Gayptan kim haber verebilir?
Eskiden beri gayb âlemi, insanoğlunun merakını çekmiştir. Tabii bu merak ve istek; gaipten haber verdiğini söyleyen kahinler, falcılar, medyumlar tarafından istismar edilmiştir.
Dinimize göre gaybı sadece Allah bilir. “De ki; göklerde ve yerde gaybı, Allah’tan başka bilen yoktur.” (Neml Sûresi, âyet 65).
Allah’ın (cc) emir ve yasaklarını insanlara duyurmak için içlerinden seçtiği peygamberler bile gaybı bilemezler:
“De ki: Ben kendime, Allah’ın dilediğinden başka ne bir fayda, ne de bir zarar verme gücüne sahip değilim. Görülmeyeni (gaybı) bileydim, daha çok iyilik yapardım ve bana kötülük dokunmazdı. Ben sadece inanan bir kavim için bir uyarıcı ve müjdeciyim.” (Araf Sûresi, 188).
Cin Sûresi’nin 26. ve 27. âyetlerinde de Allahü Teâlâ’nın, sadece peygamberleri gayb bilgisine muttali’ kıldığı belirtilmektedir. Hz. Muhammed’den (sas) sonra peygamber gelmeyeceğine göre, ortalıkta gaybdan haber verdiğini söyleyip gezenlerin açık birer sahtekâr oldukları anlaşılmalıdır:
“Gayb habercisine (kâhin, arrâf, falcı...) gidip, onun dediğini doğrulayan kişi, Muhammed’e gönderileni (Kur’an’ı) inkâr etmiş olur.” (Tirmizi, Tahare Bölümü, 102)
Hurafe ve bâtıl inanışlarının hepsine birden savaş açmış bulunan dinimiz, bütün çeşitleriyle falcılığı yasaklamıştır. “Fal oklarının, şeytanın pis işlerinden olduğunu”, kötülükte şarap içmeye, kumar oynamaya ve putlara tapmaya denk bir günah ve suç sayıldığını, kurtuluş için bunlardan uzak durulması gerektiğini Maide Sûresi’nin 90. âyeti çok açık bir şekilde bildirmektedir.
Eskiden beri gayb âlemi, insanoğlunun merakını çekmiştir. Tabii bu merak ve istek; gaipten haber verdiğini söyleyen kahinler, falcılar, medyumlar tarafından istismar edilmiştir.
Dinimize göre gaybı sadece Allah bilir. “De ki; göklerde ve yerde gaybı, Allah’tan başka bilen yoktur.” (Neml Sûresi, âyet 65).
Allah’ın (cc) emir ve yasaklarını insanlara duyurmak için içlerinden seçtiği peygamberler bile gaybı bilemezler:
“De ki: Ben kendime, Allah’ın dilediğinden başka ne bir fayda, ne de bir zarar verme gücüne sahip değilim. Görülmeyeni (gaybı) bileydim, daha çok iyilik yapardım ve bana kötülük dokunmazdı. Ben sadece inanan bir kavim için bir uyarıcı ve müjdeciyim.” (Araf Sûresi, 188).
Cin Sûresi’nin 26. ve 27. âyetlerinde de Allahü Teâlâ’nın, sadece peygamberleri gayb bilgisine muttali’ kıldığı belirtilmektedir. Hz. Muhammed’den (sas) sonra peygamber gelmeyeceğine göre, ortalıkta gaybdan haber verdiğini söyleyip gezenlerin açık birer sahtekâr oldukları anlaşılmalıdır:
“Gayb habercisine (kâhin, arrâf, falcı...) gidip, onun dediğini doğrulayan kişi, Muhammed’e gönderileni (Kur’an’ı) inkâr etmiş olur.” (Tirmizi, Tahare Bölümü, 102)
Hurafe ve bâtıl inanışlarının hepsine birden savaş açmış bulunan dinimiz, bütün çeşitleriyle falcılığı yasaklamıştır. “Fal oklarının, şeytanın pis işlerinden olduğunu”, kötülükte şarap içmeye, kumar oynamaya ve putlara tapmaya denk bir günah ve suç sayıldığını, kurtuluş için bunlardan uzak durulması gerektiğini Maide Sûresi’nin 90. âyeti çok açık bir şekilde bildirmektedir.