Düşünsel Mezhebe Evet Hizipsel Mezhebe Hayır

SuskunDervis

Kayıtlı Üye
İdealist Değil,Realist Yaklaşım

İslam yolunda çalışanların,İslami ihtilaflar karşısında idealist bir tavırdan ziyade realist bir tavır içinde olmaları daha hayırlı olabilir.Çünkü idealist tutumlar teorik ve hayali bir dünya içinde kalınmasına neden olacağından problemi daha karmaşık ve çetrefilli hale getirecektir. Bu yönde düşündüğümüzde mezheplerin olmadığı bir İslami anlayışın,kısa vadede mümkün olmayan bir düşünce ve gerçekçi olmayan bir düşünce ve gerçekçi olmayan bir yaklaşım olduğunu görürüz.Çünkü çağımızda varlığını sürdürmekte olan mezheplerin dayandığı fikri dinamikler hala tartışma ve cedelle dolu uzun bir tarihin etkisi altındadır.Ve belirli sınırlar içerisinde kalmış dar bir zihniyetle ele alınmaktadır.Hatta bu mezhebi düşüncelere karşı tavır almak kendisine karşı çıkmanın dinden sapmak olarak anlaşıldığı apaçık öncüllere benzer olmuştur.Bu konuda kendisiyle şer’i bir hüküm ya da İslami bir kavram çıkarsadığımız pratik yöntemi araştırmamız hususunda bir örnek vermek istediğimizde ne görüyoruz?Arkasından ve önünden batılın gelmediği Allah’ın kitabı Kur’an’ı ve hevasından değil ancak kendisine vahyedilen vahiyle konuşan Nebi(saa)’nin sünnetini görüyoruz.

Ancak Kur’an,tefsir ve tatbikinde çeşitli içtihatlara maruz kalmaktadır.Sünnet ise çoğunlukla senet ve delalet açısından zannidir.Bu da hadisin senedinin sıhhati ve zayıflığının araştırılması için bize imkan tanımaktadır.Bazılarına göre raviler silsilesi güvenilir olmadığı halde,bazılarına göre güvenilirdir.Bazıları hadisin zahirinden bir şey,başkaları da başka bir şey anlamaktadır.Böylelikle kaynaklarda yapılan içtihatların farklılaşmasına göre belirli bir düşünceye karşı tutum da farklılaşmaktadır.Bunun bir sonucu olarak bazı düşünceler İslami görülürken diğer bir kısmı da gayri İslami görülmektedir.Peki öyleyse düşünce ve tutumlar nasıl bir araya gelecektir?Buradan hareketle mezheplerin,akide ve şeriatla ilgili ihtilaflarının, düşüncenin yapısını belirleyen arka plana ilişkin meselelerde olmadığını söyleyebiliriz.Bu meseleler genellik çeşitlenip birbiriyle çatışan içtihadi meselelerdir.Peki bu problemi nasıl halledeceğiz?

Yapılması Gereken Herkesi Hakikate Götürecek Fikri Diyalogtur

Belki de en iyisi kendisini yolun başında İslami sahaya dayatan realiteyi kabullenmemiz ve ilk adım olarak bunun olumsuzluklarını hafifletmeye çalışmamızdır.Bunu da ancak,mezhebi ihtilafları,fırkaların buluşabileceği ya da ayrılabileceği içtihatlar temelinde belirlenmiş,İslami bakış açılarından doğan ihtilaflar olarak gördüğümüz zaman gerçekleştirebiliriz.Böylece söz konusu ihtilaflar,İslam’ın anlaşılmasında kesinlik arz etmeyen görüşler olarak gerçek hacminde varlığını sürdürmüş olur.Çünkü bu görüşler kesinlik ve yakin derecesine ulaşmamıştır.Bu nedenle içtihada konu olan hususların gerek öncülleri,gerekse sonuçları itibariyle bazı fikri boşlukların mevcudiyeti üzerinde düşünme imkanı oluşabilmektedir. Böylece ihtilaf ettiğimiz bazı noktalarda buluşabilmek mümkün hale gelebilmektedir.Nihayet fikirlerin belirlenmesine uygun olarak tutum ve davranışları sınırlandıran taassubun etkisiyle kendisini söz konusu alana dayatan bazı zorlukları aşabilmek bile bizim için imkan sınırı içerisinde olabilir.

Bizim kendileriyle ihtilaf ettiğimiz karşıtlarımızla savaş açmak için,içinde hiçbir kutsallığı barındırmayan düşünce ya da kişileri kutsallaştırma yanlışlarından kurtulmamız gereklidir. Her şeyi tartışalım ve her fikri diyaloğa açalım ve herkesin bu noktadan hakikate doğru gidebilmesi mümkün olsun.Gerçekte buna ulaşmanın kolay olduğunu iddia etmemiz mümkün gözükmemektedir.Ancak fikri,ilmi ve psikolojik olarak uygun ortam sağlandığı takdirde meselenin bir nebze de olsa mesafe kaydetmeye izin vereceğine inanıyoruz.Özellikle de “bu mezheplerin taraftarlarından bazıları,geride kalan fanatik yandaşları kadar mezheplerine masumiyet ve kutsallık atfetmiyorlar.Bilakis mezheplerine değişmesi ya da hata ve doğru içermesi mümkün olan bir görüş(rey) olarak bakıp mütevazi davranıyorlar” diyen hakikatin peşinden koştuğumuz zaman.

Ortak Noktaların Ortaya Konması

Bizim gerçekçi ve heyecandan uzak bir şekilde tartışabilmemiz için farklı mezheplerin fikri dinamiklerine yakınlaşmamız gerekiyor.Hem de genel İslami ilişkiler üzerinde hiçbir olumsuz etki icra etmeksizin.Öyle ki,karşıt görüşlerin tepkisini,herkesin aradığı gerçek hakikate götürecek şekilde konuyu aynı tarafsızlıkla ve sakinlikle ele alan bir yaklaşıma dönüştürmelidir.Bu noktada önümüzde duran müşterek zeminin ve buluştuğumuz noktaların genel hatlarını gündeme getirmemiz faydalı olabilir.Bu da ihtilaf ettiğimiz noktalarda diğer mezheplerle yakınlaşma ve buluşma imkanlarının gerçekçi bir şekilde ele alınmasına katkıda bulunacaktır.

Diğer taraftan ise şeriatın anlaşılması noktasında iki mezhep arasında ibadet,muamelat ve şer’i hükümler etrafında birçok ortak içtihadlar meydana gelirken,diğer taraftan aynı mezhep içerisindeki ekollerin birbirleriyle bir çok konuda ihtilaf ettiklerinin halka sürekli olarak anlatılması da müsbet yaklaşımdır.Örneğin fıkhi konularda Hanbeli,Şafii ve İmamimiyye mezheplerine müntesip müçtehitler birbiriyle olan ihtilaflarından daha çok kendi mezhepleri içerisindeki ihtilaflarla uğraşmaktadırlar.Bu müspet tutumun amacı,mezhepler arasındaki ihtilafların İslam’dan çıkma anlamına gelmediğini,çünkü bu ihtilafların mezhep içerisindeki fikri birlik üzerinde hiçbir olumsuz tesir icra etmeksizin mezheplerin kendi içsel gerçekleri olarak kabul gördüğünü belirtmektir.

Diğer Mezhep Kaynaklarına Önem Verme

Herhangi bir mezhebin müçtehit ve mütefekkirlerinin,diğer mezheplerin dayandıkları kaynaklardan hüküm çıkarmanın yanında onların özel kaynaklarına başvurması gerekebilir. Böylece Müslümanlar,ihtilaf ettikleri noktalarda diğer mezheplerin kaynaklarından kendi görüşlerine mesnet olabilecek noktalar bulabileceklerdir.Ancak diğer mezheplerin kaynaklarına salt onların zaaf noktalarını yakalamak ve kendine dayanak noktaları aramak amacıyla yaklaşmak zaruri olmadığı gibi tercihe şayan bir tutum da değildir.Bilakis müspet tutum içerisinde olmak iki noktada ortaya çıkan olumlu bir durum meydana getirebilir:

1-Taraftarların,diğer mezheplere,onların inandıkları hususlardan hakikati ortaya çıkarmanın mümkün olduğunu hissettirmesi.Böylelikle üzerinde herkesin anlaşabileceği ya da bütün tarafları bağlayıcı bir noktadan diyaloğa başlamak mümkün hale gelebilir.

2-Kaynakların sıhhati üzerindeki ihtilafların aslında mutlak anlamda bir ihtilaf olmadığı, tersine bu ihtilafların aslında içinde taşıdığı doğru ve hakikat paylarına ulaşmaya yönelik sürekli bir çaba içerisinde bir taraftan bu kaynaklar üzerindeki kapsamlı çalışmaları yürütürken diğer taraftan da söz konusu kaynakların sıhhati üzerindeki tavrımızın mutlak olmadığını belirten bir çekinceyi de içinde barındırdığını hissettirmektir.

Mezhep Alimleri Arasında Panel ve Toplantılar Düzenlenmesi

Fikri ihtilafların olumsuzluklarının bu ölçüde hafifletilmesini kafi görmüyoruz.Söz konusu fikrin taraftarları nezdinde değişme yönüne doğru meydana gelen hareketlenmeler,uzlaşma ruhuna dostça bir görünüm kazandırmakta,bilakis tarafların içinde bulunduğu ortama hakim olan koşullar nedeniyle söz konusu yakınlaşma,karşılıklı övgüleşme ve durumu idare etmekten öteye gitmemektedir.Tüm mezheplerin alimleri arasında şahsi ilişkilerin mutlaka geliştirilmesi ve düzenlenen ortak panellerde çeşitli fikir alış verişlerinin mutlaka yapılması gereklidir.Çünkü bu tür bir ortam,kavramların çok daha duru,gerçekçi ve mutedil bir şekilde anlam kazanmalarını sağlayabilir.Diğer taraftan bu yaklaşım fikir ve eşyanın;sahih,sakin ve ilmi bir açıdan ele alınması üzerinde yoğunlaşan tarafsız ve dengeli diyalog yöntemlerinin gerçekleştirilmesinde İslami bir okula dönüşebilir.Çünkü böyle bir ortam,her ferde sözünde ve üslubunda bir nebze sadakat ve doğruluk verdiği gibi karşı tarafın bazı görüşlerini hatalı bulmasına rağmen yaşamakta olduğu İslami havayı hissetmesini sağlar.Zira insanın ihlas ve samimiyetinin zirvede olduğu anda bile hataya düşmesi mümkündür.Bizim ulema arasındaki toplantı ve fikir alış verişi üzerinde durmamız konuyu sadece bu kesimle sınırlı gördüğümüz anlamına gelmez.Bilakis biz,Müslümanlar arasındaki toplumsal etkileşimin,bu dine mensup her ferdin hayatını kuşatmasını istiyoruz.Ta ki herkes,kaderimizin ve hedefimizin bir olduğunu hissetsin.Böylece işlerin anlaşılması,ve uygulanmasında birbirlerini tanısın,sevsin, anlasın ve birbirlerine yaklaşsınlar.Bizim,ulema arasındaki toplantıları önemsememiz,onların ümmetin bilinçli ve öncü kesimini oluşturmaları nedeniyledir.Onlar düzgün olduklarında insanlar da düzelirler.Onlar bozulurlarsa,insanların işleri de bozulur.Çünkü toplumu harekete geçiren unsurlar,toplumsal olayları etkisi altına alan ve adımların ona göre atıldığı karmaşık duygular aracılığıyla aksiyon kazanır.

Alimler,sakin bir üsluba,bilinçli bir mesuliyete,dengeli bir tutuma ve konuların tarafsız bir şekilde ele alınışına sahip olurlarsa,ümmetin yaşanan süreçte tatmin olması,vakıaya soğukkanlı yaklaşabilmesi ve tarihi risaletin hareketinde asıl hedeflerine doğru yol alması mümkün olur.

Fikri Açılım

Biz,sunduğumuz bu takdimle mezhepleri belli bir alanda faaliyet gösteren insanları sıkıştırarak onlar üzerinde psikolojik baskı kuran bir olgu olarak değil de,mevcut vakıanın bir parçası olan bir düşünce ve farklı bakış açılarına işaret eden bir vakıa olarak ele almaya çalıştık…İlk dönme İslam çağlarında Müslümanların bu havayı nasıl teneffüs ettiklerini,bu yaşantıyı nasıl hayata geçirdiklerini ve bu ruhu temsil ettikleri halde karşıt düşüncelere baskı uygulamadıklarını görüyoruz.Onlar,şiddet ya da kompleksten uzak,kendilerine karşıt gördükleri fikirlere sakin bir şekilde muhalefet ediyorlardı.Bunun tek istisnası siyasi konulardı.Nitekim bazen karşıt görüşe baskı yapmayı,bu konularla ilgili durumlarda meşru görüyorlardı.

Bence başka fikirlere açık olmak,Müslüman şahsiyete geniş ufukluluk,geniş kalplilik gerçekçi bakış açısı ve objektif düşünce kazandıracaktır.Böylelikle diğer Müslümanlarla ihtilaf edilen konularda;açık,derin bir görüş kazanılacağı gibi kompleksten uzak bir düşünce biçimi mümkün hale gelecektir.Çünkü başkalarının fikirlerine açık olma;çağdaş insanın, düşünceyi özgürleştiren ilmi gelişme hareketi temelinde oluşmasını;onun hurafelerden, saçmalıklardan,gelişigüzellikten ve ani iniş çıkışlardan kurtulmasını sağlamıştır.Belki de ilmi ve kültürel uyanış,İslami araştırmalarda derinlik ve objektifliğin sağlanmasında başarılı tecrübelerin sunulmasına katkıda bulunmuştur.Nitekim İslami araştırmalar,İslam içerisindeki çeşitli fikir ve mezhepleri güvenilir kaynaklarından sunar olmuştur.Böylelikle çeşitli İslami içtihatları,ilmi ve taassuptan uzak bir şekilde ele alan;fıkhi literatürle karşılaşmış bulunuyoruz.Aynı şekilde insan ve hayatla ilgili kavramları açık görüşlülükle ele alan İslami düşüncelerle de karşılaşıyoruz.Fakat insan,bu araştırmalarının bazılarında bir yandan açıklık ve serbestliği görürken diğer yandan da içe kapanıklığı ve darlığı görebilir.Ancak biz,bu ikisinin birlikte var olarak bu ilmi havanın yayılıp çeşitli toplumsal alanları kuşatmasını ve İslam’ın ilim ve fikir çizgisinde;risalet,ilim ve hayatın samimi bir bağlılıkla ilerleyerek İslami bir manteliteye dönüşmesini umuyoruz.Ta ki Müslümanlar,sert koşulların birbirlerini diyalog ve fikir alış verişinden uzaklaştırdığı bir çok fırkalar haline gelmek yerine,sakin bir diyalog çerçevesinde,içerisinde bir çok fikir ve kavramın kucaklandığı tek bir fırka haline gelsinler.

Hayatı Kuşatan Evrensel Bir Çağrı Olarak İslam’a Sarılmak

Bazıları bu tür bir düşünce yönelimi içerisinde olmanın,hayallerde boğulmamıza sebebiyet vereceğini zannedebilirler…Çünkü onlara göre içerisinde yaşadığımız vakıa,problemler karşısında bu tür bir gerçekçiliğe ve soyutluğa izin vermemektedir.Bizim buna cevabımız ise realitede yaşanan her türlü problemin çözümünün,gerek onu kuşatan şartlar,gerekse ona hükmeden zihniyet bakımından çağdaş bir açılım gerçekleştirilmeksizin mümkün olamayacağı şeklindedir.Biz,vakıaya hükmeden koşulların değiştirilmesi çerçevesinde çağdaş bir açılım gerçekleştirerek,bu yolda kullanılan çeşitli yöntemleri denemeli ve planlamalı, başarılarından faydalanmamız icap eden parlak zaferlerle dolu tecrübeleri geliştirmeye çalışmalıyız.Nitekim daha önce bazı olumsuzlardan kurtulma sadedinde küçük bir adım boyutunda da olsa ilerlememizi temin edecek bazı olumsuzlukların bulunduğundan bahsetmiştim.

Bizim,bu sonuca ulaşabilmemiz açısından zaruri ve temel bir şartı gerçekleştirmemiz gerekiyor.O da hayatı kuşatan evrensel bir çağrı olarak İslam’a bağlılıkta ve İslam’ın hayata hükmetmesinde samimi ve ihlaslı olmak.Hedefin geniş ve kapsamlı olması,insan ruhunun ufka olan bakışında yeni bir boyut meydana getirmekte,insanın eşyaya olan ilişkisinde yeni bir bakış açısı yaratmaktadır.Çünkü risalet,ruhi ve fikri muhtevasında sadece hayatın belirli bölümleriyle kendini sınırlandırmamakta bilakis etrafındaki duvarları kırarak,engelleri aşarak hayatı kuşatmaktadır.İşte burada,risaletin uzun vadede ulaşması mümkün olan ufukları,kendi fikri ve eylemsel ufukları olarak belirleyen misyon sahibi şahsiyetin,asli özelliklerinden biri olarak geniş göğüslülük ve ufuk derinliğiyle birlikte,sabrı yaşamın bir parçası haline getirme olgusuyla karşılaşıyoruz.Ve yolların güllerle kaplı olmadığını ve hayatın ideallerden çok farklı olduğunu görüyoruz.Dikenler zorlu cihadın yoludur,engeller ve zorluklar ise mücahitlerin izlediği tabii gidişattır…Bu anlattıklarımızın tümünü beklediklerinden,onları ne zorluklar yıldırabilir ne de dikenler yollarından alıkoyabilir.Yolda meydana gelen elem ve acıların,onu yenmesi ise mümkün değildir…Bu nedenle İslam’a olan derin bağlılığın siyasi hizipçilikle bağdaşması mümkün değildir.Çünkü bu tür hizipçilik insanı,başkalarıyla dükkanında oturup onlara misyon sahibi bir insan olarak değil de meslek sahibi ya da tüccar olarak ilişkiye giren bir varlığa dönüştürür…Böylelikle çabucak yanan ve çabucak sönüveren duyguların,çıkarların,hassasiyetlerin başkaları tarafından kullanılmasına fırsat veren ve özden çok,şekli önemseyen bir anlayışla karşılaşırız.Ve son olarak şunu söylemeliyiz ki biz,fikri anlamda mezhebi kabul etmekle beraber,akılını kullanarak nerede nasıl davranması gerektiğini araştıran bir anlayışı ikame edeceğine,kışkırtılmaya meyilli bir taassuba dönüşen hizipçi mezhepçiliği kabul etmiyoruz…

Ayetullah Muhammed Hüseyin Fadlallah (Allah ruhunu korusun ve makamını yüceltsin)
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
bypuff
Geri
Üst