Duygusallık

meridyen2

Kayıtlı Üye
Duygusallık


Duygusallık, insanlara sıkıntılı bir hayat yaşatan ve aynı zamanda Allah'ın Kuran'la bildirdiği anlayışla uyuşmayan, ancak insanların büyük bir çoğunluğunun fark edemediği önemli bir tehlikedir. Hatta, duygusal olmak çoğunlukla insanlar arasında takdir ve beğeni toplar, teşvik görür. Duygusallık sevginin bir tezahürü zannedilir, oysa Kuran ahlakından uzak insanların içlerinde yaşattıkları bir azaptır. Gerçek sevgi samimidir ve içtenlikle, açık açık, çekinmeden, kibir olmadan gösterilen samimi bir duygudur. Duygusallık ise sevginin gizlenmesinden veya Allah'a duyulması gereken sevginin insanların şahsına yöneltilmesinden kaynak bulur. Bu şekilde davranan insanlar sevgilerini yönelttikleri kişileri sahiplenir, hatta onlara karşı put edinmeye kadar varan hisler beslerler. Bu sebeple de sürekli ızdırap içinde yaşarlar.

Duygusallık dine muhalif olan bir duygudur. Kuran ahlakı insanlara, olayları gerçekçi bir bakış açısıyla görebilme ve akılcı bir yaklaşımla yorumlayabilme yeteneği kazandırır. Duygusallık ise insanları gerçeklerden uzaklaştıran, mantıksız düşüncelere iten ve yanlış kararlar almaya yönelten bir duygudur. İmanı ve Kuran ahlakını kavrayan insanlar için, duygusallığın zevk alınacak hiçbir yanı yoktur. Onlar bunun insanları hüzün, hüsran ve yıkıma sürükleyen bir düşünce şekli olduğunun bilincindedirler. Bu nedenle ne açık ne de gizli olarak kalplerinde böyle bir zayıflığa izin vermezler.

tavir_clip_image014.jpg


İman ettikleri halde duygusallığın Kuran'a muhalif olan bu yönlerinin farkında olmayan ya da bunları önemsemeyen insanlar ise, böyle bir konuda zayıflık gösterebilirler. Kimi zaman sadece kendi kendilerine gizli gizli yaşadıkları bu duygu, kimi zamanlarda tavırlarına da açıkça hakim olur. Bu duygunun en belirgin dışa vurumlarından biri, bu kimselerin bir türlü önüne geçemedikleri ağlama eğilimidir. Ağlama, kişinin bir şeye karşı koyamadığı şekilde üzülmesinden olur ki, bu da o kişinin Allah'ın yarattığı kadere gönül huzuru ve hoşnutlukla tevekkül edememesinden kaynaklanır. Duygusallığın etkisiyle bu kimselerin üzerinde sürekli bir hüzün hali vardır. Yaşadıkları her olayda üzülüp hüzünlenecek bir yön mutlaka bulurlar. Bundan dolayı hayatlarını sürekli ağlama eğilimi içerisinde geçirirler. Ancak ağlama denince akla sadece kişinin gözyaşı dökerek ağlaması gelmemelidir. Kimi zaman gerçekten bu şekilde ağladıkları da olur. Ama kimi zaman da fiziksel anlamda gözyaşı dökmedikleri halde ağlama devam eder; bu bedenin ağlamasıdır. Bu ruh halinde kişinin kimi zaman gözleri hafif nemlenirken kimi zaman da hiç ıslanmaz. Ama yüzünde hüznün neden olduğu belirgin bir sararma ve solma baş gösterir. Sesinde, takat ve canlılık yoktur. Bakışları donuk ve kederlidir. Üzerinde bir ağırlık ve bitkinlik, konuşmalarında ise yoğun bir ümitsizlik havası hakimdir. Vücutları, yoğun stres nedeniyle fonksiyonlarını gereği gibi yerine getiremez. Bu nedenle bu kimseler ruhi çöküntülerinin yanı sıra bedensel olarak da ciddi rahatsızlıklar yaşarlar. Bu ruh haline kapıldıkları anlarda önlerine dünyanın en güzel nimetleri dahi sunulsa, bunların hiçbirinden gerçek anlamda zevk alamazlar. Hiçbiri onları bu sıkıntıdan kurtarmada etkili olmaz. İmanın ve tevekkülün huzurunu ve konforunu yaşamak varken kendi elleriyle kendilerine sıkıntı dolu bir dünya oluştururlar.

Oysa Allah Kuran'da inkar edenler için, 'kazandıklarından dolayı az gülsünler, çok ağlasınlar' (Tevbe Suresi, 82) diye buyurmaktadır. Yani ağlamak, hüzünlenmek, üzüntü duymak inkar edenlere ait bir özelliktir. Aynı şekilde, Kuran ayetlerinde hep inkarcıların, cehennem ehlinin mutsuzluklarından, bedbahtlıklarından, sıkıntı dolu yaşamlarından bahsedilmektedir. Müminler ise Kuran'da hep neşeli olmaya teşvik edilmekte, pek çok ayette dünyada ve ahirette sevinç duyacakları konularla müjdelenmektedirler. Bu durumda iman ettiğini söyleyen bir kişi eğer sürekli elem dolu ya da ağlamaya eğilimli bir ruh hali içerisindeyse, bu onun tevekkül konusu başta olmak üzere pek çok konuyu yüzeysel değerlendirdiğini ve dinin ruhunu tam olarak yaşamadığını gösterir.

Bu nedenle dindar olduğunu söyleyen bir insan, her ne sebeple olursa olsun üzülmeyi, sıkılmayı normal karşılamamalı, bir mümin olarak böyle bir tavır göstermekten Allah'a sığınmalıdır. Allah ile dost olmanın, O'na güvenip dayanmanın huzurunu yaşamak varken böyle azap dolu bir hayat yaşamayı makul karşılamamalıdır. Allah'ın Kuran'da, "Dediler ki: "Rabbimiz, mutsuzluğumuz bize karşı üstün geldi, biz sapan bir topluluk imişiz. Rabbimiz, bizi (ateşin) içinden çıkar, eğer yine (inkara) dönersek, artık gerçekten zalim kimseler oluruz." (Müminun Suresi, 106-107) ayetleriyle dikkat çektiği gibi, dünya hayatında mutsuzluklarına yenilerek ahiret hayatlarını pişmanlık içerisinde geçiren kimselerin durumundan ibret almalı ve gerçek sarsılmaz imanı kazanmaya niyet etmelidir.
(alıntı harun yahya gizli azapların çözümü)
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst