Efsunkar
Bayan Üye
Eski Türkler cocuklarina ad koymayi cok önemli bir olay kabul ederlerdi. Cocugun adi ile alin yazisi arasinda bir bag olduguna, sanki cocugun ismi, onun ruhu gibi bir sey sayildigina inanilirdi.
Genellikle isim koyma eski Türklerde bir törenle yapilirdi. Cesitli kabile ve boylara degisiklil gösteren bu törenlerden bazilari söyledir:
Yenisey kiyilarinda yasayan Shaman dinine bagli, Beltir ve Kaybol
Yemekten sonra cocugun babasi, ya da ebesi; misafirler arasindaki boy baskanina , saygideger taninmis bir misafire veya boyun dini lideri olan Shamanina dönerek cocuga bir isim vermesini rica ederdi. Böylece cocugun ilk adi konulmus olurdu. Cocuga konulacak bu isimde, koyan kisi ugurlu ve yakisan bir isim olmasina dikkat ederdi. Nitekim cocuk sürekli hastalanirsa Türklerinde isim koyma töreni cocugun dogumundan bir kac gün sonra yapilirdi. Baba akrabalarina, yakinlarina ve dostlarina kendi durumuna göre bir ziyafet senligi düzenlerdi. Bu senlikte cocugun ebesi de bulunur ve ev sahibi gibi davranarak misafirlere yiyecek ve iceceklerini o dagitirdi." ADI AGIR GELDi " diye du isim degistirilirdi. Adi degistiren kimseye de, mendil, cevre, peskir ve bunun gibi baska nesneler hediye edilirdi.
isim koyma isi bittikten sonra ebe, birer birer misafirlere önünden gecerek, onlarin cocuga getirdikleri "diş" ismi verilen hediyeleri toplar ve götürüp besigin üstüne koyardi.
Altay Türklerinde cocugun adini babasi verir ve bu ad cogu kez, dogumdan sonra eve ilk giren misafirin adi olurdu. Cocuga ad olarak dogumdan hemen sonra söylenen ilk sözün verildigide görülmüstür. Balta, Kilic, Konuk ya da Güvercin vs. gibi.
Altay ve Yenisey Türklerinin bir dönemde özel adlar tasimadiklari anlasilmaktadir. Bunlar bu dönemde ya kabilelerin adini tasiyorlar veya cocuk adsiz gezerdi. Bir diger deyimle cocugun adi " ADSIZ" olurdu.
Ancak üstün yetenek ya da bir savasta yararlik göstermis olanlar özel ad tasimak ayricaligi kazanabilirlerdi.
Bu durum Dede Korkut Öykülerinde de acikca görülmektedir: Dede Korkut hikayelerinde kahramanlarinadini veren Korkut atadir. Ana ve babanin verdigi isim gercek ad degildir, gecici addir. Kahraman gercek ismini avda veya savasta bir yararlik , bir kahramanlik gösterdikten sonra alir. Dirse Han oglu, karsisina cikan bir boga ile dövüsüp onu öldürdükten sonra "Bogac" adini almistir. Bamsi Beyreke , bezirganlarin malini soygunculardan kurtarmasi üzerine bu ad verilmistir.
Cocugun yaptigi kahramanligin, isim almasini hak ettirecek sekilde büyük bir yigitlik olup olmadiginin herkesce kabul edilmesi sarttir. Oymagin reisi veya kami tarafindan verilen bu gercek ismi alan yigit, boyun üyesi ilan edilirdi.
Türk destanlarindan anlasildigina göre, boyun yigitleri, savas atini da bu isim alma töreninde aliyorlarmis. iste busebepten dolayi bindigimiz ve bildigimiz "at" kelimesi ile, isim anlamindaki "ad" ayni kelimenin degisik anlam ve söylenis biciminde kullanilmasidir. Nitekim destan kahramanlari, hep atlariyla birlikte anilmaktadirlar. Bozaygurlu Bamsi Beyrek , Konuratlu Salur Kazan, Akatlu Ay Bagatur vs. gibi.
Yakut Türklerinde isim koyma konusunda eski geleneklerini az cok degisik bicimde sürdürmektedirler. Bunlar cocuga ilk ve igreti adini dogumdan üc ay sonra, asil adinida cocuk yay basip ok atmaya baslayinca verirler.
Kirgizlarla Kazaklarda cocugun ismi on bes günlük olunca verilirdi. Cogu kez ad, dogum sirasinda gecen bir olaydan, yapilan bir isten kaynaklanarak secilir veya eve ilk gelen misafirin adi verilirdi: Konukgeldi, Kipcakgeldi, Cuci gibi adlar böyle verilmis adlardandir.
