Egemen basının ‘aklı’ karıştı

ohlin

Bayan Üye
MİT-yargı-emniyet üçgeninde devam eden hükümet-cemaat gerilimi, egemen basının köşelerinde de sürüyor. Hepsi iktidar yandaşı olan kalemler “iktidarın aklı” konusunda tartışıyor.

Aralarında MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın da bulunduğu MİT mensuplarının şüpheli sıfatıyla ifade vermeye çağırılmasıyla başlayan hükümet-cemaat gerginliği sürüyor. Egemen basının köşelerinde de konuyla ilgili hararetli bir tartışma devam ediyor. Hepsi AKP iktidarına desteğini açık bir biçimde beyan eden kalemler, gerilim dolayısıyla “iktidarın aklı” konusunda tartışıyorlar. Cemaate yakınlığıyla bilinen bazı yazarlar gerilim hususunda “ortak akıl” vurgusunu ön plana çıkartırken, hükümet cephesinde yer alan başkaları “akıl tutulması”ndan söz ediyor. Ancak krizin taraflarının aynı iktidar blokunun parçası olması, mevcut iktidarın politikalarının esasları konusunda aynı tezleri savunuyor olmaları, söylenenlerin birbirinden farkının ne olduğunu anlamayı güçleştiriyor.

Yasin Doğan: ‘İnsanın bir uzvu başka bir uzvuna adavet besleyemez’
Yeni Şafak’ta Yasin Doğan müstear adıyla köşe yazıları yazan Erdoğan’ın danışmanı Yalçın Akdoğan, dünkü yazısına “Her türlü oyunun farkındayız” başlığını koydu. Akdoğan yazısının girişinde “İnsanın bir başka bir uzvuna adavet besleyemez, gönül koyamaz, hasmane tutum takınamaz” dedikten sonra, Gülen ile Erdoğan arasında herhangi bir çatışma olamayacağını, bunların “aynı insanlar olduğunu” söyledi.

Akdoğan, Gülen cemaati ile AKP arasında hiçbir zaman çekişme ve çatışma yaşanmadığını, bundan sonra da yaşanmayacağını iddia ederek, “Bu sadece gönül birlikteliği değil, büyük Türkiye idealinde temerküz eden bir amaç ve hedef birlikteliğidir” sözleriyle AKP ve cemaatin aynı iktidar blokunun içerisinde yer aldığının altını çizmiş oldu. Akdoğan yaşanan gerilimin ise “Türkiye’i iddialarından ve demokratikleşme perspektifinden koparmaya çalışanların” oyunu olduğunu ileri sürdü.

Hüseyin Gülerce: “Ortak akla ihtiyaç var”
Zaman yazarı Hüseyin Gülerce ise dünkü yazısına “Son tuzak: İktidar-cemaat…” başlığını koydu. Hükümetle cemaat arasındaki gerilimin “Ergenekon davasını sulandırma ile vazifeli medya mensuplarının, sindikleri mevzilerinden fırlamaları”na vesile olduğunu iddia eden Gülerce, “’AK Parti'yi ve Gülen'i Bitirme Planı’nda ‘dost kuvvetler’ olarak vazifelendirecekler, erine gerine ‘biz demedik mi?’ pozlarıyla sahnede. Sanki tam da aradıkları fırsat doğmuş gibi, bir ‘cemaat heyulası’ ve algısı pompalanıyor” dedi. Gerilimin “Ergenekoncular” tarafından icat edildiğini ima eden Gülerce, “Alenen hükümete sesleniyor; ‘bitirin şu cemaatin işini’ diyorlar” diye devam etti.

Gülerce “ortak düşmana” işaret ettikten sonra “tam da bugün itidale, sağduyuya, ortak akla ihtiyaç var. Klasik bir talep ama başka yol bilen varsa söylesin. Yargısı, istihbarat teşkilatı ve emniyet güçleri tartışmanın odağına oturmuş, hükümet ile yargısı karşı karşıya gelmiş görüntülü bir Türkiye'nin kime ne faydası var?” dedi.

Hüseyin Gülerce yazısının devamında MİT kanununda yapılacak değişikliği kastederek alelacele yeni kanun düzenlemeleri yapılırsa, “Ergenekon davası üzerinden demokratikleşme sürecinin dinamitlenmesi bile söz konusu” olur diyerek, “asırlık vesayetin gücünün tükenmediğini, ciddi bir zaafa da uğramadığını” iddia etti.

Cengiz Çandar: Akıl tutulması
İktidarın bir başka destekçisi, Cengiz Çandar ise dünkü yazısına “Akıl tutulması, saptırma, çarpıtma…” başlığını koydu. MİT’çilerin şüpheli sıfatıyla ifade vermeye çağırılmasının esas olarak Oslo sürecinin soruşturulması anlamına geldiğini söyleyen Çandar, Oslo görüşmelerinin polisin hazırladığı fezlekeyle soruşturulmaya kalkışılmasının siyaseti soruşturmak anlamına geleceğini söyledi. Çandar, “Bu da, polis-yargı ekseninin, bizzat siyaset yapmaya başlamış olduğu anlamına gelir” dedi.

Yaşanan süreci bir “akıl tutulması” olarak niteleyen Çandar, yazısının sonunda ise şu ifadelere yer verdi: “Olan-bitene bir gözlemci polis-yargı eksenini kastederek, şu hükmü verdi: ‘Bu kez baltayı taşa vurdular. Balta eğrildi. Zarar gördü. Ama taş da zarar gördü.’‘Taş’ın restorasyonu mümkün. Baltayı ise birilerinin elinden alıp gömmek gerek. Bir de bazılarının ‘akıl tutulması’nı tedavi etmek...”

Akif Beki: Aman Ergenekon tuzağına düşülmesin diye diye…
Başbakan’ın eski danışmanlarından Akif Beki ise dünkü yazısına “Ergenekon’un hile ve tuzakları” başlığını koydu. Beki, özel yetkili mahkeme düzeninin mahzurlarına dikkat çekenlerin “Ergenekon tuzağına” düşmekle yaftalandığını söyledi. “’Hani bir gün bu olağanüstü hal şartlarının yargı düzeni de son bulacaktı. Hem bak dışarıda Ergenekoncu da kalmadı, vadesi doldu bu icadın, ilgasının zamanı geldi galiba’ demeyin” diyen Beki yazısını, “İşte o zaman, sırtınıza uğursuz bir Ergenekoncu damgası yemeğe müstehak olursunuz. Toplumsal meşruiyetini kaybetse bile hayatını sürdürmek için varlığına talep yaratma durumundaki bir çarkın dişlilerine yem lazım, o siz olmayın” diye sürdürdü.

Dolayısıyla Akif Beki de bir kez daha yaşanan gerilimi “akıl tutulması” diye değerlendirenlerin tarafında yer aldı.

Osman Can: MİT de vesayetçi
Star yazarı Osman Can ise MİT yöneticileri hakkında Erdoğan’ın izni olmadan soruşturma yapılamayacağını yazdı. Can, MİT kanununda yapılmak istenen değişikliğin ise, Bülent Arınç’ın sözleriyle, “kanunda yazılı olanın daha büyük harflerle ve anlaşılır bir dille yazılması” anlamına geldiğini savundu.

Yazısının devamında “MİT’i tartışıyoruz da, bu kurumun yasal kurgusunu tartışıyor muyuz? Hayır!” diyen Osman Can, bu kurumun da bürokratik iradeye göre işleyecek tarzda kurgulanmış olduğunu söyledi. Can, “Bu otorite sivil irade değil. Fatura ise ‘siyasi sorumluluk ilkesi gereği’ tabii ki her zaman hükümete çıkarılır/çıkarılmıştır” sözleriyle “ortak akıl”cı koroda yer aldı. Yazısının sonunda ise “darbeci zihniyet” hatırlatması yaparak, MİT için “Böyle olunca da “neden darbeleri haber vermedi” veya “neden darbeleri önlemedi” biçimindeki sorular anlamsızlaşıyor. Bu kurum zaten darbeleri haber vermemek için inşa edilmiş durumda” dedi.

Hangi aklı tartışıyorlar?
Hükümet-cemaat geriliminde farklı pozisyonlar alan yandaş yazarların hangi aklı tartıştıkları, hangi temel başlıklarda ayrıştıkları ise bir muamma. “Ortak akıl” diyenler AKP iktidarının yeni bir rejim tesis etmesiyle resmi ideoloji derecesine yükselttiği “askeri/bürokratik vesayete karşı demokratikleşme” söylemine sarılırken, “akıl tutulması” diyenler “çizmeyi aştınız” uyarısında bulunuyor. Ancak son on yılda siyasetin kuralsızlaştırılarak, hukuk dışı uygulamalarla mevcut iktidar bloku elinde tekelleştirilmesi konusunda herhangi bir söz edilmiyor. Zira bu konuda gerçekten “ortak bir akla” sahipler…
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst