Salvo
Kayıtlı Üye
861 El-Mütevekkil'in Öldürülmesi
Halife el-Metevekkil (h. 847-61), kendisinden el-Mutez adında bir oğula sahip olduğu bir Rum cariyeye özellikle bayıldı. Bu cariye onu, daha önce tayin ettiği veli-ahtı azlederek el-Mutez'ı kendisinden sonra halifeliğe ataması konusunda ikna etti ve bu da en büyük oğlu ve veliahtı el-Muntasır'ın, artık sarayda, bir zamanlar Roma imparatorluğundaki saray muhafızlarından (Pretoryan Muhafızlar) daha az sayılamayacak derecede güçlü ve belirleyici olan Türk saray muhafızları ile işbirliği yapmasına sebep oldu. Ordu da, içerisinde para için savaşan batılı barbarın bulunduğu Roman Ordusuna benziyordu. Halifenin güvendiği adamlardan olan küçük Boğa adında bir Türk komutanın başlarında bulunduğu 6 kişilik bir asker gurubu Aralık ayında bir gece el-Mütevekkil'in şahsi dairesine girerek onu, öldürdüler. Boğa, bu yüksek göreve gelmeden önce bir köle ve sarayın baş uşağı idi. Sabahleyin Samarra'da Muntasır halife oidu ve el-Mutez hapse atıldı. Fakat kısa bir süre sonra, 25 yaşındaki yeni halife ile işbirlikçilerinin arası açıldı ve halife 6 ay sonra ölü olarak bulundu. Boğa'nın hızlı yükselişi, bir İslam devletinde, cesaret, yetenek ve hırsın bir araya gelmesiyle insanın nerelere gelebileceğinin çarpıcı bir göstergesidir.
Daha sonraki olayların da göstereceği gibi, bu sadece bir saray kavgası değil, Türklerin halifelikle ilgili konularda durmadan artan güçlerinin bir neticesi olan tarihi bir olaydı; daha da kötüsü, artık kendi güçlerinin ve hükümdarlarının zayıflığının tamamen farkına varmışlardı. Mütevekkilin ölümü, daha bir asırdan biraz fazla bir süredir iktidarda olan, bir zamanların kudretli Abbasi hükümdarlarının hızlı bir şekilde gerilemelerinin başlangıcı oldu. Bunlar daha sonra, kendi muhafız kölesi tarafından tahta çıkarılıp, tahttan indirilen ve hiç bir etkiye sahip olmayan sembolik liderler haline getirildiler. Bunların görevleri, Türklerin seve seve kendilerine bıraktığı, törenlere nezaret etmek, şeref unvanları vermek ve dini temsilcileri kabul etmek gibi işlerle sınırlandırılmıştı. Fakat Türkler de Sünni olduklarından aralarında inanç bazında bir çelişki ve sürtüşme yoktu.
El-Mütevekkil'in ödürülmesi, kısa ömürlü halifeler ve bunların Türk muhafızları arasındaki bir kavgalar döneminin başlangıcı oldu; daha sonraki dokuz yıl boyunca, bir biri ardına tahta çıkan ve hepsi de öldürülen en az 4 halife geçti. Kargaşayı ve istikrarsızlığı artıran yeni bir faktör de saraylı kadınların köleler vasıtısıyla siyasi meselelerde artan etkileriydi.
Halife el-Metevekkil (h. 847-61), kendisinden el-Mutez adında bir oğula sahip olduğu bir Rum cariyeye özellikle bayıldı. Bu cariye onu, daha önce tayin ettiği veli-ahtı azlederek el-Mutez'ı kendisinden sonra halifeliğe ataması konusunda ikna etti ve bu da en büyük oğlu ve veliahtı el-Muntasır'ın, artık sarayda, bir zamanlar Roma imparatorluğundaki saray muhafızlarından (Pretoryan Muhafızlar) daha az sayılamayacak derecede güçlü ve belirleyici olan Türk saray muhafızları ile işbirliği yapmasına sebep oldu. Ordu da, içerisinde para için savaşan batılı barbarın bulunduğu Roman Ordusuna benziyordu. Halifenin güvendiği adamlardan olan küçük Boğa adında bir Türk komutanın başlarında bulunduğu 6 kişilik bir asker gurubu Aralık ayında bir gece el-Mütevekkil'in şahsi dairesine girerek onu, öldürdüler. Boğa, bu yüksek göreve gelmeden önce bir köle ve sarayın baş uşağı idi. Sabahleyin Samarra'da Muntasır halife oidu ve el-Mutez hapse atıldı. Fakat kısa bir süre sonra, 25 yaşındaki yeni halife ile işbirlikçilerinin arası açıldı ve halife 6 ay sonra ölü olarak bulundu. Boğa'nın hızlı yükselişi, bir İslam devletinde, cesaret, yetenek ve hırsın bir araya gelmesiyle insanın nerelere gelebileceğinin çarpıcı bir göstergesidir.
Daha sonraki olayların da göstereceği gibi, bu sadece bir saray kavgası değil, Türklerin halifelikle ilgili konularda durmadan artan güçlerinin bir neticesi olan tarihi bir olaydı; daha da kötüsü, artık kendi güçlerinin ve hükümdarlarının zayıflığının tamamen farkına varmışlardı. Mütevekkilin ölümü, daha bir asırdan biraz fazla bir süredir iktidarda olan, bir zamanların kudretli Abbasi hükümdarlarının hızlı bir şekilde gerilemelerinin başlangıcı oldu. Bunlar daha sonra, kendi muhafız kölesi tarafından tahta çıkarılıp, tahttan indirilen ve hiç bir etkiye sahip olmayan sembolik liderler haline getirildiler. Bunların görevleri, Türklerin seve seve kendilerine bıraktığı, törenlere nezaret etmek, şeref unvanları vermek ve dini temsilcileri kabul etmek gibi işlerle sınırlandırılmıştı. Fakat Türkler de Sünni olduklarından aralarında inanç bazında bir çelişki ve sürtüşme yoktu.
El-Mütevekkil'in ödürülmesi, kısa ömürlü halifeler ve bunların Türk muhafızları arasındaki bir kavgalar döneminin başlangıcı oldu; daha sonraki dokuz yıl boyunca, bir biri ardına tahta çıkan ve hepsi de öldürülen en az 4 halife geçti. Kargaşayı ve istikrarsızlığı artıran yeni bir faktör de saraylı kadınların köleler vasıtısıyla siyasi meselelerde artan etkileriydi.