Salvo
Kayıtlı Üye
CHP Genel Başkan Baş Danışmanı Bülent Tanla
Türkiye’nin temel olarak büyüme sürecine girmesi gerekiyor. Var olan ekonomik, sosyal ve siyasi sorunların çözümünde mutlaka ve mutlaka ekonomik büyüme yatıyor. Neden ekonomik büyüme yatıyor ? Çünkü Türkiye, ancak böylelikle borçlarını ödeyecek, istihdamı ve ihracatını arttıracak.
Büyümenin iki temel unsuru var...
Birincisi, üretilen mal ve hizmetin satılabilir özellikte olması gerekir. İkinci olmazsa olmaz özellik, bu üretilen mal veya hizmeti satın alabilecek paranın olması. Bu iki özellik de hem yurt içi, hem yurt dışı için geçerli olan temel piyasa kuralıdır.
Biz CHP olarak büyümenin birkaç temel sektörle olabilecek kanaatindeyiz. Bunları; bilgi yüksek teknolojisi, turizm, tarıma bağlı ürünler ve tekstil olarak görüyoruz. Tabii ki, inşaat sektörünü, otomotiv ve diğerlerini yadsımıyorum; ama, yukarıda saydıklarım Türkiye’yi belli noktalara hızla taşıyacak sektörlerdir.
Ya ekonomi ve genel durum...
Türkiye’nin ölçülebilen ve sayılabilen Gayri Safi Milli Hasılası 200 Milyar dolardan, 150 Milyar dolar’a indi. Kayıtdışı ekonomiyi hesaplamak için bugünkü GSMH’sini 3 veya 4 ile çarparsak Türkiye’nin ortalama Gayri Safi Milli Hasılası 600 Milyar dolar civarında olması gerekir. Yani bu da kişi başına düşen GSMH’nin 10 bin dolar olması gerektiğini gösteriyor. Ben, bunun pek gerçek olduğunu zannetmiyorum. Fakat tüketim miktarları üzerinden yapılan uluslararası değerlendirmelere göre Türkiye’nin fert başına düşen milli gelirinin 7500 dolar olduğuna dair veriler de mevcuttur.
Bunu söylerken kayıt dışı yoktur demek istemiyorum, mutlaka vardır. Bana göre kayıt dışı ekonomi asgari %40 civarındadır ve çok yüksektir. Bir takım söylentilere göre kayıt dışı ekonomi % 80’lerde veya %20’lerde fark etmez, her durumda çok fazladır. Bu kayıt mutlaka kontrol altına alınmalıdır.
Burada üç konu üzerinde önemle duruyoruz. Birincisi istihdam. Büyüme aşamasına geçmeden dahi, mali sorumluluklardan vazgeçerek, istihdamı teşvik eden özel önlemlerin alınması gerekir. Bunun için esnek istihdamı dahi düşünmelidir. Çünkü, istihdam hem ekonomik hem de sosyal bir olaydır. Bu konunun aksi etkilerini de düşünmek lazım. İkincisi; büyümeye geçme aşamasında verginin bir sonuç değil, araç olarak kabul edilmesi gerekir. Vergi kalkınmayı hızlandıran, ekonomiyi yönlendiren bir araç olmalıdır. Vergi oranları düşürülerek, tabana yayılmalıdır ve katma değer sağlanmalıdır. Ve herkes vergi kapsamı içine alınmalıdır.
Üçüncüsü; kayıt dışı ekonomi kayıt içine alınmalıdır. Pek çok yüksek eğitimliler bile kayıt dışı tutularak, sigortasız olarak çalışmaktadır. Gerisini düşünün bir kere.
Bu kayıt dışılık, kayıt altına alınarak, yükü hafifleterek, kontrol altında tutulmalıdır. Kayıt altına almak, ceza vermek demek değildir.
Bir alternatif...
İrlanda, yabancı sermaye girişi olarak 70 Milyar doları yakalamış durumda. Ayrıca, İrlanda’da ortaya atılan bir yaklaşıma göre; yabancı sermayeye yatırımlar planlanırken; pahada ağır, yükte hafif malların üretilmesi benimsenmiş. Böylelikle ulaşım ve nakliyede tasarruf sağlamak hedeflenmiş. Ardından emeğe saygı anlamında; yaşam seviyesini yükseltmek için, devlet yükümlülüklerinden vazgeçsin , işveren de bu yükümlülükler kadar ücretleri arttırsın. Böylelikle ortak olarak bir refaha ulaşmak hedefleniyor. Biz kayıt dışılık kontrol altına alınsın derken, daha verimli, daha adil, tam istihdama ve üretime yönelik bir ortam yaratmaktan bahsediyoruz.
Geçinmek sorunu...
Çünkü, bugünün Türkiyesinde en büyük sorun geçinmek sorunu olmuştur. İnsanlar değil lüks tüketimlerini en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamaz duruma gelmiştir. Öncelikle, ekmek yiyorlar, ekmeğin yanında yoğurt ve zeytin yiyorlar. Diğer tüketimleri için para kalmıyor. Düşünün, tuvalet kağıdı tüketiminde Yunanistan’ın altıda birine düşmüş durumdayız. İnsanlar ellerini yüzlerini yıkayacaklar, dişlerini fırçalayacaklar ki, sabun ve diş macunu tüketimi artsın, yeni fabrikalar kurulsun. Ama, insanlar 200-300 milyon ile sadece ekmek ve zeytin yiyebiliyorlar. Başında söylediğim gibi, üretim, istihdam ve kayıt dışındaki ekonominin, kimseye yük olmadan kontrol altına alınması lazım.
Avrupa Birliği...
Bir takım şeyler global değerlerle açıklanamıyor. Çin’in doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının 20 milyar dolardan, 70 milyar dolarlara çıkmasının altında da satılabilir bir mal ve bunu alacak yabancı müşterinin yaratılması yatmaktadır. Türkiye, üreteceği malların maliyetleri ve satış fiyatları ile dünya piyasalarında satılan malların maliyet ve satış fiyatlarını incelemek zorunda.
Şayet tekstilde veya başka bir malda tüm dünyaya mal satmak istiyorsanız, o malın dünyadaki üretim, maliyet, alış, satış fiyatlarını çok iyi incelemek, pazar beklentilerini tesbit etmek, bu fiyat ve kaliteyi yakalamak zorundasınız. Bunun yolu da Avrupa Birliği’nden geçiyor.
alıntı..
Türkiye’nin temel olarak büyüme sürecine girmesi gerekiyor. Var olan ekonomik, sosyal ve siyasi sorunların çözümünde mutlaka ve mutlaka ekonomik büyüme yatıyor. Neden ekonomik büyüme yatıyor ? Çünkü Türkiye, ancak böylelikle borçlarını ödeyecek, istihdamı ve ihracatını arttıracak.
Büyümenin iki temel unsuru var...
Birincisi, üretilen mal ve hizmetin satılabilir özellikte olması gerekir. İkinci olmazsa olmaz özellik, bu üretilen mal veya hizmeti satın alabilecek paranın olması. Bu iki özellik de hem yurt içi, hem yurt dışı için geçerli olan temel piyasa kuralıdır.
Biz CHP olarak büyümenin birkaç temel sektörle olabilecek kanaatindeyiz. Bunları; bilgi yüksek teknolojisi, turizm, tarıma bağlı ürünler ve tekstil olarak görüyoruz. Tabii ki, inşaat sektörünü, otomotiv ve diğerlerini yadsımıyorum; ama, yukarıda saydıklarım Türkiye’yi belli noktalara hızla taşıyacak sektörlerdir.
Ya ekonomi ve genel durum...
Türkiye’nin ölçülebilen ve sayılabilen Gayri Safi Milli Hasılası 200 Milyar dolardan, 150 Milyar dolar’a indi. Kayıtdışı ekonomiyi hesaplamak için bugünkü GSMH’sini 3 veya 4 ile çarparsak Türkiye’nin ortalama Gayri Safi Milli Hasılası 600 Milyar dolar civarında olması gerekir. Yani bu da kişi başına düşen GSMH’nin 10 bin dolar olması gerektiğini gösteriyor. Ben, bunun pek gerçek olduğunu zannetmiyorum. Fakat tüketim miktarları üzerinden yapılan uluslararası değerlendirmelere göre Türkiye’nin fert başına düşen milli gelirinin 7500 dolar olduğuna dair veriler de mevcuttur.
Bunu söylerken kayıt dışı yoktur demek istemiyorum, mutlaka vardır. Bana göre kayıt dışı ekonomi asgari %40 civarındadır ve çok yüksektir. Bir takım söylentilere göre kayıt dışı ekonomi % 80’lerde veya %20’lerde fark etmez, her durumda çok fazladır. Bu kayıt mutlaka kontrol altına alınmalıdır.
Burada üç konu üzerinde önemle duruyoruz. Birincisi istihdam. Büyüme aşamasına geçmeden dahi, mali sorumluluklardan vazgeçerek, istihdamı teşvik eden özel önlemlerin alınması gerekir. Bunun için esnek istihdamı dahi düşünmelidir. Çünkü, istihdam hem ekonomik hem de sosyal bir olaydır. Bu konunun aksi etkilerini de düşünmek lazım. İkincisi; büyümeye geçme aşamasında verginin bir sonuç değil, araç olarak kabul edilmesi gerekir. Vergi kalkınmayı hızlandıran, ekonomiyi yönlendiren bir araç olmalıdır. Vergi oranları düşürülerek, tabana yayılmalıdır ve katma değer sağlanmalıdır. Ve herkes vergi kapsamı içine alınmalıdır.
Üçüncüsü; kayıt dışı ekonomi kayıt içine alınmalıdır. Pek çok yüksek eğitimliler bile kayıt dışı tutularak, sigortasız olarak çalışmaktadır. Gerisini düşünün bir kere.
Bu kayıt dışılık, kayıt altına alınarak, yükü hafifleterek, kontrol altında tutulmalıdır. Kayıt altına almak, ceza vermek demek değildir.
Bir alternatif...
İrlanda, yabancı sermaye girişi olarak 70 Milyar doları yakalamış durumda. Ayrıca, İrlanda’da ortaya atılan bir yaklaşıma göre; yabancı sermayeye yatırımlar planlanırken; pahada ağır, yükte hafif malların üretilmesi benimsenmiş. Böylelikle ulaşım ve nakliyede tasarruf sağlamak hedeflenmiş. Ardından emeğe saygı anlamında; yaşam seviyesini yükseltmek için, devlet yükümlülüklerinden vazgeçsin , işveren de bu yükümlülükler kadar ücretleri arttırsın. Böylelikle ortak olarak bir refaha ulaşmak hedefleniyor. Biz kayıt dışılık kontrol altına alınsın derken, daha verimli, daha adil, tam istihdama ve üretime yönelik bir ortam yaratmaktan bahsediyoruz.
Geçinmek sorunu...
Çünkü, bugünün Türkiyesinde en büyük sorun geçinmek sorunu olmuştur. İnsanlar değil lüks tüketimlerini en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamaz duruma gelmiştir. Öncelikle, ekmek yiyorlar, ekmeğin yanında yoğurt ve zeytin yiyorlar. Diğer tüketimleri için para kalmıyor. Düşünün, tuvalet kağıdı tüketiminde Yunanistan’ın altıda birine düşmüş durumdayız. İnsanlar ellerini yüzlerini yıkayacaklar, dişlerini fırçalayacaklar ki, sabun ve diş macunu tüketimi artsın, yeni fabrikalar kurulsun. Ama, insanlar 200-300 milyon ile sadece ekmek ve zeytin yiyebiliyorlar. Başında söylediğim gibi, üretim, istihdam ve kayıt dışındaki ekonominin, kimseye yük olmadan kontrol altına alınması lazım.
Avrupa Birliği...
Bir takım şeyler global değerlerle açıklanamıyor. Çin’in doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının 20 milyar dolardan, 70 milyar dolarlara çıkmasının altında da satılabilir bir mal ve bunu alacak yabancı müşterinin yaratılması yatmaktadır. Türkiye, üreteceği malların maliyetleri ve satış fiyatları ile dünya piyasalarında satılan malların maliyet ve satış fiyatlarını incelemek zorunda.
Şayet tekstilde veya başka bir malda tüm dünyaya mal satmak istiyorsanız, o malın dünyadaki üretim, maliyet, alış, satış fiyatlarını çok iyi incelemek, pazar beklentilerini tesbit etmek, bu fiyat ve kaliteyi yakalamak zorundasınız. Bunun yolu da Avrupa Birliği’nden geçiyor.
alıntı..