Yeni döndüm..kendimdeydim..kendimden döndüm..Terkettim,yeni geldim,bir elveda daha ekledim hatıratıma..Bugün farkettim sayfalarca yazdığı yazıları silmeye kıyamayan o küçük yazar artık romanları yakacak kadar gözü kara..Eski bir arkadaşın evini yakınlarından geçerken hissettim;sabahı zor bekleyip kahvaltıda buluştuğumuz günler sanki eski bir hikayede okuduğum samimi bir gölgeydi de ben şimdi yüreğinde elindeki vapurla uzaklara bilet almış bir yolcu görüyorum.
Ordan geçerken ne çok terkediş saklamışım,ne çok diyar terketmişim,ne çok insan unutmuş ne çok unutulmuş kaybedilmişim..farkettim..henüz farkettim öyle yeniki ben bile şaşkınım..inanın..
Bavullarımı toplayıp tek tek taşınıyorum yüreklerden,kimseye geri dönerim demeden veda etmeden,bekle yada bekleme demeden sessizce,zamanla,yavaştan,birden gidiyorum..
Ne geçmişi soruyorum ne geleceği..Susturdum tüm çılgın sorular tanrıçamı ..
Yolculuğun yansımalarıydı tüm hissetiklerim ve etkisiyle içimde gittikçe bulduklarımdı..
Kısa ama bence bir o kadar uzun bir yolculuktaydım.
Yol kitabımsa Buket Uzuner'in "Kumral Ada Mavi Tuna"sıydı.
-son izlediğim proğramda tadı hala damağındaymışcasına anlatıtığı kitabını-
Bazı cümleler vurdu beni en kalın kütük denilebilecek noktalarımdan..İşte orda bir cümle vardı halime koca bir irkiliş katıp kavuran..Yaşadıklarından sonra baş karakterle illgi yapılan bir cümlelik yorum."Tuna'nın gözlerinin mavisi koyulaşmış..bakışları derinleşmiş sanki.."
İşte aynen böyle gözlerimin mavisinin koyulaştığını ve hatıralarımın hatırlanmayıp silindiği eski kitabeler gibi zaman ve yok olmaya mahkum tarihi eser anılar gidilmeyen eski bir müze içimde..Kaç bavul var müzemde hepsi birbirinden farklı ..kimisi işlemeli,kimisi kahve,kimisi rengarenk..fakat tek ortak özellikleri var kokularına sinmiş,renklerini soldurmuş terkedilmişlik! Ayrılığın sisine bulanmış,buğulu kaskatı kesilmiş,yığılmış haller..Şimdi içlerini açıp bakmak merak değil hep vazgeçtiğim öylesine bir düşünce olup kalmış.Umursamazca konteynırın dibine bırakılmış küçük bir poşet gibi..
Hayat böyle geçerken damakta buruk,kırık bir tatlı tadı için içilen fincan dolusu kahveden telveler kalıyor geriye dilek uğruna yıkanan..Bende yıkıyorum içimi,telvelerimi..Belki kimi gün yıkarken ağlıyorum ama kimse görmüyor mutfağın kapısı arkamda,yerlerse taştan geceleri ayak sesleriyle irkilip alecacele gözyaşını silip gülümseyebilenlerdenim ne mutlu..sadece bu..peri efsanelerini dinledim..onlara inandım,geldim.Peri bacalarında tüten düşler gökyüzüne karıştı ve ben bir kez daha başladım yeni hayaller tüttürmeye hayal fırınımda..
Sizde istermisiniz bir parça zencefilli,peri sihriyle kabartılmış hayal kurabiyelerden ..
Ordan geçerken ne çok terkediş saklamışım,ne çok diyar terketmişim,ne çok insan unutmuş ne çok unutulmuş kaybedilmişim..farkettim..henüz farkettim öyle yeniki ben bile şaşkınım..inanın..
Bavullarımı toplayıp tek tek taşınıyorum yüreklerden,kimseye geri dönerim demeden veda etmeden,bekle yada bekleme demeden sessizce,zamanla,yavaştan,birden gidiyorum..
Ne geçmişi soruyorum ne geleceği..Susturdum tüm çılgın sorular tanrıçamı ..
Yolculuğun yansımalarıydı tüm hissetiklerim ve etkisiyle içimde gittikçe bulduklarımdı..
Kısa ama bence bir o kadar uzun bir yolculuktaydım.
Yol kitabımsa Buket Uzuner'in "Kumral Ada Mavi Tuna"sıydı.
-son izlediğim proğramda tadı hala damağındaymışcasına anlatıtığı kitabını-
Bazı cümleler vurdu beni en kalın kütük denilebilecek noktalarımdan..İşte orda bir cümle vardı halime koca bir irkiliş katıp kavuran..Yaşadıklarından sonra baş karakterle illgi yapılan bir cümlelik yorum."Tuna'nın gözlerinin mavisi koyulaşmış..bakışları derinleşmiş sanki.."
İşte aynen böyle gözlerimin mavisinin koyulaştığını ve hatıralarımın hatırlanmayıp silindiği eski kitabeler gibi zaman ve yok olmaya mahkum tarihi eser anılar gidilmeyen eski bir müze içimde..Kaç bavul var müzemde hepsi birbirinden farklı ..kimisi işlemeli,kimisi kahve,kimisi rengarenk..fakat tek ortak özellikleri var kokularına sinmiş,renklerini soldurmuş terkedilmişlik! Ayrılığın sisine bulanmış,buğulu kaskatı kesilmiş,yığılmış haller..Şimdi içlerini açıp bakmak merak değil hep vazgeçtiğim öylesine bir düşünce olup kalmış.Umursamazca konteynırın dibine bırakılmış küçük bir poşet gibi..
Hayat böyle geçerken damakta buruk,kırık bir tatlı tadı için içilen fincan dolusu kahveden telveler kalıyor geriye dilek uğruna yıkanan..Bende yıkıyorum içimi,telvelerimi..Belki kimi gün yıkarken ağlıyorum ama kimse görmüyor mutfağın kapısı arkamda,yerlerse taştan geceleri ayak sesleriyle irkilip alecacele gözyaşını silip gülümseyebilenlerdenim ne mutlu..sadece bu..peri efsanelerini dinledim..onlara inandım,geldim.Peri bacalarında tüten düşler gökyüzüne karıştı ve ben bir kez daha başladım yeni hayaller tüttürmeye hayal fırınımda..
Sizde istermisiniz bir parça zencefilli,peri sihriyle kabartılmış hayal kurabiyelerden ..