“Ger tenim üzre kılım cümle zebân olsa dahi,
Edemez şükrün edâ nimetinin binde birin”
Yani, vücudumdaki bütün kılların bir dili olsa, (ve her biri sana şükretse) yine de verdiğin nimetlerin binde birinin bile şükrünü yerine getirmiş olamam.
Bir insan, günde beş vakit olmak üzere namazların sadece farzlarını kılsa, üzerindeki Allah hakkı olan namaz borcunu edâ etmiş olur. Fakat bunun kâmil ve mükemmel bir ibadet olduğunu söylemek mümkün olmaz. Çünkü Resûl-i Ekrem Efendimiz’in neredeyse terk ettiği pek görülmeyen sünnetleri kılmamak, bir kebâir değilse de isâet/kendine kötülük ve yazık etmek diye nitelendirilmiştir. Sünnetleri sürekli terk ise günah kabul edilir ve şefaatten mahrumiyet sebebi sayılır. Gerçekten çok zaruri olan haller ortaya çıktığında, namazı tamamen terk etmek gibi bir büyük günah işlemektense sadece farzlarını kılmak evlâdır. Fakat bunu özellikle sünnetleri önemsemeyerek sürekli hale getirmekten kesinlikle sakınmak gerekir. Çünkü Peygamberimizin müekket olan sünnetleri (sabah, öğle, akşam namazlarının sünnetleri ile yatsı namazının son iki rekat sünneti ve Cumanın farzından önce ve sonraki dörder rekat sünnetler) kılmadığına çok nadir şahit olunmuştur.
Günde bir vakit namaz kılmak ise, sadece o vaktin edâsı sayılır. Bugün de bu kadar kılmakla yetineyim gibi bir anlayış asla kabul edilmez ve caiz olamaz. Kılmadığı vakitler borç olarak kişinin üzerinde bakidir. Esasen uyku ve unutma gibi kişinin iradesi dahilinde olmayan durumlar dışında fevkalâde bir zaruret yoksa namazları kazaya bırakmak büyük günahtır. Bu durumda olan kişi öncelikle Allah’a tövbe ve istiğfar edip sonra da namazını kaza eder.
__________________