Ey Nebi!
Gönlümüz Sende bizim.
Kırık dökük, kirli paslı bir gönül taşıyorsak bile, gönlümüzün en temiz yerini Sana ayırdık Can Efendimiz.
Sana ayırdığımız gönül odamız pırıl pırıldır.
İsterdik ki, kalbimizin bütün odaları ak pak, pür nur olsun.
Ama başaramadık yâ Rasûl
Kötü şeylerle doldurduk onları.
Onun için karardık zaten.
Dünya ve dünyalıklar istila etti bizi…
Fakat bütün bunlara rağmen, bir odacığım olsun temiz tutmayı başardık kalbimizin.
Hani, her evde misafir odası olur ya; hani orası sürekli temiz tutulur da, oraya çoluk çocuk sokulmaz ya.
İşte biz de kalp odalarımızdan birini, sadece Sana ayırdık yâ Rasûl
Sana ve sevgili Ashabına…
Sizleri, işte bu odamıza davet ediyoruz.
Gelir misiniz yâ Rasûl
Şeref verir misiniz bize de!
Gönder Rabbim, gönder artık Gülümüzü…
Senin için ayırdığımız kalp odamıza teşrif edince, diğer odalar da gerçek anlamını bulur ancak.
Senden ötürü, komşuluğundan dolayı onlar da düzelip nurlanır.
Ey Gül kokulu Gül peygamber!
Seni andıkça, dikenler bile tümüyle Güle dönüşüyor.
Senin Gülü ve Gül kokusunu sevdiğini biliyoruz yâ Rasûl
Bu gözle bakıyoruz Güllere…
Bu düşünce ile kokluyoruz onları…
Bu aşkla alıyoruz elimize.
Bundan dolayı, herhangi bir çiçek olmaktan çıktı artık Gül!
Çünkü her Gül yaprağında Seni ve sevgili Ashabını görür olduk yâ Rasûl
Gül Yüzüne kurban olsun ümmetin!
Hayat ancak Seninle gerçek anlamını kazanır yâ Rasûl
Sensizlik yetti Canımıza… Gel artık!
Rüyalarımıza gel, hayatımıza gel, işimize gel, içimize gel!
Yesrib’in gecesini nurunla aydınlatıp, Medine gündüzüne çevirdiğin gibi, bizim de gönüllerimize giriver artık ne olur ey Nebi…
kutaysevgi Temmuz 30, 2007.