Silencio
Kayıtlı Üye
Özellikle Lars von Trierin Nymphomaniac isimli son filmi ertesinde şehvet dolu sinema eserlerine olan ilginin boyut değiştirdiği düşünüldüğünde, tarih boyunca cinselliğin ön planda tutulduğu cesur filmlerin tekrar gün yüzüne çıkmasını çok da tuhaf karşılamamak gerekiyor. Birbirinden özgün on eserin yer aldığı aşağıdaki listeye ek olarak 10 filmlik bir başka liste ve yakın geçmişten beş film de eklenmiş durumda. En İyi 10 Erotik Film listesi, ucu bucağı olmayan sinema sanatının sınırlarını hangi noktalara dayayabileceğini göstermesi açısından önemli bir çalışma.
The People at No. 19 (1949)
Yönetmen: J.B. Holmes
Listeye 18 dakikalık bir kısa filmle giriş yapıyoruz. Benim başıma gelmiş olamaz diye sayıklıyor Joan, savaş için cephede olan kocası Kenden hamile olduğu halde sifilis kaptığını öğrendiği zaman. Genç kadına hastalığı bulaştıran ise alkollüyken bir deniz kenarında seviştiği arkadaşından başkası değil. Esasında İngiliz Sağlık Bakanlığı için çekilen bu kısa metraj film, savaş döneminde ve ertesinde kadınlara ahlaki ders verme niyetiyle hazırlanmış: Evliliklerinin ve anneliklerinin peşinden gitmeleri en doğru yoldur. Bir yandan da kadının cinsel arzularını yasaklayan bir havası var. Tıbbi meseleye bakışı rasyonel çerçevede yapsa da Joanun Keni aldatması üzerinden duygusal yönleri de var. Filmin tuhaf bir noktada durduğu aşikar.
Belle de Jour (1967)
Yönetmen: Luis Buñuel
1929 tarihli sürrealist kısa filmi Un chien andaloudan beri Luis Buñuel somut, objektif bir gerçeklik fikri üzerinde çalışmış ve rüyalarımızla bilinçaltımızda yatan arzularımızın gündelik yaşantımızın nasıl önüne geçip onunla bütünleştiğini göstermeyi tercih etmiştir. 1967 tarihli Belle de Jour filminde ise kendisine hayranlığımızı saklayamadığımız Catherine Deneuve, saygın bir doktorla evli olmasına rağmen asla dizginleyemediği arzularını tatmin etmek için genelevde çalışan bir burjuva kadını olan Severinei canlandırıyor. Filmde nüdizm ve cinsellik açıkça kullanılmamasına rağmen erotizmin ve şehvetin yüksek dozda hissettirildiği bilinen bir gerçek. Luis Buñuel bir kez daha hayal ile gerçeği iç içe geçirerek işliyor; üstelik gizemli objeleri ve içlerinde saklı olan hazineleri de seyirciye göstermemeyi seçiyor. Fakat bu göstermediği şey her ne ise, Severinee hiç yaşamadığı derecede güçlü orgazmlar yaşatıyor. Fantezi ile gerçekliğin kışkırtıcı bir armonisi; aynı zamanda aksiyonun cinsel düşlerimizin peşinden gitmede önemli bir tetikleyici olduğunu bize kabul ettiren nadir filmlerden.
Her Private Hell (1967)
Yönetmen: Norman J. Warren
İngiliz sinemasının cinsel içerikli ilk filmi olduğu düşünülen Her Private Hell, 1960′lar boyunca ülkenin sinema salonlarını fetheden Avrupalı müstehcen filmlerin popülaritesinden yola çıkılarak ortaya konmuş bir eser. 1970′li yıllarda hayli başarılı düşük bütçeli korku filmleri yöneten Norman J. Warrenın bu ilk filmi, cinselliği kötüye kullanmaktansa sanatsal sinemaya hizmet etmeyi tercih ediyor. Modern örneklere kıyasla oldukça hafif kaçan filmin caz tınılarıyla dolu müzikleri, başarıyla montajlanmış sekansları ve sarsıcı atmosferi seyirciye sağlam bir tatmin aracı sunuyor. Anlattığı konu için ise kısaca İtalyadan Londraya gelen genç bir kızın kandırılarak *****grafik dergilere poz vermesi diyebiliriz. Oldukça yüksek bir hasılat getiren film Londrada aylar boyunca vizyonda kalmış, yönetmenin sonraki filmi Loving Feeling ise ilki gibi başarılı olmasının yanında hafifletilmiş sansür yasalarından fayda görmüştü.
The Lickerish Quartet (1970)
Yönetmen: Radley Metzger
Kariyerinde pek çok *****grafik filme imza atsa da 1970 tarihli The Lickerish Quartet, yönetmen Metzgerin sanatsal sinema için riske atabileceği en marjinal eseriydi. Anlattığı şey ise fazlasıyla ilgi çekici: Kendilerine ait şatolarında ***** filmi seyreden zengin çift, yetişkin oğulları istediği için şehre inip sirk benzeri bir gösteriyi seyretmeye koyulurlar. Gösterideki kadınlardan biri, tam da çiftin seyrettiği filmdeki kadına benzemektedir. Çift, bu kadını evlerine davet edip filmdeki oyuncuyla olan benzerliklerini göstermek ister. Tansiyon gittikçe artar ve yabancı kadın, yirmi dört saat boyunca ikamet ettiği şatoda üç ev sahibi ile fantezilerini gerçekleştirir. İçini kemiren hangisi beni öldürecek? sorusu ise filmin gerilime meyilli yönünü betimler. Her şey bitmeden önce şiddetin alasıyla tanışacak mıdır? Sorunun cevabı filmde gizli.
The Erotic Films of Peter de Rome (1973)
Yönetmen: Peter de Rome
Eşcinsel *****sunun babası sayılan Peter de Rome, erotik film kariyerine 1960′larda özel istek üzerine çektiği filmlerle başladı. 1973 yılında ise bu filmler arasında en çok beğendiği sekizini derlediği The Erotic Films of Peter de Rome ile dünya genelinde çeşitli festivallerden büyük övgülerle döndü. 1970′li yıllarda eşcinsel *****su, homoseksüel erkekleri kötü karakter ya da kurban olarak resmeden ve bu halleriyle zevk aldıklarını gösteren filmlerden oluşan ve nadiren işlenen bir türdü. Peter de Romenin kısa metraj filmlerinde ise cinsel ilişki daha çok eğlence üzerine kurulu, suç/suçlu temalarından uzak ve herhangi bir yerde geçen nitelikleriyle kendini türdeşlerinden ayırt ediyordu. Yönetmen daha sonra eşi benzeri bulunmayan iki p.ornografik eser daha çekti: 1974 tarihli Adam and Yves ile Edgar Allan Poedan esinlendiği, psikedelik eşcinsel korku/p.orno filmi 1976 tarihli The Destroying Angel.
Immoral Tales (1974)
Yönetmen: Walerian Borowczyk
Listenin en özgün filmlerinden 1974 tarihli Immoral Tales, dört ayrı zaman diliminde geçen dört erotik hikayenin ele alındığı bir eser. 1973 senesinden önce kısa metraj animasyonları ve eşi benzeri bulunmaz canlı aksiyon denemeleri ile neredeyse firavun ilan edilecek Leh sinemacı Walerian Borowczykin kariyerinin dönüm noktası A Private Collection isimli kısa filmi ve Immoral Tales oldu. Listemizde de yer alan filmi, yönetmenin daha sonraki filmlerinde cinsellik ve sekse duyduğu ilginin kaynağı olarak görüldü. Kusursuzca tasarlanan ve çekilen filmin ilk bölümü şimdiki zamanda geçiyor ve bir öğrenci ile onun genç yaştaki kuzeninin gözlerden uzak plaj macerasına odaklanıyor. İkinci bölümde 19. yüzyılda odasına kapanmış bir genç kızın, odadaki eşyalarla cinsel dürtülerini tatmin etmesini; üçüncü bölümde ise bakirelerin kanında yıkandığı iddia edilen bir 16. yüzyıl kontesini seyrediyoruz. Dördüncü ve son bölüm 15. yüzyılda geçiyor ve bir kızın erkek kardeşi ve Papa olan babasıyla yaşadığı grup sekse odaklanıyor.
Watcher in the Attic (1976)
Yönetmen: Noboru Tanaka
Nikkatsu Stüdyolarının 1971 ile 1988 yılları arasında 850′den fazla ***** filmi çıkardığı bilinir fakat aralarından yalnızca bazıları bu film kadar tuhaf bir senaryo ve atmosfere sahiptir. Edogawa Ramponun kitabından uyarlanan Watcher in the Attic, Lady Minako isimli bir pansiyon işleticisi ile onun ruh ikizi olduğunu sanan kiracısı Godanın ilişkisine göz atıyor. Zamanının çoğunu açtığı delikler yardımıyla diğer kiracıları dikizlemekle geçiren Goda, bir gün kiracılardan birinin Lady Minako tarafından öldürüldüğüne tanık olur. Bu olay onun genç kadına olan tutkusunu körükler, kendini kanıtlamak içinse bir diğer kiracı olan rahibi öldürür. Ürkütücü birkaç cinayet daha işlenir ve apokaliptik finalde ikilinin cinsel ilişkisi sırasında Japon tarihinin ünlü ve yıkıcı depremlerinden biri gerçekleşir. Lady Minako karakterini, dönemin en ünlü ***** yıldızı Junko Miyashitanın canlandırdığını eklemekte fayda var.
American Gigolo (1980)
Yönetmen: Paul Schrader
Martin Scorsese imzalı Taxi Driver ve Raging Bull filmlerinin senaryosunda imzası bulunan Paul Schraderın Richard Gerei yanına alarak kotardığı American Gigolo, 80′ler Hollywood sinemasında ortaya konan eserleri derinden etkileyen bir filmdi. Kendince onurlu bir hayat yaşayarak yalnızca üst sınıf insanlara jigololuk yapan bir adamın obsesif bir müşterisi tarafından özeline inilmeye çalışmasıyla ve aynı zamanda müşterilerinden birinin şüpheli ölümüyle uğraşmasını konu alan film, seksi bir eşya, bir yaşam stili, başka insanlarla bağ kurmak için umutsuzca yapılan bir eylem olarak seyircinin suratına çarpıyor. Bir kefaret öyküsü olarak aynı zamanda Robert Bressonın 1959 tarihli Pickpocket filmine saygı duruşu yapan American Gigolo, bu filmi 80′lerin ünlü süslemeleriyle harmanlayarak önümüze koyuyor.
À ma soeur (2001)
Yönetmen: Catherine Breillat
Belki de listedeki en cesur filmle karşı karşıyayız. Kanada gibi özgürlükler diyarı bir ülkede bile sansüre uğrayan bu Catherine Breillat filmi, kız kardeşler 15 yaşındaki Elena ve 12 yaşındaki Anaisnin bekaret ve cinsellik üzerine tartışmaları üzerine temelini atıyor. Elena kendisini doğru erkeğe saklarken Anais, ilk cinsel deneyimini yaşamak için sabırsızlanıyor. Gittikleri tatilde İtalyadan gelen hukuk öğrencisi Fernando ile tanışıyorlar; çok geçmeden Elena ve Fernando duygusal bir bağ kuruyor ve küçük kız kardeşi bir kukla gibi kullanarak buluşmaya başlıyor. Fakat iki kız kardeş aynı yatak odasını paylaştığından genç aşıkların seks oyunları özel ve gizli olmaktan çıkıyor. Yönetmen, filmin pek çok sahnesinde seyircinin huzursuzluğuyla adeta oynuyor; karakterlerin açık sözlü sohbetleri ve ergenlik öncesi cinsellikleri ile bizi rahatsızlığa iteliyor. İki kızın yatak odasında yalnız başına çocukluk anılarını anlattığı sahneler her ne kadar dahice olsa da seyirciye tokat etkisi yaratmak için yeterli yoğunluğu yakalayabiliyor. Tutku, adrenalin dolu bir dramaya dönüşüyor ve herkesi şok eden final çok geçmeden kendini gösteriyor.
Polissons et Galipettes (2002)
Yönetmen: Michel Reilhac
Hiç şüphe yok ki *****grafinin bugünkü ulaşılabilirliği, bundan 100 yıl öncesine göre kat be kat yüksek lakin o dönemlerde de bu olgunun ciddi takipçileri olduğunu söylemek mümkün. 1905 ile 1930 yılları arasında çekilen 12 kısa filmden oluşan Polissons et Galipettes, genelevlerde gösterilen ve genç erkeklere cinsel ilişkinin artılarını ve eksilerini öğretmeyi hedefleyen filmleri kapsıyor. Seks hakkında bir şeyler öğrenme niyetiniz(!) varsa kaçırmamanız gereken bu referans kaynağında çok çeşitli pozisyonlarda cinsel deneyimler hakkında bilgi sahibi(?) olurken kadının ve erkeğin tatmin duygusu üzerine de odaklanıyoruz. Eşcinsel erkekler ve lezbiyenler de bu tuhaf partiye davetli kimlikleri oluşturuyor. Daha fazla söze gerek yok ama meraklısına harikulade bir toplama sanat eseri.(!)
Bonus:
In the Realm of the Senses (1976)
Last Tango in Paris (1972)
Crimes of Passion (1984)
Crash (1996)
Conspirators of Pleasure (1996)
The War Zone (1999)
9 Songs (2004)
Shortbus (2006)
Turn Me On, Dammit! (2011)
Salò, or the 120 Days of Sodom (1975)
Yakın Dönemden:
Nymphomaniac
Jeune & Jolie
Linconnu du lac
Interior. Leather Bar.
La vie dAdele
The People at No. 19 (1949)
Yönetmen: J.B. Holmes
Listeye 18 dakikalık bir kısa filmle giriş yapıyoruz. Benim başıma gelmiş olamaz diye sayıklıyor Joan, savaş için cephede olan kocası Kenden hamile olduğu halde sifilis kaptığını öğrendiği zaman. Genç kadına hastalığı bulaştıran ise alkollüyken bir deniz kenarında seviştiği arkadaşından başkası değil. Esasında İngiliz Sağlık Bakanlığı için çekilen bu kısa metraj film, savaş döneminde ve ertesinde kadınlara ahlaki ders verme niyetiyle hazırlanmış: Evliliklerinin ve anneliklerinin peşinden gitmeleri en doğru yoldur. Bir yandan da kadının cinsel arzularını yasaklayan bir havası var. Tıbbi meseleye bakışı rasyonel çerçevede yapsa da Joanun Keni aldatması üzerinden duygusal yönleri de var. Filmin tuhaf bir noktada durduğu aşikar.
