Efsunkar
Bayan Üye
Bu düşlerimin kimsesizliğine(!) düşülen bir dipnottur sadece, böyle bilinip, böyle söylene!
Sensiz düşlerin, senli yarınlarında ararım cümlelerin noktasını. Hep virgül koyuyor bu hayat hüznüme, devamı gelecek bir beste niyetine söyleniyor adım dillerde. Oysaki hayat avuçlarımdan kayıyor usulca, payıma düşen yalnızlık merhalesini taşıyamıyor omuzlarım daha fazla!
Ne zaman aşklanmayı düşünsem sen gelirsin aklıma, susarım! Sustuğum yerden küflü bir düş tutturur usum, uyurum uyanamam, çok severim söyleyemem, sensizliğin toplama yalnızlığını, düşlerimden çıkarıp kalanıma ekleyemem. Ve yine ben sensiz kalırım eldesiz yarınlarda.
Yarınlarım böler beni senli düşlere, darağaçlarına asıp çıkarırlar bedenimi sensiz düşlerin, küf kokulu gölgelerinden. Boylu boyunca uzandı bedenim gönlüne, her şey senli bir toplama işlemine dâhil olmak adınaydı oysa ben hep çıkan oldum bu aşkta...
Yağmurlar düşecek şimdi sensiz dillenen her düşe Islandıklarımızla, uslandıklarımız çakışacak hüznün ertesi günlerinde. Aslında hiç uslanmayacağız biz kimsesiz düşlerin soluk almaz yarınlarında. Uslanmadığımız yerler kanayacak birer birer, canımız acıyacak, ağlayacağız belki bir iki dize. Ama susmak dilimize vurulan kitlerin resmi belgeli adıydı belki de. İmzalı bir üst yazı niyetine, aşkın mührünü taşıyorum iç ceplerimde.
Gece karanlığından dikilmiştir libasım biline, üzerime bir numara bol gelen bu karanlık hüznü giymeliyim düş kurarken yinede! Sökük yerlerime aynalarda bakıp ağlamalıyım belki de, sonra tüm boy aynalarının sırrına yüreğimi sıkıştırmalıyım ufacık bir korkuyla.
Anne sökük yerlerimi kim dikecek yine? Üzerime bol gelen bu hüzün patlıyor acı dolu dikişlerinden ha bire! Hüznün ipliği başucunda, yalnızlık iğnesini hüzne sapla ve sökük yerlerinden aşk ile dik kendini usulca! Ağlamayacağım anne söz sana! Tüm hıçkırık seslerini kovuyorum boğazımdan usulca ve tüm sesler kovulduğunda lügatimden, bir sen kalıyorsun adımda, dilim dönmüyor artık adına, dilimde kalan harfler hatırına yüzünü dönme bana! Yüzüme baktığın gün aydınlanır içim, sesime can gelir ve Ne zaman düşleme vardiyalarına çıksam, yüzüme bakışın gelir aklıma.
Adını al dilimden, dilimde kalan harflerle söylerim seni ben en derinden. Düştüğüm sesli cümlelerin sessiz harflerine şeddele kendini ve cümlenin en bozuk yerinde yüklem olup gel bana, öznesi ben olurum bu aşkın unutma!
Düşerken tutunduğum dal niyetine bekle beni kendinde, varacağım menzil hep sende, hep sende Sana varmak adına yollara düştüm kollarımda ki hüzün kelepçeleriyle. Yokluğunun kimsesizliğini yüklendim omuzlarıma, eziliyor bu kimsesizliğin altında omuzlarım. Bunca kuru kalabalık, düşzede kimsesizlikler yaşamak adına mıydı yani? Düşümden tut beni! Aklına acılarımı sığdırıp, sol yanını boşalt bana, sol göğsünün altından tutarken seni, adımla gireceğim yine sol yanına. Dillerde söylenen adım bir gün yakana yapışacak unutma!
Aklım sol göğsümün altında çalışır nicedir, dinle derim dinlemez, söyle derim söylemez, kalbimde kalan tek bir sen, sensizlik gelir oturur kapıma inceden... Ayakların üşümesin diye sıcak cümleler veririm altına, sırtına bir düş hırkası sıcak mı sıcak, kar yağacak birazdan belli, zemheri çöreklenecek yine sıcak cümlelerin, buğusu üzerindeki hüznüne. Buz tutacak içimiz, sırası bize gelmiş bu düş kimsesizliğinde de!
Kime ne yalnızlığımdan sızan küf kokularından? Benim burnuma ayrılık kokusu geliyor sadece, yaşamak adına soluk alıp vermek gerekiyor, ayrılığın kokusu sadece sol yanımı bulandırıyor. Hüznün rutubeti üşütüyor bedenimi, üzerine bu yalnızlık hiç çekilmiyor. Dilimin söyleyecek hali kalmadı belli ki, inadına sözcükler kalbime birikiyor. Atmak istiyorum içimden seni, olmuyor, olmuyor, olamıyor! Suretine bakmak içimi daha bir acıtıyor. İnzivaya çekilmeliyim gözlerinde, hüznün en koyu halinde yaş olup düşmeliyim dudaklarına usulca, kimse görmeden, ses etmeden Farkımın farkına varabilen dillerin lâl olduğu anda konuşmalıyım usulca. Beni düşün hesaptan, zira kendine bile faydası olmayan etkisiz bir elemanım ben demeli ve susmalıyım yola giderken. Yalnızca gözlerim konuşmalı, sağnak yağışı anlatan sözcüklerin anlamını, gözlerimden düşürüp dudaklarımda dillendirmeli ve yokluğun kimsesiz düşlerini gözlerinde görmeliyim bilmeden, bilmeyi hiç istemeden!
Düşümden tutun beni!
Beyaz sayfaların siyah lekelerini kaderim bilmeli ve razı olmalıyım kalemin yazdıklarına. Nokta püskürtmeli bu hayat oysa kaderi sayfa sayfa yazıp italik çizgilerle belirginleştiriyor usulca. Sonra kalın çizgiler gelip ismimi yazıyor düşümün en ortasına, adımı gören cümle, siliyor kendisini düşümden. Ahir cümlelerin evvelki zamanlarında adım ne çok sevilirdi oysa. Üzerine yokluk ilişmezdi hiç, hüzün semtine uğramazdı adımın, cümleler adım sıra dizilmeye can atardı Hepsi hüzün oldu şimdi, yokluğun kimsesizliği ısırdı adımın baş harfini. İsmim acıdı belki, kimsesizliğim yokluğun yitik yanlarını aldı üzerine ve bir sala duyuldu göklerde; Allah azze ve celle!
Gece düşleri kuruyorum usumda, kimse ortak olmayacak mı bana? Bu kadar mı korkuyorsunuz suret-i aksimden, bunca mı bulanıyor içiniz cümlelerimden? Mürekkep damlıyor düşümün ortasına, boylu boyunca bir elif aksi düşüyor düşümün sol yanına. Kimsesizliğimin kimsesi geliyor düşümden tutmaya! Oysa ne çok nankördüm ben Ona. Şükür lafzını düşlerime dolamayalı ne uzun olmuştu... Düşlerime soktuğum onca içi bozuk kelime yanıma bile ilişmezken, şimdi elifin gölgesi düşüyor sol yanıma. Başımı düşümden kaldırmaya yüzüm yok, dilim dolanıyor dudaklarımda sadece, şükrederken bile cümlenin yedi kat dibine giriyorum hayâsızlığımla!
Beşeriyete batmış kalbimle ruhuna işlemek istiyor düşlerim, izin ver kapına yüz süreyim. Ahu zarım, serzenişim, içimin sızısı, adımın önsözü, hangi kapılar açıldı da önüme girmemezlik ettim? Düşüme bak ne olur, kahretme cümlelerimi, suskulara gebe etme dilimin rahmini! Açlığımı doyurduğum cümleler yarı yolda bıraktı beni, düşlerimi terk-i aşk etti. Bundandır kimsesizliğim birazda, gözlerim çürümüş düşler kusuyorsa şimdi, boş lafların gölgelediği yüreğimdir sebebi.
Üzerinde yürüdüğüm bu düşte neyin nesi? Kırıldı kırılacak sol yanından, düşeceğim girift gölgelerin kimsesiz düşlerine. Bir musalla boyu uzanacak düşlerim yine içime. Ellerim göğe duracak ve medet umacağım kudretini bildiğim Yaradandan.
Bağrı açık düşlerimin gerdanına kafamı yaslayıp, münafık kimsesizliğimi tövbe ettirme vakti şimdi Düşlerimi Eşhedü diye söyletme vakti, vakti gelmiş onca kimsesizliği cümlelerimle boğma vakti
Düşlerimin arasına gömdüğüm kafamı çıkarabilirim artık, zira öldürdüm içimdeki tüm münafık düşleri. İçimin sızına merhem olan ve kimsesizliğimi satın alan kudrete şükürle! Kimsenin kimsesizliği yok bu böylece biline, kendini kimsesiz hissedenin düşüne bir cümlelik şükür yeter de artar bile
Düşümden düşen ahı sol yanına zimmetleyen gecenin kudretidir her dem, düşlerimden tut beni ey âdemin oğlu, Havvaya kabul görmüş cümlelerde, düşler kurduracağım daha ben!
