sensiz olmaz
Kayıtlı Üye
Faziletli Hayata İslamı Yaklaşım
(Ruh yüceliği hayatın zevklerinden yararlanmak arasında bir çelişki yoktur; bilakis aralarında etkileşim, tekâmül ve denge vardır).
İSLAM'A GÖRE ruh yüceliği ve ruh düşkünlüğü insanın ruhi ve maddi amelleriyle sıkı sıkıya irtibatlıdır. Bu ameller namaz, oruç, zekât gibi şeairden; ister hasta ziyareti nasihati bezi etmek, sıkıntıları halletmek gibi insanlara yapılan iyilikler cümlesinden olabileceği gibi; yemek, içmek, cin*sel ilişkide bulunmak gibi dünya hayatının zevklerinden yararlanmak da olabilir. O halde İslam, şeairden olan ibadetlerde Allah'a itaat; iyilik ve hayır işlerinde Allah'a itaat ve hayatın zevklerinde helali aramak da Allah'a itaat arasında etkileşim, tekâmülün (biribirini tamamlamanın) ve dengenin sağ*lanmasını emreder. Bütün bu işlerde yücelik, şu iki hususun bulunmasıyla elde edilebilir.
Birincisi: O işe yönelirken salın bir niyet.
İkincisi: O işi yerine getirirken Allah'ın meşru kıldığını arama.
Bu iki hususun bulunmaması düşkünlüğe yol açar; velev ki yapılan amel ruhi olsun... Şunu da belirtmemiz gerekir ki, bu iki husus, herhangi bir ibadetin veya herhangi bir şehvetin meşru olabilmesi için gerekli olan iki şart mesabesindedir. Alîahu Teala, bu iki şart yerine gelmeksizin ne mü'min-lerin yaptıkları ibadetleri kabul eder, ne de sevap verir. Bu iki şart olmaksızın Allahu Teala, mü'minlerin şehvetlerini teskin etmelerinden razı olmadığı gibi onlan mükâfatlandımaz da...
Yani İslam nazarında ameller, dış görü*nüşlerinin ruhi ya da maddi olması sebebiyle birbirine karşı üstünlük kazan*mazlar; ancak salih niyet ve edasında meşru olan biçimi araştırmakla üstün*lük kazanabilirler. Böylece, bu açıdan ruhi ve maddi ameller Sari1 nazarında birbirine eşit olmuş olurlar. Ruhi Ve maddi ameller birbirlerini tamamlarlar ve faziletli hayat her ikisiyle imar olunabilir. Mü'min erkek ve kadınlar tüm -kurbetlere karşılık sevap aldıkları gibi bunlardan da sevap alırlar.
Rasulullah (s.a.v.) doğru söylemiştir: "Sizden birinizin hanımıyla birleşmesi dahi sada*kadır."[718]
İslam, hayatın maddi ve ruhi işleri arasındaki tekamül ve dengeyi sağla*mak hususundaki hırsın yanında; hayatın ruhi olsun, maddi olsun her işinde ruhi ve maddi unsurları bir arada bulundurmayı hedeflemektedir. Bu unsur*ların bir arada bulunmasının bir sonucu olarak ruhi işlerin güzel maddi so*nuçları da olmakta; maddi işlerinse güzel ruhi sonuçlan da olmaktadır. Buna bir iki örnek verelim:
"Namaz" ruhi amellerdendir. Mekanın, bedenin ve elbisenin temizliği, kıbleyi araştırmak; ayrıca bedenin düzenli hareketleri eşliğinde Allah'ı an*mak ve O'na dua etmektir. Cemaatle namaz kılma durumunda bunlara ilave*ten mescide gitmek, Müslümanların bir araya gelerek saf tutmak vardır. Ön*de erkeklerin safı, arkada kadınların safi yer alır. Herkes hareketinde ve dur*masında imamı takip eder. İmamın Önüne geçmez ve ona muhalefette bulunmazlar.
