Çeşitli trafik kazaları, yanıklar, yaralar ve ameliyatlardan meydana gelen doku kayıplarını tamir etmek cerrahları uzun senelerden beri ilgilendirmektedir. Tarihte estetik cerrahi branşı ilk olarak Ortadoğu ve Hindistan’da kurulmuş; zaman içinde bilgilerin batıya akmasıyla Mısır, Roma ve Yunanlılar’a uzanmıştır. Avrupa ülkelerinde plastik ve rekonstrüktif cerrahi olarak bilinen estetik cerrahi, genel cerrahinin bir alt dalıdır. Plastik terimi Latince “placticus” menşelidir ve biçim verme, şekil verme anlamındadır. Plastik cerrahi teriminin ilk defa kim tarafından kullanıldığı tartışmalıdır. Fakat Carl Ferdinand von Graefe 1818’de Berlin’de burun cerrahisi üzerine basılan kitabında Rhinoplasty terimini kullanmıştır.
Ortaçağ’da bu estetik cerrahinin gelişimi hakkında bilgiler çok azdır. Fakat Batı Avrupa’nın estetik cerrahinin önemini anlaması Rönesansla birlikte olmuştur. Avrupalılar bu branşların temelini Endülüs Müslümanlarının yazmış oldukları el yazması kitaplardan alınan bilgilerle kurmuşlardır. Bu kitaplar üniversitelerde el kitabı haline gelmişti. Bilhassa İtalya’da Salerno Üniversitesinde bu çalışmalar yoğunlaşıp, buradan diğer Avrupa ülkelerine ulaştı. Her iki dünya savaşında pratiklerini geliştiren cerrahlar bu sahada oldukça büyük ilerlemeler kaydettiler. Zamanımızda teknoloji ve tıp bilgilerinin ilerlemeleriyle birlikte bu branşta da büyük gelişmeler oldu.
Bu branşın ilgilendiği birçok hastalık mevcuttur. Deri hasarlarının her çeşidi, yarık damak, yarık dudak ve diğer bütün gelişim bozuklukları, çene, yüz, burun kemikleri kırıkları ve biçim değiştirmeleri; kulak, göz kapağı, başın görünüş bozuklukları, saç ekimi, meme biçim düzeltmeleri, fazla şişmanlarda yağ çıkartılması, alınan organların yerine vücudun başka bir tarafından o fonksiyonu görecek organ nakillerini gerçekleştirmek (Meselâ, yemek borusu kanserinden ötürü yemek borusu alınan bir hastanın mide veya kalın barsağından yeni bir yemek borusu yapıp oraya yerleştirmek).
Estetik cerrahi Türkiye’de oldukça gelişmiş olup, yüz nakli dahil her konuda estetik cerrahi yapılabilmektedir.
Ortaçağ’da bu estetik cerrahinin gelişimi hakkında bilgiler çok azdır. Fakat Batı Avrupa’nın estetik cerrahinin önemini anlaması Rönesansla birlikte olmuştur. Avrupalılar bu branşların temelini Endülüs Müslümanlarının yazmış oldukları el yazması kitaplardan alınan bilgilerle kurmuşlardır. Bu kitaplar üniversitelerde el kitabı haline gelmişti. Bilhassa İtalya’da Salerno Üniversitesinde bu çalışmalar yoğunlaşıp, buradan diğer Avrupa ülkelerine ulaştı. Her iki dünya savaşında pratiklerini geliştiren cerrahlar bu sahada oldukça büyük ilerlemeler kaydettiler. Zamanımızda teknoloji ve tıp bilgilerinin ilerlemeleriyle birlikte bu branşta da büyük gelişmeler oldu.
Bu branşın ilgilendiği birçok hastalık mevcuttur. Deri hasarlarının her çeşidi, yarık damak, yarık dudak ve diğer bütün gelişim bozuklukları, çene, yüz, burun kemikleri kırıkları ve biçim değiştirmeleri; kulak, göz kapağı, başın görünüş bozuklukları, saç ekimi, meme biçim düzeltmeleri, fazla şişmanlarda yağ çıkartılması, alınan organların yerine vücudun başka bir tarafından o fonksiyonu görecek organ nakillerini gerçekleştirmek (Meselâ, yemek borusu kanserinden ötürü yemek borusu alınan bir hastanın mide veya kalın barsağından yeni bir yemek borusu yapıp oraya yerleştirmek).
Estetik cerrahi Türkiye’de oldukça gelişmiş olup, yüz nakli dahil her konuda estetik cerrahi yapılabilmektedir.