Enzimlerin İnsan Bedeni İle Olan Kusursuz Uyumu

meridyen2

Kayıtlı Üye
Enzimlerin İnsan Bedeni İle Olan Kusursuz Uyumu


Enzimlerin hayranlık uyandıran yapıları hangi detaylardan oluşur?

Genlerle enzimler arasındaki işbirliği nasıl gerçekleşir?

Sadece tek bir adım atmak istediğimizde bedenimizde gerçekleşen olaylar hayranlık uyandırıcıdır. Beynimizin içindeki sinir hücreleri, bacağımızı hareketlendirmek için minik elektrik akımları göndermeye başlar. Bu akımlar omurilik soğanı ve omurilik aracılığıyla beyinden vücudun diğer kısımlarına, ardından da bacağımıza iletilir. Beynimizden yola çıkan bu elektrik akımı bacağımıza vardığında, o bölgede bulunan kas hücrelerinin kasılmasına ve dolayısıyla bacağımızın hareket etmesine sebep olur. Bütün bu olaylar neredeyse eş zamanlı olarak gerçekleşirken aynı anda da hem gözlerimizden, hem bacağımızdan ve diğer duyularımıza hitap eden her bölgeden beynimize süratli ve kesintisiz bilgi akışı devam etmektedir. Aynı anda beyin, bacağımızın hareket etmesi için verdiği emrin ve ardından gerçekleşecek olan hareketin işleyişini de kontrol etmektedir.


Sadece bir adım atabilmek için gerçekleşen olaylar, bu makalede yüzeysel olarak anlatılmıştır. Ancak bilinmesi gereken, bu olayların tümünün ancak enzimlerin varlığı ile gerçekleşiyor olduğudur.


Çok uzun yıllar enzimler konusunda araştırma yapmış olan Dr. Edward Howel, enzimlerin insan için önemini ve etkilerini şu sözlerle özetler:


“Enzimler yaşamı mümkün kılan parçalardır. İnsan bedeninde gerçekleşen kimyasal reaksiyonların her biri için gereklidirler. Enzimler olmadan hiçbir mineral, vitamin veya hormon görev yapamaz. Bedenimiz, organlarımızın tümü, dokularımız ve vücuttaki her hücre metabolik enzimler tarafından çalışır. Onlar, bedenimizi protein, karbonhidrat ve yağlardan inşa eden işçiler gibidir. Tıpkı evimizi inşa eden işçiler gibi. İnşayı gerçekleştirmek için hammaddeniz olabilir ama işçiler (enzimler) olmadan işe başlayamazsınız bile.” (Dr. Edward Howell, Enzyme Nutrition “The Food Enzyme Concept”, Avery, sf. 33)


Enzimler, bir hücreyi bir düzen içinde çalışan son derece gelişmiş minyatür bir fabrika haline dönüştüren proteinlerdir. Şu ana kadar tanımlanmış 2000 kadar enzim vardır. Sadece damarlar 98 ayrı enzim tarafından kontrol edilmektedir. Kalbin, beynin veya karaciğerin ise kaç enzim tarafından kontrol edildiği henüz saptanamamıştır. Enzimler, hücre içinde burada sayamayacağımız kadar çok reaksiyonu harekete geçirir, gerektiğinde durdurur, moleküllerin şekillerini değiştirir, yeniden meydana getirir veya yok ederler. Ancak kendileri bozulup değişmezler. Yapmaları gereken işlemleri yerine getirmelerinin ardından, yeni görevleri gerçekleştirmek için hazırdırlar.


Enzimleri Şifreleyen Genler

enzim3.jpg


Enzimler birer proteindir, dolayısıyla protein yapısındadırlar. Bu, enzimler için belirlenmiş oldukça özel bir yapıdır.


Enzimler, proteinlere has bir nitelik olan üç boyutlu yapı özelliklerine sahiptirler:


Enzimler üç boyutlu yapıları nedeniyle diğer moleküllerle rahatlıkla birleşir, reaksiyonlara dahil olabilirler. Enzimler, diğer proteinlerden de sahip oldukları üç boyutlu yapı ile ayrılırlar. Proteinlerin yapı taşları amino asitler olmasına rağmen, bir proteine veya bir enzime karakteristik özelliğini veren, sahip oldukları amino asitlerin sırası, sayısı ve peptid bağı denilen ve iki amino asiti birleştiren bağların özelliğidir. Amino asitlerin özelliklerine ve dizilimlerine göre enzimin etki edeceği reaksiyonlar ve hızları belirlenmiş olur. Peki bir enzimin hangi amino asitlerden oluşacağını ne belirler? 100 amino asitten oluşan bir enzimi düşünelim. Canlı organizmalarda 20 farklı çeşit amino asit olduğuna göre amino asitlerin 100’ü, 10020 farklı şekilde sıralanabilir. Ancak bu dizilimlerden sadece bir tanesi enzim oluşturabilecektir. Buradaki doğru sıralamayı Allah’ın dilemesiyle genler belirler. Enzimler, daha önce de belirttiğimiz gibi genler tarafından düzenlenir ve kontrol edilirler. İster hücrenin yapısında yer alacak olsun, isterse enzim aktivitesi gösterecek olsun bütün proteinler, genler tarafından kodlanır. Genler sentezlemiş oldukları enzimlere hangi görevleri üstlenmeleri gerektiğini de bildirir, yani onları şifrelerler. Bu şifre, enzimlerin hangi reaksiyonlara girmeleri gerektiğini belirler. Enzimler, bu bilgiler doğrultusunda reaksiyona sokacakları moleküllere yönelirler.


