LaNéDLy qHz
Bayan Üye
Ey Nefsim...
Ey zavallı kalbim, ey sesi kısılmış duygularım, ey bedene haps olmuş ruhum..
Yeter artık uyanın!! Ölmeden uyanın, öldükten sonra uyanmak fayda vermez..
Bağışlayıcı ve affedici olan sesin sahibinin davetine icabet edelim. O'na(c.c.)doğru yürüyelim, koşalım...
Her geçen gün ölüme yaklaşmıyormuyuz ki? Her saniyenin gidişinde bizdende bir can gitmiyormu?
Bir saatli bomba misali bedenimiz, ruhumuz geri sayım yapmıyormu artan her saniye ile?
Ama bunun farkındamıyız?
Gerçekleri, hakikati unutuyoruz sanki, yada unutmak istiyoruz. Ama unutulmamalı ki, bu dünya üzerinde gerçekler gelip yapışıyor yakamıza. Unuttuğumuz şeyler bizi hiçbir zaman unutmuyor çünkü gerçekler bunlar...
Evella insan sormalı kendine, neden bu dünyadayım diye. Neden? Eğlencemi yoksa sınavmı?
Evet, eğlenmek gerçekten güzel ve çekici ama gerçekler ısrarla şunu diyor..
Diyor ki: ''Bak geçmişe ibretle, gitmedimi senden de önce. Sen sanıyorsun hiç ölmeyeceğim, onlarda derdi ben gitmeyeceğim.''
Giden gitti ve sıra sende. Sen gitmeden 'a(c.c.)yönel ve tevbe et. Geçici olan bu dünya hayatında iki günlük eğlence için yakma ahiretini. Ey nefsim yakma kendini. Kıl namazını, 'a(c.c.)teslim et herşeyi ve ona emanet ol, hiç gözün arkada kalmadan. Sakın gaflete dalma...
Ey nefsim, elbet birgün nefesin kesilecek, hemde hiç ummadığın bir anda. Ne neslin, ne malın, ne rütben nede dünyalık destanların teselli vermeyecekler sana. O anda pişman olmamak için hayatında güzel yaşa, ibadetlerini aksatma. Rabbine asi olma, onun emirlerine uy, yasaklarından kaçın.
Eğer bunları yapmassan perişan olacaksın. Öldükten sonra pişman olsanda ne çare...
Pişmanlığını defalarca haykırmak isteyeceksin, dilin tutulacak. Geri dönmek isreyeceksin, ''Bir kez daha'', diyeceksin, kapıların sımsıkı kapalı olduğunu göreceksin...
Ey zavallı nefsim. Sonsuz ve hakiki bir menfeat için neden başını secdeye götürmekte tereddüt ediyorsun? Hangi cesaretle kulluğun izzetini elinin tersiyle itiyorsun? Cehennem ateşinin seni yakmayacağına dair elinde bir senet var mı? O karacık ve daracık kabre konulmamak için izinmi aldın yoksa?
Titre nefsim titre, titre de kendine gel çünkü ölüm geldiğinde titreyemeyeceksin...
Hala yaşıyorken, tevbe kapıları kapanmamışken, sonradan bu pişmanlığı, bu ızdırabı, bu eziyeti yaşamamak için kulluğumuzun görevlerini yapalım. Ahiretimizi düşünelim.
Dünya bir damla ise, Ahiret deniz.
Dünya bir kum tanesi ise, Ahiret bir çöl.
Dünya bir arpa boyu yol ise, Ahiret en uzak yıldız.
Bu kıyaslar bize yetersiz, zira dünya fani, ahiret sonsuz.
Sen bütün sermayeni bir damla su yüzünden çar çur ediyorsan, denizi nasıl geçeceksin.
Kum tanesi gözünü kamaştırıyorsa, çölü nasıl aşacaksın.
Bir arpayı çok büyük görüyorsan, yıldıza nasıl ulaşacaksın.
Faniye aldanıyorsan, bakii alemdene ne yapacaksın......
NEFSİM...
Anla artık, ne olur anla.
Anla ki, Cennet ucuz değil...
Cennete giden yol asfaltla döşenmemiş.
Anla ki, bedelini ödemeden hiçbirşeye sahip olamassın!!!
Ey zavallı kalbim, ey sesi kısılmış duygularım, ey bedene haps olmuş ruhum..
Yeter artık uyanın!! Ölmeden uyanın, öldükten sonra uyanmak fayda vermez..
Bağışlayıcı ve affedici olan sesin sahibinin davetine icabet edelim. O'na(c.c.)doğru yürüyelim, koşalım...
Her geçen gün ölüme yaklaşmıyormuyuz ki? Her saniyenin gidişinde bizdende bir can gitmiyormu?
Bir saatli bomba misali bedenimiz, ruhumuz geri sayım yapmıyormu artan her saniye ile?
Ama bunun farkındamıyız?
Gerçekleri, hakikati unutuyoruz sanki, yada unutmak istiyoruz. Ama unutulmamalı ki, bu dünya üzerinde gerçekler gelip yapışıyor yakamıza. Unuttuğumuz şeyler bizi hiçbir zaman unutmuyor çünkü gerçekler bunlar...
Evella insan sormalı kendine, neden bu dünyadayım diye. Neden? Eğlencemi yoksa sınavmı?
Evet, eğlenmek gerçekten güzel ve çekici ama gerçekler ısrarla şunu diyor..
Diyor ki: ''Bak geçmişe ibretle, gitmedimi senden de önce. Sen sanıyorsun hiç ölmeyeceğim, onlarda derdi ben gitmeyeceğim.''
Giden gitti ve sıra sende. Sen gitmeden 'a(c.c.)yönel ve tevbe et. Geçici olan bu dünya hayatında iki günlük eğlence için yakma ahiretini. Ey nefsim yakma kendini. Kıl namazını, 'a(c.c.)teslim et herşeyi ve ona emanet ol, hiç gözün arkada kalmadan. Sakın gaflete dalma...
Ey nefsim, elbet birgün nefesin kesilecek, hemde hiç ummadığın bir anda. Ne neslin, ne malın, ne rütben nede dünyalık destanların teselli vermeyecekler sana. O anda pişman olmamak için hayatında güzel yaşa, ibadetlerini aksatma. Rabbine asi olma, onun emirlerine uy, yasaklarından kaçın.
Eğer bunları yapmassan perişan olacaksın. Öldükten sonra pişman olsanda ne çare...
Pişmanlığını defalarca haykırmak isteyeceksin, dilin tutulacak. Geri dönmek isreyeceksin, ''Bir kez daha'', diyeceksin, kapıların sımsıkı kapalı olduğunu göreceksin...
Ey zavallı nefsim. Sonsuz ve hakiki bir menfeat için neden başını secdeye götürmekte tereddüt ediyorsun? Hangi cesaretle kulluğun izzetini elinin tersiyle itiyorsun? Cehennem ateşinin seni yakmayacağına dair elinde bir senet var mı? O karacık ve daracık kabre konulmamak için izinmi aldın yoksa?
Titre nefsim titre, titre de kendine gel çünkü ölüm geldiğinde titreyemeyeceksin...
Hala yaşıyorken, tevbe kapıları kapanmamışken, sonradan bu pişmanlığı, bu ızdırabı, bu eziyeti yaşamamak için kulluğumuzun görevlerini yapalım. Ahiretimizi düşünelim.
Dünya bir damla ise, Ahiret deniz.
Dünya bir kum tanesi ise, Ahiret bir çöl.
Dünya bir arpa boyu yol ise, Ahiret en uzak yıldız.
Bu kıyaslar bize yetersiz, zira dünya fani, ahiret sonsuz.
Sen bütün sermayeni bir damla su yüzünden çar çur ediyorsan, denizi nasıl geçeceksin.
Kum tanesi gözünü kamaştırıyorsa, çölü nasıl aşacaksın.
Bir arpayı çok büyük görüyorsan, yıldıza nasıl ulaşacaksın.
Faniye aldanıyorsan, bakii alemdene ne yapacaksın......
NEFSİM...
Anla artık, ne olur anla.
Anla ki, Cennet ucuz değil...
Cennete giden yol asfaltla döşenmemiş.
Anla ki, bedelini ödemeden hiçbirşeye sahip olamassın!!!