Eski Türklerde cocuklarina dogduklari sirada gördükleri nesnelerin veya o günlerde olup biten önemli bir olayin adini verdikleri de görülürdü.
Saldiran düsmani yendikleri sirada dogan cocuklara: YAGIBASTI, YAGIGELDi, KURTULMUS gibi; günes dogarken dogan cocuklara: Gündogdu, Akkuyas, Güngördü, Akgün gibi; koyunlarin agilina kurt saldirdigi gece dogan cocuklara: Kurt , Kurtgeldi, Kurtbeg, Börübay gibi adlar koyulurdu.
Bundan baska, cocuklari yasamayan aileler, gelenek olan bir inanca göre, cocugun ismi ile oyun hayati ve kaderi arasinda yakin bir ilgi olduguna inandiklarindan, cocuklarina: Yasar, Binyasar, Ölmez, Dursun, Durdu, Tavsan, Kurc (Celik) gibi adlar verirlerdi.
Yine kötü ismi olanlardan ölüm melegi nefret eder de gelmez düsüncesiyle kötü adlar koymak adetleri de vardi. Kazaklarin anlattigina göre, evladi yasamayan Cepisbay Aga, ogluna, evimize Azrail gelmesin diye " Rus " ismini vermistir.
Altaylarda da önceki cocuklari ölmüs olan aileler, yeni dogan cocuguna mümkün mertebe kötü ad takarlardi: itgötü, Köpek, italmaz, Domuz, Balcik gibi.
Eski Türklerin bir baska adetine göre, cocuk yasasin diye ebe tarafindan babasina satildigi olurdu. Cocuk dogar dogmaz ebe cocugu kucagina alarak disariya cikarir ve onu güya babasina satardi. Babasi da satin aldigi cocuguna erkekse Satilmis, kiz ise Sati adini verirdi.
Zamanimizda bu gibi isimler genellikle bir evliyaya adanmis ve satilmis olarak kabul edilen cocuklara konuldugu görülmektedir.
Baskalarida satis bedeli olarak babanin ebeye, cocugun agirliginca demir verdigi söylenir.
Bu gelenek Cuvas Türklerinde, ebe cocugu Shamana verir ve cocugu babasina Shamanin satmasi seklinde olurdu. Shaman cocugu alarak babasina gelirve: Cöplükte bir cocuk buldum, satacagim. der. Baba , Shamanin istedigini vererek cocugunu satin almis olur ve artik yasayacagina inanirdi. Cocugada süprüntüden gelme "Süppü" ismi verilirdi.
Ünlü arkeoloji bilgini Kalksendi, MISIRda basilmis "Subhul asas" isimli kitabinda Türk adlari hakkinda su bilgileri vermistir:
"Türkler gördükleri, bildikleri güclü ve bahadir canlilarin adlarini alirlardi. Bunlari cocuklarina isim olarak secerken özellikle begendikleri Boga adini cokca kullanirllardi. Boga adinin basina ve sonuna ekler veya baska adlar getirerek yeni adlar üretirlerdi. Eklendikleri ismin de bir hayvan adi olmasinacalisirlardi. Mesela Tayboga gibi. Boga adina hayvan yerine bir tabiat olayi ya da nitelik gösteren bir sözcükde katilabilirdi: Yelboga, Benekliboga gibi. Bir maden adi katilarak yapilan Gümüsboga, Altunboga, Demirboga gibi isimler de bu türdendir.
Türkler "Demir" adinida sever. Belki Ergenekon Efsanesinden etkilenerek demirde adeta kutsallik ararlardi. Bu yüzden de Demir, isim olarak tek basina cok kullanilmaktan baska, önüne veya arkasina ekler ulayarak pek cok isim meydana getirilen kelimelerden biridir. Türkcede Demirle baslayan elliye yakin birlesik isim vardir. Arslan, Deniz, Gök gibi sözcüklerde Türklerin cok sevdikleri ve bilesik ad ürettikleri kelimeler arasindadir.
Arkeoloji bilgisini aciklamasina söyle devam ediyor:
Bilinmelidir ki cogu kez Türk askerinin ismi Seyfeddin, yani dinin kilicidir. Cünkü, Türklerdeki kuvvet ve siddet ile kilicin ilgisi vardir.
13. ve 14. yüzyillarda Hindistanda egemen olan Türkler de isimle ilgili bütün geleneklerini korumuslardir. Bu yüzyillarda Türkler arasinda en cok rastlanan isimlerin basinda sunlar gelmektedir: Kutlu, Aybeg, Alphan, Tugluk, Küclü, Arslanatar, Bugrahan, Tugrul ve iltutmus.
Eski Türklerde var olan bu geleneklerden bir cogu zamanimizda halk arasinda bilerek veya bilmeyerek devam etmektedir.
Alıntı
Genellikle isim koyma eski Türklerde bir törenle yapilirdi. Cesitli kabile ve boylara degisiklil gösteren bu törenlerden bazilari söyledir:
Yenisey kiyilarinda yasayan Shaman dinine bagli, Beltir ve Kaybol
Yemekten sonra cocugun babasi, ya da ebesi; misafirler arasindaki boy baskanina , saygideger taninmis bir misafire veya boyun dini lideri olan Shamanina dönerek cocuga bir isim vermesini rica ederdi. Böylece cocugun ilk adi konulmus olurdu. Cocuga konulacak bu isimde, koyan kisi ugurlu ve yakisan bir isim olmasina dikkat ederdi. Nitekim cocuk sürekli hastalanirsa Türklerinde isim koyma töreni cocugun dogumundan bir kac gün sonra yapilirdi. Baba akrabalarina, yakinlarina ve dostlarina kendi durumuna göre bir ziyafet senligi düzenlerdi. Bu senlikte cocugun ebesi de bulunur ve ev sahibi gibi davranarak misafirlere yiyecek ve iceceklerini o dagitirdi." ADI AGIR GELDi " diye du isim degistirilirdi. Adi degistiren kimseye de, mendil, cevre, peskir ve bunun gibi baska nesneler hediye edilirdi.
isim koyma isi bittikten sonra ebe, birer birer misafirlere önünden gecerek, onlarin cocuga getirdikleri "diş" ismi verilen hediyeleri toplar ve götürüp besigin üstüne koyardi.
Altay Türklerinde cocugun adini babasi verir ve bu ad cogu kez, dogumdan sonra eve ilk giren misafirin adi olurdu. Cocuga ad olarak dogumdan hemen sonra söylenen ilk sözün verildigide görülmüstür. Balta, Kilic, Konuk ya da Güvercin vs. gibi.
Altay ve Yenisey Türklerinin bir dönemde özel adlar tasimadiklari anlasilmaktadir. Bunlar bu dönemde ya kabilelerin adini tasiyorlar veya cocuk adsiz gezerdi. Bir diger deyimle cocugun adi " ADSIZ" olurdu.
Ancak üstün yetenek ya da bir savasta yararlik göstermis olanlar özel ad tasimak ayricaligi kazanabilirlerdi.
Bu durum Dede Korkut Öykülerinde de acikca görülmektedir: Dede Korkut hikayelerinde kahramanlarinadini veren Korkut atadir. Ana ve babanin verdigi isim gercek ad degildir, gecici addir. Kahraman gercek ismini avda veya savasta bir yararlik , bir kahramanlik gösterdikten sonra alir. Dirse Han oglu, karsisina cikan bir boga ile dövüsüp onu öldürdükten sonra "Bogac" adini almistir. Bamsi Beyreke , bezirganlarin malini soygunculardan kurtarmasi üzerine bu ad verilmistir.
Cocugun yaptigi kahramanligin, isim almasini hak ettirecek sekilde büyük bir yigitlik olup olmadiginin herkesce kabul edilmesi sarttir. Oymagin reisi veya kami tarafindan verilen bu gercek ismi alan yigit, boyun üyesi ilan edilirdi.
Türk destanlarindan anlasildigina göre, boyun yigitleri, savas atini da bu isim alma töreninde aliyorlarmis. iste busebepten dolayi bindigimiz ve bildigimiz "at" kelimesi ile, isim anlamindaki "ad" ayni kelimenin degisik anlam ve söylenis biciminde kullanilmasidir. Nitekim destan kahramanlari, hep atlariyla birlikte anilmaktadirlar. Bozaygurlu Bamsi Beyrek , Konuratlu Salur Kazan, Akatlu Ay Bagatur vs. gibi.
Yakut Türklerinde isim koyma konusunda eski geleneklerini az cok degisik bicimde sürdürmektedirler. Bunlar cocuga ilk ve igreti adini dogumdan üc ay sonra, asil adinida cocuk yay basip ok atmaya baslayinca verirler.
Kirgizlarla Kazaklarda cocugun ismi on bes günlük olunca verilirdi. Cogu kez ad, dogum sirasinda gecen bir olaydan, yapilan bir isten kaynaklanarak secilir veya eve ilk gelen misafirin adi verilirdi: Konukgeldi, Kipcakgeldi, Cuci gibi adlar böyle verilmis adlardandir.
Eski Türklerde cocuklarina dogduklari sirada gördükleri nesnelerin veya o günlerde olup biten önemli bir olayin adini verdikleri de görülürdü.
Saldiran düsmani yendikleri sirada dogan cocuklara: YAGIBASTI, YAGIGELDi, KURTULMUS gibi; günes dogarken dogan cocuklara: Gündogdu, Akkuyas, Güngördü, Akgün gibi; koyunlarin agilina kurt saldirdigi gece dogan cocuklara: Kurt , Kurtgeldi, Kurtbeg, Börübay gibi adlar koyulurdu.
Bundan baska, cocuklari yasamayan aileler, gelenek olan bir inanca göre, cocugun ismi ile oyun hayati ve kaderi arasinda yakin bir ilgi olduguna inandiklarindan, cocuklarina: Yasar, Binyasar, Ölmez, Dursun, Durdu, Tavsan, Kurc (Celik) gibi adlar verirlerdi.
Yine kötü ismi olanlardan ölüm melegi nefret eder de gelmez düsüncesiyle kötü adlar koymak adetleri de vardi. Kazaklarin anlattigina göre, evladi yasamayan Cepisbay Aga, ogluna, evimize Azrail gelmesin diye " Rus " ismini vermistir.
Altaylarda da önceki cocuklari ölmüs olan aileler, yeni dogan cocuguna mümkün mertebe kötü ad takarlardi: itgötü, Köpek, italmaz, Domuz, Balcik gibi.
Eski Türklerin bir baska adetine göre, cocuk yasasin diye ebe tarafindan babasina satildigi olurdu. Cocuk dogar dogmaz ebe cocugu kucagina alarak disariya cikarir ve onu güya babasina satardi. Babasi da satin aldigi cocuguna erkekse Satilmis, kiz ise Sati adini verirdi.
Zamanimizda bu gibi isimler genellikle bir evliyaya adanmis ve satilmis olarak kabul edilen cocuklara konuldugu görülmektedir.
Baskalarida satis bedeli olarak babanin ebeye, cocugun agirliginca demir verdigi söylenir.
Bu gelenek Cuvas Türklerinde, ebe cocugu Shamana verir ve cocugu babasina Shamanin satmasi seklinde olurdu. Shaman cocugu alarak babasina gelirve: Cöplükte bir cocuk buldum, satacagim. der. Baba , Shamanin istedigini vererek cocugunu satin almis olur ve artik yasayacagina inanirdi. Cocugada süprüntüden gelme "Süppü" ismi verilirdi.
Ünlü arkeoloji bilgini Kalksendi, MISIRda basilmis "Subhul asas" isimli kitabinda Türk adlari hakkinda su bilgileri vermistir:
"Türkler gördükleri, bildikleri güclü ve bahadir canlilarin adlarini alirlardi. Bunlari cocuklarina isim olarak secerken özellikle begendikleri Boga adini cokca kullanirllardi. Boga adinin basina ve sonuna ekler veya baska adlar getirerek yeni adlar üretirlerdi. Eklendikleri ismin de bir hayvan adi olmasinacalisirlardi. Mesela Tayboga gibi. Boga adina hayvan yerine bir tabiat olayi ya da nitelik gösteren bir sözcükde katilabilirdi: Yelboga, Benekliboga gibi. Bir maden adi katilarak yapilan Gümüsboga, Altunboga, Demirboga gibi isimler de bu türdendir.
Türkler "Demir" adinida sever. Belki Ergenekon Efsanesinden etkilenerek demirde adeta kutsallik ararlardi. Bu yüzden de Demir, isim olarak tek basina cok kullanilmaktan baska, önüne veya arkasina ekler ulayarak pek cok isim meydana getirilen kelimelerden biridir. Türkcede Demirle baslayan elliye yakin birlesik isim vardir. Arslan, Deniz, Gök gibi sözcüklerde Türklerin cok sevdikleri ve bilesik ad ürettikleri kelimeler arasindadir.
Arkeoloji bilgisini aciklamasina söyle devam ediyor:
Bilinmelidir ki cogu kez Türk askerinin ismi Seyfeddin, yani dinin kilicidir. Cünkü, Türklerdeki kuvvet ve siddet ile kilicin ilgisi vardir.
13. ve 14. yüzyillarda Hindistanda egemen olan Türkler de isimle ilgili bütün geleneklerini korumuslardir. Bu yüzyillarda Türkler arasinda en cok rastlanan isimlerin basinda sunlar gelmektedir: Kutlu, Aybeg, Alphan, Tugluk, Küclü, Arslanatar, Bugrahan, Tugrul ve iltutmus.
Eski Türklerde var olan bu geleneklerden bir cogu zamanimizda halk arasinda bilerek veya bilmeyerek devam etmektedir.
Alıntı