Eski Romalı doktorlar, annelerin yeni doğmuş bebekleri esnediğinde ağızlarım elleriyle kapamalarını öğütlüyorlardı. Bebeklerin doğumdan sonra ciğerlerine fazla hava almak için esnemelerini ölümle mücadele olarak yorumlamışlardı ve esnemeyle ruhun ağızdan kaçabileceğini düşünüyorlardı. Bebek ölüm oranının çok yüksek olduğu dönemde esnemenin tehlikesi ürkütücüydü.
II. (Sofu) Bayezid padişah olduktan sonra et yememişti. Bir gün cam paça çekti. Nefsiyle mücadeleye giren Bayezid bir sahan paça getirtti ve nefsine: Ey ııefs, işte paça geldi, istersen çık ye! dedi. Ağzından gelinciğe benzeyen iki gözü kör bir mahlûk çıktı. Sahanın kenarına geçerek kudurmuş köpek gibi paçanın suyunu içmeye başladı. Açlığını giderince Ba-yezide doğru koşarak ağzından içeri girmek istedi. Padişah eliyle vurup yere düşürdü ve şunu vurun diye adamlarını çağırdı, masatçıbaşı gediğinin gençleri yetişip Bayezidin nefsini ayaklarının altında öldürdüler.
Devrin Şeyhülislamı, İnsan-ı kamil bu nefs ile muazzezdir, nefs insan vücudunun bir rüknüdür, bunu kefenleyip gömmek gerektir, diye fetva verince, Bayezidin nefsi yıkandı, kefenlendi ve ondan sonra gömüldü.
Bayezidin nefsinin ağzından çıktığı hikâye bilinince, ruhun ağızdan çıkması korkusu o kadar garipsenmeyecektir. Esnemenin fazla hava ihtiyacından kaynaklandığı düşünülmekle birlikte, tıp niçin bulaşıcı olduğu sorusuna henüz cevap verememiştir.
Anadoluda yaygın olarak anlatılan bir esneme hikâyesine göre, bir Tanrı misafirini evine alan köylü, misafirle kansınm karşılıklı esneyip durmalarından işkillenip, bunların işaretleştiklerini düşünür ve karısını bir bahaneyle ahıra çağırıp baltayla öldürür. Sonra misafirin karşısına kendisi geçip kendisi esnemeye başlayınca, esnemenin bulaşıcı olduğunu anlar: Esnem esnem getirir, esnem uyku getirir, vay ahırdakinin başına! diye hayıflanır.
Araştırmalar esnerken ağzı kapatmanın karşıdakinin esnemeye başlamasını engelleyemediğini ortaya koysa da, esnemenin ayıp sayılması ağzın açık görülmesi hoş karşılanmadığı içindir. 1672 tarihli Fransızca bir görgü kitabında (N. Elias, Uygarlık Süreci, s. 259) eskiden rahatlıkla esnemek . mümkündü, sadece esnerken konuşulmaması gerekiyordu; ama bugün soylu birisi esnemesini tutmak zorundadır, denilmesi, esnemenin ayıplar arasına giriş sürecinin de öteki görgü kurallarıyla aynı süreci izlediğini gösterir. Esnerken ağzını kapatmak bugün kibarlığın tanımına girmiştir: Kibar insan yalnızken (veya karanlıkta) esnerken de ağzının kapatandır, derler.
II. (Sofu) Bayezid padişah olduktan sonra et yememişti. Bir gün cam paça çekti. Nefsiyle mücadeleye giren Bayezid bir sahan paça getirtti ve nefsine: Ey ııefs, işte paça geldi, istersen çık ye! dedi. Ağzından gelinciğe benzeyen iki gözü kör bir mahlûk çıktı. Sahanın kenarına geçerek kudurmuş köpek gibi paçanın suyunu içmeye başladı. Açlığını giderince Ba-yezide doğru koşarak ağzından içeri girmek istedi. Padişah eliyle vurup yere düşürdü ve şunu vurun diye adamlarını çağırdı, masatçıbaşı gediğinin gençleri yetişip Bayezidin nefsini ayaklarının altında öldürdüler.
Devrin Şeyhülislamı, İnsan-ı kamil bu nefs ile muazzezdir, nefs insan vücudunun bir rüknüdür, bunu kefenleyip gömmek gerektir, diye fetva verince, Bayezidin nefsi yıkandı, kefenlendi ve ondan sonra gömüldü.
Bayezidin nefsinin ağzından çıktığı hikâye bilinince, ruhun ağızdan çıkması korkusu o kadar garipsenmeyecektir. Esnemenin fazla hava ihtiyacından kaynaklandığı düşünülmekle birlikte, tıp niçin bulaşıcı olduğu sorusuna henüz cevap verememiştir.
Anadoluda yaygın olarak anlatılan bir esneme hikâyesine göre, bir Tanrı misafirini evine alan köylü, misafirle kansınm karşılıklı esneyip durmalarından işkillenip, bunların işaretleştiklerini düşünür ve karısını bir bahaneyle ahıra çağırıp baltayla öldürür. Sonra misafirin karşısına kendisi geçip kendisi esnemeye başlayınca, esnemenin bulaşıcı olduğunu anlar: Esnem esnem getirir, esnem uyku getirir, vay ahırdakinin başına! diye hayıflanır.
Araştırmalar esnerken ağzı kapatmanın karşıdakinin esnemeye başlamasını engelleyemediğini ortaya koysa da, esnemenin ayıp sayılması ağzın açık görülmesi hoş karşılanmadığı içindir. 1672 tarihli Fransızca bir görgü kitabında (N. Elias, Uygarlık Süreci, s. 259) eskiden rahatlıkla esnemek . mümkündü, sadece esnerken konuşulmaması gerekiyordu; ama bugün soylu birisi esnemesini tutmak zorundadır, denilmesi, esnemenin ayıplar arasına giriş sürecinin de öteki görgü kurallarıyla aynı süreci izlediğini gösterir. Esnerken ağzını kapatmak bugün kibarlığın tanımına girmiştir: Kibar insan yalnızken (veya karanlıkta) esnerken de ağzının kapatandır, derler.