Belle de Jour (1967)
Yönetmen: Luis Buñuel
1929 tarihli sürrealist kısa filmi Un chien andaloudan beri Luis Buñuel somut, objektif bir gerçeklik fikri üzerinde çalışmış ve rüyalarımızla bilinçaltımızda yatan arzularımızın gündelik yaşantımızın nasıl önüne geçip onunla bütünleştiğini göstermeyi tercih etmiştir. 1967 tarihli Belle de Jour filminde ise kendisine hayranlığımızı saklayamadığımız Catherine Deneuve, saygın bir doktorla evli olmasına rağmen asla dizginleyemediği arzularını tatmin etmek için genelevde çalışan bir burjuva kadını olan Severinei canlandırıyor. Filmde nüdizm ve cinsellik açıkça kullanılmamasına rağmen erotizmin ve şehvetin yüksek dozda hissettirildiği bilinen bir gerçek. Luis Buñuel bir kez daha hayal ile gerçeği iç içe geçirerek işliyor; üstelik gizemli objeleri ve içlerinde saklı olan hazineleri de seyirciye göstermemeyi seçiyor. Fakat bu göstermediği şey her ne ise, Severinee hiç yaşamadığı derecede güçlü orgazmlar yaşatıyor. Fantezi ile gerçekliğin kışkırtıcı bir armonisi; aynı zamanda aksiyonun cinsel düşlerimizin peşinden gitmede önemli bir tetikleyici olduğunu bize kabul ettiren nadir filmlerden.
Her Private Hell (1967)
Yönetmen: Norman J. Warren
İngiliz sinemasının cinsel içerikli ilk filmi olduğu düşünülen Her Private Hell, 1960′lar boyunca ülkenin sinema salonlarını fetheden Avrupalı müstehcen filmlerin popülaritesinden yola çıkılarak ortaya konmuş bir eser. 1970′li yıllarda hayli başarılı düşük bütçeli korku filmleri yöneten Norman J. Warrenın bu ilk filmi, cinselliği kötüye kullanmaktansa sanatsal sinemaya hizmet etmeyi tercih ediyor. Modern örneklere kıyasla oldukça hafif kaçan filmin caz tınılarıyla dolu müzikleri, başarıyla montajlanmış sekansları ve sarsıcı atmosferi seyirciye sağlam bir tatmin aracı sunuyor. Anlattığı konu için ise kısaca İtalyadan Londraya gelen genç bir kızın kandırılarak *****grafik dergilere poz vermesi diyebiliriz. Oldukça yüksek bir hasılat getiren film Londrada aylar boyunca vizyonda kalmış, yönetmenin sonraki filmi Loving Feeling ise ilki gibi başarılı olmasının yanında hafifletilmiş sansür yasalarından fayda görmüştü.
The Lickerish Quartet (1970)
Yönetmen: Radley Metzger
Kariyerinde pek çok *****grafik filme imza atsa da 1970 tarihli The Lickerish Quartet, yönetmen Metzgerin sanatsal sinema için riske atabileceği en marjinal eseriydi. Anlattığı şey ise fazlasıyla ilgi çekici: Kendilerine ait şatolarında ***** filmi seyreden zengin çift, yetişkin oğulları istediği için şehre inip sirk benzeri bir gösteriyi seyretmeye koyulurlar. Gösterideki kadınlardan biri, tam da çiftin seyrettiği filmdeki kadına benzemektedir. Çift, bu kadını evlerine davet edip filmdeki oyuncuyla olan benzerliklerini göstermek ister. Tansiyon gittikçe artar ve yabancı kadın, yirmi dört saat boyunca ikamet ettiği şatoda üç ev sahibi ile fantezilerini gerçekleştirir. İçini kemiren hangisi beni öldürecek? sorusu ise filmin gerilime meyilli yönünü betimler. Her şey bitmeden önce şiddetin alasıyla tanışacak mıdır? Sorunun cevabı filmde gizli.
The Erotic Films of Peter de Rome (1973)
Yönetmen: Peter de Rome
Eşcinsel *****sunun babası sayılan Peter de Rome, erotik film kariyerine 1960′larda özel istek üzerine çektiği filmlerle başladı. 1973 yılında ise bu filmler arasında en çok beğendiği sekizini derlediği The Erotic Films of Peter de Rome ile dünya genelinde çeşitli festivallerden büyük övgülerle döndü. 1970′li yıllarda eşcinsel *****su, homoseksüel erkekleri kötü karakter ya da kurban olarak resmeden ve bu halleriyle zevk aldıklarını gösteren filmlerden oluşan ve nadiren işlenen bir türdü. Peter de Romenin kısa metraj filmlerinde ise cinsel ilişki daha çok eğlence üzerine kurulu, suç/suçlu temalarından uzak ve herhangi bir yerde geçen nitelikleriyle kendini türdeşlerinden ayırt ediyordu. Yönetmen daha sonra eşi benzeri bulunmayan iki p.ornografik eser daha çekti: 1974 tarihli Adam and Yves ile Edgar Allan Poedan esinlendiği, psikedelik eşcinsel korku/p.orno filmi 1976 tarihli The Destroying Angel.
Immoral Tales (1974)
Yönetmen: Walerian Borowczyk
Listenin en özgün filmlerinden 1974 tarihli Immoral Tales, dört ayrı zaman diliminde geçen dört erotik hikayenin ele alındığı bir eser. 1973 senesinden önce kısa metraj animasyonları ve eşi benzeri bulunmaz canlı aksiyon denemeleri ile neredeyse firavun ilan edilecek Leh sinemacı Walerian Borowczykin kariyerinin dönüm noktası A Private Collection isimli kısa filmi ve Immoral Tales oldu. Listemizde de yer alan filmi, yönetmenin daha sonraki filmlerinde cinsellik ve sekse duyduğu ilginin kaynağı olarak görüldü. Kusursuzca tasarlanan ve çekilen filmin ilk bölümü şimdiki zamanda geçiyor ve bir öğrenci ile onun genç yaştaki kuzeninin gözlerden uzak plaj macerasına odaklanıyor. İkinci bölümde 19. yüzyılda odasına kapanmış bir genç kızın, odadaki eşyalarla cinsel dürtülerini tatmin etmesini; üçüncü bölümde ise bakirelerin kanında yıkandığı iddia edilen bir 16. yüzyıl kontesini seyrediyoruz. Dördüncü ve son bölüm 15. yüzyılda geçiyor ve bir kızın erkek kardeşi ve Papa olan babasıyla yaşadığı grup sekse odaklanıyor.
Watcher in the Attic (1976)
Yönetmen: Noboru Tanaka
Nikkatsu Stüdyolarının 1971 ile 1988 yılları arasında 850′den fazla ***** filmi çıkardığı bilinir fakat aralarından yalnızca bazıları bu film kadar tuhaf bir senaryo ve atmosfere sahiptir. Edogawa Ramponun kitabından uyarlanan Watcher in the Attic, Lady Minako isimli bir pansiyon işleticisi ile onun ruh ikizi olduğunu sanan kiracısı Godanın ilişkisine göz atıyor. Zamanının çoğunu açtığı delikler yardımıyla diğer kiracıları dikizlemekle geçiren Goda, bir gün kiracılardan birinin Lady Minako tarafından öldürüldüğüne tanık olur. Bu olay onun genç kadına olan tutkusunu körükler, kendini kanıtlamak içinse bir diğer kiracı olan rahibi öldürür. Ürkütücü birkaç cinayet daha işlenir ve apokaliptik finalde ikilinin cinsel ilişkisi sırasında Japon tarihinin ünlü ve yıkıcı depremlerinden biri gerçekleşir. Lady Minako karakterini, dönemin en ünlü ***** yıldızı Junko Miyashitanın canlandırdığını eklemekte fayda var.
American Gigolo (1980)
Yönetmen: Paul Schrader
Martin Scorsese imzalı Taxi Driver ve Raging Bull filmlerinin senaryosunda imzası bulunan Paul Schraderın Richard Gerei yanına alarak kotardığı American Gigolo, 80′ler Hollywood sinemasında ortaya konan eserleri derinden etkileyen bir filmdi. Kendince onurlu bir hayat yaşayarak yalnızca üst sınıf insanlara jigololuk yapan bir adamın obsesif bir müşterisi tarafından özeline inilmeye çalışmasıyla ve aynı zamanda müşterilerinden birinin şüpheli ölümüyle uğraşmasını konu alan film, seksi bir eşya, bir yaşam stili, başka insanlarla bağ kurmak için umutsuzca yapılan bir eylem olarak seyircinin suratına çarpıyor. Bir kefaret öyküsü olarak aynı zamanda Robert Bressonın 1959 tarihli Pickpocket filmine saygı duruşu yapan American Gigolo, bu filmi 80′lerin ünlü süslemeleriyle harmanlayarak önümüze koyuyor.
À ma soeur (2001)
Yönetmen: Catherine Breillat
Belki de listedeki en cesur filmle karşı karşıyayız. Kanada gibi özgürlükler diyarı bir ülkede bile sansüre uğrayan bu Catherine Breillat filmi, kız kardeşler 15 yaşındaki Elena ve 12 yaşındaki Anaisnin bekaret ve cinsellik üzerine tartışmaları üzerine temelini atıyor. Elena kendisini doğru erkeğe saklarken Anais, ilk cinsel deneyimini yaşamak için sabırsızlanıyor. Gittikleri tatilde İtalyadan gelen hukuk öğrencisi Fernando ile tanışıyorlar; çok geçmeden Elena ve Fernando duygusal bir bağ kuruyor ve küçük kız kardeşi bir kukla gibi kullanarak buluşmaya başlıyor. Fakat iki kız kardeş aynı yatak odasını paylaştığından genç aşıkların seks oyunları özel ve gizli olmaktan çıkıyor. Yönetmen, filmin pek çok sahnesinde seyircinin huzursuzluğuyla adeta oynuyor; karakterlerin açık sözlü sohbetleri ve ergenlik öncesi cinsellikleri ile bizi rahatsızlığa iteliyor. İki kızın yatak odasında yalnız başına çocukluk anılarını anlattığı sahneler her ne kadar dahice olsa da seyirciye tokat etkisi yaratmak için yeterli yoğunluğu yakalayabiliyor. Tutku, adrenalin dolu bir dramaya dönüşüyor ve herkesi şok eden final çok geçmeden kendini gösteriyor.
Polissons et Galipettes (2002)
Yönetmen: Michel Reilhac
Hiç şüphe yok ki *****grafinin bugünkü ulaşılabilirliği, bundan 100 yıl öncesine göre kat be kat yüksek lakin o dönemlerde de bu olgunun ciddi takipçileri olduğunu söylemek mümkün. 1905 ile 1930 yılları arasında çekilen 12 kısa filmden oluşan Polissons et Galipettes, genelevlerde gösterilen ve genç erkeklere cinsel ilişkinin artılarını ve eksilerini öğretmeyi hedefleyen filmleri kapsıyor. Seks hakkında bir şeyler öğrenme niyetiniz(!) varsa kaçırmamanız gereken bu referans kaynağında çok çeşitli pozisyonlarda cinsel deneyimler hakkında bilgi sahibi(?) olurken kadının ve erkeğin tatmin duygusu üzerine de odaklanıyoruz. Eşcinsel erkekler ve lezbiyenler de bu tuhaf partiye davetli kimlikleri oluşturuyor. Daha fazla söze gerek yok ama meraklısına harikulade bir toplama sanat eseri.(!)
Bonus:
In the Realm of the Senses (1976)
Last Tango in Paris (1972)
Crimes of Passion (1984)
Crash (1996)
Conspirators of Pleasure (1996)
The War Zone (1999)
9 Songs (2004)
Shortbus (2006)
Turn Me On, Dammit! (2011)
Salò, or the 120 Days of Sodom (1975)
Yakın Dönemden:
Nymphomaniac
Jeune & Jolie
Linconnu du lac
Interior. Leather Bar.
La vie dAdele