$owaLyé
Kayıtlı Üye
Melih Aşık
Mein Vater Türke
Cahit Çubuk, Bolu'nun Mengen ilçesinden kalkıyor... 1966 yılında, 29 yaşında, Almanya'nın yolunu tutuyor. Aşçı olarak bir lokantada iş buluyor. Hafta sonlarında Bahnhof'a takılıyor.. Gerlinde, gepegenç bir Alman kızıdır. O da bir hafta sonu istasyona gelmiş, resim çektirmiş, çantasına koyarken birini yere düşürmüş. Hemen arkasındaki delikanlı eğilip fotoğrafı alıyor. Gerlinde ile Cahit orada tanışıyor. Gülüşüyorlar. Birlikte sinemaya gidiyorlar. Arkadaşlık ilerliyor. Gerlinde hamile kalıyor. Aynı günlerde Cahit'in Türkiye'de evli 2 çocuk sahibi olduğunu öğreniyor.
Cahit Türkiye'deki karısından erkek çocuk istemiş durmuş. O kadar ki ikinci çocuğunun yine kız doğduğunu öğrenince o gece eve bile gitmemiş. Almanya'daki sevgilisi Gerlinde'ye:
- Eğer erkek doğurursan saatlerce oynarım, diyor...
Ne var ki eşi 7 aylık hamileyken Türkiye'ye izne giden Cahit, bir daha ancak oğlu Marcus Atilla 7 yaşına geldiğinde Almanya'ya dönebiliyor. Ayrılık acısı öfkeye dönüşmüş, aşk soğumuştur. Gerlinde, Cahit'i reddediyor.
Marcus Atilla büyüyor. İyi bir TV - sinema yönetmeni oluyor.. Geçen yıl, Mengen'in Çubuk köyüne geliyor, babasını ve kardeşlerini buluyor, onlarla uzun sohbetlerini filme alıyor... Annesinin anlattıklarıyla babası ve kardeşlerinin anlattıklarını görüntülüyor. Ortaya insanın yüreğini dağlayan, içine işleyen bir dram çıkıyor: Mein Vater Der Türke... Yani "Benim Türk Babam"
Cahit Bey'in Türkiye'de 4 çocuğu olmuş.. Dördü de kız... Erkek çocuğun özlemi içindeki Cahit Bey kızlarını ihmal etmiş. Sevgi göstermemiş. Çocuklar filmde baba sevgisine olan özlemlerini anlatıyorlar. Benzer duyguları Gerlinde Almanya'da yaşamış. Cahit Bey, Mengen'de otobüsten inen oğlunu görünce klarnet eşliğinde harmandalı oynuyor... Verdiği sözü 38 yıl sonra yerine getiriyor. Marcus Atilla birkaç hafta baba evinde kalıyor. Döneceğine yakın babasına bir motosiklet alıyor, ona, çocuğa öğretir gibi motosiklete binmesini öğretiyor... Film bitiyor. Taksim Tünel'de KaVe'de özel bir gösterim bu... Baba ve kızlar da bizimle birlikte filmi ilk kez izliyor. Baba Cahit, "Oğluma kavuştum mutluyum, her şey geride kaldı" diye neşeleniyor... Filmi izleyen kızlara bakıyoruz. Artık kocaman birer hanımefendi hepsi... Yüzlerinden geçen yılların acıları okunuyor. Yine de babalarını sorgulamıyor, hiçbir şey olmamış gibi davranıyorlar. Bu film Türkiye'de mutlaka gösterilmeli. Herkesten bir parça var içinde...
Sağlık Bakanı Akdağ, "Yanlış anestezi yüzünden ölüm dünyanın her yerinde olabilir" demiş.
Olabilir... Ama dünyanın pek az yerinde olaya böyle yaklaşan sağlık bakanı bulunabilir.
Haldun Ertem
Maliyespor
Maliye Bakanlığı müfettişleri, denetledikleri Gençlerbirliği kulübüne 3.5 trilyonluk vergi cezası kesiyor. Ceza, itiraz üzerine Uzlaştırma Kurulu'na gidiyor ve 1 trilyona indiriliyor. Gençlerbirliği kulübü 2.5 trilyon liradan kurtuluyor. Aynı günlerde Gençlerbirliği'nin Maliyespor adlı voleybol takımına 50 milyar liralık malzeme yardımı yaptığı saptanıyor. İlginçtir...
Müfettişlerin bağlı olduğu Maliye Teftiş Kurulu'nun Başkan Vekili... Kulübün cezasını indiren Uzlaştırma Kurulu'nun Başkanı...
Ve Gençlerbirliği'nden bağış alan Maliyespor'un Başkanı aynı kişidir:
Cemal Boyacı!
Olaya (skandala) ne diyeceği sorulduğunda Cemal Boyacı, Hürriyet gazetesinde özrü kabahatinden büyük bir savunma yapıyor:
"Etik anlayışı da bu kadar zorlamayın. Kimseden bağış almazsak Maliyespor'un kanun karşısında eşitliği bozulur! Hem biz sadece Gençlerbirliği'nden bağış almadık ki... Geçenlerde çok ciddi cezalar kestiğimiz kabzımalların derneğinden de aldık..."
Acaba verilen ceza alınan bağış ölçüsünde hafifliyor mu? Gelin de merak etmeyin!
Noktayı koyarken Ankaralı büyük vergi mükelleflerine tatlı bir haber verelim... Ankara'da büyük şirketler için bir VİP Vergi Dairesi kurulurken başkanlığına da Cemal Boyacı'nın getirileceği söyleniyor...
Tabiatın insanlara en adilce dağıttığı nimet akıldır derler, çünkü hiç kimse akıl payından şikâyetçi değildir. Nasıl olsun? Aklını beğenmemesi için aklından ötesini görebilmesi lazım.
* * *
Kendimiz sandığımızdan çok daha zenginiz; ama bizi ordan burdan alarak, dilenerek yaşamaya alıştırmışlar; kendimizden çok başkalarından faydalanmaya zorlamışlar bizi...
Montaigne