Böylece, namazın ruhi semerelerinin yanında; bedenin temizliği ve dinçliği gibi maddi semereleri de olmuş olur. Cemaatle namaz kılma duru*munda bu semereler daha da artar. Sosyal dayanışma kuvvetlenir, sosyal ilişkiler artar, itaat ve düzene girmeye alıştırma yapılmış olur.
Ruhi amellerden biri de "oruç"tur. Oruç, Allahu Teala 'nın emrine imti-salen yemeyi-içmeyi ve cinsi münasebeti tamamen terk etmektir. İftarda acele edip, sahuru geciktirmek ve teravih namazını eda etmek bu ibadeti ta*mamlar. Şehvetin kırılması ve bedenin sıhhate kavuşması orucun maddi semerelerinden sadece ikisidir.
Sonra "hac" gelir. Hac, bedeni ve maddi amellerle en çok içli-dışlı olan ibadettir. Azık ve binek için mal temin etmekle başlar. Sonra Beytullah'a yolculuk başlar. Ardından menasiki eda etmek için biteviye bir hareket baş*lar: Tavaf, Safa ile Merve arasında sa'y, Arafat'ta vakfe, Müzdelife'de gece*leme, şeytan taşlama, kurban kesme, ifada tavafı, Mina'da geceleme ve niha-yat veda tavafı. Haccın maddi semereleri arasında şunlar sayılabilir: Seya*hat, Allah'ın ülkelerini ve yeryüzünün halklarını tanıma; ayrıca alışveriş ve Allah'ın fazlını arama.
"Yemek ve içmek" maddi işlerdendir. Yenilip içilen şeyin helal olması*na ve yiyip içerken dengeli davranmaya dikkat edilir. Başta besmele çekilir, sonunda hamd edilir. Burada da Allah'ın taatine ve zikrine yardımcı olma, çalışma ve cihad gibi emirlerini kolaylaştırma gibi ruhi semereler vardır. Ayrıca, Allah'ın nimetlerini hissederek onlara şükretmek gibi bir faydası daha vardır.
Maddi işlerden biri de "cinsel ilişki"dir. Eş seçme hususunda helal araş*tırılır. Sonra ilişkinin edeplerine riâyet edilir. Ayrıca, erkeğin arzusunu tat*min etmesine dikkat edildiği gibi kadının da arzusunu tatmin etmesine dik*kat edilir. Cinsel zevkin tatmin edilmesinden de, gözleri haramdan sakınma*yı kolaylaştırma, nefsi koruma ve bir çeşit sükunete erme gibi ruhi semereler husule gelir.
Sonra, "mal kazanmak için çalışma" gelir. Bu, ruhani işlerle en fazla içli dışlı olan iştir. Çünkü bunda helali araştırma, işi iyi yapmak için olanca gücünü sarf etme, doğruluk, emanet ve Müslümanlara nasihat vardır. Sonra, çalışmak birçok ruhi semere verir: İzzet-i nefis sahibi olma ve insanı iste*mekten müstağni kılma, küçük çocuklara bakma ve Allah'ın verdiği rızkı Allah yolunda bezletme bunlardandır.
Böylece, maddi ve ruhi yönlerin karşılıklı veya paralel iki çizgi değil; birbirine girmiş ve bir örgünün iki dalı gibi birbirine sarılmış iki çizgi oldu*ğu ortaya çıkar. Veya bunlar bir zincirin halkaları gibidir. Her halka diğerini kuvvetlendirir ve ona destek verir. Zincir de bütün bu halkalar sayesinde güçlenir. Veya bunlar aynı gerdanlıktaki farklı renklerdeki taşlar gibidir. Hepsi birden, renkleri birbirleriyle uyumlu bir gerdanlığı oluştururlar. Ha*yat bir tek hayattır.
İbadet saatleri iş, hareket ve helal zevk saatlerini destek*lerken; iş hareket ve helal zevk saatleri de ibadet saatlerini destekler. Bura*dan da anlaşılır ki, İslam'a göre ruhi yücelik, sadece ibadete dayanmaz. Ruhi yüceliğin güçlü veya zayıf.olması da hayatın lezzetlerinden mahrum kalmak veya kendi kendine eziyet etmekle alakalı değildir. Bilakis, Allah'ın rızasını ummak ve maddi olsun, ruhi olsun her işte ona itaati gözetmekle alakalıdır.
Rasulullah (s.a.v.) doğru söylemiştir: "Ameller niyetlere göre değer kaza*nır." Yani sevapta ölçü, Allah'ın rızasını kazanmada sadık niyettir. Bazen maddi amel, işlenmesi esnasındaki salih niyetten ve Allah'ın rızası u hedef*lemekten dolayı, ibadet mizanında ruhi amellerden daha ağır gelebilir. Di*ğer bir deyişle, sadece Allah rızası için olan maddi amel, Müslümanı ruhi yü*celik mertebelerine yükseltir ve Allah'a derecelerce yaklaştırır.
Öyle ki bazen, ibadetlerin edasıyla elde edilen dereceler, yanında küçük kalır. Bu, her işte Allah'ın razısını gözetmek ve halis niyetin bir neticesidir.
Durum bu olduğuna göre, Müslümanın saadeti be helal yoldan cinsel zevki yaşaması, mizanda hasenat kefesinin ağır basmasına katkı sağlayabi*lir. Yani bu da, salih ameller de ibadetlerle aynı kefeye konur. Belki ağırlık*ları farklı olabilir. Müslüman, din sahibi bir hanım seçmekle başlayıp, hanımına iltifat etmesine, onunla oynaşmasına ve cinsel ilişkide bulunmasına varıncaya kadar, helalini ve her adımında sünnete uygunluğu gözetir. Müs*lümanın Allah rızası için yaptığı işlerin sevabını takdir eden Allahu Teala'dır ve amellerin ağırlıklarını da yalnızca O bilebilir.
Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz ne güzel buyurmuşlardır:
Sa'd bin Ebi Vakkas (r.a.)'den: "Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdular: 'Senin harcadığın her nafaka sadakadır. Hanımının ağzına uzattığın bir lok*ma bile..."[719]
Hafız İbn Hacer şöyle demiştir: "Çünkü mubahta Allah nzası kasdolu-nursa, o da taat olmuş olur.
En basit bir dünyevi işle buna dikkat çekmiştir. Bu da, hanımın ağzına bir lokma uzatmaktır. Bu durum genellikle oynaşma ve şakalaşma esnasında olabilir. Bununla birlikte, eğer bu işte sahih bir kasıt varsa kul bundan dolayı ecir alır. Öyleyse bundan daha üstün işlerin mükafa*tını düşünmek gerekir."[720]
Ebu Zerr (r.a.)'den: "Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: 'Sizden birinizin evlenmesi de sadakadır'. Dediler ki: 'Ya Rasulullah (s.a.v.), birimiz şehvetini tatmin ettiğinde bundan da ecir alıyor; nasıl olur?' Buyurdular ki: 'Görmez misiniz, eğer şehvetini haramdan giderseydi günahı olmayacak mıydı? Aynı şekilde, helalden giderince de ecir alır."[721]
Sonra, bir Müslüman cinsel zevkini helal yoldan tatmin eder ve bu ni*metlerden dolayı Allah'a şükrederse; Allahu Teala, nimete şükründen dolayı onu mükâfatlandırır. Bir Müslüman da cinsel zevkten mahrum kalırsa, me*sela evlenmekten aciz kalırsa ve Allah'ın kazasına ve kaderine sabrederse; Allah onu da kaza ve kaderine rıza gösterildiğinden dolayı mükâfatlandırır.
Suheyb (r.a.)'den: "Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: 'Mü'mi-nin işi ne lıoştur! Bütün işi hayırdır. Mü'minlerden başkasının durumu böyle
değildir. Bolluk içerisinde bulunursa şükreden; bu kendisi için hayırlıdır. Darlık isabet ederse sabreder; bu da kendisi için hayırlıdır."[722]
(Ruh yüceliği hayatın zevklerinden yararlanmak arasında bir çelişki yoktur; bilakis aralarında etkileşim, tekâmül ve denge vardır).
İSLAM'A GÖRE ruh yüceliği ve ruh düşkünlüğü insanın ruhi ve maddi amelleriyle sıkı sıkıya irtibatlıdır. Bu ameller namaz, oruç, zekât gibi şeairden; ister hasta ziyareti nasihati bezi etmek, sıkıntıları halletmek gibi insanlara yapılan iyilikler cümlesinden olabileceği gibi; yemek, içmek, cin*sel ilişkide bulunmak gibi dünya hayatının zevklerinden yararlanmak da olabilir. O halde İslam, şeairden olan ibadetlerde Allah'a itaat; iyilik ve hayır işlerinde Allah'a itaat ve hayatın zevklerinde helali aramak da Allah'a itaat arasında etkileşim, tekâmülün (biribirini tamamlamanın) ve dengenin sağ*lanmasını emreder. Bütün bu işlerde yücelik, şu iki hususun bulunmasıyla elde edilebilir.
Birincisi: O işe yönelirken salın bir niyet.
İkincisi: O işi yerine getirirken Allah'ın meşru kıldığını arama.
Bu iki hususun bulunmaması düşkünlüğe yol açar; velev ki yapılan amel ruhi olsun... Şunu da belirtmemiz gerekir ki, bu iki husus, herhangi bir ibadetin veya herhangi bir şehvetin meşru olabilmesi için gerekli olan iki şart mesabesindedir. Alîahu Teala, bu iki şart yerine gelmeksizin ne mü'min-lerin yaptıkları ibadetleri kabul eder, ne de sevap verir. Bu iki şart olmaksızın Allahu Teala, mü'minlerin şehvetlerini teskin etmelerinden razı olmadığı gibi onlan mükâfatlandımaz da...
Yani İslam nazarında ameller, dış görü*nüşlerinin ruhi ya da maddi olması sebebiyle birbirine karşı üstünlük kazan*mazlar; ancak salih niyet ve edasında meşru olan biçimi araştırmakla üstün*lük kazanabilirler. Böylece, bu açıdan ruhi ve maddi ameller Sari1 nazarında birbirine eşit olmuş olurlar. Ruhi Ve maddi ameller birbirlerini tamamlarlar ve faziletli hayat her ikisiyle imar olunabilir. Mü'min erkek ve kadınlar tüm -kurbetlere karşılık sevap aldıkları gibi bunlardan da sevap alırlar.
Rasulullah (s.a.v.) doğru söylemiştir: "Sizden birinizin hanımıyla birleşmesi dahi sada*kadır."[718]
İslam, hayatın maddi ve ruhi işleri arasındaki tekamül ve dengeyi sağla*mak hususundaki hırsın yanında; hayatın ruhi olsun, maddi olsun her işinde ruhi ve maddi unsurları bir arada bulundurmayı hedeflemektedir. Bu unsur*ların bir arada bulunmasının bir sonucu olarak ruhi işlerin güzel maddi so*nuçları da olmakta; maddi işlerinse güzel ruhi sonuçlan da olmaktadır. Buna bir iki örnek verelim:
"Namaz" ruhi amellerdendir. Mekanın, bedenin ve elbisenin temizliği, kıbleyi araştırmak; ayrıca bedenin düzenli hareketleri eşliğinde Allah'ı an*mak ve O'na dua etmektir. Cemaatle namaz kılma durumunda bunlara ilave*ten mescide gitmek, Müslümanların bir araya gelerek saf tutmak vardır. Ön*de erkeklerin safı, arkada kadınların safi yer alır. Herkes hareketinde ve dur*masında imamı takip eder. İmamın Önüne geçmez ve ona muhalefette bulunmazlar.
Böylece, namazın ruhi semerelerinin yanında; bedenin temizliği ve dinçliği gibi maddi semereleri de olmuş olur. Cemaatle namaz kılma duru*munda bu semereler daha da artar. Sosyal dayanışma kuvvetlenir, sosyal ilişkiler artar, itaat ve düzene girmeye alıştırma yapılmış olur.
Ruhi amellerden biri de "oruç"tur. Oruç, Allahu Teala 'nın emrine imti-salen yemeyi-içmeyi ve cinsi münasebeti tamamen terk etmektir. İftarda acele edip, sahuru geciktirmek ve teravih namazını eda etmek bu ibadeti ta*mamlar. Şehvetin kırılması ve bedenin sıhhate kavuşması orucun maddi semerelerinden sadece ikisidir.
Sonra "hac" gelir. Hac, bedeni ve maddi amellerle en çok içli-dışlı olan ibadettir. Azık ve binek için mal temin etmekle başlar. Sonra Beytullah'a yolculuk başlar. Ardından menasiki eda etmek için biteviye bir hareket baş*lar: Tavaf, Safa ile Merve arasında sa'y, Arafat'ta vakfe, Müzdelife'de gece*leme, şeytan taşlama, kurban kesme, ifada tavafı, Mina'da geceleme ve niha-yat veda tavafı. Haccın maddi semereleri arasında şunlar sayılabilir: Seya*hat, Allah'ın ülkelerini ve yeryüzünün halklarını tanıma; ayrıca alışveriş ve Allah'ın fazlını arama.
"Yemek ve içmek" maddi işlerdendir. Yenilip içilen şeyin helal olması*na ve yiyip içerken dengeli davranmaya dikkat edilir. Başta besmele çekilir, sonunda hamd edilir. Burada da Allah'ın taatine ve zikrine yardımcı olma, çalışma ve cihad gibi emirlerini kolaylaştırma gibi ruhi semereler vardır. Ayrıca, Allah'ın nimetlerini hissederek onlara şükretmek gibi bir faydası daha vardır.
Maddi işlerden biri de "cinsel ilişki"dir. Eş seçme hususunda helal araş*tırılır. Sonra ilişkinin edeplerine riâyet edilir. Ayrıca, erkeğin arzusunu tat*min etmesine dikkat edildiği gibi kadının da arzusunu tatmin etmesine dik*kat edilir. Cinsel zevkin tatmin edilmesinden de, gözleri haramdan sakınma*yı kolaylaştırma, nefsi koruma ve bir çeşit sükunete erme gibi ruhi semereler husule gelir.
Sonra, "mal kazanmak için çalışma" gelir. Bu, ruhani işlerle en fazla içli dışlı olan iştir. Çünkü bunda helali araştırma, işi iyi yapmak için olanca gücünü sarf etme, doğruluk, emanet ve Müslümanlara nasihat vardır. Sonra, çalışmak birçok ruhi semere verir: İzzet-i nefis sahibi olma ve insanı iste*mekten müstağni kılma, küçük çocuklara bakma ve Allah'ın verdiği rızkı Allah yolunda bezletme bunlardandır.
Böylece, maddi ve ruhi yönlerin karşılıklı veya paralel iki çizgi değil; birbirine girmiş ve bir örgünün iki dalı gibi birbirine sarılmış iki çizgi oldu*ğu ortaya çıkar. Veya bunlar bir zincirin halkaları gibidir. Her halka diğerini kuvvetlendirir ve ona destek verir. Zincir de bütün bu halkalar sayesinde güçlenir. Veya bunlar aynı gerdanlıktaki farklı renklerdeki taşlar gibidir. Hepsi birden, renkleri birbirleriyle uyumlu bir gerdanlığı oluştururlar. Ha*yat bir tek hayattır.
İbadet saatleri iş, hareket ve helal zevk saatlerini destek*lerken; iş hareket ve helal zevk saatleri de ibadet saatlerini destekler. Bura*dan da anlaşılır ki, İslam'a göre ruhi yücelik, sadece ibadete dayanmaz. Ruhi yüceliğin güçlü veya zayıf.olması da hayatın lezzetlerinden mahrum kalmak veya kendi kendine eziyet etmekle alakalı değildir. Bilakis, Allah'ın rızasını ummak ve maddi olsun, ruhi olsun her işte ona itaati gözetmekle alakalıdır.
Rasulullah (s.a.v.) doğru söylemiştir: "Ameller niyetlere göre değer kaza*nır." Yani sevapta ölçü, Allah'ın rızasını kazanmada sadık niyettir. Bazen maddi amel, işlenmesi esnasındaki salih niyetten ve Allah'ın rızası u hedef*lemekten dolayı, ibadet mizanında ruhi amellerden daha ağır gelebilir. Di*ğer bir deyişle, sadece Allah rızası için olan maddi amel, Müslümanı ruhi yü*celik mertebelerine yükseltir ve Allah'a derecelerce yaklaştırır.
Öyle ki bazen, ibadetlerin edasıyla elde edilen dereceler, yanında küçük kalır. Bu, her işte Allah'ın razısını gözetmek ve halis niyetin bir neticesidir.
Durum bu olduğuna göre, Müslümanın saadeti be helal yoldan cinsel zevki yaşaması, mizanda hasenat kefesinin ağır basmasına katkı sağlayabi*lir. Yani bu da, salih ameller de ibadetlerle aynı kefeye konur. Belki ağırlık*ları farklı olabilir. Müslüman, din sahibi bir hanım seçmekle başlayıp, hanımına iltifat etmesine, onunla oynaşmasına ve cinsel ilişkide bulunmasına varıncaya kadar, helalini ve her adımında sünnete uygunluğu gözetir. Müs*lümanın Allah rızası için yaptığı işlerin sevabını takdir eden Allahu Teala'dır ve amellerin ağırlıklarını da yalnızca O bilebilir.
Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz ne güzel buyurmuşlardır:
Sa'd bin Ebi Vakkas (r.a.)'den: "Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdular: 'Senin harcadığın her nafaka sadakadır. Hanımının ağzına uzattığın bir lok*ma bile..."[719]
Hafız İbn Hacer şöyle demiştir: "Çünkü mubahta Allah nzası kasdolu-nursa, o da taat olmuş olur.
En basit bir dünyevi işle buna dikkat çekmiştir. Bu da, hanımın ağzına bir lokma uzatmaktır. Bu durum genellikle oynaşma ve şakalaşma esnasında olabilir. Bununla birlikte, eğer bu işte sahih bir kasıt varsa kul bundan dolayı ecir alır. Öyleyse bundan daha üstün işlerin mükafa*tını düşünmek gerekir."[720]
Ebu Zerr (r.a.)'den: "Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: 'Sizden birinizin evlenmesi de sadakadır'. Dediler ki: 'Ya Rasulullah (s.a.v.), birimiz şehvetini tatmin ettiğinde bundan da ecir alıyor; nasıl olur?' Buyurdular ki: 'Görmez misiniz, eğer şehvetini haramdan giderseydi günahı olmayacak mıydı? Aynı şekilde, helalden giderince de ecir alır."[721]
Sonra, bir Müslüman cinsel zevkini helal yoldan tatmin eder ve bu ni*metlerden dolayı Allah'a şükrederse; Allahu Teala, nimete şükründen dolayı onu mükâfatlandırır. Bir Müslüman da cinsel zevkten mahrum kalırsa, me*sela evlenmekten aciz kalırsa ve Allah'ın kazasına ve kaderine sabrederse; Allah onu da kaza ve kaderine rıza gösterildiğinden dolayı mükâfatlandırır.
Suheyb (r.a.)'den: "Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: 'Mü'mi-nin işi ne lıoştur! Bütün işi hayırdır. Mü'minlerden başkasının durumu böyle
değildir. Bolluk içerisinde bulunursa şükreden; bu kendisi için hayırlıdır. Darlık isabet ederse sabreder; bu da kendisi için hayırlıdır."[722]