Sensiz düşlerin, senli yarınlarında ararım cümlelerin noktasını. Hep virgül koyuyor bu hayat hüznüme, devamı gelecek bir beste niyetine söyleniyor adım dillerde. Oysaki hayat avuçlarımdan kayıyor usulca, payıma düşen yalnızlık merhalesini taşıyamıyor omuzlarım daha fazla!
Ne zaman aşklanmayı düşünsem sen gelirsin aklıma, susarım! Sustuğum yerden küflü bir düş tutturur usum, uyurum uyanamam, çok severim söyleyemem, sensizliğin toplama yalnızlığını, düşlerimden çıkarıp kalanıma ekleyemem. Ve yine ben sensiz kalırım eldesiz yarınlarda.
Yarınlarım böler beni senli düşlere, darağaçlarına asıp çıkarırlar bedenimi sensiz düşlerin, küf kokulu gölgelerinden. Boylu boyunca uzandı bedenim gönlüne, her şey senli bir toplama işlemine dâhil olmak adınaydı oysa ben hep çıkan oldum bu aşkta...
Yağmurlar düşecek şimdi sensiz dillenen her düşe Islandıklarımızla, uslandıklarımız çakışacak hüznün ertesi günlerinde. Aslında hiç uslanmayacağız biz kimsesiz düşlerin soluk almaz yarınlarında. Uslanmadığımız yerler kanayacak birer birer, canımız acıyacak, ağlayacağız belki bir iki dize. Ama susmak dilimize vurulan kitlerin resmi belgeli adıydı belki de. İmzalı bir üst yazı niyetine, aşkın mührünü taşıyorum iç ceplerimde.
Gece karanlığından dikilmiştir libasım biline, üzerime bir numara bol gelen bu karanlık hüznü giymeliyim düş kurarken yinede! Sökük yerlerime aynalarda bakıp ağlamalıyım belki de, sonra tüm boy aynalarının sırrına yüreğimi sıkıştırmalıyım ufacık bir korkuyla.
Anne sökük yerlerimi kim dikecek yine? Üzerime bol gelen bu hüzün patlıyor acı dolu dikişlerinden ha bire! Hüznün ipliği başucunda, yalnızlık iğnesini hüzne sapla ve sökük yerlerinden aşk ile dik kendini usulca! Ağlamayacağım anne söz sana! Tüm hıçkırık seslerini kovuyorum boğazımdan usulca ve tüm sesler kovulduğunda lügatimden, bir sen kalıyorsun adımda, dilim dönmüyor artık adına, dilimde kalan harfler hatırına yüzünü dönme bana! Yüzüme baktığın gün aydınlanır içim, sesime can gelir ve Ne zaman düşleme vardiyalarına çıksam, yüzüme bakışın gelir aklıma.
Adını al dilimden, dilimde kalan harflerle söylerim seni ben en derinden. Düştüğüm sesli cümlelerin sessiz harflerine şeddele kendini ve cümlenin en bozuk yerinde yüklem olup gel bana, öznesi ben olurum bu aşkın unutma!
Düşerken tutunduğum dal niyetine bekle beni kendinde, varacağım menzil hep sende, hep sende Sana varmak adına yollara düştüm kollarımda ki hüzün kelepçeleriyle. Yokluğunun kimsesizliğini yüklendim omuzlarıma, eziliyor bu kimsesizliğin altında omuzlarım. Bunca kuru kalabalık, düşzede kimsesizlikler yaşamak adına mıydı yani? Düşümden tut beni! Aklına acılarımı sığdırıp, sol yanını boşalt bana, sol göğsünün altından tutarken seni, adımla gireceğim yine sol yanına. Dillerde söylenen adım bir gün yakana yapışacak unutma!
Aklım sol göğsümün altında çalışır nicedir, dinle derim dinlemez, söyle derim söylemez, kalbimde kalan tek bir sen, sensizlik gelir oturur kapıma inceden... Ayakların üşümesin diye sıcak cümleler veririm altına, sırtına bir düş hırkası sıcak mı sıcak, kar yağacak birazdan belli, zemheri çöreklenecek yine sıcak cümlelerin, buğusu üzerindeki hüznüne. Buz tutacak içimiz, sırası bize gelmiş bu düş kimsesizliğinde de!
Kime ne yalnızlığımdan sızan küf kokularından? Benim burnuma ayrılık kokusu geliyor sadece, yaşamak adına soluk alıp vermek gerekiyor, ayrılığın kokusu sadece sol yanımı bulandırıyor. Hüznün rutubeti üşütüyor bedenimi, üzerine bu yalnızlık hiç çekilmiyor. Dilimin söyleyecek hali kalmadı belli ki, inadına sözcükler kalbime birikiyor. Atmak istiyorum içimden seni, olmuyor, olmuyor, olamıyor! Suretine bakmak içimi daha bir acıtıyor. İnzivaya çekilmeliyim gözlerinde, hüznün en koyu halinde yaş olup düşmeliyim dudaklarına usulca, kimse görmeden, ses etmeden Farkımın farkına varabilen dillerin lâl olduğu anda konuşmalıyım usulca. Beni düşün hesaptan, zira kendine bile faydası olmayan etkisiz bir elemanım ben demeli ve susmalıyım yola giderken. Yalnızca gözlerim konuşmalı, sağnak yağışı anlatan sözcüklerin anlamını, gözlerimden düşürüp dudaklarımda dillendirmeli ve yokluğun kimsesiz düşlerini gözlerinde görmeliyim bilmeden, bilmeyi hiç istemeden!
Düşümden tutun beni!
Beyaz sayfaların siyah lekelerini kaderim bilmeli ve razı olmalıyım kalemin yazdıklarına. Nokta püskürtmeli bu hayat oysa kaderi sayfa sayfa yazıp italik çizgilerle belirginleştiriyor usulca. Sonra kalın çizgiler gelip ismimi yazıyor düşümün en ortasına, adımı gören cümle, siliyor kendisini düşümden. Ahir cümlelerin evvelki zamanlarında adım ne çok sevilirdi oysa. Üzerine yokluk ilişmezdi hiç, hüzün semtine uğramazdı adımın, cümleler adım sıra dizilmeye can atardı Hepsi hüzün oldu şimdi, yokluğun kimsesizliği ısırdı adımın baş harfini. İsmim acıdı belki, kimsesizliğim yokluğun yitik yanlarını aldı üzerine ve bir sala duyuldu göklerde; Allah azze ve celle!
Gece düşleri kuruyorum usumda, kimse ortak olmayacak mı bana? Bu kadar mı korkuyorsunuz suret-i aksimden, bunca mı bulanıyor içiniz cümlelerimden? Mürekkep damlıyor düşümün ortasına, boylu boyunca bir elif aksi düşüyor düşümün sol yanına. Kimsesizliğimin kimsesi geliyor düşümden tutmaya! Oysa ne çok nankördüm ben Ona. Şükür lafzını düşlerime dolamayalı ne uzun olmuştu... Düşlerime soktuğum onca içi bozuk kelime yanıma bile ilişmezken, şimdi elifin gölgesi düşüyor sol yanıma. Başımı düşümden kaldırmaya yüzüm yok, dilim dolanıyor dudaklarımda sadece, şükrederken bile cümlenin yedi kat dibine giriyorum hayâsızlığımla!
Beşeriyete batmış kalbimle ruhuna işlemek istiyor düşlerim, izin ver kapına yüz süreyim. Ahu zarım, serzenişim, içimin sızısı, adımın önsözü, hangi kapılar açıldı da önüme girmemezlik ettim? Düşüme bak ne olur, kahretme cümlelerimi, suskulara gebe etme dilimin rahmini! Açlığımı doyurduğum cümleler yarı yolda bıraktı beni, düşlerimi terk-i aşk etti. Bundandır kimsesizliğim birazda, gözlerim çürümüş düşler kusuyorsa şimdi, boş lafların gölgelediği yüreğimdir sebebi.
Üzerinde yürüdüğüm bu düşte neyin nesi? Kırıldı kırılacak sol yanından, düşeceğim girift gölgelerin kimsesiz düşlerine. Bir musalla boyu uzanacak düşlerim yine içime. Ellerim göğe duracak ve medet umacağım kudretini bildiğim Yaradandan.
Bağrı açık düşlerimin gerdanına kafamı yaslayıp, münafık kimsesizliğimi tövbe ettirme vakti şimdi Düşlerimi Eşhedü diye söyletme vakti, vakti gelmiş onca kimsesizliği cümlelerimle boğma vakti
Düşlerimin arasına gömdüğüm kafamı çıkarabilirim artık, zira öldürdüm içimdeki tüm münafık düşleri. İçimin sızına merhem olan ve kimsesizliğimi satın alan kudrete şükürle! Kimsenin kimsesizliği yok bu böylece biline, kendini kimsesiz hissedenin düşüne bir cümlelik şükür yeter de artar bile
Düşümden düşen ahı sol yanına zimmetleyen gecenin kudretidir her dem, düşlerimden tut beni ey âdemin oğlu, Havvaya kabul görmüş cümlelerde, düşler kurduracağım daha ben!