meridyen2
Kayıtlı Üye
Farklı Tonlardaki Sayısız Sesi Nasıl Duyuyoruz?
O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri inşa edendir; ne az şükrediyorsunuz? (Müminun Suresi, 78)
Bir müzik parçasını veya rüzgarın ağaç yapraklarında çıkardığı sesi dinlerken, büyük bir mucize gerçekleşir. Bu sırada havada yayılan ses titreşimleri saniyede 340 kilometrelik bir hızla kulağa ulaşır. Ve o ana kadar sadece birer fiziksel hareket olan titreşimler, kulakta gerçekleşen olağanüstü derecedeki kompleks işlemler sonucunda “ses”e dönüşür. Ve tüm bu olaylar, saniyenin binde birinden daha hızlı bir şekilde yaşanır. Böylece etrafımızdaki gelişmelerden haberdar olabilir, insanlarla iletişim kurabilir ve müzik dinleme gibi bir nimete sahip olabiliriz.
Yaşamımız boyunca birbirinden farklı sayısız ses duyarız. Bir kuşun ötüşü, kıyıya vuran dalgaların sesi, güzel bir müzik, insanların konuşmaları... Bütün bunlar, kulağımızda gerçekleşen bir dizi işlemin sonucunda bizim için anlam kazanır.
Seslerin Dünyası
İşitme duyumuzun temeli olan iç kulak ve beyindeki işitme merkezimiz, bir santimetreküpten, örneğin bir kesme şekerden bile daha az yer kaplar. İç kulağımız, mekanik uyarıyı elektriksel uyarıya dönüştüren bir santral gibi çalışır. Dış ortamda oluşan ses dalgaları, kulak kepçesi ve dış kulak yoluyla orta kulağa kadar varır; burada yer alan zar ve kemikçikleri harekete geçirir. Bu hareket, iç kulak sıvısının hareketlenmesiyle sonlanır.
İç kulakta işitmeden sorumlu bölüm, bir bezelye tanesi büyüklüğündeki ‘salyangoz’ adı verilen yapıdır. Salyangoz, kemikten bir kanalla çevrelenmiştir. Sarmal şeklindeki bu yapıdaki kanalların içi sıvı doludur. Kemiklerin hareketi salyangoza ulaştığında bu sıvı hareketlenerek dalgalanır.
Salyangozun iç duvarlarında ise, bu sıvının dalgalanmalarından etkilenen küçük tüycükler vardır. 32 bin hücrenin üstünde sıralanmış, bir milyondan fazla olan bu tüycükler sıvıdaki dalgalanmalara bağlı olarak hareket ederler.
Keman Tellerini Sürekli Akort Eden Kemancılar: Tüycükler
Kulağın içindeki tüycükler ses yokken de titreşmeye devam ederler. Bu durum, orkestra şefinden işaret geldiğinde hazır olmak için, sürekli keman tellerini akort eden kemancılara benzetilebilir. Konser başlamadan önce tüycükler belli bir titreşim frekansına göre düzenlenirler. Titreşmek ve bilgiyi sinir lifi aracılığıyla beyne iletmek için de bu frekansa denk düşen notaları beklerler.
İster hafif bir gitar sesi ister bir insan sesi olsun, kulak tüm seslerin sinyallerini beyne iletir. Bu durum işitmenin son derece aktif bir sistem olduğunu ortaya koyar. Üstelik bu titreşimler gelişigüzel değil, hoşlandığımız bir müziği veya bir uçak sesini algılamamızı sağlayan son derece kontrollü sistemlerdir. Bu sistemler Yüce Allah’ın üstün yaratma sanatının bir eseridir.
Bir ayette şöyle buyrulur:
“De ki: “Sizi inşa eden (yaratan), size kulak, gözler ve gönüller veren O’dur. Ne az şükrediyorsunuz?”” (Mülk Suresi, 23)
Her Biri Küçük Birer “Ses Amplifikatörü” Olan Tüycükler
Bilim adamları her tüycüğün küçük bir ses amplifikatörü (ses sinyallerini yükseltmeye yarayan alet) olduğunu saptamışlardır. Üstelik bu amplifikatör düşük sesleri kuvvetli seslerden daha fazla büyüttüğünden sıradan bir ‘amplifikatör’ de değildir. İşte bu doğrusal olmayan büyütme sayesinde, frekansı 20 Hz - 20.000 Hz arasında değişen, yani yaprağın hışırtısından uçak motorunun gürültüsüne kadar her tür sesi duyabiliriz.
