Rock SouL
Kayıtlı Üye
Uzman görüşleri değil, tavsiyedir.
10.Ana haber bülteni izlemek
Malum Türkiye’de yaşıyoruz. Gündem hep ağzına kadar dolu. Polisin şiddet uyguladığı öğrenciler, hükümetin oldu bittiye getirdiği kanunlar, yıkılmazsa yakılan değerler, gündüz kuşağı programlarında yaşanan aile dramlarının sonuçları, kazalar, cinayetler, belgeler, ekonomik krizler derken akşam oturup işten sonra aldığınız derin nefesi kanla doldurmanın bir alemi yok değil mi? Zaten bunalımdayken hayat zor, ülke biraz da siz takip etmeden devam ediversin.
9. Sorun yokmuş gibi davranmak
Çünkü sorun var, yoksa neden geceleri uyuyamıyor, sabahları uyanmak istemiyor olasınız? Reddetmek hiçbir şeyi halletmeyeceği gibi sonrasında sorunlarınızın büyümesine ve daha büyük travmalar yaşamanıza sebep olacak. Yapmayın, önce bir sorununuz olduğunu kabullenin. Ne demişler; kabul etmek, kazanmanın… neyse anladınız siz.
8. Çözüm yokmuş gibi davranmak
Sorunları kabul edip, bir de emo gençlerimizi rol model almak var tabi, o da bir diğer yanlış. Hayat bana neden bu kadar acımasız davranıyor diye ağlayıp sızlayacağınıza gidip kolunu bacağını kırın, bir şeyler yapın. Tepkisizlik de bir tepkidir safsatalarını da unutun, zira hayat bunu anlayacak kadar entellektüel değil. Çözüm çin’de de olsa getirtiniz.
7. Saçlarının şekliyle oynamak
Aslında bunun 2 sonucu var; ya uzun zamandır yapmadığınız değişimin ve şansa gittiğiniz başarılı kuaförün yönlendirmeleriyle taş gibi bir hatuna dönersiniz, ya da çirkin ördek yavrusuna. Türkiye’deki kuaför kalitesini düşününce şansınızı çok da zorlamayın derim. Tabi ki kökü sizde, uzar, ama ayda bir santim.
6. Kendini alkole vermek
Aslında hükümete kızmamak lazım, üst üste yaptığı zamlarla en azından bunalımda olan gençliğe bir katkıda bulunmuş oluyor. Öyle hayat boş safsatalarıyla üst üste indiremiyorsunuz shot’ları. Bardağı 7 liradan başlıyor, zevki 3-5 saniye arasında değişiyor meretin. Eeee abartınca ne oluyor; hem bünyeye, hem cüzdana, hem ruha zarar. Sonra gecenin bir yarısı caddenin ortasında, önünüzde aslında olmayan o engele takılıp bir anda tepetaklak oluyorsunuz, en sevdiğiniz pantolonu ayşe teyze reklamlarındaki gibi cıırt efekti ile yırtıyorsunuz. Yazık değil mi kuzum?
5. Kendini eve kapamak
Ev dediğimiz 4 duvar. Bir de büyük şehir, kocaman alanda minicik değersiz bir noktadan ibaret olma hissi filan… Ne kadar tanıdık değil mi? İşte ölümcül hata. Kendinize verdiğiniz değeri kaybettiğiniz an dönüşü olmayan o yola girdiniz giriyorsunuz demektir. Ne demiş ünlü reality show’cumuz Okan Bayülgen? Sokakta hayat var. Çıkın bir dışarı, nefes alın. Bakkala uğrayın, manava uğrayın, sahile inin, arkadaşlarınızla buluşun. İçinizden gelmese bile bu kapıları zorlamanın size zarar getirmeyeceğine emin olabilirsiniz. Alınacak temiz bir nefesin, psikolojinize birebir katkısı olmayacaksa da vücut kimyanıza yararı olacak. Bir de işe yarar bir iki dostunuz varsa, buluşup dedikodu yapmanın, saçma bir espriye gülmenin işinizi kolaylaştıracağına emin olabilirsiniz.
4. Yemek yemek
Buzdolabının önünde geçirilen saatler… Sandalyeye oturup, yere oturup, ayakta dikilip saatlerce moralinizin düzelmesi umuduyla yaşadığınız o duygusal! anlar, bir sonraki yaz size kilolarınız yüzünden kıyafetlerinize giremeyeceğiniz diğer zor anları yaşatacak. Hele ki bunalım uyuşturucusu çikolata… Yüzünüze gülen, duygusal bir anınızı kollayıp parmaklarınız arasında eriyen, sonra da piçini bünyenize bırakıp şuh kahkahalar atarak evi terk eden allahından bulasıca. Biliyorum irade gerçekten zor, ama bu sınavı vermezseniz bir sonraki level’a geçmek için bütleri vermek zorunda kalmanız işten bile değil. (yazar burada kilo verme prosesinden bahsediyor.)
3. Depresif şarkılar dinlemek
Burada suçu sanatçılara atmayalım. Bugün bir Radiohead, bir Morissey, bir Vega kolay mı yetişiyor? Yaşadığınız zor zamanlarda size eşlik etmeyiversinler. Onlar güzel anlarınızın anlık hislenmeleri olarak kalsın, siz onları öyle sevin. Yoksa bir onun gözleri sizi anlarmış, sürüngenmişsiniz, ya da başkasını hayal edip sizi öpse bile olurmuş filan suratınıza bangır bangır söylenmese de olur gerçekler. Ha kendinizi elektronik müziğe verebilirsiniz, algı kapılarını kapatıyor sonuçta.
2. Eski sevgiliyle konuşmak
Msn penceresi yanıp sönüyor, yanıp sönüyor. Kalbiniz kafesinde inip çıkıyor, inip çıkıyor. Açıyorsunuz ve malum soru geliyor: N’aber? Asıl imtihan işte şimdi başlıyor. Varsayılan senaryo 1: – Kötüyüm. – Aaa neden? – Şöyle de böyle, ühühühühhh – Dur ya, yapma böyle, geliyorum/yarın buluşalım/dur arıyorum. Sonrası malum, hangimiz bu senaryoyu yaşamadık? Sonrasında düzelen herhangi bir sorun olmadığı gibi bir de zayıf anınızı yakalayan geçmiş duyguların bir virüs gibi beyninizden yayılıp çok afedersiniz kasıklarınıza kadar inmesiyle uğraşıyorsunuz. NE GEREK VAR? (Önerilen) senaryo 2: İyidir ya n’olsun, sen napıyorsun… He anladım hadi yatıyorum öptüm bay.
1. Susmak
Söz gümüşse sükunet nah altındır. En azından bunalımdayken. Konuşun. Hayatınızın bunca yıllık zamanına kadar edindiğiniz bir iki iyi dostunuz vardır, kafaları şişene kadar anlatın. Arkadaşınız mı yok? Twitter var, Friendfeed var, adult şeysilerinden var, chat siteleri, forumlar, hiçbiri olmadı blog diye bir kavram var. Hepsini geçtim modern insanın parayla tuttuğu can dostu psikologlar var. Konuşun, nefesinizin bittiği yerde de yazın. Susarak içinizdeki uru büyütmenin size hiçbir faydası olmayacağını söylemeye ne hacet. Siz hayatınızda içinizde büyüyüp de size faydası olmuş hiçbir şey gördünüz mü? (sözüm annelere değil tabi.)
10.Ana haber bülteni izlemek
Malum Türkiye’de yaşıyoruz. Gündem hep ağzına kadar dolu. Polisin şiddet uyguladığı öğrenciler, hükümetin oldu bittiye getirdiği kanunlar, yıkılmazsa yakılan değerler, gündüz kuşağı programlarında yaşanan aile dramlarının sonuçları, kazalar, cinayetler, belgeler, ekonomik krizler derken akşam oturup işten sonra aldığınız derin nefesi kanla doldurmanın bir alemi yok değil mi? Zaten bunalımdayken hayat zor, ülke biraz da siz takip etmeden devam ediversin.
![10-300x224.jpg](http://www.maddebagimlisi.com/wp-content/uploads/2010/12/10-300x224.jpg)
9. Sorun yokmuş gibi davranmak
Çünkü sorun var, yoksa neden geceleri uyuyamıyor, sabahları uyanmak istemiyor olasınız? Reddetmek hiçbir şeyi halletmeyeceği gibi sonrasında sorunlarınızın büyümesine ve daha büyük travmalar yaşamanıza sebep olacak. Yapmayın, önce bir sorununuz olduğunu kabullenin. Ne demişler; kabul etmek, kazanmanın… neyse anladınız siz.
![9-300x227.jpg](http://www.maddebagimlisi.com/wp-content/uploads/2010/12/9-300x227.jpg)
8. Çözüm yokmuş gibi davranmak
Sorunları kabul edip, bir de emo gençlerimizi rol model almak var tabi, o da bir diğer yanlış. Hayat bana neden bu kadar acımasız davranıyor diye ağlayıp sızlayacağınıza gidip kolunu bacağını kırın, bir şeyler yapın. Tepkisizlik de bir tepkidir safsatalarını da unutun, zira hayat bunu anlayacak kadar entellektüel değil. Çözüm çin’de de olsa getirtiniz.
![8-225x300.jpg](http://www.maddebagimlisi.com/wp-content/uploads/2010/12/8-225x300.jpg)
7. Saçlarının şekliyle oynamak
Aslında bunun 2 sonucu var; ya uzun zamandır yapmadığınız değişimin ve şansa gittiğiniz başarılı kuaförün yönlendirmeleriyle taş gibi bir hatuna dönersiniz, ya da çirkin ördek yavrusuna. Türkiye’deki kuaför kalitesini düşününce şansınızı çok da zorlamayın derim. Tabi ki kökü sizde, uzar, ama ayda bir santim.
![7-300x208.jpg](http://www.maddebagimlisi.com/wp-content/uploads/2010/12/7-300x208.jpg)
6. Kendini alkole vermek
Aslında hükümete kızmamak lazım, üst üste yaptığı zamlarla en azından bunalımda olan gençliğe bir katkıda bulunmuş oluyor. Öyle hayat boş safsatalarıyla üst üste indiremiyorsunuz shot’ları. Bardağı 7 liradan başlıyor, zevki 3-5 saniye arasında değişiyor meretin. Eeee abartınca ne oluyor; hem bünyeye, hem cüzdana, hem ruha zarar. Sonra gecenin bir yarısı caddenin ortasında, önünüzde aslında olmayan o engele takılıp bir anda tepetaklak oluyorsunuz, en sevdiğiniz pantolonu ayşe teyze reklamlarındaki gibi cıırt efekti ile yırtıyorsunuz. Yazık değil mi kuzum?
5. Kendini eve kapamak
Ev dediğimiz 4 duvar. Bir de büyük şehir, kocaman alanda minicik değersiz bir noktadan ibaret olma hissi filan… Ne kadar tanıdık değil mi? İşte ölümcül hata. Kendinize verdiğiniz değeri kaybettiğiniz an dönüşü olmayan o yola girdiniz giriyorsunuz demektir. Ne demiş ünlü reality show’cumuz Okan Bayülgen? Sokakta hayat var. Çıkın bir dışarı, nefes alın. Bakkala uğrayın, manava uğrayın, sahile inin, arkadaşlarınızla buluşun. İçinizden gelmese bile bu kapıları zorlamanın size zarar getirmeyeceğine emin olabilirsiniz. Alınacak temiz bir nefesin, psikolojinize birebir katkısı olmayacaksa da vücut kimyanıza yararı olacak. Bir de işe yarar bir iki dostunuz varsa, buluşup dedikodu yapmanın, saçma bir espriye gülmenin işinizi kolaylaştıracağına emin olabilirsiniz.
![5-300x198.jpg](http://www.maddebagimlisi.com/wp-content/uploads/2010/12/5-300x198.jpg)
4. Yemek yemek
Buzdolabının önünde geçirilen saatler… Sandalyeye oturup, yere oturup, ayakta dikilip saatlerce moralinizin düzelmesi umuduyla yaşadığınız o duygusal! anlar, bir sonraki yaz size kilolarınız yüzünden kıyafetlerinize giremeyeceğiniz diğer zor anları yaşatacak. Hele ki bunalım uyuşturucusu çikolata… Yüzünüze gülen, duygusal bir anınızı kollayıp parmaklarınız arasında eriyen, sonra da piçini bünyenize bırakıp şuh kahkahalar atarak evi terk eden allahından bulasıca. Biliyorum irade gerçekten zor, ama bu sınavı vermezseniz bir sonraki level’a geçmek için bütleri vermek zorunda kalmanız işten bile değil. (yazar burada kilo verme prosesinden bahsediyor.)
![4-300x168.jpg](http://www.maddebagimlisi.com/wp-content/uploads/2010/12/4-300x168.jpg)
3. Depresif şarkılar dinlemek
Burada suçu sanatçılara atmayalım. Bugün bir Radiohead, bir Morissey, bir Vega kolay mı yetişiyor? Yaşadığınız zor zamanlarda size eşlik etmeyiversinler. Onlar güzel anlarınızın anlık hislenmeleri olarak kalsın, siz onları öyle sevin. Yoksa bir onun gözleri sizi anlarmış, sürüngenmişsiniz, ya da başkasını hayal edip sizi öpse bile olurmuş filan suratınıza bangır bangır söylenmese de olur gerçekler. Ha kendinizi elektronik müziğe verebilirsiniz, algı kapılarını kapatıyor sonuçta.
2. Eski sevgiliyle konuşmak
Msn penceresi yanıp sönüyor, yanıp sönüyor. Kalbiniz kafesinde inip çıkıyor, inip çıkıyor. Açıyorsunuz ve malum soru geliyor: N’aber? Asıl imtihan işte şimdi başlıyor. Varsayılan senaryo 1: – Kötüyüm. – Aaa neden? – Şöyle de böyle, ühühühühhh – Dur ya, yapma böyle, geliyorum/yarın buluşalım/dur arıyorum. Sonrası malum, hangimiz bu senaryoyu yaşamadık? Sonrasında düzelen herhangi bir sorun olmadığı gibi bir de zayıf anınızı yakalayan geçmiş duyguların bir virüs gibi beyninizden yayılıp çok afedersiniz kasıklarınıza kadar inmesiyle uğraşıyorsunuz. NE GEREK VAR? (Önerilen) senaryo 2: İyidir ya n’olsun, sen napıyorsun… He anladım hadi yatıyorum öptüm bay.
![2.jpg](http://www.maddebagimlisi.com/wp-content/uploads/2010/12/2.jpg)
1. Susmak
Söz gümüşse sükunet nah altındır. En azından bunalımdayken. Konuşun. Hayatınızın bunca yıllık zamanına kadar edindiğiniz bir iki iyi dostunuz vardır, kafaları şişene kadar anlatın. Arkadaşınız mı yok? Twitter var, Friendfeed var, adult şeysilerinden var, chat siteleri, forumlar, hiçbiri olmadı blog diye bir kavram var. Hepsini geçtim modern insanın parayla tuttuğu can dostu psikologlar var. Konuşun, nefesinizin bittiği yerde de yazın. Susarak içinizdeki uru büyütmenin size hiçbir faydası olmayacağını söylemeye ne hacet. Siz hayatınızda içinizde büyüyüp de size faydası olmuş hiçbir şey gördünüz mü? (sözüm annelere değil tabi.)