Edirne

sEmih

Kayıtlı Üye
Edirne'de doğan II. Mehmet (Fatih) babasının 1451'de ölümü üzerine doğduğu şehirde tahta çıktı. Edirne bu dönemde İstanbul kuşatmasının hazırlıklarına sahne olurken, İstanbul surlarını döven toplar bu kentte döküldü. 1453 yılında İstanbul'un fethedilmesinden sonra Edirne başkent unvanını İstanbul'a devretse de Rumeli akınları nedeniyle imparatorluk için ikinci merkez olarak önemini sürdürdü. Fatih, çoğu seferini bu kentte planladı. Eğlencelerin en renklilerinin yaşandığı kent, 1457 yılında şehzadelerin bir ay süren sünnet düğünlerine de sahne oldu.
Fatih'in ardından 1481 yılında tahta çıkan II. Bayezit zamanında Edirne'de onun adıyla anılan külliyenin temelleri atıldı. Yine o dönemde, 1509 yılında 'küçük kıyamet' diye adlandırılan büyük bir deprem yaşandı. Edirne II. Bayezit ve oğlu I. Selim (Yavuz Sultan Selim) arasındaki mücadeleye de tanıklık etti. Tahtını I. Selim'e bırakmak zorunda kalan II. Bayezit Edirne yakınlarında Sazlıdere'de öldü. İran ve Mısır seferlerinin hazırlıklarını bu şehirde yapan I. Selim'in ölümü de Edirne yolunda öldü.

OSMANLI BAŞKENTİ EDİRNE
Sultan Süleyman (Kanuni) 1520 yılında padişah olunca başlattığı Belgrad Seferine Edirne'den yola çıktı. Kanuni Süleyman zamanında büyük gelişme gösteren şehrin su yolları Haseki Sultan tarafından bu dönemde yapıldı. II. Selim de Edirne'yi seven hükümdarlardan biri olarak saltanatının önemli bir kısmını Edirne'de geçirdi. Kentin en önemli eserlerinden Selimiye Camii de bu sevginin bir ürünüdür. II. Selim'den sonra gözden düşen Edirne, I. Ahmet döneminden başlayarak 17'nci yüzyıl boyunca yine büyük ilgi gördü. Bunun nedeni Edirne'nin o yıllarda moda haline gelen avcılık için uygun bir alan olmasıydı. Ayrıca o dönemde gerçekleşen Avrupa seferleri, Edirne'nin önemini daha da artırdı. Tunca üzerinde yapılan kayık sefaları da I. Ahmet zamanında başlamıştı.
1658 yılından sonra Edirne'ye gelen IV. Mehmet zamanında şehir çevresi gezinti yerleri, avlaklar ve köşklerle donatıldı. Edirne'den başlayan seferler ve seferlerin getirdiği canlılık nedeniyle kent en parlak günlerini yaşıyordu.
1683 yılından sonra Edirne'nin parlak döneminin sona erdiği görülür. Edirne yine her yıl Osmanlı ordularının toplandığı bir merkez durumundaydı ama, üst üste gelen yenilgiler sonucunda Macaristan'dan Balkanlar'dan ve düşen Osmanlı kalelerinden gelen asker ve göçmenlerle dolup taşıyordu. Edirne bu dönem çeşitli iç karışıklıklara da sahne oldu. 1695 yılında Eski Cami'de kılıç kuşanarak tahta çıkan II. Mustafa, ordusunun başında üç kez sefere çıktı. 1699 yılındaki Karlofça Antlaşması'ndan sonra bir süre İstanbul'a giden II. Mustafa çok sevdiği Edirne'nin ve avlaklarının özlemine dayanamayarak Edirne'ye yerleşti. Bu tutum, İstanbul halkının, özellikle ulema sınıfının geçim sıkıntılarına neden sayıldı ve 1703 yılındaki Edirne Ayaklanması olarak anılan olayla II. Mustafa'nın saltanatı sona erdi. Edirne Ayaklanması kentin gelişimini büyük ölçüde etkiledi. Eski üstünlüğünü yitiren şehir, ancak yeni seferler için İstanbul ve Anadolu'dan gelen birliklerin konakladığı bir üs konumuna gelmişti. III. Ahmet'ten sonra, 19. yüzyıl başlarında II. Mahmut'un gezisine değin Edirne uzun yıllar boyunca padişahların uğrak yeri olmaktan çıktı.
 
Edirne, Türkiye Cumhuriyeti'nin Marmara Bölgesi'nin Trakya yakasında yer alan, doğuda Kırklareli ve Tekirdağ, güneyde Çanakkale ve Ege Denizi, batıda Evros (Yunanistan) ve kuzeyde Hasköy (Bulgaristan) ile çevrili ildir.

Edirne ilinin geneli düzlük olup il sınırları içerisindeki herhangi bir yükselti 500 metreyi aşmadığı için ilde dağ bulunmamaktadır. Korudağ Edirne'de bilinmesine rağmen bu yanlış bir bilgidir. %25'i ormanlık olan ve topraklarının %57'sinde tarım yapılan ilin en önemli akarsuyu, Karaağaç hariç olmak üzere Türk-Yunan sınırını çizen Meriç'tir.

İlin iklimi güneyden kuzeye doğru çıkıldıkça sertleşir; Ege Denizi'ne kıyısı olan güney kesiminde daha çok ılıman Akdeniz iklimi yaşanırken il merkezinin de bulunduğu kuzey kesiminde sert kışlarıyla kendini gösteren karasal iklim hâkimdir.

Edirne adı, kentin Latince ve Yunanca ismi olan Hadrianoupolis (Hadrianus'un kurduğu şehir, Hadrianus'un şehri) sözcüğünün Türkçede Edrenebol, Edrene ve Edirne olarak evrimleşmesiyle bugünkü hâlini almıştır. Başka bir ihtimal de, gene Hadrianoupolis'ten türetilmiş olan, şehrin Bulgarca adı Odrin'den evrimleşmiş olmasıdır.

1357'den beri düzenlenen Kırkpınar Yağlı Güreşleri yaz aylarında birçok yerli ve yabancı turisti çeker.

Cumhuriyet'in kuruluşu ile beraber Edirne'de eğitim kurumları da hızlı bir gelişme göstermiş, son yıllarda Edirne, eğitimde gelişmişlik düzeyi açısından Türkiye'nin önde gelen kentleri arasına girmiştir. Edirne'de okur-yazar oranı cumhuriyet dönemi boyunca Türkiye genelinin üzerinde olmuştur. Son yıllarda gerçekleştirilen kurslarla okur-yazarlık oranı %99'a ulaşmıştır.

2014 yılı itibarıyla bünyesinde 39.696 öğrenciye eğitim veren Trakya Üniversitesi de Edirne'de yer almaktadır.

Edirne ilinde Trakya'nın diğer illerindeki gibi 9/8'lik ritmin ağır bastığı halk türküleri yaygındır. Diğer Ardında Sümbüllü Bağlar, Karakuşun Yüksektendir Oyunu, Kızılcıklar Oldu Mu, Evreşe yolları dar, Püskül Pencereden Uçtu, Yüksek Yüksek Tepelere Ev Kurmasınlar vardır.

Edirne ilinde yaşayanların, kendilerine özgü kıvrak ezgilerle bezeli ve yöre düğünlerinin ayrılmaz bir parçası olan Roman havaları da Edirne folklorunun tamamlayıcı bir parçasını oluşturur. Bunların en tanınmışları: Güm Güm Teke, Kako Sali, Anako, Yağmur Yağdı, Maşa Satarım gibi.

Edirne il merkezinde tarihi yapılar Türkiye'nin diğer kentlerine nispeten daha iyi korunmuştur. Kentte görülecek yerler Roma-Bizans dönemi ve Osmanlı-Türk dönemi adı altında iki ayrı başlık altında toplanabilir.

Roma-Bizans dönemi

Kentin tarihinin bu kısmından günümüze fazla eser kalmamıştır; şehirde bu döneme ait biricik yapı, 19. yüzyıl sonlarına kadar ayakta kalmış Roma dönemine ait Hadrianopolis surlarının yıkıntıları ve de eskiden üzerinde 1893 yılında inşa edilmiş ve 1953 senesinde depremde zarar gördüğü ve kentin silüetini bozduğu gerekçesiyle dönemin belediye reisince dinamit kullanılarak yıktırılmış bir de saat kulesi bulunan Makedonya Kulesi'dir. Makedonya Kulesi adı Osmanlının ünlü seyyahı Evliya Çelebi'nin Seyahatnâme adlı eserinde geçmektedir.

Osmanlı-Türk dönemi

Kent bu dönemden kalma yapılar bakımından oldukça zengin olup bunlar dini ve sivil yapılar olmak üzere iki altbaşlıkta toplanabilir.

Dinî yapılar

Bu yapılar içerisinde en görkemlisi klasik Osmanlı mimarisinin doruk noktası sayılan ve Mimar Sinan'ın 'ustalık eserim' dediği Selimiye Camii'dir (1575). Bunun dışında Eski Cami (1414) ve Üç Şerefeli Cami (1447) klasik dönem öncesi Osmanlı mimarisinin anıtları olarak kent merkezini süslemektedir. Şehirde görülebilecek diğer tarihî camiler Muradiye Camii (1426), Ayşekadın Camii, Darülhadis Camii, Defterdar Camii, Hıdır Ağa Camii, Gazimihal Camii ve Şahmelek Camii'dir.

Edirne kentinin biraz dışında yer alan İkinci Beyazıt Kulliyesi (1488) mimarisiyle olduğu kadar zihinsel engellilerin tedavi edildiği, günümüzde Sağlık Müzesi olarak kullanılan şifahanesi ile de dikkat çekmektedir.

Ayrıca kentte Kaleiçi'nde bulunan İtalyan Kilisesi, Kıyık'ta bulunan Sveti Georgi Bulgar Kilisesi ve Kirişhane'de bulunan Sveti Helena-Konstantin Kilisesi günümüze kadar gelmiş ve ayinler hâlâ yapılmaktadır.

Kaleiçinde bulunan Edirne Büyük Sinagogu vardır. Türkiye sınırları içerisindeki en büyük ve Avrupa'nın 3. büyük sinagogu olan yapı, 26 Mart 2015 tarihinde 46 yıl aradan sonra yeniden ibadete açılmıştır.

Sivil yapılar

Sivil yapılar içerisinde anıtsal niteliğe sahip olanların başında Edirne'nin köprüleri gelir; bunların en eskisi Tunca Irmağı üzerindeki Gazi Mihal Köprüsü'dür (1420). Bu köprü yakınında Yıldırım ve Seferşah isminde iki küçük köprü daha bulunur. Kent merkezinden Karaağaç'a giden yol üstünde ilk karşılaşılan köprü Tunca Köprüsü (1615), ikincisi ise Meriç nehri üzerinde kurulu Meriç veya Mecidiye Köprüsü'dür (1842).

Edirne'deki en uzun köprü, il merkezi dışında Ergene nehri üzerinde yer alan ve ilçe merkezine ismini vermiş olan Uzun Köprü'dür.

Günümüzde bir kısmı otel olarak kullanılan tarihî Rüstem Paşa Kervansarayı (1554) da Edirne'nin görülmesi gereken anıtlarından birini teşkil eder. Bu binada yapılan restorasyon çalışması, 1980'de Ağa Han Ödülü almıştır.

15. yüzyıldan kalma Edirne Sarayı, 93 Harbi'nde cephanelik olarak kullanılmış ve kentin düşeceğinin anlaşılmasından sonra cephaneler Rusların eline geçmesin diye havaya uçurulmuştur. Bu patlamadan sonra sadece Adalet Kasrı denilen kısmı sağlam kalmıştır. Kalıntıları Kırkpınar Yağlı Güreşlerinin düzenlendiği Sarayiçi semtindedir.

Edirne'de bulunan sivil tarihî yapılar arasında sayıları hızla azalan eski Edirne evleri de önemli yer tutar. Çoğu Kaleiçi semtinde bulunan ve neredeyse tümü ahşap olan bu evlerin bazıları son yıllarda restore edilmektedir.

Kaynak : Vikipedia
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst