nones
Bayan Üye
Bu olayda da hipnotizma ile uyutulan kimse 5-10 ya da 40-50 sene öncesine gönderilerek o hayatı anlattırılmaya başlanıyor...
Fakat uyutulan kişi, yaşının da altındaki bir zamana, meselâ 100 - 200 sene öncesine gönderilirse, görülüyor ki o bu defa bambaşka bir yerde yaşamış olan bambaşka bir insanın hayatını aynen kendi yaşamış gibi anlatmaya...
Peki bunun aslı nedir?
Gayet basıt!..
Biz demiştik ki, ruh`la (!) temas sağlandığı iddia edilen celseler, esasında Ruh`la olmayıp, o kişinin yapısına uygun bir CİN ile görüşmeler şeklindedir. Ve yine daha önce anlatmıştık ki, CİN`lerin yaşama süreleri insanların ortalama 10 - 15 katıdır; hatta 1350 yıl önce doğmuş olup ve hala da hayatlarını sürdürenler dahi bulunmaktadır...
Ayrıca onlar için, bize göre gayb olan bir çok şey gayb olmayıp, her an göz altındadır.
Şimdi bu hatırlatmadan sonra gelelim bu olayın açıklamasına:
İnsan uyutulduğu andan itibaren beynin düşünce ve muhakemeyle ilgili olan devreleri bilinç kontrolundan uzaklaşıyor, ve beyin her türlü etkiye açık hâle geliyor.
Bu halde beden bütün fonksiyonlarıyla, o insanın yapıtaşına en uygun (frekanstaki diyebileceğimiz) CİN`in etkisi altına girmektedir. Artık o andan itibaren karşımızda az önceki insan değil de, bizle temas kuran CİN vardır.
Bundan sonra siz istediğiniz kadar o şahsı geçmişe götürmek isteyiniz, her an karşınıza o CİN çıkacak; ve kendisi için gayb olmayan geçmişi veya yakın geleceği tesbit ederek suallerinizi cevaplandıracaktır...
Denilirse ki; ama bir süre daha, yani o şahsın yaşından daha önceki devreye gidecek olursak, bu defa karşımıza başka bir şahsiyet (kişilik) çıkmaktadır..? Bu da o insanın bedenindeki ruhun daha önce yaşadığı şahsiyettir!. Bu da reenkarnasyonun -aynı insan ruhunun daha önce başka bedenlerde ve daha başka kişilklerle yaşaması- ispatıdır.
Bİz de cevap verir ve deriz ki:
Temas kurulan CİN, sujenin (uyutulan kişinin) hayatından önceki zamana geçildiğinde, size artık o şahsın değil, başka bir yerde yaşamış olan, başka bir şahsın hayatından örnekler vermektedir.
Bu arada sujenin bedeninde görülen ve yaşatıldığı sanılan o devre ait hüzünlü veya sevinçli davranışlar ise, CİN`in beyinde meydana getirdiği irriteler sonucudur.
Nitekim bunu ispat için deriz ki, bugün insan beynine kompüterler ile girilmekte ve beynin üzüntü, sevinç veya gülme ve ağlama merkezlerine, beynin yapısına oranla elektrik verildiği anda gülme veya ağlama, ya da sair reaksiyonlar görülmektedir... Ve TIB dünyası bunu artık bilmektedir.
İşte bu durumlarda CİN`ler, beyne bu tür impulslar vererek ilgili davranışı göstertmektedirler.
Dışarıdan bunu bilemeyenler ise gerçekte bunun uyutulan kişinin içinde yaşatıldığı şartlardan dolayı oluştuğunu sanmaktadırlar.
Nitekim bundan bir kaç yıl önce Ankara`da bir gruba "Beşir`li Kirami" ismiyle "ben bir meleğim" diye gelen CİN, Sultan Alparslan`ın 1071`de Romenos Diojen ile yaptığı savaşı bütün safhalarıyla anlatmıştır ki, akıllara hayranlık verir... Savaş safahatını ve Alparslan ile Diojen`in konuşmalarını aynen ve kendi ağızlarından, kendi şive telaffuzlarıyla ve kendi lisanlarında verip, sonra da onu tercüme eden bu melek(!) bütün hazirunu adeta büyülemiş; ve kendisine bir ilâhmışçasına orada bulunan bazı kişilerin bağlanmasına yol açmıştır.
Bu sebeple bu gibi olaylarda operatörün yâni hipnotize eden şahıs ve hazirunun karşısına daima o kişi uyuduktan sonra bir CİN çıkmakta ve onların sorularını cevaplamaktadır...
Bu yüzden de asla reenkarnasyon diye bir şey olmayıp, meydana gelen görünümlerin içyüzü anlattığımız şekildedir...
Fakat uyutulan kişi, yaşının da altındaki bir zamana, meselâ 100 - 200 sene öncesine gönderilirse, görülüyor ki o bu defa bambaşka bir yerde yaşamış olan bambaşka bir insanın hayatını aynen kendi yaşamış gibi anlatmaya...
Peki bunun aslı nedir?
Gayet basıt!..
Biz demiştik ki, ruh`la (!) temas sağlandığı iddia edilen celseler, esasında Ruh`la olmayıp, o kişinin yapısına uygun bir CİN ile görüşmeler şeklindedir. Ve yine daha önce anlatmıştık ki, CİN`lerin yaşama süreleri insanların ortalama 10 - 15 katıdır; hatta 1350 yıl önce doğmuş olup ve hala da hayatlarını sürdürenler dahi bulunmaktadır...
Ayrıca onlar için, bize göre gayb olan bir çok şey gayb olmayıp, her an göz altındadır.
Şimdi bu hatırlatmadan sonra gelelim bu olayın açıklamasına:
İnsan uyutulduğu andan itibaren beynin düşünce ve muhakemeyle ilgili olan devreleri bilinç kontrolundan uzaklaşıyor, ve beyin her türlü etkiye açık hâle geliyor.
Bu halde beden bütün fonksiyonlarıyla, o insanın yapıtaşına en uygun (frekanstaki diyebileceğimiz) CİN`in etkisi altına girmektedir. Artık o andan itibaren karşımızda az önceki insan değil de, bizle temas kuran CİN vardır.
Bundan sonra siz istediğiniz kadar o şahsı geçmişe götürmek isteyiniz, her an karşınıza o CİN çıkacak; ve kendisi için gayb olmayan geçmişi veya yakın geleceği tesbit ederek suallerinizi cevaplandıracaktır...
Denilirse ki; ama bir süre daha, yani o şahsın yaşından daha önceki devreye gidecek olursak, bu defa karşımıza başka bir şahsiyet (kişilik) çıkmaktadır..? Bu da o insanın bedenindeki ruhun daha önce yaşadığı şahsiyettir!. Bu da reenkarnasyonun -aynı insan ruhunun daha önce başka bedenlerde ve daha başka kişilklerle yaşaması- ispatıdır.
Bİz de cevap verir ve deriz ki:
Temas kurulan CİN, sujenin (uyutulan kişinin) hayatından önceki zamana geçildiğinde, size artık o şahsın değil, başka bir yerde yaşamış olan, başka bir şahsın hayatından örnekler vermektedir.
Bu arada sujenin bedeninde görülen ve yaşatıldığı sanılan o devre ait hüzünlü veya sevinçli davranışlar ise, CİN`in beyinde meydana getirdiği irriteler sonucudur.
Nitekim bunu ispat için deriz ki, bugün insan beynine kompüterler ile girilmekte ve beynin üzüntü, sevinç veya gülme ve ağlama merkezlerine, beynin yapısına oranla elektrik verildiği anda gülme veya ağlama, ya da sair reaksiyonlar görülmektedir... Ve TIB dünyası bunu artık bilmektedir.
İşte bu durumlarda CİN`ler, beyne bu tür impulslar vererek ilgili davranışı göstertmektedirler.
Dışarıdan bunu bilemeyenler ise gerçekte bunun uyutulan kişinin içinde yaşatıldığı şartlardan dolayı oluştuğunu sanmaktadırlar.
Nitekim bundan bir kaç yıl önce Ankara`da bir gruba "Beşir`li Kirami" ismiyle "ben bir meleğim" diye gelen CİN, Sultan Alparslan`ın 1071`de Romenos Diojen ile yaptığı savaşı bütün safhalarıyla anlatmıştır ki, akıllara hayranlık verir... Savaş safahatını ve Alparslan ile Diojen`in konuşmalarını aynen ve kendi ağızlarından, kendi şive telaffuzlarıyla ve kendi lisanlarında verip, sonra da onu tercüme eden bu melek(!) bütün hazirunu adeta büyülemiş; ve kendisine bir ilâhmışçasına orada bulunan bazı kişilerin bağlanmasına yol açmıştır.
Bu sebeple bu gibi olaylarda operatörün yâni hipnotize eden şahıs ve hazirunun karşısına daima o kişi uyuduktan sonra bir CİN çıkmakta ve onların sorularını cevaplamaktadır...
Bu yüzden de asla reenkarnasyon diye bir şey olmayıp, meydana gelen görünümlerin içyüzü anlattığımız şekildedir...