AySe^^
Bayan Üye
Ben merkezcilik bilişsel gelişimin her devresinde farklılık gösterir. Ergendeki bedensel ve cinsel değişimler sonucu çevrelerindeki insanların kendi davranışları ile görünümleriyle kendileri kadar saplantıları ile ilgilendiklerini ve her zaman ilgi odağı olduklarını kabul etmeye başlarlar.
Ergenler gittikçe kendi yarattıklar bir hayali seyirci kitlesiyle çevrilirler. Bu düşünceye inandıkları için benlik bilinci artar ve kendilerine hayran olma ile kendilerini eleştirme arasında gidip gelirler. Bu tutum ergenleri kendi kendilerine yarattıkları başkalarından önemli oldukları düşüncesiyle (hayali seyirci) özel veya biricik olduklarını hissetmeye götürür. Duyguların çok özel ve ölümsüzlüğüne inançları vardır.
Kimsenin kendisi kadar acı çekemeyeceğini ve bu kadar mükemmel duygular yaşamayacağına inanır. Sonunda ergenler gerçekte herkesten farklı olmadıklarını ve insanların kendilerini seyretmek için var olmadığını fark etmeye başlarlar. Ben merkezcilik yerini doğruları ve yanlışları dengeleyen daha gerçekçi bir benlik kavramına bırakır.
Yeni bilişsel yetenekleri ergenlere davranışın iyiliğini ya da kötülüğünüm düşünmek ya da yargılama gücünü kazandırır. Ergenlerin kendilerinin ve başkalarının davranışları görme tarzındaki değişimlere yol açmaktadır.
Ergenliğin İlk yıllarında Kişilik Gelişimi
Ergenliğin ilk yıllarında birey ne çocuktur ne de gençtir. Bu nedenle ona “yeniyetme” denir. Ama ergenliğin son yıllarında kişi artık bir gençtir. İlk yıllarda kişi tutarsız ve çelişkili davranışlar sergilerken son yıllarında daha tutarlı ve belirli davranışlar geliştirmeye başlar.
Ergenliğin ilk yıllarında kişi biyolojik yapısında beliren önce ikincil daha sonra birincil cinsiyet özelliklerini ve cinsel dürtülerini henüz cinsel kimliğinin öğeleri olarak özümleyememiştir. Ayrıca her ergenin ilk çocukluk çağından itibaren cinselliği ile ilgili özdeşimi kendi ana-baba modellerine ve onlarla ilişkilerine göre biçimlenmiştir. Evde küçümsenen bir ebeveynle kadın-erkek rollerinin kesin sınırlarla ayrılmadığı ailelerde ebeveynlerden birinin ya da her ikisinin yokluğu ana-babanın karşı cinsten bir evlat sahibi olmaya duyduğu özlemi sözlerine ve çocuğun dış görünümüne yansıtmaları kişinin kendi cinselliği ile ilgili davranışları kazanması engeller. “Yeniyetme” yeni kimliğine bir yandan umut ve güvenle bakarken diğer yandan da toplumun cinsel konulara ayıp ve utanç duygusu kimliğinin bir yönünün kabulünü güçleştirmektedir. Bu nedenle “yeniyetme” umut ve suçluluk duygusu güven ve güvensizlik duygularıyla şaşkın ve çelişkili görünmektedir.
Eğer kişi bebeklik çağından başlayarak ergenlik yıllarına kadar getirdiği kişilik yapısında temel güven duygusu yerine güvensizlik bağımsızlık yerine kararsızlık girişim yerine güvensizlik bağımsızlık yerine kararsızlık girişim yerine suçluluk başarı duygusu yerine yetersizlik duygusu ile yoğrulmuş bir duygusu geliştirdi ise ergenlik çağını doğal bunalımları sırasında çok fazla zorlanacaktır.
Sağlıklı bir kişilik gelişimi içinde bile ergen erinlik yıllarında çocukluktan getirdiği tüm alışkanlıkları terk ettiği yakınları için bir yakınma duygusu olarak görülmektedir. Ergenliğin ilk yıllarında ana- babaların çocukları hakkında genellikle şöyle konuştukları görülmektedir. Asi hırçın evde huysuz dışarıda sıkılgan durgun ve dalgın sorumsuz kendi başına buyruk alıngan ve karamsar ters ve olur olmaz şeye ağlıyor ders çalışmıyor kaide ve kuralları tanımıyor küstah konuşmalar yetişkinleri kaygılandırıcı ama ergenliğin ilk yılları için normal sayılabilecek davranışlardır
Ergenliğin ilk yıllarında görülen bütün bu olumsuz davranışlar benlik yapısının bir zorlama karşısında olduğunu göstermektedir. ve zorlanmaların daha çok bağımsızlığa duyulan gereksinmenin artışından ve cinsel uyanıştan kaynaklandığı söylenebilir.
Ergen çocukluk dönemindeki alışkanlık ve fikirlerinin artık kendisi için yetersiz olduğunu görür. Tutarsız davranışlar yerleşmiş olan bu alışkanlıkların yerlerine yenilerinin kazanılması sonucunda ortaya çıkar. Ergenin yeni gereksinmelere doyum getiren aynı zamanda toplumsal kurallarla çelişmeyen davranışlar kazanıncaya kadar pek çok yanılgılar içine düşmesi doğaldır. Yeter ki normal gitmeyen koşullar altında kendi yolunu bulması için gerekli savaşım gücünü kaybetmesi ergenin ilk zamanlar savaşım gücünü kaybetmişçesine ve arkadaşları dahil çevresine yabancılaşmasını doğal karşılamak gerekir. Kısa bir süre sonra bu durumdan kurtulup kendini coşkulu bir yaşam temposunda çıkış yolu arayacak ve bu arada kaçınılmaz yanlışlıklar yapacaktır. Ergenliğin ilk yıllarında görülen bu kararsızlıkları ve tutarsızlıkları normal ve sağlıklı bir kişilik gelişiminin görünümü saymak gerekir.
#
Ergenler gittikçe kendi yarattıklar bir hayali seyirci kitlesiyle çevrilirler. Bu düşünceye inandıkları için benlik bilinci artar ve kendilerine hayran olma ile kendilerini eleştirme arasında gidip gelirler. Bu tutum ergenleri kendi kendilerine yarattıkları başkalarından önemli oldukları düşüncesiyle (hayali seyirci) özel veya biricik olduklarını hissetmeye götürür. Duyguların çok özel ve ölümsüzlüğüne inançları vardır.
Kimsenin kendisi kadar acı çekemeyeceğini ve bu kadar mükemmel duygular yaşamayacağına inanır. Sonunda ergenler gerçekte herkesten farklı olmadıklarını ve insanların kendilerini seyretmek için var olmadığını fark etmeye başlarlar. Ben merkezcilik yerini doğruları ve yanlışları dengeleyen daha gerçekçi bir benlik kavramına bırakır.
Yeni bilişsel yetenekleri ergenlere davranışın iyiliğini ya da kötülüğünüm düşünmek ya da yargılama gücünü kazandırır. Ergenlerin kendilerinin ve başkalarının davranışları görme tarzındaki değişimlere yol açmaktadır.
Ergenliğin İlk yıllarında Kişilik Gelişimi
Ergenliğin ilk yıllarında birey ne çocuktur ne de gençtir. Bu nedenle ona “yeniyetme” denir. Ama ergenliğin son yıllarında kişi artık bir gençtir. İlk yıllarda kişi tutarsız ve çelişkili davranışlar sergilerken son yıllarında daha tutarlı ve belirli davranışlar geliştirmeye başlar.
Ergenliğin ilk yıllarında kişi biyolojik yapısında beliren önce ikincil daha sonra birincil cinsiyet özelliklerini ve cinsel dürtülerini henüz cinsel kimliğinin öğeleri olarak özümleyememiştir. Ayrıca her ergenin ilk çocukluk çağından itibaren cinselliği ile ilgili özdeşimi kendi ana-baba modellerine ve onlarla ilişkilerine göre biçimlenmiştir. Evde küçümsenen bir ebeveynle kadın-erkek rollerinin kesin sınırlarla ayrılmadığı ailelerde ebeveynlerden birinin ya da her ikisinin yokluğu ana-babanın karşı cinsten bir evlat sahibi olmaya duyduğu özlemi sözlerine ve çocuğun dış görünümüne yansıtmaları kişinin kendi cinselliği ile ilgili davranışları kazanması engeller. “Yeniyetme” yeni kimliğine bir yandan umut ve güvenle bakarken diğer yandan da toplumun cinsel konulara ayıp ve utanç duygusu kimliğinin bir yönünün kabulünü güçleştirmektedir. Bu nedenle “yeniyetme” umut ve suçluluk duygusu güven ve güvensizlik duygularıyla şaşkın ve çelişkili görünmektedir.
Eğer kişi bebeklik çağından başlayarak ergenlik yıllarına kadar getirdiği kişilik yapısında temel güven duygusu yerine güvensizlik bağımsızlık yerine kararsızlık girişim yerine güvensizlik bağımsızlık yerine kararsızlık girişim yerine suçluluk başarı duygusu yerine yetersizlik duygusu ile yoğrulmuş bir duygusu geliştirdi ise ergenlik çağını doğal bunalımları sırasında çok fazla zorlanacaktır.
Sağlıklı bir kişilik gelişimi içinde bile ergen erinlik yıllarında çocukluktan getirdiği tüm alışkanlıkları terk ettiği yakınları için bir yakınma duygusu olarak görülmektedir. Ergenliğin ilk yıllarında ana- babaların çocukları hakkında genellikle şöyle konuştukları görülmektedir. Asi hırçın evde huysuz dışarıda sıkılgan durgun ve dalgın sorumsuz kendi başına buyruk alıngan ve karamsar ters ve olur olmaz şeye ağlıyor ders çalışmıyor kaide ve kuralları tanımıyor küstah konuşmalar yetişkinleri kaygılandırıcı ama ergenliğin ilk yılları için normal sayılabilecek davranışlardır
Ergenliğin ilk yıllarında görülen bütün bu olumsuz davranışlar benlik yapısının bir zorlama karşısında olduğunu göstermektedir. ve zorlanmaların daha çok bağımsızlığa duyulan gereksinmenin artışından ve cinsel uyanıştan kaynaklandığı söylenebilir.
Ergen çocukluk dönemindeki alışkanlık ve fikirlerinin artık kendisi için yetersiz olduğunu görür. Tutarsız davranışlar yerleşmiş olan bu alışkanlıkların yerlerine yenilerinin kazanılması sonucunda ortaya çıkar. Ergenin yeni gereksinmelere doyum getiren aynı zamanda toplumsal kurallarla çelişmeyen davranışlar kazanıncaya kadar pek çok yanılgılar içine düşmesi doğaldır. Yeter ki normal gitmeyen koşullar altında kendi yolunu bulması için gerekli savaşım gücünü kaybetmesi ergenin ilk zamanlar savaşım gücünü kaybetmişçesine ve arkadaşları dahil çevresine yabancılaşmasını doğal karşılamak gerekir. Kısa bir süre sonra bu durumdan kurtulup kendini coşkulu bir yaşam temposunda çıkış yolu arayacak ve bu arada kaçınılmaz yanlışlıklar yapacaktır. Ergenliğin ilk yıllarında görülen bu kararsızlıkları ve tutarsızlıkları normal ve sağlıklı bir kişilik gelişiminin görünümü saymak gerekir.
#