Efsunkar
Bayan Üye
Hiç bir şey gizli kalmamalı diyerek kurguladığım düşlerin ardından,
Saklı kalmış gerçeklerin güvensizliğine adıyorum seni, NONO
Yorgun argın eve kendimi zor atmıştım. Sabahtan beri midem bulanıyordu. Başıma belli aralıklarla bir ağrı saplanıyordu. Hiç bir şey fayda vermemişti. Kusmuştum gün boyunca. Hatta inanmayacaksın ama iki defa otobüsten indim, sırf arabanın içini mahvetmeyeyim diye. Nedenini ise bilmiyorum NONO, çok kötüyüm.
Çantamı yatağın kenarına nasıl attığımı bilmiyorum. Üzerimdeki hiç bir şeyi çıkarmadan, yorganımı açmadan, kendimi yatağın kollarına bıraktım. Yatağın üzerinde kıvranıyordum.
Yalvarıyordum, Rabbim, dayanamayacağım acıları verme bana, fakat hala daha ardı ardına iniyordu beynime sancılar. Her şeyimi verebilirdim sanırım, bu ağrıları çekmemek için. Kimsem yoktu yanımda NONO, senden başka. Bu halimi başka kimsenin görmesini istemezdim. Hastalıklı bir adam olduğumu kimse bilmemeliydi. Sen iyi bir sır tutucuydun benim için, NONO.
Ay doğdu. Güneş çekildi. Yıldızlar o kadar berrak ki tek tek sayılıyorlar. Şu gördüğüm kutup yıldızı, gemilerin yön bulmalarını sağlayan. Şu ise bir başına yalnız, tıpkı bana benziyor. Biliyorum ki ya ben onu taklit ediyorum ya da o beni taklit ediyor. Birbirimize borçluyuz yalnızlığımızı. Bağırsam sesimi duyar mı acaba, gelip yanıma paylaşır mı yalnızlığımı diye düşünüyorum. Görünüşe göre, hayır. Sanırım o da mutlu yalnızlığından.
NONO, niçin içinde olduğum zamanın çok dışına iteleniyorum insanlar tarafından? Benim gördüklerimle onların gördükleri çok farklı şeyler mi? Bakıyorum da yağmur yağarken bir benim yüzümde gülücükler açıyor. Neden ama NONO, neden?
Bu insanlar neden sevinmiyor, çiçeklerin suya kavuştuğuna, ağaçların kana kana su içtiğine? Sanırım onların bildikleri, benim bilmediğim başka şeyler var. Bu yüzden kimse gülmüyor. Evsiz çocukların, fakir insanların tepelerine de yağıyor diye değil mi? Evet, evet başka hiçbir sebebi olamaz. Peki, ama sen neden şimdi yüzünü astın NONO, yanlış bir şey mi söyledim?
Hiç kar da yağmıyor. Bembeyaz karlarla kaplı sokaklarda yürüyemiyorum artık. Basılmamış karlara basamıyorum. Kaldırım taşlarının altına birikmiş su birikintilerinin üzerine basıp geçebiliyorum sadece. Etrafa ve paçalarıma su sıçratıyorum.
Of, of, hadi biraz hayal kuralım NONO. Mutlu olabildiğimiz anları yaşayalım. Hadi kapa gözlerini, hisset NONO
Yemyeşil ve upuzun bir dağ yamacında ikimiz el ele yürüyoruz. Çimlerin arasında papatyalar, gelincik çiçekleri, dağ gülleri var. Güllerin arasında renkli kelebekler uçuşuyor, bal arıları polenleri dağıtıyor. Hadi ama yum gözlerini ve hayal et NONO, oyunbozanlık yapma. Sadece ikimiz varız. Sadece sen ve ben...
Uçarcasına yürüyoruz çimenlerin üzerinde, birbirimize oyunlar yapıyoruz. Gözümüzün görebildiği en uç noktada bir dağ beliriyor, sonsuzluğu simgeleyen, tepesi sisli, bulutlara karışmış. Senin yüzün gülücükler saçıyor. Gamzelerini hiç bu kadar belirgin görmemiştim. Ben yere eğiliyorum, bir küçük papatya koparıyorum, saçının kenarına takıyorum. Çok yakıştı sana NONO, çok.
İkimiz de çok mutluyuz, fakat kalbimizin bir köşesinde de olsa minicik bir korku var. Bizi hiç rahat bırakmayan, bizi hep takip eden bir korku bu... Ellerimden daha sıkı tut NONO, seni asla bırakmam.
Biz mutluluğa yürüyoruz, içimizdeki korku bizimle geliyor, rahat bırakmıyor bizi. Yeşil kırların üzerine sere serpe atıyoruz kendimizi, yuvarlanıyoruz. Neşe dolu sesin gök kubbenin içinde yankılanıyor. Uçan bütün kuşlar dönüp sana bakıyor, sana imreniyorlar, senin yerinde olmak istiyorlar,
ama sen izin vermiyorsun buna, kimseye vermiyorsun mutluluğunu.
Biz yuvarlanıyoruz, yemyeşil kırlar arasında. Senin saçlarındaki papatya kayıyor ve düşüyor. Gökyüzü kararıyor bir anda. Şimşekler çakmaya başlıyor. Kelebekler kayboluyor önce, ardından arılar. Uzaklardaki dağın zirvesinden bir karanlık iniyor aşağı ve yeşil kırlar çoraklaşıyor, papatyalar soluyor, dağ gülleri yapraklarını döküyor. Çöle dönüyor etrafımız. Sadece ikimizin çevresi yeşil kalıyor. Karanlık bize yaklaşamıyor, fakat her an tetikte. Bir boşluğumuzu bulsa, üzerimize çullanacak. Birbirimize sarılıyoruz. Daha sıkı sarılıyoruz. Bir ikimiz kalmışız dünyada ve sadece biz geri getirebilecekmişiz gibi yitenleri, birbirimize sarılıyoruz.
Aç gözlerini NONO, daha fazla konuşamayacağım. Baksana, yine sıkıştık kaldık bir başımıza. Yine bozduk tüm mutluluğumuzu. Farkında olmadan kalbimizin o minicik karasını ortaya çıkardık. Kimsenin anlamadığını sandığımız korkular, meğer tam gün yüzündeymiş ve biz anlayamamışız. Gizli saklı sandığımız korkularımız meğer ne kadar ortalıkta imiş, NONO.
Devam edecek miyiz peki? Korkularımızın üzerine gidecek miyiz? Savaşacak mıyız? Sadece ikimiz varız, sadece sen ve ben. Önümüzde yenilmez korkularımız, ardımızda kaybettiğimiz mutluluğumuz.
Biz ne zaman mutlu olabildik ki, diye soruyoruz şu günlerde birbirimize?
Hatırlayamayacak kadar çok zaman geçmiş üstünden, anımsayamayacak kadar çok acı çekmişiz. Mutluluklarımızın üzerine bir perde çekip üzerinde yaşam oyunu oynamışız.
Kimse yok senden başka sesimi duyan,
El ayak çekildiğinde.
Bir benim geceyi yaşayan,
Kurt kuş uyuduğunda.
Sonunu özlemle kurguladığımız, hayallerimizin aşkına
Sus NONO, şimdi konuşma.
Kimsecikler farkına varamasın
Saklı kalmış gerçeklerin güvensizliğine adıyorum seni, NONO
Yorgun argın eve kendimi zor atmıştım. Sabahtan beri midem bulanıyordu. Başıma belli aralıklarla bir ağrı saplanıyordu. Hiç bir şey fayda vermemişti. Kusmuştum gün boyunca. Hatta inanmayacaksın ama iki defa otobüsten indim, sırf arabanın içini mahvetmeyeyim diye. Nedenini ise bilmiyorum NONO, çok kötüyüm.
Çantamı yatağın kenarına nasıl attığımı bilmiyorum. Üzerimdeki hiç bir şeyi çıkarmadan, yorganımı açmadan, kendimi yatağın kollarına bıraktım. Yatağın üzerinde kıvranıyordum.
Yalvarıyordum, Rabbim, dayanamayacağım acıları verme bana, fakat hala daha ardı ardına iniyordu beynime sancılar. Her şeyimi verebilirdim sanırım, bu ağrıları çekmemek için. Kimsem yoktu yanımda NONO, senden başka. Bu halimi başka kimsenin görmesini istemezdim. Hastalıklı bir adam olduğumu kimse bilmemeliydi. Sen iyi bir sır tutucuydun benim için, NONO.

Ay doğdu. Güneş çekildi. Yıldızlar o kadar berrak ki tek tek sayılıyorlar. Şu gördüğüm kutup yıldızı, gemilerin yön bulmalarını sağlayan. Şu ise bir başına yalnız, tıpkı bana benziyor. Biliyorum ki ya ben onu taklit ediyorum ya da o beni taklit ediyor. Birbirimize borçluyuz yalnızlığımızı. Bağırsam sesimi duyar mı acaba, gelip yanıma paylaşır mı yalnızlığımı diye düşünüyorum. Görünüşe göre, hayır. Sanırım o da mutlu yalnızlığından.
NONO, niçin içinde olduğum zamanın çok dışına iteleniyorum insanlar tarafından? Benim gördüklerimle onların gördükleri çok farklı şeyler mi? Bakıyorum da yağmur yağarken bir benim yüzümde gülücükler açıyor. Neden ama NONO, neden?
Bu insanlar neden sevinmiyor, çiçeklerin suya kavuştuğuna, ağaçların kana kana su içtiğine? Sanırım onların bildikleri, benim bilmediğim başka şeyler var. Bu yüzden kimse gülmüyor. Evsiz çocukların, fakir insanların tepelerine de yağıyor diye değil mi? Evet, evet başka hiçbir sebebi olamaz. Peki, ama sen neden şimdi yüzünü astın NONO, yanlış bir şey mi söyledim?
Hiç kar da yağmıyor. Bembeyaz karlarla kaplı sokaklarda yürüyemiyorum artık. Basılmamış karlara basamıyorum. Kaldırım taşlarının altına birikmiş su birikintilerinin üzerine basıp geçebiliyorum sadece. Etrafa ve paçalarıma su sıçratıyorum.
Of, of, hadi biraz hayal kuralım NONO. Mutlu olabildiğimiz anları yaşayalım. Hadi kapa gözlerini, hisset NONO
Yemyeşil ve upuzun bir dağ yamacında ikimiz el ele yürüyoruz. Çimlerin arasında papatyalar, gelincik çiçekleri, dağ gülleri var. Güllerin arasında renkli kelebekler uçuşuyor, bal arıları polenleri dağıtıyor. Hadi ama yum gözlerini ve hayal et NONO, oyunbozanlık yapma. Sadece ikimiz varız. Sadece sen ve ben...
Uçarcasına yürüyoruz çimenlerin üzerinde, birbirimize oyunlar yapıyoruz. Gözümüzün görebildiği en uç noktada bir dağ beliriyor, sonsuzluğu simgeleyen, tepesi sisli, bulutlara karışmış. Senin yüzün gülücükler saçıyor. Gamzelerini hiç bu kadar belirgin görmemiştim. Ben yere eğiliyorum, bir küçük papatya koparıyorum, saçının kenarına takıyorum. Çok yakıştı sana NONO, çok.
İkimiz de çok mutluyuz, fakat kalbimizin bir köşesinde de olsa minicik bir korku var. Bizi hiç rahat bırakmayan, bizi hep takip eden bir korku bu... Ellerimden daha sıkı tut NONO, seni asla bırakmam.
Biz mutluluğa yürüyoruz, içimizdeki korku bizimle geliyor, rahat bırakmıyor bizi. Yeşil kırların üzerine sere serpe atıyoruz kendimizi, yuvarlanıyoruz. Neşe dolu sesin gök kubbenin içinde yankılanıyor. Uçan bütün kuşlar dönüp sana bakıyor, sana imreniyorlar, senin yerinde olmak istiyorlar,
ama sen izin vermiyorsun buna, kimseye vermiyorsun mutluluğunu.
Biz yuvarlanıyoruz, yemyeşil kırlar arasında. Senin saçlarındaki papatya kayıyor ve düşüyor. Gökyüzü kararıyor bir anda. Şimşekler çakmaya başlıyor. Kelebekler kayboluyor önce, ardından arılar. Uzaklardaki dağın zirvesinden bir karanlık iniyor aşağı ve yeşil kırlar çoraklaşıyor, papatyalar soluyor, dağ gülleri yapraklarını döküyor. Çöle dönüyor etrafımız. Sadece ikimizin çevresi yeşil kalıyor. Karanlık bize yaklaşamıyor, fakat her an tetikte. Bir boşluğumuzu bulsa, üzerimize çullanacak. Birbirimize sarılıyoruz. Daha sıkı sarılıyoruz. Bir ikimiz kalmışız dünyada ve sadece biz geri getirebilecekmişiz gibi yitenleri, birbirimize sarılıyoruz.
Aç gözlerini NONO, daha fazla konuşamayacağım. Baksana, yine sıkıştık kaldık bir başımıza. Yine bozduk tüm mutluluğumuzu. Farkında olmadan kalbimizin o minicik karasını ortaya çıkardık. Kimsenin anlamadığını sandığımız korkular, meğer tam gün yüzündeymiş ve biz anlayamamışız. Gizli saklı sandığımız korkularımız meğer ne kadar ortalıkta imiş, NONO.
Devam edecek miyiz peki? Korkularımızın üzerine gidecek miyiz? Savaşacak mıyız? Sadece ikimiz varız, sadece sen ve ben. Önümüzde yenilmez korkularımız, ardımızda kaybettiğimiz mutluluğumuz.
Biz ne zaman mutlu olabildik ki, diye soruyoruz şu günlerde birbirimize?
Hatırlayamayacak kadar çok zaman geçmiş üstünden, anımsayamayacak kadar çok acı çekmişiz. Mutluluklarımızın üzerine bir perde çekip üzerinde yaşam oyunu oynamışız.
Kimse yok senden başka sesimi duyan,
El ayak çekildiğinde.
Bir benim geceyi yaşayan,
Kurt kuş uyuduğunda.
Sonunu özlemle kurguladığımız, hayallerimizin aşkına
Sus NONO, şimdi konuşma.
Kimsecikler farkına varamasın