Yapılan araştırmalar, tüycüğün bir atomun yarıçapı kadar bile hareket etmesinin hücredeki reaksiyonun başlaması için yeterli olabildiğini göstermiştir. İşte kulağın bu özelliği sayesinde insan gürültülü ortamda yanındaki kişinin sesini ayırt edebilir. Çünkü tüycükler ses çok zayıf olsa bile bu sesle senkronize olup beyne net bir mesaj gönderirler. Bu konuyu inceleyen uzmanlar, tüycüğün bu hassaslığını tarif etmek için ilginç bir örnek verirler. Tüycüklerin ünlü Eyfel Kulesi boyutlarında olduğunu düşünürsek, ona bağlı hücredeki etki, bu kulenin tepesinin sadece üç santimetre oynaması durumunda bile başlayabilmektedir.
Tüycüklerin bir saniyede ne kadar salındıkları sorusunun cevabı da çok ilginçtir. Bu, sesin frekansına göre değişir. Frekanks yükseldikçe, tüycüklerin salınım sayısı inanılmaz rakamlara ulaşır. Örneğin 20 bin frekansta bir ses duyduğumuzda, tüycükler de saniyede 20 bin kez salınmış olurlar.
Tüycükleri dış ortamda incelemeyi başaran bilim adamları, onların en ufak bir sese bile tepki verdiklerini gördüklerinde hayranlıklarını gizleyememişlerdir. Rockefeller Üniversitesi’nde 20 yılı aşkın bir süre iç kulağı inceleyen David Corey, tüylü hücrelerin bu özellikleri karşısında şunları söylemektedir:
“Tüylü hücrelerin mekanikleri inanılmaz. Bir tüy demetinin hareketi adeta sihirli bir biçimde duymamıza olanak sağlıyor. Bu hücreler öylesine muhteşem ki onlara bakmaktan asla yorulmuyorum.” (Hudspeth, A. J., The ionic channels of a vertebrate hair cell. Hear Res 1986, 22: 21–27)İç kulaktaki hücreler, söz konusu elektrik sinyallerini üretirken, dış dünyadan gelen ses dalgalarının şiddetlerini ve ritmlerini de yansıtmayı başarırlar. Bu öylesine kompleks bir işlemdir ki, bilim bugüne dek, frekans ayrıştırma işleminin iç kulakta mı, yoksa beyinde mi yapıldığını dahi saptayamamıştır.
Yüce Allah’ın Muhteşem Yaratılışı: Herkesin Sevdiği Müzik Türü Farklıdır
Tüycüklerin varlığı, titreşimlerin etkisiyle işitmenin olağanüstü özelliklerini ortaya çıkarmaktadır. Nitekim yapılan araştırmalar iki farklı ses çıkarıldığında kulağın daha ince olan başka sesleri işittiğini belirlemiştir. Bu, tüycüklerin doğrusal olmayan işleminden yani ince sesi kalın sesten daha kuvvetli olarak algılamasından kaynaklanır. Başka bir deyişle tüycükler bilim adamlarının ek frekans adını verdikleri iki nota arasındaki sesleri de algılarlar, fakat ileti son derece karmaşık olduğundan, beyin iki notayı tam olarak birbirinden ayırt edemez. Beyin, iletileri algılamakta zorlandığı için bir sesten rahatsız olup başka birinden olmamamız veya bir sesten hoşlanıp hoşlanmamamız ses uyumsuzluklarının yarattığı titreşimleri algılayan ve beyne ileten küçük tüycüklerle ilgilidir. Eğer bu tüycükler sürekli titreşerek aradaki ek frekansları beyne göndermeseydi, müzik zevkinden söz edebilmemiz de mümkün olmazdı. Kulağımızı duymaya elverişli olacak şekilde yaratan ve hoşlanacağımız müzikleri var eden Allah’tır. Allah insanın ruhunu güzelliklerden zevk alacak şekilde yaratmıştır ve bu durum evrimcilerin açıklayamadığı konulardandır.
Tüycükler Ne Tür Durumlarda Zarar Görür?
İç kulaktaki binlerce tüycük son derece hassas ve kırılgandır. Uzun süre 85 dB’in üzerinde (yüksek sesli eğlence mekanları, yüksek sesli walkman dinlemek gibi) bir sese maruz kalındığında zarar görür, hatta sinir uçları zedelenir. Günümüzde 18 yaşın altındaki gençlerde işitme kaybına sıkça rastlanmaktadır. Uzmanlar bunun için sıklıkla yüksek sesli müzik dinlenilmemesini, çok gerektiği zamanlarda da kulak tıkacı kullanılmasını önermektedirler. Çok gürültülü bir ortamda bulunmanın ardından kulaktaki uğultu hala sürüyorsa hemen bir doktora görünmek gerekir. 24 saati geçmeden uygulanan tedavi ile tüycüklerdeki hasar onarılabilir; aksi takdirde kalıcı zararlar olabilir.
Tüycükler Evrimi Yalanlıyor
Yapılan araştırmalar kulağımızdaki bu küçük tüycüklerin seslere karşı son derece duyarlı olduğunu ortaya koymaktadır. Evrimcilere göre kulağın bu noktaya gelmesi için, sözde milyonlarca yıllık bir süreçte değişimler geçirmesi gerekir. Oysaki kulağımız tüm mekanizmaları ile birlikte bir anda var olmak zorundadır, aksi takdirde işlevini yerine getirmesi mümkün değildir.
Sadece iç kulakta yer alan küçük tüycükler bile onlarca kompleks mekanizmanın uyum içinde çalışmasıyla işlev gören, kusursuz bir sistemin varlığını ortaya koymaktadır. Modern bilim ve teknoloji ise, bu sistemin çalışma prensiplerini tüm ayrıntılarıyla çözmeyi dahi henüz tam anlamıyla başaramamıştır. Nitekim ilk yaratıldığımız günden beri varolan ve hoşlandığımız müziği belirleyen fiziksel mekanizmanın ayrıntıları bilim dünyası tarafından henüz aydınlatılabilmiştir. Elbette böylesine kompleks bir yapının evrim teorisinin iddia ettiği gibi rastlantılarla ortaya çıkması imkansızdır.
Kulaktaki üstün yapılar, bu organı kusursuzca yaratmış olan Yüce Allah’ın varlığını ve sınırsız gücünü bir kez daha ispat etmektedir. Bu gerçek bir Kuran ayetinde şöyle bildirilir:
“De ki: “Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve işleri evirip-çeviren kimdir? Onlar: “Allah” diyeceklerdir. Öyleyse de ki: “Peki siz yine de korkup-sakınmayacak mısınız?” (Yunus Suresi, 31)
Dinlediğimiz bir müzik sesi, gerçekte iç kulak salyangozumuzdaki tüycüklerin her notaya göre farklı hareket etmelerinden, bu farklı hareketlerin her seferinde tüycüklere bağlı hücrelerde farklı iyot dengeleri oluşturmalarından ve bu kimyasal işlemlerin elektrik sinyalleri üretmesinden ibarettir. Hücreler, bu olağanüstü işlemleri yaşamımız boyunca her saniye hiç yorulmadan, bozulmadan ve deforme olmadan yaparlar.
Tüycükler, Materyalizm ve Darwinizm’e Nasıl Darbe Vuruyor?
Kulağımızdaki tüycükler, aslında salyangozun iç duvarını çevreleyen yaklaşık 20 bin ayrı hücrenin tepesinde yer alan birer maniveladır. Tüycükler bir titreşim algıladıklarında hareket ederler ve bu hareket, tüycüklerin altındaki hücrelerin kapılarını açar. Bu sayede hücrelere iyon girişi olur. Tüycükler ters yöne yattıklarında ise hücre kapıları bu kez kapanır. Bu devamlı hareket, hücrelerin kimyasal dengelerini de sürekli değiştirir ve onların elektrik uyarıları üretmelerini sağlar. Bu elektrik uyarıları, sinirler aracılığıyla beyne iletilir ve beyin de bunları yorumlayarak ses haline getirir.
Beynin bu yorumu nasıl yaptığı, bir et parçasından başka bir şey olmayan bu organın, kendisine ulaşan elektrik sinyallerini nasıl insan sesine, gök gürültüsüne ya da bir müzik eserine dönüştürdüğü, evrimcilerin ve materyalistlerin asla açıklayamadığı bir çıkmazdır. Evrimciler ve materyalistlerce içinden çıkılamaz büyük bir sorun olan bu konu, müminler için apaçık bir gerçeğin delilidir. Bu gerçek, “duyduğumuz ve hissettiğimiz her şeyi, Yüce Allah’ın ruhumuza gösteriyor olması”dır. Tek mutlak varlık, her şeyin Yaratıcısı olan, alemlerin Rabbi Yüce Allah’tır. (makale harun yahya)
O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri inşa edendir; ne az şükrediyorsunuz? (Müminun Suresi, 78)
Bir müzik parçasını veya rüzgarın ağaç yapraklarında çıkardığı sesi dinlerken, büyük bir mucize gerçekleşir. Bu sırada havada yayılan ses titreşimleri saniyede 340 kilometrelik bir hızla kulağa ulaşır. Ve o ana kadar sadece birer fiziksel hareket olan titreşimler, kulakta gerçekleşen olağanüstü derecedeki kompleks işlemler sonucunda “ses”e dönüşür. Ve tüm bu olaylar, saniyenin binde birinden daha hızlı bir şekilde yaşanır. Böylece etrafımızdaki gelişmelerden haberdar olabilir, insanlarla iletişim kurabilir ve müzik dinleme gibi bir nimete sahip olabiliriz.
Yaşamımız boyunca birbirinden farklı sayısız ses duyarız. Bir kuşun ötüşü, kıyıya vuran dalgaların sesi, güzel bir müzik, insanların konuşmaları... Bütün bunlar, kulağımızda gerçekleşen bir dizi işlemin sonucunda bizim için anlam kazanır.
Seslerin Dünyası
İşitme duyumuzun temeli olan iç kulak ve beyindeki işitme merkezimiz, bir santimetreküpten, örneğin bir kesme şekerden bile daha az yer kaplar. İç kulağımız, mekanik uyarıyı elektriksel uyarıya dönüştüren bir santral gibi çalışır. Dış ortamda oluşan ses dalgaları, kulak kepçesi ve dış kulak yoluyla orta kulağa kadar varır; burada yer alan zar ve kemikçikleri harekete geçirir. Bu hareket, iç kulak sıvısının hareketlenmesiyle sonlanır.
İç kulakta işitmeden sorumlu bölüm, bir bezelye tanesi büyüklüğündeki ‘salyangoz’ adı verilen yapıdır. Salyangoz, kemikten bir kanalla çevrelenmiştir. Sarmal şeklindeki bu yapıdaki kanalların içi sıvı doludur. Kemiklerin hareketi salyangoza ulaştığında bu sıvı hareketlenerek dalgalanır.
Salyangozun iç duvarlarında ise, bu sıvının dalgalanmalarından etkilenen küçük tüycükler vardır. 32 bin hücrenin üstünde sıralanmış, bir milyondan fazla olan bu tüycükler sıvıdaki dalgalanmalara bağlı olarak hareket ederler.
Keman Tellerini Sürekli Akort Eden Kemancılar: Tüycükler
Kulağın içindeki tüycükler ses yokken de titreşmeye devam ederler. Bu durum, orkestra şefinden işaret geldiğinde hazır olmak için, sürekli keman tellerini akort eden kemancılara benzetilebilir. Konser başlamadan önce tüycükler belli bir titreşim frekansına göre düzenlenirler. Titreşmek ve bilgiyi sinir lifi aracılığıyla beyne iletmek için de bu frekansa denk düşen notaları beklerler.
İster hafif bir gitar sesi ister bir insan sesi olsun, kulak tüm seslerin sinyallerini beyne iletir. Bu durum işitmenin son derece aktif bir sistem olduğunu ortaya koyar. Üstelik bu titreşimler gelişigüzel değil, hoşlandığımız bir müziği veya bir uçak sesini algılamamızı sağlayan son derece kontrollü sistemlerdir. Bu sistemler Yüce Allah’ın üstün yaratma sanatının bir eseridir.
Bir ayette şöyle buyrulur:
“De ki: “Sizi inşa eden (yaratan), size kulak, gözler ve gönüller veren O’dur. Ne az şükrediyorsunuz?”” (Mülk Suresi, 23)
Her Biri Küçük Birer “Ses Amplifikatörü” Olan Tüycükler
Bilim adamları her tüycüğün küçük bir ses amplifikatörü (ses sinyallerini yükseltmeye yarayan alet) olduğunu saptamışlardır. Üstelik bu amplifikatör düşük sesleri kuvvetli seslerden daha fazla büyüttüğünden sıradan bir ‘amplifikatör’ de değildir. İşte bu doğrusal olmayan büyütme sayesinde, frekansı 20 Hz - 20.000 Hz arasında değişen, yani yaprağın hışırtısından uçak motorunun gürültüsüne kadar her tür sesi duyabiliriz.
Yapılan araştırmalar, tüycüğün bir atomun yarıçapı kadar bile hareket etmesinin hücredeki reaksiyonun başlaması için yeterli olabildiğini göstermiştir. İşte kulağın bu özelliği sayesinde insan gürültülü ortamda yanındaki kişinin sesini ayırt edebilir. Çünkü tüycükler ses çok zayıf olsa bile bu sesle senkronize olup beyne net bir mesaj gönderirler. Bu konuyu inceleyen uzmanlar, tüycüğün bu hassaslığını tarif etmek için ilginç bir örnek verirler. Tüycüklerin ünlü Eyfel Kulesi boyutlarında olduğunu düşünürsek, ona bağlı hücredeki etki, bu kulenin tepesinin sadece üç santimetre oynaması durumunda bile başlayabilmektedir.
Tüycüklerin bir saniyede ne kadar salındıkları sorusunun cevabı da çok ilginçtir. Bu, sesin frekansına göre değişir. Frekanks yükseldikçe, tüycüklerin salınım sayısı inanılmaz rakamlara ulaşır. Örneğin 20 bin frekansta bir ses duyduğumuzda, tüycükler de saniyede 20 bin kez salınmış olurlar.
Tüycükleri dış ortamda incelemeyi başaran bilim adamları, onların en ufak bir sese bile tepki verdiklerini gördüklerinde hayranlıklarını gizleyememişlerdir. Rockefeller Üniversitesi’nde 20 yılı aşkın bir süre iç kulağı inceleyen David Corey, tüylü hücrelerin bu özellikleri karşısında şunları söylemektedir:
“Tüylü hücrelerin mekanikleri inanılmaz. Bir tüy demetinin hareketi adeta sihirli bir biçimde duymamıza olanak sağlıyor. Bu hücreler öylesine muhteşem ki onlara bakmaktan asla yorulmuyorum.” (Hudspeth, A. J., The ionic channels of a vertebrate hair cell. Hear Res 1986, 22: 21–27)İç kulaktaki hücreler, söz konusu elektrik sinyallerini üretirken, dış dünyadan gelen ses dalgalarının şiddetlerini ve ritmlerini de yansıtmayı başarırlar. Bu öylesine kompleks bir işlemdir ki, bilim bugüne dek, frekans ayrıştırma işleminin iç kulakta mı, yoksa beyinde mi yapıldığını dahi saptayamamıştır.
Yüce Allah’ın Muhteşem Yaratılışı: Herkesin Sevdiği Müzik Türü Farklıdır
Tüycüklerin varlığı, titreşimlerin etkisiyle işitmenin olağanüstü özelliklerini ortaya çıkarmaktadır. Nitekim yapılan araştırmalar iki farklı ses çıkarıldığında kulağın daha ince olan başka sesleri işittiğini belirlemiştir. Bu, tüycüklerin doğrusal olmayan işleminden yani ince sesi kalın sesten daha kuvvetli olarak algılamasından kaynaklanır. Başka bir deyişle tüycükler bilim adamlarının ek frekans adını verdikleri iki nota arasındaki sesleri de algılarlar, fakat ileti son derece karmaşık olduğundan, beyin iki notayı tam olarak birbirinden ayırt edemez. Beyin, iletileri algılamakta zorlandığı için bir sesten rahatsız olup başka birinden olmamamız veya bir sesten hoşlanıp hoşlanmamamız ses uyumsuzluklarının yarattığı titreşimleri algılayan ve beyne ileten küçük tüycüklerle ilgilidir. Eğer bu tüycükler sürekli titreşerek aradaki ek frekansları beyne göndermeseydi, müzik zevkinden söz edebilmemiz de mümkün olmazdı. Kulağımızı duymaya elverişli olacak şekilde yaratan ve hoşlanacağımız müzikleri var eden Allah’tır. Allah insanın ruhunu güzelliklerden zevk alacak şekilde yaratmıştır ve bu durum evrimcilerin açıklayamadığı konulardandır.
Tüycükler Ne Tür Durumlarda Zarar Görür?
İç kulaktaki binlerce tüycük son derece hassas ve kırılgandır. Uzun süre 85 dB’in üzerinde (yüksek sesli eğlence mekanları, yüksek sesli walkman dinlemek gibi) bir sese maruz kalındığında zarar görür, hatta sinir uçları zedelenir. Günümüzde 18 yaşın altındaki gençlerde işitme kaybına sıkça rastlanmaktadır. Uzmanlar bunun için sıklıkla yüksek sesli müzik dinlenilmemesini, çok gerektiği zamanlarda da kulak tıkacı kullanılmasını önermektedirler. Çok gürültülü bir ortamda bulunmanın ardından kulaktaki uğultu hala sürüyorsa hemen bir doktora görünmek gerekir. 24 saati geçmeden uygulanan tedavi ile tüycüklerdeki hasar onarılabilir; aksi takdirde kalıcı zararlar olabilir.
Tüycükler Evrimi Yalanlıyor
Yapılan araştırmalar kulağımızdaki bu küçük tüycüklerin seslere karşı son derece duyarlı olduğunu ortaya koymaktadır. Evrimcilere göre kulağın bu noktaya gelmesi için, sözde milyonlarca yıllık bir süreçte değişimler geçirmesi gerekir. Oysaki kulağımız tüm mekanizmaları ile birlikte bir anda var olmak zorundadır, aksi takdirde işlevini yerine getirmesi mümkün değildir.
Sadece iç kulakta yer alan küçük tüycükler bile onlarca kompleks mekanizmanın uyum içinde çalışmasıyla işlev gören, kusursuz bir sistemin varlığını ortaya koymaktadır. Modern bilim ve teknoloji ise, bu sistemin çalışma prensiplerini tüm ayrıntılarıyla çözmeyi dahi henüz tam anlamıyla başaramamıştır. Nitekim ilk yaratıldığımız günden beri varolan ve hoşlandığımız müziği belirleyen fiziksel mekanizmanın ayrıntıları bilim dünyası tarafından henüz aydınlatılabilmiştir. Elbette böylesine kompleks bir yapının evrim teorisinin iddia ettiği gibi rastlantılarla ortaya çıkması imkansızdır.
Kulaktaki üstün yapılar, bu organı kusursuzca yaratmış olan Yüce Allah’ın varlığını ve sınırsız gücünü bir kez daha ispat etmektedir. Bu gerçek bir Kuran ayetinde şöyle bildirilir:
“De ki: “Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve işleri evirip-çeviren kimdir? Onlar: “Allah” diyeceklerdir. Öyleyse de ki: “Peki siz yine de korkup-sakınmayacak mısınız?” (Yunus Suresi, 31)
Dinlediğimiz bir müzik sesi, gerçekte iç kulak salyangozumuzdaki tüycüklerin her notaya göre farklı hareket etmelerinden, bu farklı hareketlerin her seferinde tüycüklere bağlı hücrelerde farklı iyot dengeleri oluşturmalarından ve bu kimyasal işlemlerin elektrik sinyalleri üretmesinden ibarettir. Hücreler, bu olağanüstü işlemleri yaşamımız boyunca her saniye hiç yorulmadan, bozulmadan ve deforme olmadan yaparlar.
Tüycükler, Materyalizm ve Darwinizm’e Nasıl Darbe Vuruyor?
Kulağımızdaki tüycükler, aslında salyangozun iç duvarını çevreleyen yaklaşık 20 bin ayrı hücrenin tepesinde yer alan birer maniveladır. Tüycükler bir titreşim algıladıklarında hareket ederler ve bu hareket, tüycüklerin altındaki hücrelerin kapılarını açar. Bu sayede hücrelere iyon girişi olur. Tüycükler ters yöne yattıklarında ise hücre kapıları bu kez kapanır. Bu devamlı hareket, hücrelerin kimyasal dengelerini de sürekli değiştirir ve onların elektrik uyarıları üretmelerini sağlar. Bu elektrik uyarıları, sinirler aracılığıyla beyne iletilir ve beyin de bunları yorumlayarak ses haline getirir.
Beynin bu yorumu nasıl yaptığı, bir et parçasından başka bir şey olmayan bu organın, kendisine ulaşan elektrik sinyallerini nasıl insan sesine, gök gürültüsüne ya da bir müzik eserine dönüştürdüğü, evrimcilerin ve materyalistlerin asla açıklayamadığı bir çıkmazdır. Evrimciler ve materyalistlerce içinden çıkılamaz büyük bir sorun olan bu konu, müminler için apaçık bir gerçeğin delilidir. Bu gerçek, “duyduğumuz ve hissettiğimiz her şeyi, Yüce Allah’ın ruhumuza gösteriyor olması”dır. Tek mutlak varlık, her şeyin Yaratıcısı olan, alemlerin Rabbi Yüce Allah’tır. (makale harun yahya)