Burada şunu hatırlatmakta fayda vardır. Enzimler de, enzimlere şifre ileten genler de bilinçli varlıklar değildirler. Genlerin ve onlardan bilgi alan enzimlerin tek başlarına hareket edebilmeleri, bir şeyi düşünüp kararlaştırabilmeleri, kendilerine ait özel şifreler üretebilmeleri mümkün değildir. Onlar şuurlu varlıklar değildirler. Protein ve yağlardan oluşurlar ve bir insan bedenini yaşatabilmek için nelerin gerektiğini, bir reaksiyona nasıl müdahale edeceklerini, hatta bir reaksiyonun ne işe yaradığını bilmelerine imkan yoktur. Tesadüfen kompleks bir yapı kazanamaz, tesadüfen her saniye binlerce reaksiyonu hızlandıramazlar. Ama onlar, şuurları olmamasına rağmen, her hücrede mucizevi işlemler gerçekleştirirler; çünkü kendilerini yaratan Allah’a boyun eğmişlerdir. O’na itaat ederler. O’ndan gelen ilhamla hareket ederler. Bu satırları okurken, bu gerçek mutlaka akılda tutulmalıdır.


Genler, Hem Hücre İçindeki Proteinleri Hem de Enzim Görevi Gören Proteinleri Kodlarlar:


Genlerin ürettikleri proteinin enzim görevi görme, yani kimyasal tepkimelere katılıp onları milyonlarca kez hızlandırma özelliğini belirleyen nedir? Kimyasal olarak bu, amino asitlerin kimyasal yapılarındaki özelliklerle açıklanabilir. Amino asitler, bir tane karbon atomuna bağlanmış bir amino grubu (-NH2), hidrojen, karboksil grubu (-COOH) ve bir de farklı moleküllerden meydana gelebilen değişken yan gruptan (-R) oluşurlar. Amino asitleri birbirlerinden farklı kılan, taşıdıkları yan grupların büyüklük, şekil, elektrik yükü, suya duyulan ilgi ve aktiflik açısından farklı olmalarıdır. Enzimleri oluşturan amino asitlerin özelliği ise, birbirleriyle etkileşmeleri, bunun sonucunda da üç boyutlu özel bir yapı kazanmaları ve zincirin eğilip bükülmesini sağlamalarıdır. Bunu şu şekilde açıklayabiliriz:


Proteinleri oluşturan amino asitlerin diziliş şekilleri, proteinlere çeşitli özellikler verir. Buna göre proteinler, birincil, ikincil, üçüncül ve dördüncül yapılar kazanırlar. Birincil yapıda düz bir polipeptid zinciri söz konusudur. İkincil yapıdan itibaren üç boyutlu bir şekil kazanan proteinlerin fonksiyonları bu üç boyutlu şekle göre belirlenir. İkincil yapıda polipeptid zincirleri aynı yatay düzlemde paketlenir ve proteine heliks şeklini kazandırır. Üçüncül yapıda söz konusu heliks yapı bükülerek ve paketlenerek özel bir şekil alır. Dördüncül yapıda ise, oluşan bütün alt gruplar da bir araya gelerek daha kompleks bir yapı meydana getirirler.


Enzimler, üçüncül (tersiyer) yapıya sahip olan proteinlerdir. Dolayısıyla üç boyutludurlar ve proteini oluşturan amino asitler katlanıp bükülerek enzime özel bir şekil vermiştir. Bu şekil büyük bir öneme sahiptir, çünkü bu şekle bağlı olarak enzimler, yaşamamızı sağlayan pek çok fonksiyonun meydana gelmesine vesile olurlar. Üç boyutlu üçüncül yapı, polipeptid zincirlerinin katlanması, düğümlenmesi veya kendi etrafında dönmesi gibi özellikler, enzimlerin de kendi içlerinde çeşitlenmelerini sağlar.


Üçüncül yapının bir enzime verdiği başka ayrıcalıklar da vardır. Proteinlerin birincil yapısı sadece kovalent bağlardan oluşur. Bu kuvvetli bağlar, sonraki yapılarda gitgide azalmaktadır. Dördüncül yapıda ise hiç kovalent bağ yoktur. Enzimleri oluşturan üçüncül yapıdaki kovalent bağlar ise sadece komşu zincirlerin yakın bölümlerinde meydana gelir. Bu durum, enzimin moleküllere bağlanarak reaksiyonlara girebilmesi için sadece yüzey bölümlerinin sıkıca bağlanmalarını sağlamaktadır ve bu bağlantının kopmaması için söz konusu kuvvetli bağların varlığı önemlidir.


Enzimler, bir kimyasal tepkimeye katılmadan tepkimenin hızını artıran katalizörlerdir. Laboratuvar ortamlarında yoğun şartlar ve yüksek enerji ile gerçekleştirilebilecek bir işi, onlar saliseler içinde zahmetsizce gerçekleştirirler. Enzimler, çeşitli şekillerde reaksiyonlara girer ve bunun sonucunda, yepyeni bir ürün meydana getirirler. Yağları işler, nişastayı parçalar, yeni besin maddeleri oluştururlar. Enzimler, insanın hayatta kalmasına vesile olan Allah’ın özel olarak yarattığı yardımcılardır.

enzim.jpg



Ortada Milyonlarca Farklı İhtimal Varken, Nasıl Olur da Enzimler Her Zaman En Doğru Özel Şekli Alırlar?

Eğer evrimciler, yeryüzündeki ilk enzimin veya onu oluşturan ilk genin tesadüflerle kendi kendine oluştuğunu iddia ediyorlarsa, bu durumda enzime ait tüm kompleks detaylar gibi enzimin özelliğini belirleyen bu üç boyutlu şeklin gelişimini de açıklamaları gerekmektedir. Dahası, bunu belirlemekle görevli olan genlerin, söz konusu özel yeteneklerine de açıklama getirmeleri gerekmektedir. Eğer söz konusu özel şeklin belirlenişi, tesadüflerle oluşması imkansız olan ama burada oluştuğunu varsaydığımız ilk enzimde deneme-yanılma metodu ile gerçekleşiyor olsaydı, o zaman genel bir hesaplama ile 100 amino asitlik tek bir enzim molekülünün doğru şekli bulabilmek için bütün kombinasyonları denemesi 20 milyar yıl alacaktı. Bu ise, evrenin yaşından bile daha fazladır. Söz konusu ihtimal, amino asitlerin şuurlu ve kontrollü olduklarını ve deneme-yanılma gibi sistemli bir metod kullanabildiklerini varsaydığımızda karşımıza çıkan sonuçtur. Amino asitlerin, hiçbir bilinçli metod kullanılmaksızın tamamen tesadüfen bir araya gelerek 100 amino asitlik küçük bir enzim molekülünü meydana getirmeleri kesin olarak imkansızdır. Dolayısıyla, evrimciler için bir enzimin meydana gelişi ve sahip olduğu özel üç boyutlu yapının oluşumu, açıklamasızdır. Yaratılış Araştırma Enstitüsü (Institute of Creation Research) Başkanı Duane T. Gish, bu imkansız ihtimali şu şekilde açıklar:


“20 farklı türdeki 100 amino asit 20100 (10130) farklı şekilde dizilebilir. Eğer bunların 1011’i ilkel bir enzimde işlev gösterebiliyorsa ve eğer 5 milyar yıl (yaklaşık 1017 saniye) boyunca her saniye 100 amino asitten bir milyar trilyon (1021) protein molekülü meydana gelirse, gereken dizilime sahip tek bir molekülün oluşma ihtimali 10130/1021x1017x1011 veya 1081’de birdir. Bu sayı sıfıra eşit bir sayıdır.”


Bu örnekten de anlaşılacağı gibi, enzimi oluşturan amino asitlerin tesadüfen doğru dizilimde meydana gelmiş olmaları imkansızdır. Dolayısıyla, tek bir enzimin varlığı ve işlevleri, tesadüfi aşamalarla evrim iddiasını tamamen ortadan kaldırmaktadır.


Unutmamak gerekiyor ki bir canlı bedeninde, 2.000 çeşit enzimin birden, bulundukları şartlara uygun bir şekilde çalışabilmesi, o bedenin de, enzimlerin de özel olarak yaratılmış olduğunu göstermektedir. İnsan bedenini yaratan, bedendeki her yapı için farklı şartlar belirleyen ve enzimleri de tüm bunlara uygun olarak yaratan Allah’tır. Allah, bir insanın yaşaması için gereken tüm şartları sonsuz bir ilimle yaratmıştır. Öyle ki, bunların tesadüfen oluşmaları, tesadüfen birbirlerine uyum göstermeleri imkansızdır.

Bu üstün sanat, ayetlerde şu şekilde haber verilmiştir:


“O, biri diğeriyle ‘tam bir uyum’ (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir ‘çelişki ve uygunsuzluk’ (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.” (Mülk Suresi, 3-4)


Yaşadığımız her an, attığımız bir adımda, gülümsemek istediğimizde, yemek yediğimizde, sürekli olarak enzimlere ihtiyacımız vardır. Sadece tek bir adım atabilmek için moleküler seviyede gerçekleşen olaylar gerçekten hayranlık uyandırıcıdır. Bu moleküler hareketliliğin baş kahramanı olan enzimler, Allah’ın yarattığı birer mucizedir.
(makale harun yahya)
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst