Elatmanın önlenmesi • Kıyı Yasası • Kıyı Kenar çizgisi

Asi Ruh

Kayıtlı Üye
ELATMANIN ÖNLENMESİ • KIYI YASASI • KIYI KENAR ÇİZGİSİ
• KIYI KENAR ÇİZGİSİNİ BELİRLEME YÖNTEMİ
Özet: 3621 sayılı Kıyı Yasası’nın “kıyı kenar çizgisini belirleme yöntemine” ilişkin 5 ve 9. maddelerine göre bu çizgiyi belirleme görevi İDARE’ye aittir.
Ancak, 28.11.1997 gün ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere; idarece belirleme işleminin yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması veya idare tarafın*dan verilip kesinleşmiş karar bulunması du*rumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı ke*nar çizgisinin saptanması adli yargı tarafın*dan yerine getirilir.
Somut olayda, taşınmazın bulunduğu yörede idarece kıyı kenar çizgisi belirlenmiş*se de kesinleşmediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle kıyı kenar çizgisi mahkemece sapta*nacaktır. Ancak, idarece belirlenip kesinleş*memiş olan kıyı kenar çizgisinin, çekişmenin çözümü bakımından takdiri delil olarak de*ğerlendirilip göz önünde tutulması gerekir.
Bunun için, önce tapu fen memuru veya mühendis sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile kadastro sırasında konan nirengi, poligon ve röpar noktalarından, bunlar yoksa sabit noktalar*dan yararlanılarak takometrik aletlerle ka*dastrol yöntemle uygun olarak çap kaydının araziye uygulanması, çizginin belirlenmesi gerekir.
Taraflar arasındaki "Tapu İptali, Tescil, Elatmanın Önlenmesi" da*vasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ortaca Asliye Hukuk Mah*kemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 26.03.2002 gün ve 2001/ 119 E. 2002/87 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafın*dan istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 30.06.2003 gün ve 2003/6818*7762 sayılı ilamı ile;
(...Davada ileri sürülen iddianın ve savunmanın İçeriğine göre; yanlar arasındaki uyuşmazlığın, "kıyı kenar çizgisinin" saptanmasından kaynak*landığı açıktır.
Bilindiği üzere, son kez yürürlüğe giren, 3621 sayılı Kıyı Kanununun "kıyı kenar çizgisini" belirleme yöntemine ilişkin 5 ve 9. maddeleri, Anaya*sa Mahkemesinin iptal kararı kapsamı dışında bırakılmış; anılan kanun maddesinin uygulanmasına yorum getiren ve görülmekle olan davalarda dikkate alınması zorunlu bulunan 28.11.1997 gün ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararın da "kural olarak,mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin adli yargıya ait olduğuna; ancak 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 9.maddesi uyarınca idare tarafından kıyı ke*nar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yar*gıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya ida*re tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında,bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması ge*rektiğine" işaret edilmiştir.
Hal böyle olunca, öncelikle idare tarafından 3621 sayılı Kanunun 9.maddesi hükmüne göre "kıyı kenar çizgisi" haritasının düzenlenip, dü*zenlenmediği araştırılmalı, ondan sonra, üç jeologdan oluşturulacak uz*man bilirkişi kurulu ve Tapu Fen Memuru aracılığıyla yerinde keşif yapıl*malı; harita düzenlendiğinin ve yukarıda değinilen İçtihadı Birleştirme Ka*rarı'nda belirtildiği şekilde işlem gördüğünün, böylece davanın taraflarını bağlayan bir içerik kazandığının anlaşılması durumunda "kıyı kenar çizgi*si" idarenin düzenlendiği haritaya değer" verilerek saptanmalıdır.
Harita düzenlenmediğinin yada düzenlenip de, 5/3 sayılı kararda ya*zılı olduğu gibi bizzat bildirim yapılmadığının veya ilanen bildirime karşın, idari yargıya başvurulmadığının ortaya çıkması halinde ise, kıyı kenar çiz*gisi, bilimsel verilerden ve düzenlenmiş olmakla birlikte bağlayıcılık niteli*ğini kazanamamış haritadan yararlanılarak belli edilmeli belirlenen çizgi Tapu Fen memuru sıfatını taşıyan uzman bilirkişinin krokisine infazda kuşkuya yer bırakmayacak biçimde yansıtılmalı ve sonucuna göre bir hü*küm kurulmalıdır.
Eldeki davada kıyı kenar çizgisinin belirlenmesine yönelik araştırma ve uygulamanın hüküm kuracak nitelikte olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Keyfiyet karar düzeltme isteği üzerine bu kez yapılan inceleme ile an*laşılmış olmakla, davacının karar düzeltme isteğinin HUMK'un 440. mad*desi gereğince kabulüne, Dairenin 25.11.2002 tarih 2002/12241 esas 13360 karar sayılı onama kararının ortadan kaldırılmasına, Ortaca Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.3.2002 tarih, 2001/119 esas*2002/87 karar sa*yılı hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü HUMK’un 428. mad*desi gereğince BOZULMASINA...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri
çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki ka*rarda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra ge*reği görüşüldü:
Dava, kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan taşınmazın tapusunun ipta*li, davacı Hazine adına tescili, elatmanın önlenmesi ve kal isteğine ilişkin*dir. Özel Daire ile yerel mahkeme kararındaki uyuşmazlık, bilirkişi kuru*lu tarafından düzenlenen raporun hükme esas alınabilecek nitelikte olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği ve Özel Dairece de vurgulandığı üzere, son kez yürürlüğe gi*ren 3621 Sayılı Kıyı Kanunu'nun "kıyı kenar çizgisini" belirleme yöntemi*ne ilişkin 5 ve 9.maddeleri, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı kapsamı dışında bırakılmış; anılan kanun maddesinin uygulanmasına yorum ge*tiren ve görülmekte olan davalarda dikkate alınması zorunlu bulunan 28.11.1997 gün ve 5/3 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında "ku*ral olarak, mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi gö*revinin adli yargıya ait olduğuna; ancak 3621 Sayılı Kıyı Kanunu'nun 9. maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniy*le yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleş*miş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiğine" işaret edilmiştir.
Somut olayda çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede idarece 3621 sayılı Yasa hükümleri uyarınca kıyı kenar çizgisi tespitinin yapıldığı, an*cak anılan tespite dayalı kıyı kenar çizgisinin, taraflar yönünden kesin*leşmediği anlaşılmaktadır. Yukarıda değinildiği üzere bu tür durumlarda kıyı kenar çizgisinin Yasa ve Yönetmelik hükümleri gözetilerek ve 16.04.1972 gün 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde açıklanan hususlar dikkate alınarak mahkemece saptanması zorunlu*dur. Ancak, idarece belirlenip kesinleşmemiş olan kıyı kenar çizgisinin, çekişmenin çözümü bakımından takdiri delil olarak değerlendirilip, göz önünde bulundurulması gerekir. Bilirkişilerce, idarece oluşturulan kıyı kenar çizgisinin zemindeki kıyı kenar çizgisinden farklı oluş nedeninin, idarece düzenlenen kıyı kenar çizgisinin, muhtemelen eş yükseklik eğri*leri takip edilerek çizilmiş olabileceği gösterilmekte ise de; belirlemeler tahminlere değil, kesinlik arzeden teknik ve bilimsel verilere uygun olma*lıdır. Ayrıca ölçümlerin şerit metre ile yapıldığı görülmektedir.
Öte yandan, zeminde belirlenen kıyı kenar çizgisinin de yeterli oldu*ğunu söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.
3621 Sayılı Kıyı Kanunu’nun 4. ve bu Kanuna göre çıkarılan Yönet*meliğin aynı maddelerinde kıyı kenar çizgisinin tanımı yapılmıştır. Buna göre kıyı kenar çizgisi, "deniz, tabii ve suni göl ve akarsuların alçak*basık kıyı özelliği gösteren kesimlerinde kıyı çizgisinden sonraki kara yönünde su hareketlerinin oluşturduğu, kumsal ve kıyı kumlarından oluşan kumluk, çakıllık, kayalık, taşlık, sazlık, bataklık ve benzeri alanların doğal sınırı; dar*yüksek kıyı özelliği gösteren kesimlerinde ise, şev yada falezin üst sı*nırıdır."
Yukarıda değinildiği gibi kıyı kenar çizgisinin belirlenmesinde yasal mevzuatın dikkate alınacağı kuşkusuzdur. Bunun için, önce tapu fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile kadastro sırasında konan nirengi, poligon ve röper noktalarından, bunlar yoksa hem paftada hem arazide mevcut sabit nok*talardan yararlanılarak takometrik aletlerle, kadastral yöntemlere uygun olarak çap kaydının araziye uygulanması, zemindeki parsel sınırının sap*tanması, sonra kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi, iptali istenen bölümün kıyı kenar çizgisi içinde kalıp kalmadığının açıklığa kavuşturulması ge*rekmektedir. Çekişme konusu taşınmazın kısmen de olsa dar*yüksek kı*yı niteliğinde olduğu dosyaya yansıyan bilgilerden anlaşılmaktadır. Bu nitelikli kıyılarda şev yada falez durumu gözetilerek kıyı kenar çizgisinin bilimsel ve teknik verilere göre belirlenmesi büyük ölçüde önem arzet*mektedir.
Özellikle, denize inen dik ve yüksek kıyı yani falez (yalıyar)'in üst sı*nırının belirlenmesinde deniz dalgalarının en fazla erişebileceği nokta, med*cezir (gelgit) olayları, toprak kaymaları, kıyı gerilmeleri üzerinde durulması, kuyular ya da gözlem çukurları açılarak morfolojik verilerle birleştirilmesi, gerektiğinde topraktan numuneler alınarak laboratuarda incelenmesi, yukarda açıklandığı gibi önceki haritaların irdelenmesi, ra*porlar arasında doğacak çelişkilerin bilimsel verilere göre gerekçeleri açıklanmak suretiyle giderilmesi, toplanan veya toplanacak tüm bilgiler değerlendirilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmesi zorunludur.
Bu itibarla yukarıda açıklanan ilkelerin ışığı, altında ve değinilen ya*sa hükümlerine göre bir uygulama, inceleme ve soruşturma yapıldığın*dan söz edilemez.
Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına yukarda açıklanan nedenlerle uyulması gerekirken, önceki kararda dire*nilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme ka*rarının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’un 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 06.10.2004 gü*nünde oybirliği ile karar verildi.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst